Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Görücü Alımları

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Mystique Oak Cynthia
Yönetici & Sihir Bakanı
Yönetici & Sihir Bakanı
Mystique Oak Cynthia


Mesaj Sayısı : 638
Doğum tarihi : 10/09/91
Yaş : 32
Mücadele Tarafı : Sihir Dünyası
Sihirsel Soy : Purebred
Kayıt tarihi : 09/11/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Görücü Alımları Left_bar_bleue100/100Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Görücü Alımları Left_bar_bleue50/60Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (50/60)

Görücü Alımları Empty
MesajKonu: Görücü Alımları   Görücü Alımları Icon_minitimeCuma Mayıs 06, 2011 9:27 am

Karakterin;
Adı / Soyadı:
Rpg Puanı:
Rpg Deneyimi:
Kişisel Özellikleri:
Aile Geçmişi:
Yeteneği almadaki amacı:
Yetenekle ilgili Örnek Rol oyunu:

* Yetişkin karakterler sahip olabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ojufemi d'Estaign
♪ Ressam ♪
♪ Ressam ♪
Ojufemi d'Estaign


Mesaj Sayısı : 106
Doğum tarihi : 13/08/92
Yaş : 31
Mücadele Tarafı : Ben bilmem beyim bilir u__u
Sihirsel Soy : Şahin K olmasından şüpheleniyor
Evcil Hayvanı : Faruk K
Kayıt tarihi : 24/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Görücü Alımları Left_bar_bleue96/100Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (96/100)
Düello Gücü:
Görücü Alımları Left_bar_bleue0/0Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (0/0)

Görücü Alımları Empty
MesajKonu: Geri: Görücü Alımları   Görücü Alımları Icon_minitimeSalı Mayıs 24, 2011 10:15 pm

Adı / Soyadı:
Ojufemi d'Estaign
Rpg Puanı:
96
Rpg Deneyimi:
Yedi buçuk yıl
Kişisel Özellikleri:
Güç, ikircikli bir unsurdur; ona hiçbir zaman tam anlamıyla sahip olamazsınız, çünkü ona en çok sahip olduğunuzu hissettiğiniz zamanlarda bile onu kaybedebileceğiniz, bir anda 'herkes gibi güçsüz' düşebileceğiniz korkusuyla titrersiniz. Onu elinizde tutabilmek için sürekli tercihler yapmak zorundasınızdır, üstelik bazen sizi yansıtmadıklarını, ruhunuzla, sizin bile inanmakta güçlük çekeceğiniz kadar derin bir tezat oluşturduklarını bile bile yaparsınız bu tercihleri.

Ona öylesine âşık olursunuz ki, hemen hemen her büyük aşkta olduğu gibi bir süre sonra onun sahibi değil kölesi haline gelirsiniz; sırf o sizinle kalsın, sırf başkasının olmasın diye varlığını hep bildiğiniz ve durmaksızın bastırmaya çalıştığınız ne kadar kötücül zaafınız varsa dökersiniz ortaya; çalarsınız, karalarsınız, yakarsınız, öldürürsünüz.

Ve sonunda anlarsınız, bir vahşi olma yolunda atılabilecek en masum adım, daha fazla güç islemektir.

Ojufemi içinse bu 'vahşi' tabiri ağır olsa da, vahşet yolunda ilerliyor olduğu gerçeği değiştirilemez. Doğduğu andan itibaren 'arada kalmış' olmanın anlamını bilenlerden olduğu için belki, belki iki tarafa da ait olmak istediğinden, gücün her daim kendisine ayrıcalık getireceğinin farkındadır genç kız. Güç, onun için 'kabul görmek'tir. Nihayet bir yere 'ait olmak'tır.

Çocukluğundan beri ailesi tarafından terk edilmiş olmanın güçlüklerini çekmiş ve içindeki 'iblisi' bastırmaya çalışmış olsa da benliğini yavaş yavaş olgunlaştırdıkça, bundaki imkansızlığı görmüştür. Aidiyetsizliğin derin uçurumunda sürüklenmiş, bu kaos duygusu, genç ressamın zihninin 'oyunlara' başvurmasına neden olmuştur. İçinde her daim bir melek ve bir iblis barındırdığı hissine yenik düşmüştür. Hele buna bir de 'güç arzusu', sonra da 'daha fazla güç arzusu' karışınca bir tür kişilik bölünmesi yaşayarak, birbirinden habersiz iki kişiliğe sahip olması kaçınılmaz olmuştur.

