Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Nephtys Corveaux

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lysithea Chloris

Lysithea Chloris


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 19/06/09

Nephtys Corveaux Empty
MesajKonu: Nephtys Corveaux   Nephtys Corveaux Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 7:18 pm

Ay ışıklarının rüyaymış gibi aydınlattı odada yatan genç kız, uykusunun en tatlı yerindeydi ve güzel bir rüya görüyordu. O yukarıda uyurken, ailesi hayatlarında dönüm noktası olacak bir kararı vermek zorunda kalmışlardı. Nylénia tatlı uykusundan uyandırıldığında, başına gelecekler konusunda hiçbir fikri yoktu. Üzerinde şefkatle gezinen elleri hissettiğinde, ilk başta ne olduğunu anlayamamıştı. Babası geceleri onu sevmek için yanına gelirdi. Xaviér Calanthe sevgisini açık açık gösteren babalardan biri olmamıştı asla. O belli etmeden, gözleriyle severdi onu. Bakışlarıyla, Nylé deyişiyle... Annesi gibi hiçbir zaman sıkıca, onun canını acıtacak bir şekilde okşamamıştı onu. Dağılmış saçlarından gezen ellerin baskısı arttığında, içinde birşeyler olduğu ile ilgili kuvvetli bir his oluşmaya başlamıştı. Grimsi mavi gözleri vücudunun tüm protestolarına rağmen ilk önce mahmurlukla açıldı. Bedeninin her tarafı yorgunluk yüzünden isyan edercesine ağrıyordu. Etrafta çok hafif, yumuşak bir ışık vardı ama karanlığa o kadar alışmıştı ki, gözleri sanki oyuluyormuş gibi acımaya başlamıştı. Gözlerini hızlıca kapattı. Lanet! Neden bu ışıkları yakmak zorundalardı ki? Evinde yaşayan kimsenin gece körlüğü problemi yoktu ve karanlıkta yürümeyi becerebilecek kadar zeki insanlardı. Uykusuna dönme isteğine karşı koyarak, gözlerini iri iri açtığında, saçlarını okşayan kişinin babasından oldukça farklı biri olduğunu gördü. Birleşmiş, siyah kaşları ve yüzünde sakal yerine ince bir kıl tabakası olan uşakları Flavio, yanı başında oturuyordu. Nylénia onun neden burada olduğunu anlayamadığı için az daha bağıracakken, orta yaşlı uşak, kalın işaret parmağını onun dudaklarının üzerine koydu. Konuşmaması gerektiğini sözleriyle değil de, gözleriyle iafde etmeyi uygun bulmuştu. Bunun nedeni neydi? Bir şey olmuş olmalıydı. Nylénia hala dudaklarının üzerinde duran el yüzünden konuşamıyordu. Hışımlı bir şekilde parmağı çekerken, sessizce sordu.

-Neler oluyor Flavio?

Adam cevap vermeksizin odadan çıkarken, yanından kalkarken içeriye oldukça telaşlı görünen -herzaman öyle görünür- evcini Poppups girdiğinde, bir terslik olduğu konusundaki düşüncesi de somut bir hale kavuşmuştu. Çünkü annesi hiçbir şekilde Nylénia'nın odasına evcinlerinin girmesine izin vermezdi. Nedense genç kadın onların kızına zarar verebileceğini düşünüyordu. Kaşları hafifçe çatılırken, evcini sanki sessizlik yemini etmiş gibi sorularına cevap vermekten özenle kaçınarak, etraftı kolaçan ediyordu. Nylénia beyaz geceliğinin içinde terlemeye başlamıştı. Yaz ayında Floransa pek sıcak olmazdı ama son günlerde cehennem sıcakları sarmıştı etrafı. Yani yirmidört saat cehennemin içindeydiler. Boynundan damlamak üzere olan teri son anda eliyle silerken, evcinine ona üzerine bir şey vermesini istecekti ama o da büyük bir hızla dışarı çıkmıştı. Dudaklarını hafifçe büzüp, dolabının önüne gittiğinde, şaşkınlıktan az daha küçük dilini yutuyordu. Dolabı bomboştu. Ceviz ağacından, geniş dolabının içi boşaltılmış ve geriye sadece uçuk pembe bir elbise bırakılmıştı. Bir de not. Nylénia pusulayı alıp, hızlıca okumaya başladı. *Üzerini değiştirdikten sonra hemen aşağıya in, carus. Annen.* Nylénia karnında feci bir uyuşukluk hissederken, hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gecenin bir vakti bu da nesiydi böyle? Geceleri uşaklar odasına giriyor, ev cinleri odasını kolaçan ediyor, dolabı boşaltılıyor ve annesi hemen aşağıya inmesi için pusulalar bırakıyor. Bunlar tek başına bir anlam ifade etmiyordu ama birleştirildiği zaman... Nylénia'nın çatılmış kaşları, daha büyük bir şaşkınlığa uğradığı için yukarı kalkarken, en olası cevap onun midesine -ya da kalbine- kocaman bir yumrunun oturup, nefes alamamasını sağlamıştı. Kaçıyorlar mıydı? Ama neden? Ona bırakılan pembe elbiseyi hızlıca giydi ve aşağıya indi. Ayakkabı neden bırakılmadığını anlamamıştı. Fazla ses çıkaracağını düşünmüşlerdi acaba? Nylénia hole çıktığında babasının üzerinde siyah cübbesiyle her zamanki gibi heybetli ama solgun yüzündeki hafif gülümsemeyle bitkin bir hali vardı. Annesinin yosun rengindeki gözlerinin altında kırmızılık ise, en son büyükannesi öldüğünde gördüğü bir şeydi. Babasına neler olduğunu ve tahminin doğru olup olmadığını sormak istiyordu ama babası sevecen bir hareketle, omzunu sıvazlamış ve açık olan devasa kapıdan çıkması için işaret vermişti. Nylénia her zaman yaptığının aksine bu sefer yumuşakbaşlı davranarak dışarı çıktı. İçinde kelimelerle anlatılması mümkün olmayan, güçlü bir his vardı. Nedenini bilmesi mümkün değildi ama düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Ne oluyordu?

