Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Miss Jane'in Ofisi

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Valerie Jane Renaud

Valerie Jane Renaud


Mesaj Sayısı : 661
Doğum tarihi : 28/03/95
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Belirsiz.
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 02/05/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue97/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (97/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimeÇarş. Haz. 15, 2011 4:20 pm

Miss Jane'in Ofisi Unled1iv


Betimleme eklenecektir.


En son Valerie Jane Renaud tarafından Perş. Haz. 16, 2011 5:52 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t6862-j-a-n-e
Laurette Renaud
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Laurette Renaud


Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 12/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue100/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimeÇarş. Haz. 15, 2011 6:52 pm

Miss Jane'in Ofisi Rpbanner
*Paris'e Dönüş
Şüphesiz ki düş erozyonumun yeniden başlangıcı Paris'e dönüşümle gerçekleşti. Aşınan, taşınan düşlerden oluşan kırık bir cam kutu haline gelmeme ramak kalmıştı. Paris.. Muhtemelen en fazla anıyı burada yaşamıştım. Buna rağmen gittiğim her yerle birlikte dönüşümü geciktiriyordum günden güne. Fay hatlarının, kara yollarının üstüne inşa edilmiş bir hayatı seçince geride kalanları daha az düşünür hale gelmiştim. Güzel bir şehirdi, kendi içinde pek çok duyguyu barındırıyordu ve burada yaşanmış pek çok anım vardı yine de. Severdim her şeye rağmen. Ama bu eski dostla kucaklaşmayalı pek zaman olmuştu. "Hanımefendi, paketinizi unuttunuz!" Arkamı dönüp bana seslenen adama gülümsedim trenden inmeden önce, "Sizde kalabilir, fıstık seviyor olmalısınız. Fıstığı herkes sever. Afiyet olsun."
Tamam, Paris. Merhaba. Umarım bu sefer daha iyi anlaşırız. Tilki kürkçü dükkanı denklemiyle yaşadığımız hayatın son günlerinde olduğumuzun getirdiği farkındalık etraftaki herkes gidene kadar yolun ortasında dikilmeme neden olmuştu. Fransa sınırlarında olmak yeniden, garip biçimde hoş biraz da boş bir duyguydu. Bu dönüş kesin mi, ya da tekrar gitmeye ne zaman karar veririm bilmesem de en azından bir süre burada kalacağıma emindim. Etrafıma bakındım, Paris'e bir tren bileti mi, akşam yemeği mi? Rahat bir yolculuk ve iyi bir yemek ikileminde kalmışken karşıdan gelen adam gözüme çarpmıştı.Beni uzun süredir olduğu yerden izlediğine emin olduğum biri. "Treni boşver Laurette, eve dönüş biletin kendi ayağıyla geliyor." Zengin bir hayat sürdüğü seviştiği son fahişeden kalma ruj izinden belli olan adamın gözlerindeki istek kendimden bu kadar emin olmamın nedeniydi. "Günü tamamlayabileceğiniz hoş bir yer önerebilir miyim bayan?" "Günü nerede bitireceğimi kesin olarak biliyorum, ama oraya götüren olmak isterseniz bunu anlayışla karşılarım bayım." Sihirle ya da sihirli dünyanın varlığıyla ilgili zerre fikri olmadığı her halinden belli olan adam beni son durağıma, hep kaçtığım kürkçü dükkanına bırakmaya hevesli bir biçimde isteğimi onayladı. Bir süredir bütün yolculuklarımı bu şekilde gerçekleştirdiğim için belki de adamın ümitlerini boşa çıkarıcağımı bilmenin yarattığı bir suçluluğu hissetmeyi çoktan bırakmıştım. Onlar beni, hatta sesimi beğenip bedenimi isterken bende karşılığında onlara bir şey vaat etmeden yolculuk talep ediyorum. Bu davranışlarımı beyinleriyle değil cinsel içgüdüleriyle yorumlamaları da benim suçum değil bu yüzden. Bu şehre bu şekilde dönmemi hoş karşılamayacak tek biri vardı ve ben ona çocukluğumdan beri Jane diyorum.