Güç aşkıyla yanıp tutuşan kişiliği, içindeki iblisi serbest bırakmış ve karanlık taraf arasında yer edinmiştir kendisine. Karanlık kişiliği kendisine Darcy takma adını seçerken, bu ismin kendisine gerçekten uyduğunun farkında mıdır bilinmez. Acı çektirmekten hoşlanan sadist ruhlu, yeryüzündeki en üstün kişinin kendisi olduğundan emin olan, kendisinden başka her şeye karşı umursamaz tavırlı Darcy... Çoğu insanın bu tavırlarından hoşlanmasını anlayamamaktadır. Her türlü karanlık özelliği taşımasına karşın 'güç aşkıyla' yanıp tutuşması daha bariz özelliklerdendir. Güç, onun için vazgeçilmezdir, anne ve babasından bile, kendi ruhundan bile daha önemlidir. En başta söylediğim gibi, güce ulaşmak için bir vahşi olma yolunda ilerlemekten çekinmez. Garip tabiatlara sahiptir Darcy, kan görmeyi sever mesela. İnsanların aslında yamyam olduğu görüşünü savunur. Etrafındaki herkese karşı büyük bir mesafe içerisinde yaklaşır. Görünmez, kalın duvarlarını yıktırmaz kimseye, içindeki acıların, ruhunun kanayan yaralarının hırsını başkalarından çıkarır bunun yerine. Kalabalıklardan kaçınır, yalnızlığı sever ve “Mezarda nasıl yalnız yatacaksam kendi içimde de öyle yalnız yaşayacağım...” demekten alıkoyamaz kendini.

Garip bir şekilde etrafında ki herkesin saygısını kazanmayı başarmıştır. Bunda kendisini tanıyanlara hem sevinci hem de korkuyu aynı anda tattırmasında büyük etki vardır elbet. Düşünmeden konuşmayı sevmez. Sözlerini daima tartar, ölçer ve öyle söyler. Düşünmeden konuşmanın cezasının sonradan düşünmeye mahkum olmak olduğunu savunur. Gürültüden, çığlıklardan nefret eder. Dünyaya karşı kin besleyen bir duruşu vardır. Üstelik bu kin yalnızca dünyaya ve lianlara karşı değildir. Kendi ırkdaşlarına karşı bir bir tür tiksintiyle yaklaşır. Gözlerinin zehir saçan yeşilinde okunur soğukluğu. Buzdan gölgelerin ardına saklandığını gizleme gereği duymaz.

Gerçek kişiliği olan Ojufemi ise... Hani derler ya; "Ölümsüz tanrılar sevdiklerine her şeyi tam verirler. Sonsuz sevinçlerin ve sonsuz acıların tümünü." Ojufemi ise sonsuz acıları yaşayan bir yarı tanrıça edasıyla yaşar. Melek yanının baskın olduğu bu kişiliği bile neşeyi, cıvıltıyı sevmez, sevemez. Sakinlik, ketumluk ve soğukluk, her iki kişiliğine de yapışmış bir kene misali bırakmaz onu. Her daim tanrılar ona en büyük acıları yüklemiş gibi, dibine çekildiği karanlık kuyudan çıkmak için çaba göstermeden yaşar. Gerçekten de tanrılar en büyük acıyı vermişlerdir ona; 'AİDİYETSİZLİĞİ'. Acılar bu yüzden, onun yaşamına anahtar deliklerinden bile girerken o, her gününü maskeler takarak geçirir.

Ailesinden kimseyi doğru düzgün tanımadığı için fazla fütursuz büyümüştür Ojufemi. Aidiyetsizliğin tüm imkanlarını kullanmıştır. Ama her şeye rağmen hala özgürlüğüne kavuşamamış birisi gibi hisseder kendisini ve yarı yoldan dönüp özgürlüğüne sahip olmak ister. Yaşamın,harekete geçmeden önce doğru anı beklemekten ibaret olduğunu bilir. Darcy gibi yalnızlığı sevse bile buna pek fırsat bulamaz. İnsanlar arasında kendisinin de 'varolduğunu' kanıtlamak ister.
Her insan bütün ana noktalarla kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğundan, ne başkasının iç sorunlarına ne de başka insanları özellikle ilgilendiren şeylere karışır. Yalnızca kendi iç dünyasında, kendi ruhunun yaralarıyla alakâdardır. Darcy'den daha merhametli fakat ondan daha soğuktur.
Her büyük dehânın kendi gidişi, kendi ifadesi, kendi tonu, kendi sistemi ve hatta kendi kıyafeti vardır. Ve Ojufemi'nin tüm hikayesi şudur: İnsanlar kendi aralarında birbirlerine müsaade etmedikleri şeyi birine müsaade etmişlerdir; yani o insan, Ojufemi, canının istediği her şeyi tam olabilmiştir, alabilmiştir.
Aile Geçmişi:
Ojufemi Howard d'Estaing. İnsanlara, gözlerini kısarak bakan güzel genç kız. Bazen neşesine, çevresine, yoğunluklarına rağmen derslerindeki başarılarına gıptayla bakınılan, hatta yerinde olmak istenilen, ancak yaşadığı acılar gün yüzüne çıktığında, o olmak için yanıp tutuşmaktan vazgeçinilen kız.
Howard adını annesi koyar. Aynı zamanda babasının, büyükbabasının ve büyük büyükbabasının da ismidir bu. Bir kız çocuğuna erkek ismi verilmesi oldukça şaşırtıcı olsa da annesi gibi ilginç bir kadından her şey bekleyen aile üyeleri ses çıkarmamışlardır bu duruma. Muhtemeln annesi de, bunun Howard'da saygınlık getireceğini düşünmüş olmalıdır. Çocukluğundan itibaren de hayatını bir çingene ruhunda yaşamış biraz da deli bir cadıdır. Biraz ahlaksız, biraz haşarı, biraz vurdumduymaz ama sadece 'biraz'. Ama Howard adını kullanmaz o, Ojufemi'dir onun adı. Howard yalnızca uzaklardan gelen yabancı bir kelimedir. Gözlerini kısarak baktığını yazdım birkaç satır ötede. Hayır, kendince gizemli görünmek için filan değil, dünyaya geldiğinde tek gözünün retinası olmadığından. İnsanlara bakışı adeta kendine hastır Ojufemi'nin. İlerleyen yıllarda akıl sağlığıyla ilgili yaşadığı sorunlar arttıkça, kendine özgü olan bu bakışı da aile içerisinde sıkça konuşulmaya başlanacaktır. Aile demişken. Ailesi yoktur onun. Reddetmiştir.
Kendilerine hayat verenler tarafından reddedilenleri başkaları da reddeder. Belki alenen yapmazlar bunu. Hatta farkında bile değillerdir 'öteki' belledikelrini reddettiklerinin; ne zaman oluştuğunu bilmedikleri zihin filtrelerinden onları aslında hiç geçirmediklerinin... 'Gerektikçe' konuşurlar onlarla ama fikir alışverişinde bulunmazlar. Seslerini duyarlar ama dinlemezler. Bakarlar ama karşılarında bir karaltıdan başka bir şey görmezler. Kendileri kadar 'gerçek' ve 'var' olduklarını onların da, bir türlü kabullenemezler. 'Eksik' bulurlar onları; kendileri kadar 'tam' olmadıklarına inanırlar içten içe. Yeryüzündeki varlıklarını meşru kılan kağıt parçasında isimleri yazan kadınla erkeğe müteşekkirken sessizce kendilerini 'yalnız' bırakmadıları için, 'yalnız'ları reddedip 'öteki'leştirirler. Kanunlar bile 'lütfen' kabul etmiştir onları çünkü 'yok' sayamayacağından adlarına bir 'kafa kağıdı' düzenleyip vermiştir ellerine. Ve bırakmıştır kendi hallerine. Onlar, reddedilenler, herkesten daha çok 'var' olmak, soluk alıp verdiklerini kendilerini 'yalnız' bırakana veya bırakanlara değil sadece herkese ispatlamak zorundadır bu yüzden. Kendi haline bırakılmışlığın, sahiplenilmemenin, k,msesizlik hissinin, giderek uçuruma dönüşen aidiyet boşluğunun başında korkuyla titremenin 'intikamı'nı almaları gerekir. Bu yüzden var güçleriyle asılırlar hayata; herkesten çok kazımak isterler isimlerini dünyaya. 'Ben varım', 'ben yaşıyorum', 'ben yaşadım' diye haykırırlar yaptıklarıyla.

Ojufemi d'Estaign'in yaptığı da biraz buydu galiba. Rennes'de başlamıştı 'gayrimeşru' yaşamı. İlişkiye girdiği kadın Elienore Fae d'Estaign ile evlenmeyen İngiliz avukat Howard Dixson'ın, bu beraberlikten dünyaya gelen tek kızıydı. Annesinin ikinci ad olarak babasının ismini verdiğini asla öğrenemeyecekti ama neden babasının değil de annesinin soyismini taşıdığını gayet iyi bilecekti. Sağladığı imkanlarla onu ve annesini Rennes'de en iyi koşullarla yaşatan babasını, o öyşe istediği için tanımamıştı. Ojufemi dört yaşındayken annesinden başka bir kadınla nikah masasına oturan Howard Dixson, ölümünden bir yıl öncesine kadar varlığından haberdar olmalarını istemiyordu kızının ve o ölüme henüz çok vardı. Fakat öyle ki, aşık olduğu adamın başka bir kadınla evlenmesini sindiremeyen Elienore, kızını İngiltere'ye, kızkardeşlerinin yanına gönderdikten sonra intihar etmişti. Ne trajik... Ne annesi kızı için yaşamayı tercih etmiş ne de babası kızını görmek istemişti... Ve bunca yıl teyzeleriyle yaşamıştı Ojufemi, bir oyun küpü gibi... Mutsuz çocukluğunun yanında bir şey daha vardır, annesinin atalarında bulunan ve kendisine de geçen 'şizofren' denilen rahatsızlıkla yüzleşmek zorunda kalacaktır ilerleyen zamanlarda. Fakat bu zaman geldiğinde annesi yanında olmayacağından şaşkın bir şekilde, kolu kanadı kırık, fakat yine de büyük bir olgunlukla karşılayacaktır her şeyi. Annesi ona sadece şizofreniyi de bırakmamıştır ayrıca. Eski bir aile geleneği olan 'görücülük' yeteneğini de bırakmıştır. Zaten ailenin salt bu yetenek yüzünden lanetlendiği de söylenir. Ama yine de başaçıkacaktır Ojufemi, her zaman yaptığı gibi.
Yeteneği almadaki amacı:
Aileden gelen bir yetenek aynı zamanda yavaş yavaş delirmesinin de nedeni bu görücülük olacak.
Yetenekle ilgili Örnek Rol oyunu:
~Öncelikle görücülüğü karakterimin deliliği ve ressamlığı ile bağdaştırıyorum. Bu yüzden de kehanetlerini daha çok resimlerle ortaya çıkartıyor. Bir nevi Heroes'in Isaac'ı gibi. ^^ He bir de kısa oldu biraz zamanım pek yok ^^~


Bir adam çiziyorum. Boyu kırk sekiz, eni otuz iki santim olan sepya kâğıda bir adam çiziyorum. Adamı henüz yeni söndürülmüş bir kibritin ucundan yükselen bir duman şeklinde çiziyorum. Sonra sadece siyah ve gri renk kullanarak, adamdan dumanlar yayıyorum. Dumanlardan yükselen tuhaf şekiller yaratıyorum. Sonra elimi serbest bırakıyorum ve elim kendi başına bir şeyler çizmeye devam ediyor. Resmin az ilerisinde bir göz beliriyor. O gözden başka bir göz daha çıkıyor. Gözlerden biri yukarıya bakıyor. Öteki göz, kuşkulu bir şekilde kendisini çizen eli izlemeye duruyor. Sağ elim, çoktandır bildiğim o sancılarla ağrımaya başlıyor. Fırçayı sol elime alıyorum. İlk çizdiğim adamdan yayılan dumanları, bu kez at başı olarak resimliyorum. At başına üç beş boncuk konduruyorum. Beğenmiyorum. Boncukları birer kiraz yapıyorum. Minicik ve gri kirazlar hoşuma gidiyor. Yeni söndürülmüş bir kibritin kapkara ucundan yükselen adamı, adamdan yayılan dumanlarla oluşan kuşkulu bakışlı tuhaf gözleri, o gözlerden çıkan at başını ve o at başını süsleyen minicik ve gri renkli kirazları izliyorum. Sonra renklerin hücumu başlıyor. Gözler ‘bizi maviye boya’ diyor. Kirazlar, ‘gri kiraz olmaz, bizi kırmızıya boya’ diyor. O uysal bakışlı at da şimdi ‘bembeyaz olmalıyım’ diye haykırıyor. Resme girmesini asla düşünmediğim kadınlar, kelebekler ve kuşlar da hep bir ağızdan ‘hiç değilse bizi ölgün bir sarıyla resmet’ diye yalvarıyor. Kulaklarımı ellerimle kapatıyorum. Sesleri duymamaya çalışıyorum. Oysa ben şöyle bir yılan çizmek istiyordum. Başı zehir yeşili, gövdesi Prusya mavisi, çıngıraklı kuyruğu akik beyazı ve gözleri yangın kızılı bir yılan çizmek istiyorum. Beynimin içinde çığlık çığlığa dolaşan tüm renkleri sepya kâğıda dökmek istiyorum ama yapamıyorum. Çok uzun süre önce renkleri kendime yasakladım çünkü ve siyah ile griden başka renk kullanmıyorum.

Bitiriyorum.

Resmi kurutma kâğıtları arasına koyup resme bakıyorum. Gene oldu. İçimde bitmez tükenmez resim yapma isteği yeniden belirdi ve ben kendime verdiğim sözü bozdum, yeniden. Biliyorum, bu çizdiklerimin bir anlamı var ama ben bu anlamı çözmek istemiyorum. Korkuyorum. Atlar, yılanlar, adamlar. Hiç beklenilmeyen birinden ihanet mi gelecek? Renkli yılan bunun habercisi olmalı. Ama nerede, kim? Sinirlerim bozuluyor. Dişlerimi sıkıp ışığı kapatıyor ve odadan çıkıyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Laxmi Byrion
Slytherin V. Sınıf
Slytherin V. Sınıf
Laxmi Byrion


Mesaj Sayısı : 42
Doğum tarihi : 30/08/93
Yaş : 30
Mücadele Tarafı : Karanlık mı işledi içine
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Lilith (Yılan)
Kayıt tarihi : 26/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Görücü Alımları Left_bar_bleue100/100Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Görücü Alımları Left_bar_bleue0/0Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (0/0)

Görücü Alımları Empty
MesajKonu: Geri: Görücü Alımları   Görücü Alımları Icon_minitimeC.tesi Mayıs 28, 2011 10:25 am

Resimde yeteneğin canlanması adminler tarafından konuşulacaktır. Kabul edilirse size bildirilecektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aleida Widmore
Kemik Torbası Sahibesi & Yönetici
Kemik Torbası Sahibesi & Yönetici
Aleida Widmore


Mesaj Sayısı : 530
Mücadele Tarafı : Widmore.
Sihirsel Soy : Safkan.
Evcil Hayvanı : Kedi - Ralph.
Kayıt tarihi : 22/07/10

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Görücü Alımları Left_bar_bleue100/100Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Görücü Alımları Left_bar_bleue0/0Görücü Alımları Empty_bar_bleue  (0/0)

Görücü Alımları Empty
MesajKonu: Geri: Görücü Alımları   Görücü Alımları Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 12:06 am

yetenek verildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Görücü Alımları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Görücü Alımları
» ^^ Görücü Alımları
» Görücü Usulü
» Eleman Alımları!
» Çatalağız Alımları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg :: ||| Karakterini Yarat :: Karakter Geliştirme :: Özel Yetenekler-
Buraya geçin: