Hayatımın en hareketli günlerinden birini yaşıyordum, gözlerimi trene diktim içerisi tıklım tıklım doluydu. İçersine girdiğimdeki gürültü başımı ağrıtmaya bile yetmişti. Her tarafta bir hareketlilik söz konusuydu. Kendime boş bir kompartıman bulmalı ve hızlıca yerleşmeliydim diye içimden geçirirken boş bir kompartıman gözüme çarptı. Kapısından içeri girdikten sonra hemen az önceye kadar peşimden kuyruk gibi gelen bavulu yere bıraktım. Heryerim ağrıyordu, başım, kasığım, belim, kollarım vs.. Bu yüzden kompartımanda biraz uzanmanın iyi olabiliceğini düşündüm ve gözlerimi kapatıp dediğim gibi uzandım ancak böylede canım sıkılmaya başlamıştı bile. Pek arkadaşımda yoktu zaten, Hogwarts'da ne yazık ki kimseyle iletişim kurmayı denememiştim, bir kaç kişi hariç. Melanie, Charlie gibi bir kaç arkadaşa sahiptim. Gryffindor'da olduğumdan memnun muydum bilmiyordum ancak bunun cesur olduğumun göstergesi beni biraz havalara sokuyordu. Düşüncelerimden arınıp ayağa kalktım, pencereye kafamı dayadım ve ölece dışarıyı seyre koyuldum hala trene yeni binen kişiler vardı. Pek bir zaman geçmedikten sonra uzandığım yere döndüm ancak bu sefer sadece duvara yaslanıp bir oturma şekline büründüm. Heryeri inceliyordum, herşeyi en ince ayrıntısına kadar çünkü başka bir şekilde zaman geçirmeyi düşünemiyordum. Gözlerimi kapatıp bir adıma bir hareketlilik, muhabbet edecek bir kişilik olmasını bekliyordum. Arada da 'Off'lamakdan başka birşey yapmıyordum.