Babası elindeki bavulu yavaşça sürüklerken, uşak Flavio'nun yüzünde derin bir hüzün ve elem vardı. Sanki bir daha asla görüşemeyecek olan insanlarmış gibi. Sanki enfes bir tabloya bakıyormuş gibi. Gözlerini alamıyordu. Kahverengi gzölerin aç bakışları Nylénia'nın üzerinde gezinirken ne hikmetse bundan rahatsız olmamıştı. Çünkü içine düşen hissin ne olduğunu anlamıştı; bu eve bir daha gelemeyecekti. Grimsi mavi gözlerindeki mavi artarken, tutamadığı bir damla yanağından aşağıya süzüldü. Ağlamaması gerektiği ona öğretilmişti. Zor durumlarda ağlamak yerine güçlü olunması gerektiği ailesinin anlattığı ilk kuraldı. Mezarlık girişini anımsatan ve Nylénia'nın hiç hoşlanmadığı demir parmaklıklı, heybetli kapıdan dışarı çıkarken, son bir kez tam dönemeden evine baktı. Bu gece bir şey olmuştu ve bu olanlar yüzünden gitmeleri gerekiyordu. Nylénia aslında bu durumda etrafındakiler soru yağmuruna tutmalı ve cevabını alıncaya kadar uğraşması gerekirdi ama bu sefer konuşmadı bile. Konuşmak neyi çözecekti ki?

Çiğnenmekten yıpranmış kaldırım taşları, eski bir muggle arabası ve yanmakla yanmak arasında gidip gelen, boyaları sökülmüş bir sokak lambası... Aslında sıradan bir Floransa sokağına benziyordu. Kasvetli ve soğuk. Fakat yan sokaktan gelen kışkırtıcı kadın sesleri, bulunduklerı yerin pek hayırlı bir yer olmadığını Nylénia'nın anlamasına yetmişti. Araştıran gözleri etrafını incelerken, yol boyunca sorabileceği tek soru geldi aklına. *Burada ne arıyoruz?* Gerçekten burada ne işleri vardı? Floransa'nın kırmızı sokağında, ne işleri olabilirdi ki? Kadın sesleri yükselmeye devam ettikçe, içinde garip korku oluşmaya başladı. Sanki ona anlatılan o şeytani yaratıklardan biri gelip onu kaçıaracaktı. Hoş, buradaki kadınlarda evli adamları kaçırıyordu ama... Nylénia bu münasebetsiz düşünceyi yok etmek istercesine başını sallarken, az ilerisinden gelen ses tüm dikkatinin dağılmasına-tanrıya şükür-neden olmuştu. 'Buona notte Signor Calanthe!' Babasının yanına gelen adamı tam olarak seçebildiğinde, Nylénia'nın gözleri iri iri açıldı. Sağ yanağında, elmecık kemiğinin hemen altından başlayan ve kulağının yakınında son bulan yara izi vardı adamın yüzünde. Gri gözleri tekinsiz insanlarda olduğu gibi yanar döner bir biçimde parıldıyor ve yanında duran annesine anlamını çok sonra öğreneceği bir bakış atıyordu. Nylénia istemsiz olarak bir adım gerilerken, annesinin yumuşak eteğine deyince durmak zorunda kaldı. İyiki de kadıncağız orada durmuştu. Yoksa Nylénia gidebileceği kadar giderdi. Babası konuşmayı bitirdiğinde, onları yanlarında duran muggle arabasına bindirdi ve bilmedikleri bir yöne doğru gitmeye başladılar. Nylénia arka camdan babasına el sallarken, onu ancak altı yıl sonra görebileceğini bilmiyordu.

- Bayan Calanthe, neden bir de bunu denemiyorsunuz?

Nylénia deneyeceği otuzuncu asaya bakarken, Mr. Ollivanders'ın yüzündeki sevecen ve sabırlı ifadeye gülümsedi. Zira sabahtan beri oan uygun asayı arayıp duruyordu. Nylénia o son asayı ararken, aklı babasına gitmişti. Onu görmeyeli bir seneyi geçmişti. Daha doğrusu izini kaybedeli. O şaibeli geceden sonra babasının öldüğü veya kaçtığı ile ilgili haberler çıkmıştı. Nylénia bu haberlerin hiçbirine annesi gibi itimat etmemişti. Çok uzaklarda olabilirdi ama hala nefes alıp verdiğinden emindi. Hala Sirius yıldızının çıktığı gecelerde onu seyretmek için uyumadığından emindi. Yüzünde acı bir gülümseme oluşurken, yüzünün yarısını kapatan kapişonu, bu zayıf halini saklamaya yetiyordu. Mr. Ollivanders çıkarmasını istemişti fakat Nylénia biraz hasta olduğunu söylerek, geçiştirmeyi başarmıştı. Nylénia elindeki asaya odaklanmaya başlarken, asa yapımcısı bir cık sesi çıkarmış ve başka bir asa bulmaya gitmişti. Asanın bir cadı için en önemli şey olduğunu biliyordu. Çünkü bütün hayatı, kaderi ona bağlıydı. Bu yüzden en uygun asanın olması şarttı. Nylénia da bunu bildiği için sabırsızlığını törpülemiş, uslu bir şekilde asaları deniyordu.'Genç bayan, buna bir bakın!' Adamın heyecanlı yüzüne bakınca kapişonunu biraz geriye doğru attırdı. Ne olmuştu ki? Yaşlı adam asayı eline tutuşturduğu zaman, elinde bir sıcaklık hissetmişti. İçinden ipek yumuşaklığında geçen bir şeyler kayıp gitmişti sanki. Yüzündeki hüzünlü gülümseme yerini, kocaman, masum bir gülümsemeye dönüştü. Safkan bir aileden gelmesine rağmen, aslında sihir ile ilk tanışması bu olmuştu. Babasının istediği sihre ilk dokunuşunu asası ile yaşamıştı. İçinden geçen mutluluğu anlatması mümkün değildi. 'Keşke sende burada olabilseydin baba.' Mr. Ollivanders asasının özelliklerini saydıktan, sonra Nylénia parayı ödeyip çıkmak üzereydi. Kapişonunu tekrar yüzüne çekerken, kapıdan gelen kız onun durmasına neden oldu. Kızıl, kaküllü saçlar, uzun boy ve hoş bir incelik. Genellikle mor giymeyi seven bu kızın üzerinde gene morumsu bir bluz vardı. Mstislava! İki sene önce babası babasını Floransa'da ziyaret etmişti. Nylénia onu ilk kez gördüğünde bile iyi anlaşacaklarını anlamıştı. Nitekim öyle de olmuştu, Mstis zamanla onun en iyi arkadaşı olmuştu. Hatta ona bir isim bile takmıştı Nylénia: Lecca. Onun çok tatlı olduğunu düşündüğü için bu adı takmıştı. Nylénia'nın dudakları iki yana kıvrılırken, tam yanından geçerken seslendi.

- Salve Lecca. Come sta? Beni tanıdın değil mi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Lawrence
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Melanie Lawrence


Mesaj Sayısı : 1654
Mücadele Tarafı : Tarafsız.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 11/06/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Nephtys Corveaux Left_bar_bleue100/100Nephtys Corveaux Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Nephtys Corveaux Left_bar_bleue0/0Nephtys Corveaux Empty_bar_bleue  (0/0)

Nephtys Corveaux Empty
MesajKonu: Geri: Nephtys Corveaux   Nephtys Corveaux Icon_minitimeCuma Haz. 19, 2009 8:35 pm

Oldukça başarılı bir rol oyunu. Kurgu fazlasıyla iyi, çoğu yerde Nylénia'nın hissettiklerini anladım. Şaşkınlığını, babasına duyduğu özlemi vs. Cümle kurumunda problem yok; ancak RO bazı yerlerde çok iyiyken, bazı yerlerde bunun aksine sıkıcılaşmış. Biraz da uzun; bu sorun değil tabii ki. Renk seçimi hoş. Hızlı yazmaktan kaynaklı olduğunu düşündüğüm bazı yazım yanlışları var. Sayıları fazla olmadığından, sorun yok. Sadece " birşey " değil " bir şey " olmalı. Gözüme çarpan en büyük hata bu.


Rol Oyunu Puanı: % 92.
- İsteğiniz doğrultusunda derslere katılabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nephtys Corveaux
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nephtys Corveaux
» Corveaux.Nephtys
» Ceren| Nylénia, Nephtys, Lysithea, Pandora vs vs.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: