Siyah ve beyaz zıt renklerin birbirleriyle karşılaştığı alabildiğine geniş, alabildiğine uzun camlarla döşenmiş ferah bir odaydı...Borda çarşafların içersinde, iri dalgalı, yumuşak saçları omuzlarına dökülen, gözlerinde bordolu - siyahlı uyku gözlüğü bulunan genç bir bayan uzanıyordu. İçerden gelen ani seslerle homurdanarak usulca yataktan kalktı. Gözlüğünü çıkarıp bir kenara atarken, yatağın başındaki sabahlığını uykusuna nazaran, seri haraketlerle üzerine geçirdi. Hızlı adımlarla odasını baştan sona arşınlayıp, en az odası kadar büyük bir koridora çıkan kapıyı araladı...Sarah'nın odasının kapısının hafifçe aralık olduğunu farketti. Yine kendisini uyandırmaya kıyamadan evden ayrılmıştı. Hızlı adımlarla tekrar odasına devam etti. Dolabının önüne geldiğinde yüzüne hüzünlü bir gülümseme yayıldı... Annesinden ona kalan tek hatıraydı bu dolap, Sarah'yla uzun süre mücadele etmiş ama onun için çok daha değerli olan bu dolabı almayı başarmıştı. İçindekileri hızlıca gözden geçirirken yavaşça en alttaki siyah kıyafetini çıkardı, bu onun ruh haline en çok uyan kostümdü...Usulca komidinine gitti. Hafif dolaşan saçlarını ağır ağır tarayarak açmaya başladı. Daha sonra babasının kendisine 21. doğum gününde aldığı minik pırlanta küpeleri kulağına taktı. İşte o an haraketlerinin ağırlaştığını farketti. Kendini toparlamak için önce omuzlarını dikleştirdi daha sonra kuru bir öksürük sesiyle birlikte aynaya baktı. Her sabah aynı manzarayla mı karşılaşacaktı? Kafasını salladı, iyiyidi, daha iyi olacaktı...Ama ne zaman? Cisimlenmeyi düşündüğünde bundan anında vazgeçti, malikanelerinin bahçesindeki gölün kenarında uzun bir yürüyüş ona daha iyi gelebilirdi. Uzun adımlarla malikanenin bahçesini arşınlayıp göl kenarına geldi. Hava tam istediği gibiydi. Başını çevirip gökyüzüne baktığında üzerinin koyu renk bulutlarla kaplanmış olduğunu farketti. Sonra kardeşiyle kendisinin başına kısa süre önce gelen felaketi düşünmeye başladı...
Sarah ve Paris, asil safkan özellik taşıyan Black ailesinin Fransada yaşayan soyunun devamı olan bir ailenin iki kızıydılar. Karanlık tarafa olan ilgisi bilinen bu soylu aile, karalık tarafın yaptığı düelloların socunda Graham ve Esse Black çiftini kaybetmiş ve onların 2 kızı genç yaşlarında ortada kalmışlardı. Bu genç kızlardan Sarah ağırbaşlı ve sakin, Parisse ona nazaran daha heyecanlı, daha panikti. Ailesinin ölüm haberini malikanelerinde kendilerine yakın bir ölüm yiyen ailesi tarafından haber almışlar ve o andan itibaren yaşadıkları şokun etksiyle ikiside hiçbirşey hatırlamamtaydılar. Uzun süre düşünüp Sarah'nın kendisi adına aldığı karara uyarak, Londraya taşınmış ve burda kendilerine yeni bir hayat kurmak istemişlerdi. Ancak Paris hala yaşadığı olayın etkisinden kurtulamamış, kendisini en çok yaralayan soruların cevaplarını bulamamanın acısıyla yanıyordu. Annesini ve babasını kaybetmiş, hayatta kalan tek ailesi Sarah'yla yaşamına devam ediyor, ancak anne ve babasının kimlerle düello ederken öldürüldüğünü bilmiyordu. Sarah'nın bu konuda kendisinden sakladığı birşeyler olduğunu seziyor, ancak cevap vermeyeceğini bildiği için bu konuda ona hiçbir şkilde bir soru soramıyordu. Ancak şu an bunlardan daha aciliyet içeren bir konu vardı;taraf seçimi.... Karanlık lordun yeniden yükselmeyi planladığı bu zamanlarda Sarah ve Paris ne tarafta olacaklarının kararını vermeleri gerektiğini biliyordu. Sarah'nın bu konuda aydınlık tarafa daha yakın olduğunu biliyor ancak bunun nedenini kestiremiyordu. Kararını vermek için bir ışık, en ufak bir haber bekliyor ve bunun geleceğini biliyordu. Ancak zamana ihtiyacı olduğunun farkındaydı. Olay çok yeni, çok tazeydi...Sarah bir karar vermek için erken olduğunu, öncelikle burada yeni bir hayata alışmaları geerktiğini söylüyor, daha sonra bu konuda düşünmeleri gerektiğini belirtiyordu. Ancak Paris Sarah'nın yerine de bir panik taşıyor ve kafasını dolduran bütün bu soruların hepsine bir cevap bulmak istiyordu. Bu yüzden Londraya geldiğinden beri ne doğru dürüst etrafa bakabilmiş, nede geleceği, kariyeri için en ufak bir plan yapabilmişti.
Bütün bu olayları zihninde çevirirken, kirpiklerinin arasına düşen küçük bir su damlasıyla daldığı düşüncelerden hızla uyandı. Bacaklarının onu götürdüğü ormanlık alanın girişindeki parktan uzaklaşarak arazinin cisimlenecebileceği bir yerine hızlı adımlarla yürümeye başladı. Doz kafasına gitmeyi düşündü...Genelde karanlık büyücülerinde uğradığı bu mekanda belki kendisini tanıyan, ailesinin eski dostları olan ölümyiyenlerden biriyl karşılaşabilir, neler olduğuna yönelik bir bilgi alabilirdi. Adımlarını bu düşüncelerinin ışığında hızlandırdı ve dar,ağaçlık yoldan toprak yola çıkarak, giderek şiddetini artıran yağmurun arasından soğuk ve loş bir sokağa cisimlendi...
Konu: Paris Black 
Çarş. Ağus. 11, 2010 9:41 am