Bir fahişenin bedeninde, aynı yeri paylaşmış, görünüşte bile oldukça zıt iki kadın... Tanrım, karşılaşacağım tepkileri hayal bile edemiyorum. Pek çok insan her açıdan mükemmel bir ablaya sahip oluşumun harika olduğunu düşünürdü. Gerçeği söylemek gerekirse bu bir yalan. Mükemmele yaklaşmış bir abla felakettir. Anneme delicesine yakın olmadım hiç. Bunda onun düşüp kalktığı adamların etkisi büyüktü. Ablam, onu hep çok sevdim. Gerçekten çok. Asla onun gibi olamadım yine de. Yani o kadar mükemmele yakın bir çocuktu ki ben onun yanında baş belası gibi kalıyordum. Zeki, her konuda yetenekli falan. Bense otantik sorular sorup tuhaf hayaller anlatarak orayı burayı karıştıran bir velettim bize bakan tuhaf, yaşlı kadının gözünde. Sürekli okumak yerine ilgimi çeken şeyleri okuyordum sadece ve sürekli bağıra bağıra şarkı söylüyordum falan. Ah, bu övünebileceğim tek şey evet. Ablamdan iyi olduğum tek konu. Başarısız bir çocuk değildim gerçi. Okulda dönemimdeki en iyi öğrenciler arasında biri olmadım hiç ama hatırı sayılır bir başarım vardı yine de. En azından kalmadım diyelim. Normalde takdir edilmesi gereken bu özelliğim de anneme yetmiyordu. Büyük kızı mükemmeldi, erken yaşta kendi dili dışında diller öğrenmiş iyi bir eğitim ve başarının yanı sıra tiyatroda müzikte dansta kendini geliştirmiş küçüğü de avaz avaz şarkı söyleyip aklında kalanlarla bir şeyler yapıyor falan. Büyüğün başarılarının yanında vasat kalıp hayal kırıklığına uğratıyor annesini tabii. Onun da ablası gibi başarılı olması gerek çünkü. Çünkü düşüp kalktığı adamlara övünecek çocuklarıyla. Çünkü o adamların paralarıyla yetişiyoruz, bize bakan kadının ücretini bile o zamanki sevgilileri ödüyor, başarılı olmam gerekliydi. Ama bende hırs yoktu tabii, yapı gereği. Bu nedenle çocukluğum diğer çocuklar gibi anneye bağımlı bir biçimde geçmedi. Takdir edilesi bir yönüm daha bana kalırsa. Ve anneme saygı göstermeme neden olan tek şey gözündeki o vasatlığıma rağmen ablama sağladığı imkanları bana da sağlamasıydı. Sayesinde piyano çalmayı, sesimi kontrol etmeyi, çeşitli dansları öğrenmiştim. Bu konuda ona teşekkür etmediğimi söylerse burnuna asamı falan sokabilirim zaten. Biraz yeteneğim olduğunu farkettiğinde - biraz mı, lütfen.- tam beni sevecekti ki okul çoktan bitmiş ve ben ülkeyi terk etmeye karar vermiştim. Emeklerini boşa çıkardığımı söylemişti yüzüme karşı. Nazik bir biçimde söylemek gerekirse annem gibi bir sürtüğün emekleri, neyse nasıl olduğunu bilirsiniz, terbiyeyi bozmamak lazım. Sonuç olarak o sağladığı imkanların hiçbiri gerçekten onun emeği değildi. Asıl sorunu ablamla yaşadım. Çocukluğundan beri kendi ayakları üstünde duran biriydi, mükemmel biri. Asil Fransız soyuna bağlılığını ve o şekilde düzenlediği yaşam tarzını zedeleyen biri olmamı pek hoş karşılamadı. Ve kibar aksanını bozmasına neden olan ilk kişi bile olabilirim. Beni affetti, ama onu yalnız bırakıp iki sene boyunca ülkeye dönmediğim için kırılmış olduğunu da tahmin etmek zor değil. Bugün ona kendimi affettirmek için zorlanmamayı umuyordum.
Dırdırcı... Bir klasik. Ablamın burada çalışmasına şaşırmamalı, çocukluğunda bile bir hayranlığı vardı. "Yardım edebilir miyim? Birine mi bakmıştınız?" Bana dönen kibar görünüşlü cadıyı süzdüm ister istemez. "Jane'i arıyorum." Alaylı bir yüz ifadesi ve kalkan kaşlar. Ah, kibarlık budalaları. "Jane?" Evet aptal yelloz beni ablama götür diyebilirdim, öğrenince saçımı başımı yolacak bir ablam olmasaydı. Kıyamazdı gerçi ama iyi laf yerdim. "Valerie. Jane. Renaud." Bir aptala anlatır gibi, yapmacık bir gülümsemeyle her adın sonunda durarak tane tane söylemiştim. Bu sekreter kılıklı kadının, belki de cidden öyleydi, bozulmasına şaşırmadım o yüzden. Bana ofisi gösterince teşekkür edip oraya ilerledim. Kapı çalma alışkanlığını edinmiştim yıllar içinde ama burası ablamın ofisiydi sonuçta. Pat diye içeri girdim. "Merhaba Jayney! Beni özledin mi?" Jayney adını ilk söyleyiş şeklimdi, çocukken. Bunun sinirlenmesine engel olacağını düşünerek hata etmiş olabilirdim gerçi.


En son Laurette Renaud tarafından Perş. Haz. 16, 2011 5:34 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Jane Renaud

Valerie Jane Renaud


Mesaj Sayısı : 661
Doğum tarihi : 28/03/95
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Belirsiz.
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 02/05/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue97/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (97/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimeÇarş. Haz. 15, 2011 7:52 pm

Vakit öğleye yaklaşmıştı öyle ki kavurucu sıcak gökyüzünün tepesinde yerini almış, ortalığı kasıp kavurarak ensemdeki su birikintisine neden olmuştu. Çok erken saatte ofise gelip, işimin başına oturduğum için biraz uykusuzdum ama ne işimi aksatıyordum ne de yorgun olduğumu belirten mırıltılar çıkarıyordum. Yüzümdeki hafif makyajım, yukarıdan toplanmış at kuyruğum ve saten elbisem ile tamamıyla kurallara uygundum. Bir iş yerini yönetiyor ve oraya kurallar koyuyorsanız, önce kendinizin uyması gerekir, bende bunu sonuna kadar uyguluyordum. Odanın genelini kaplayan devasa pencereler her ne kadar içeriye güneş ışığı girmesini önlese de, içerideki nem oranına bir çare oluşturmuyordu. Elimde terlemiş, avucumun içinde hamur olmuş kalemi masaya yavaşça bırakarak odanın öteki tarafına gittim. Zeminde devasa topuklularımın itici sesini duyuyordum, klimanın kumandasına uzandım ahşap sehpadan. Soğutucuyu yeterli düzeyde çalıştırdıktan sonra tekrar masama, işlerimin başına döndüm. Burası Fransa’daki merkezdi, çalışanların çoğu asalarını kullanarak işlerini kısa sürede bitiriyor ve günlerini Paris’in eşsiz sokaklarında alışveriş yaparak, mükemmel vücutların tadına vararak ya da diğer zevkleri tadarak geçiriyorlar fakat ben muggle usullerini tercih ediyorum. Tüm dosyaları kendi ellerimle düzenliyor, yeni sayılar hakkındaki fikirlerimi parşömenlere geçiriyorum. Bu yüzden çok kez gece geç vakitlere kadar burada tükendiğim oluyor. Dırdırcılık, Hogwarts’a başladığım yıldan bu yana daima ilgimi çekmişti zaten, ilk yılımın sömestr yazında bu binaya geldiğimi anımsıyorum. O zamanların baş editörü ile görüşmüş, gelecekteki hedefimin burada bir ofis kurmak olduğundan bahsetmiştim. Bayan Reneé, bana çok iyi davranmıştı, burada çalışmanın gerektireceği sorumluluklardan bahsetmişti. Mezun olana kadar her yılın sömestr tatilinde annemden habersiz Bayan Reneé’yi görmeye gelirdim. Geçen yıl ki ölümü beni derinden sarsmıştı ve bu zor zamanımda Lau yanımda yoktu. Ah Lau, ona o kadar çok sinirliydim ki, her genç kız gibi New York rüyasını gerçekleştirmeye gitti ve iki yıldır tek bir haber bile alamadım. Masamın köşesindeki fotoğrafa kaydı gözüm, henüz ufaktık, elimizdeki asalarla kılıç dövüşü oynuyorduk. Daima birbirimize zarar verme, yaralama peşindeymişiz, annem öyle söylemişti. Fotoğrafı elime aldım, beyaz çerçevesini okşadım, yüzümde masum bir gülümseme yer alırken kapımın vurulduğunu işittim. Kibarca içeri girmesini dile getirdikten sonra gelenin, koridorun sonunda baskı işlerinde çalışan Mr. Dorfman olduğunu gördüm.
‘Ne istemiştiniz, Mr. Dorfman?’
‘Rahatsız ettiğim için özür dilerim Miss Renaud, sizinle konuşmak istediğim bir mevzu vardı.’
‘Tabii buyurun, sizi dinliyorum.’
‘Şuan yetiştirmem gereken bir baskı var, önümüzdeki ayın kapak fotoğrafları daha çıkmadı. Eğer uygun olursanız iş çıkışında bir yerde oturalım. Tabii yanlış anlamazsanız.’
‘Olur tabii, size haber veririm.’
‘İyi günler efendim, rahatsız ettiğim için tekrar üzgünüm.’
‘Önemli değil, iyi çalışmalar.’
Mr. Dorfman geçen yıl işe aldığım bekâr bir bey efendi, safkan Fransızlardan ve mükemmel bir aksanı var. Düzgün giyinir, terbiyelidir ve iyi çalışır. Onu işe aldığım için pişman olduğum tek bir gün bile yok, nerede oturduğunu ve bir ailesi olup olmadığını bilmiyorum, henüz özel konulara girdiğimiz bir sohbetimiz olmadı aslında oturup düşününce sanırım ilk kez yemeğe çıkıyoruz. Hala elimde duran çerçeveyi çekmecelerden birine yerleştirmek üzereydim ki Lau’nun tiz sesi ofisimi doldurdu. Şaşkınlıktan hareketsiz kalmıştım, hiç değişmemişti. Giyiniş tarzı, konuşma şekli özellikle de bana ‘Jayney’ diyişi. Tanrım… Birkaç dakikanın ardından kendime gelerek bedenimi dikleştirdim.
‘Merhaba Laurette, harika bir giriş her zaman olduğu gibi. Özledim tabii ki, oturmaz mısın?’

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t6862-j-a-n-e
Laurette Renaud
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Laurette Renaud


Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 12/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue100/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimePerş. Haz. 16, 2011 1:14 am


Herkes ablaların kardeşlerine dayanamadığını düşünür. Onlarla birlikte çocuklaştıklarını falan. Ya da yanlışlarını örttüklerini. Söz konusu abla Jane ise bu gerçek bir palavradır. Onun benim yaptığım şeylere göz yumması çok nadirdir, aslında o herhangi bir şeye göz yummaz. İnsanlar hak ediyorsa cezasını çekmelidir diye düşünür. Yanlış davranışlar uyarılmalıdır. Beni sever, bilirim, yani bunu gerçekten bilirim. Ama yaptığım şeylere, hatalarıma göz yummaz. Uyarır beni, düzeltmemi bekler, onu gerçekten çok sinirlendirdiğimde annemin yolunda gitmekle suçlar. Bu derece sinirlendirdiğim nadirdir ama olmadı diyemem.
Annemin yolundan gittiğimi sanmıyorum, eh evet erkeklere istediklerimi yaptırmayı severim, bunda kötü olan bir şey yok. Ama bunu annemin yöntemiyle yapmıyorum. Onlarla yatarak, birkaç ay, belki yıl, peşlerinde sürünerek, boyalı bebekleri olarak yapmıyorum. İnsanlar bana yaklaşıyor, tekliflerde bulunuyorlar, kimi zaman bir yemek yiyebilmek için saatlerce dil döküyorlar, ben de onların istediklerimi almasına izin veriyorum. Akıllarını bellerinin altına düşürdülerse bu benim suçum değil. Aptal olmamalı insan, fırsatları değerlendirmeli... Bunu da Jane söyler sıkça, ama ben işime geldiği gibi algıladım diyebiliriz.
Özlem çok tuhaf bir duygudur, katlanılamaz olduğunu düşünür insanlar. Jane gibileriyse duyguları gereksiz bulurlar çoğu zaman. En azından belli etmeyi... Boş bakışlarla yüzüme baktıktan sonra vereceği tepki bir sevinç çığlığı olmalı ve boğazıma sarılmalıydı. Ama bunu yapsaydı doğduğundan beri olduğu kişiye karşı gelmiş olurdu. Ben de umursamadım, özledim diyorsa özlemiştir. İki ve ikinin toplamı, Merlinin uzun bir sakalı olduğu gerçeği, lumosun ışık sağladığı kadar kesin bir yargı bu. Ona bir şeyi söyletebildiyseniz, bu bir aşk itirafı bile olsa, belli etmese bile söylediyse doğrudur. Yıkıl karşımdan ifadesiyle seni özledim derse birine, gerçekten özlemiştir, donukluğu bir duygu ifade etmek zorunda kalışındandır. Onu çözememiş insanlar çok ukala ve kibirli olduğunu düşünürler bu yüzden. Ama gerçek anlamda sevgi doludur. İçinde...
Bana gösterdiği yere oturup sırt çantamı yanıma fırlattım. Ayaklarımı masanın üstüne uzatmamı pek hoş karşılamadığından emindim ama azarlanana kadar oturuşumu değiştirmeye niyetim yoktu, yorulmuştum. Çantamı eşeleyerek bir sigara çıkardım, bir yandan da uzun zamandır görmediğim sevgili ablama son hızla bir şeyler anlatmaya koyuldum. "Bana biraz olsun benzediğini görmek güzel Jane. Yani şu klimadan bahsediyorum, bana öyle sorar gibi bakma. Bir büyücü dergisinin editörü, bir büyücü merkezinde ofisine klima koyduruyor. Bu çok mantıklı bir hareket, en azından benim için. Nerede bu çakmak? Ah o kadar yoruldum ki tahmin bile edemezsin. İşte buradaymış, gel bakalım." Sigaramı yakıp ablamın onaylamaz bakışları altında derin bir nefesle ciğerlerimi zehirledim. Yani Jane böyle düşünüyordu bana bakarken, kendimi öldürmeye meraklı olduğumu falan mırıldanmış bile olabilir, ben mutluluk ve rahatlama anına takılmıştım bir an için. "Gezdiğim yerleri görsen, sana bir sürü küçük hediye getirdim. Bu arada Mısır iğrenç bir yer. Her yer çöplük kaynıyor inanamazsın. İnsan biraz medeni falan olacaklarını sanır. O kadar piramit, büyü tarihi, kediler falan. Nerede? Az kalsın deveden düşüp bacağımı kırıyordum, hiç güvenli değiller." Orada olmadığım süre boyunca gezdiğim ülkelerin pek çoğundan ona haber yollamamıştım, bunu yüz ifadesinin giderek donuklaşmasından da anlayabilirdiniz. İfadesiz bir biçimde susmamı bekliyordu. Ciğer dolusu dumanı o temiz parfüm kokan odasına saldım tekrar. Sigarayı elimden alıp üstümde söndürmediği için şanslıydım. İki yılda çok şey değişmiş olmalıydı. Benim bildiğim Jane 'ne zaman sigaraya başladın sen' ile başlar, 'kendini öldürüyorsun farkında değilsin söndür şu iğrenç şeyi' diye fikrini savunur, 'indir o ayaklarını masamdan' ile devam eder, söz dinlemezsem de beni azarlardı. Gerçi azarın yakın olduğunun farkındaydım ama diğerlerini yapmamıştı, henüz. "Mugglelar oldukça eğlenceli tipler. Asasız ve büyüsüz yaşamak harikaydı. Gerçi yolculuk konusunda oldukça yavaşlar ama ne yaparsın herkesin kusuru oluyor işte. Çok nazikler biliyor musun? Fransız kadınlarına da hayranlar, bu kadar ilgi görmeyi beklemiyordum." Ablamın sinirlerini geldiğim gibi zıplatmayı başarmıştım. Ahlaksız olduğumu yüzüme bağırmasına izin verdim. Ama o bağırmaz, bağırma etkisi yaratacak cümleler kurar sadece...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Jane Renaud

Valerie Jane Renaud


Mesaj Sayısı : 661
Doğum tarihi : 28/03/95
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Belirsiz.
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 02/05/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue97/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (97/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimePerş. Haz. 16, 2011 3:21 pm

Biri yanıma gelip Lau hakkında ne düşünüyorsun? Diye sorsa, hiddetle kuracağım ilk cümlelerden biri muhtemelen ‘kesinlikle baş belası’ olduğudur. Bir kardeşin hiçbir özelliği mi ablasına çekmez yani? Onu sakince dinliyor, yaptığı ahlaksız hareketleri gözlemliyordum. O henüz çenesini kapamadığı için, onu uyarmaya vakit bulamamıştım. Şuan ofisime bürünen itici nikotin kokusu, beni o denli rahatsız ediyordu ki, ağzımın içindeki tüm küfürleri Lau’ya haykırmamak için gerçekten zor tutuyordum kendimi. Eşsiz Mısır maceraları, geçirdiği tehlikleli ve sıkıcı olayları dinledim. Ellerim masamın üzerinde kenetlenmişti ve yüz hatlarımın birkaç dakikadır sabit olduğundan emindim. Sinirlenince, Fransızların yaptığı bir şeydi bu. Ya da benim karakteristik özelliklerime sahip Fransızların mı demeliyim? Lau’nun sinirlendiği birkaç ana denk gelmiştim de, hayatımda asla sarf etmeyeceğim küfürler havada uçuşmuş, asasını sallamaya başlamıştı. Ah evet pek iç açıcı bir manzara olduğunu söyleyemeyeceğim, üzgünüm. Bu sahne çok uzun zaman önceydi, sanırım anneme sinirlenmişti, herkesin hayatına artık katlanamadığı anlar olur, Lau’da öyle bir histeri krizi geçirmişti yanılmıyorsam. Klima sayesinde aldığım övgüleride beynimin bir bölümüne yerleştikten sonra, sonunda konuşmaya başladım, elbette oldukça sakin bir tonla. ‘Öncelikle Lau, seni çok eğlendiren gezini tamamlamış olduğun için mutlu olduğumu söyleyemeyeceğim. Öte yandan artık yanımda ve sorumluluğum altında olduğun için, bundan sonra daha düzgün bir büyücü olacağını ümit ediyorum. Fransızlar, asil oluşları ile ünlüdür fakat sende bu özelliğin zerresi bile yok.’ Dudaklarım, gülümsemeye benzer ezici bir kıvrıma büründü. Tekrar masamdan kalkıp, ileri dolapların olduğu bölüme giderek, oradaki ufak beyaz düğmeye basıp havalandırmayı açtım. Bu koku daha fazla tahammül edilemezdi, Lau’nun dişlerindeki minik sarı noktalarda dikkatimden kaçmamıştı elbette. En son nikotin kokusu soluyuşum, annem ofisime uğradığında gerçekleşmişti. Tanrım bu ailede intihar etmek istemeyen, hayatı seven tek kişi ben miyim? Bulunduğum yerde durup Lau’nun görünüşünü inceledim dolayısı ile yorum yapmam pek uzun sürmedi; ‘Ayrıca, giydiğin kıyafetler buraya hiç uygun değil Lau, saten ipek tarzı takımlar giymelisin. Sen ise, yataktan kalkıp paçavralar ile gelmiş gibi gözüküyorsun. Hoş ben bunu yatakta bile giymem ya. Alışverişe çıkana kadar kıyafetlerimden yararlanabilirsin, elbette özenle bakacağına söz verirsen.’ Somurtan hatlarım ile onun bulunduğu yöne doğru ilerleyerek elindeki izmariti aldım. Ofis masamın altındaki çöp kovasına attım ve Lau ile işim biter bitmez çöpü imha etmeyi aklımın bir köşesine yazdım. Yaptığım hareket Lau’yu pek şaşırtmamıştı öyle ki gülmekle yetindi. Masamın başına oturduktan sonra, alt çekmecelerden birinden dosya çıkardım, iki yıldır orada olmasına rağmen üzerinde en ufak bir toz bile yoktu. Zaten ofisimde az önce Lau’nun ayağını koyduğu yer dışında hiçbir yerin kirli olmasına imkan yoktu. Hazır hatırlamışken, ‘Lau ayaklarını olması gereken yere indirir misin? Ciddi bir kurumdasın lütfen gerektirdiği gibi davran.’ Dosyanın doğruluğundan emin olmak için ilk sayfasını araladım.
Laurette Renaud Çalışma Belgesi.
Yunanistan doğumlu, 19 yaşında bekâr. Henüz iş tecrübesi yok fakat yakın aile bireyi, yüksek mevkide yer aldığından belli yetenekleri olduğu düşünülmektedir. 2 yıldır iş nedeni ile yurt dışında, yeterli eğitim düzeyine sahip olduğu varsayılıyor. İş yerindeki konumuna, Valerie Jane Renaud karar verecektir…
Lau’yu anlatmayan oldukça uzun bir belge, iki yıl önce bu masada hazırlamıştım, Lau’nun ülkeyi terk ettiği gündü. Gerçek anlamda gülümseyerek dosyayı Lau’ya uzattım.’Dırdırcı Basın Kuruluşuna; hoş geldin.’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t6862-j-a-n-e
Laurette Renaud
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Laurette Renaud


Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 12/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue100/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimePerş. Haz. 16, 2011 5:49 pm


Hayal kırıklığı pek yaşayan biri değilimdir. Yaptığı şeylerden pişman olan biri de değilim. Bu bana Jane tarafından öğretildi diyebiliriz. Aldığı her kararın arkasındaydı, bana da böyle olmamı öğütledi hep.Buraya gelirken bu tepkiyle karşılacağımı biliyordum, ne şaşırdım ne de geldiğim için pişmanım. On altı yaşındayken sırf aileme inat olsun diye annemin bize dans öğretmesi için getirdiği mükemmel İtalyanla yattığımda da pişman olmamıştım. O deneyim için harika bir partnerdi, dansçı olmasının payı da vardır belki. Bize salon danslarını öğretirdi, gizlice yanına gittiğim zamanlarda da özel olarak bana iki kişi arasında yaşanabilecek bir dansı öğretti. Bunun için bir beklentisi ya da karşılık istediği olmamıştı, şu an düşünüyorum da 28 yaşında biri olarak henüz büyücüler ya da mugglelar arasında reşit sayılmayan bir kızla birlikte olması... Kısacası, bir şey istemeye hakkı yokmuş. Dadı diye başımıza dikilen Dempsley, Dempsey, Dempy ya da ne haltsa adını hatırlayamadığım yaşlı cadı tarafından basılmasaydık ve ilk gençlik aşkım onun evden ve işten atılmasıyla son bulmasaydı daha hoş zamanlar geçirebilirdim belki. Ama sonuç olarak pişman olan biri olmadığımı da anladınız.
Yorgundum, eve gitmek istiyordum. Bana ev adresini söyleyip oradan buharlaşmama izin versin istiyordum. Beni uğraştırmak yerine, sevgi gösterilerinde bulunmayacağı açıktı ya azarlamak yerine serbest bıraksın istiyordum. Büyük hata... Söylediği her sözcüğü dinledim. Hepsine en az onun kadar ifadesiz bir biçimde saygı gösterir gibi, sessizce bekledim. Gerçek bir hayal kırıklığıydı bu. Lanetler savurup o çok bayıldığı ofisini yerle bir etmek istedim, ablamdı. Bir şey yapamadım. Tamam pişman olmuyordum, tamam kendi kararlarımın arkasındaydım ama bu kadarı da fazlaydı. Bir kere bu dayattığı benim kararım bile değildi!
Duygusuz gibi davrandığım çok olur, ama şok olmuyor değilim. Ve önüme atılan uyduruk dosya gerçekten beni şok etti. Yani hadi ama. Ne saçmaladığını sormak istedim. Bunun yerine oturuşumu dikleştirip onun yaptığı gibi konuştum. "Öncelikle, bu uyduruk yerde çalışacak değilim. Kesinlikle insanların umursamadığı büyücü dergilerinden herhangi birinde çalışacak değilim. Büyücü postaları umursanmamak içindir. Hepsi paçavra, kurallar ve dergiler arasındaki en büyük benzerlik umursanmamaları gerektiği. Ben büyücü gazetelerini bile ciddiye almamamız gerektiğini düşünüyorum ama insanlar bir şeyler okumaya meraklı." Sonra bana uzattığı zırvalığı inceledim. Bir kahkaha attım ve elimle dosyaya vurdum hafifçe. " Belli yetenekleri olduğu düşünülmekte? Güldürme beni Jane. Yeterli eğitim düzeyine sahip olduğu varsayılıyor. Ah, lütfen. Hastalıklı gibi Hogwarts'ın verdiği bütün derslere yetişmeye çalışan ve hepsinden Olağanüstü SBD alan bir ablayla kıyaslanırsa tabii varsayılır. Senin yanında herkes vasat. Ama şunu dinle, kalmadım! Yeterli bir başarı. Girdiğim her sınavdan geçer not alabildiysem bu, bu uyduruk büyücü işleri için yeterli olduğumu gösterir." Lanetler ederek mırıldanmaya devam ettim. Sinirle az önceki uyarıyı ciddiye almadan bir sigara daha çıkardım çantadan. Kendimi kontrol etmeme, sakinleşmeme yardımcı olacaktı. "O en pahalı sürtüklerin üstünde kıvrandığı çarşaflara kullanılan kumaşı giyecek değilim. Edepli olmak, her gün aynı saatte kalkmak, 'Günaydın Bayan Evdekaldığıiçinçıldırmışcadı, bugün ablamın bana ne gibi işler vereceğini biliyor musunuz?' diyaloglarına girmek istemiyorum. Unut bunu Jane. Burada çalışacak olan sensin. Buna hevesli olan da sendin." Bana verdiği dosyayı masasına geri attım. Beni tanıyordu, ani tepkiler veren biri olduğumu da biliyordu. Bunu bana dayatırken bunlara hazırlanmış olması gerekirdi. "Bu lanet şeyde neden gerçekten ne olduğum yazmıyor? Şarkı söylemekte mükemmel olduğum mesela? Kendi kendime yetebildiğim? Saf ırkların aşağıladığı ama içlerinde büyüsüz kalsalar bir ay bile dayanamayacakları mugglelar gibi iki yıl yaşadığım niye yazmıyor Jane? Erkeklerin beni ne kadar beğendiği? Asalet masalları anlatacağıma kendimi ve onları mutlu etmekte ne kadar başarılı olduğum, terk ettiğim sevgililerimin bile benden nefret edemeyeceği kadar sevgi dolu olabildiğim niye yazmıyor mesela? Başardığım binlerce şeyi boşver, insanların iyi olarak gördüğü özelliklerim neden yok burada? Bunlardan utandığın içindir belki? Ha, ne dersin? Yeterli olduğu varsayılıyormuş. Çok zekice."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Jane Renaud

Valerie Jane Renaud


Mesaj Sayısı : 661
Doğum tarihi : 28/03/95
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Belirsiz.
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 02/05/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue97/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (97/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimePerş. Haz. 16, 2011 7:05 pm

Bir insanın sorumluluk sahibi olması için, kendinden başka koruması gereken birinin olması gerekir. Onun dışında kimse bu duyguyu, bu korkuyu anlayamaz. Ne hissettiğimi anlayamazdı, onun için olan endişelerimi, korkularımı bilemezdi. Onun gelecek kaygısı yoktu çünkü onun yerine kaygılanan biri vardı zaten. Hep böyleydik, ben onu korumaya çalışır, onu düşünürdüm oda beni bunun için suçlardı. Asla teşekkür etmezdi, asla yediremezdi ondan daha iyi oluşumu. Ben hep başarılı kızdım, göz bebeğiydim. Hadi ama Jane! Kimin gözbebeğiydin? Annen onun bunun kucağından hiç inmedi ki. Unuttuysan, diğer tüm akraba sıfatlı büyücüler sizi terk etti, çünkü annen yaşadığınız şehrin fahişesi olarak tarihe geçmişti. Değersiz bir dadının gözbebeği olmaktan öteye geçmedin sen hiç. Kendi içimde yaşadığım kavgaya, soluduğum yeni nikotinlin hava ile son verdim. Ben onun ablasıydım ve beni dinlemek zorundaydı, tabii kendisine bakacak yeni birini bulursa o ayrı. Sinirlerimi belli etmemek için neredeyse gözümü bile kırpmıyordum, tüm kanım vücudumda hareketsiz kalmış gibi hissediyordum. Ayak parmaklarım karıncalanıyordu. Parmaklarımla ahşap masada oluşturduğum ritim ise ne kadar stresli olduğumu belli ediyordu, bunu fark eder etmez onları hareketsiz bıraktım. Söyledikleri düşüncelerim arasında boğuluyordu, onun gerçekten yaptıklarını yazmam, ölene kadar aç kalması demekti, eğer fahişeliğini kullanıp karnını doyurmaya kalkmazsa elbette. Daha sakin kalmalıydım ama tüm vücudum kasılırken bunu nasıl yapabilirdim ki? Sonunda daha fazla dayanamayıp, ayağa kalktım ve yüzüne çemkirmeye başladım; ‘Beni dinle Lau! Hayatında sana sonsuza kadar bağımlı kalacak tek kişi benim, dediklerimi yapmak zorundasın. Artık kalıcı bir gelecek yaratmanın vakti geldi. 2 yıl dünya’nın en olmadık yerlerinde sürttün, ömrünün hepsini bu şekilde geçiremezsin. Ayrıca senden utandığım falan yok, yeteneklerinin ilk farkına varan ben olmuştum, bunu unutmuş olamazsın. İlk şarkı söylediğinde senin için el çırpan tek kişi bendim. O dosyayı o şekilde hazırlamak zorundaydım, aksi takdirde burada da bir iş bulamazdın. Solist olmak mı istiyorsun? Elinde birikmiş paran olması lazım, var mı? Tabii ki yok ama şu senden nefret edemeyen erkeklerin belki bu işi de halleder ha?’ gülümsedim, biraz daha sakinleşmiştim. En azından kan dolaşımımı hissediyordum. Elindeki sigara gözüme batıyordu, bu iş yerine çalışan hiçbir kimsenin cüret edemeyeceği şeyleri gelip, ofisimin ortasında müthiş bir rahatlıkla yapıyordu. Tanrım, beni sınıyor musun? Asamı sallayarak, masamın üzerinde bir bardak su oluşturdum. İçtiğim her yudum, boğazımdan geçerken buzun sürtülmesi gibi bir etki yapıyordu. Klimanın çalışıyor olmasına rağmen, tüm derim yanıyordu, hissediyordum. Elinin kenarı ile dosyayı alıp, eski yerine koydum. Teşekkür etmesi gereken yerde, yaptığı bu terbiyesizliği de diğerleri gibi görmezden gelmeye çabaladım. Giydiğim kıyafetleri nitelendirme şekli ise asla unutamayacağım bir terbiyesizliklerden biri arasında yerini edinmişti. ‘Şimdi, ofisin koridorun sonundaki baskı odasının yanında, istersen bir sekreter edinebilirsin. Hatırlarsan Bayan Reneé’nin odasıydı orası, ölümü üzerine henüz kimseyi işe almamıştım. Dırdırcının fotoğrafçılığını yapmanı uygun gördüm, böylelikle ofisin içinde tıkılı kalmazsın. İş saatleri de uygun, erken kalkman konusunda bir şey diyemiyorum. Belki benim kadar erken gelmezsin ama yine de öğleden önce burada olmak zorundasın. İş kıyafetleri konusunda da taviz veremediğim için üzgünüm, ofis içinde çalışırken uygun giyinmek durumundasın, dışarı ise kendi tarzını koruyabilirsin. Bakanlığın zaman zaman ziyaretleri oluyor, senden ricam onlar geldiğinde görgü kurallarını tamamıyla hatırlaman ve buna uygun davranman.’ Tüm bunlara onay vermeden, evin adresini vermeyi planlamıyordum. Burada işler çok daha farklı yürüyordu aslında, editörlük için iki yüz başvurudan yalnızda beşinin kabul görmesi gibi. Lau asla bu iyiliğin kıymetini bilmeyecekti ama eğer her şey yolunda giderse, buradaki kuralları uygularsa istediği diğer mesleklere yönelebilirdi. Uyuşturucu satılığı ya da bir barda kucak dansı yapması, gelecek meslekleri arasına girmiyor elbette. Lau biraz daha sakinleşmiş gözüküyordu ya da ben öyle görmek istiyordum, pek önemli değildi. Tekrar masamdan kalkıp pencerenin önündeki içki dolabına gittim. Lau’nun bu dolaptan haberdar olduğunu zannetmiyordum, ofiste sabahladığım gecelerde kullanıyordum ya da özel misafierlerim olduğu zaman. İki ufak bardağa, viski doldurarak, Lau’nun karşısındaki diğer siyah deri koltuğa geçtim. Bardağın birini önümüzdeki cam sehpaya bırakarak bacak bacak üstüne attım. ‘Hayır diyeceğini sanmıyorum, Lau.’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t6862-j-a-n-e
Jamie M. Harrison
Borgin & Burke's Sahibi
Borgin & Burke's Sahibi
Jamie M. Harrison


Mesaj Sayısı : 13
Mücadele Tarafı : Ölüm Yiyen.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 16/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue98/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (98/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimePerş. Haz. 16, 2011 11:02 pm

Gözlerini açtığında güneş ışıkları sabahtan açıldığı belli olan pencerenin aralığından hafif serinletici bir rüzgârla odaya doluyordu. Jane her zamanki gibi erkenden kalkıp iş yerine gitmişti. Onun yokluğunda boşalan yatağın büyüklüğünden faydalanmak istercesine bir süre öylece yayıldı. Bugün dükkânı açmayacaktı. Zaten son günlerde işlerin iyi gitmemesi de bahane oluyordu. Ama yine de dükkânın kirasını karşılayabildiği için mutluydu. Bakanlığa girmediği için pişman değildi aslında, evet belki daha iyi bir maaşla çalışacaktı ama Knocturn’ün o inanılmaz havasını içine her gün çekememek kadar berbat bir şeyin olmadığını düşünüyordu. Çoğu arkadaşı oradaydı hem bakanlığın o bunaltıcı bürokrasisini kaldıramayan özgür bir yapısı vardı. Şimdi kimsenin emri altına girmiyor ve istediği zaman –şuan olduğu gibi- tembellik edebiliyordu. Yatağında doğrularak kollarını havaya doğru esnetti. Akşamdan ayakucuna attığı ipekten yapılma beyaz, manşetli gömleğini giymeye başladı. Her ne kadar ilk başta ayılmasına yardım eden serin hava akımı o zaman işe yaramış olsa da şimdi rahatsız edici bir şey olmaya başlamıştı. Yere attığı asasını alarak hızlı bir el hareketiyle pencereyi kapattı. Bir anda dışarıdan gelen sesler ve yüzüne vuran rüzgârın kesilmesi ortama bunaltıcı bir hava katmıştı. Jane, onu gerçekten iyi tanıyordu ama tekrar açmayacaktı. Ağır adımlarla banyoya giderek aynadaki suratına baktı. Gözleri henüz uykunun güzelliğinden kendini almak istemiyormuşçasına yorgun ve şiş görünüyordu. Açtığı musluktan avucunun içine dolan ve her akışında ayrı bir rahatlık hissettiren suyu yüzüne çarparak gözlerini uykunun kucağından kaldırmıştı. Artık yarı açılan göz kapaklarından ve yorgunluğundan kurtulmuştu. Bugün ne yapacağını biliyordu, akşama kadar sabretmeyecek ve Jane’i görmeye gidecekti. Üzerine geçirdiği siyah cüppesiyle ve altında gözüken beyaz gömleğiyle Muggle’ların gözünden tam bir büyücü gibi duruyordu şimdi. Ardında bıraktığı küçük bir toz bulutuyla Dırdırcı’ya cisimlenmişti. Oldukça ferah bir çalışma alanı vardı, kendisininkiyle kıyaslandığında oldukça modern duruyordu. Bir an için kendi dükkânı geldi gözlerinin önüne, tozlu raflar, tuhaf eşyalar ve iksir şişeleri içerisindeki envali çeşit zehir ve onun gibi şeyler vardı. Buranın aksine loş ışıkla aydınlanırdı orası. Aslında ne kadar da zıtlardı Jane’le. O taraf mevzularını önemsemezdi, tam bir cadıydı, alışverişe giderdi ve bunun gibi şeyler yapardı. Aslında Fransız olmasının bundaki etkisi büyüktü. Jamie ise Jane ile tanışmadan önce aynı cüppeyle bir süre dolanabilecek bir tipti, en azından değiştirmek aklında gelene kadar. Etrafına baktığında birkaç çalışanın yeni sayıyı asalarıyla çoğaltarak belli bir düzen içerisinde dizdiklerini görebiliyordu. Odasını biliyordu ve oradakiler Jamie’yi tanımışlardı. Kimseyle konuşmadan Jane’in kapısına gelmişti. İçerden gelen silik seslere aldırmadan kapıya tıklayarak içeri girdi. Nezaket gereği tıklamıştı ama onay vermesini bekleyemeyecek kadar sabırsız biriydi Jamie. İçeri girdiğinde ilk olarak gözleri Jane’in kardeşi Laurette’i bulmuştu. Ne arıyordu o burada? İki senedir ortalıklarda gözükmeyen cadı şimdi ne olmuştu da buradaydı. Hemen karşısında oturan Jane’e döndü. Tüm gün boyunca ifadesiz bir suratla gezdikten sonra ilk kez kaşlarını çatmıştı ve adeta düşüncelerinin önüne siyah bir perde inmişti. ''Laurette!'' diye bağırıverdi farkında olmadan. O sorumsuz ve itici derecede ukala cadıyı bir daha gördüğü için lanetler yağdırıyordu. Odadan çıkma hatta kardeşinden çekinme gereği bile duymadan Jane’e bağırmıştı. ''Onun burada ne işi var Jane?'' geri dönmüş olabilirdi ama açıklama istiyordu. Sinirine hâkim olmayacaktı. ''Ne zaman söylemeyi düşünüyordun bana?'' diyerek Jane’e çıkıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Laurette Renaud
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Dırdırcı Fotoğrafçısı
Laurette Renaud


Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 12/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue100/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimeC.tesi Haz. 18, 2011 1:30 pm

İşte şimdi bir yerlere ulaşmaya başladık. Önüme uzatılan kadehler olmasaydı daha bağırabilirdim. Uzanıp şişeyi masada kendi tarafıma çektim. "Ben şunu da alayım." Biri bittikçe diğerini dolduruyordum, alkol ve sigara işe yarar şeylerdi. Lanet bir düzen oluşturmaya çalışan boktan büyücü dünyasının içinde kalabalık etmektense oturup kendi kendilerini kemirmelerini izlemek daha güzeldi, keyifli. Büyük beton binalara sıkışmış mermer kafalı insan yığınları. Sıkıştıklarının bile farkında olmayan zavallı insanlar...
Ablamın hayatımla ilgili sorgulamamı istediği şeyleri düşündüm. Birkaç saniye için tabii, benim için yeterli hatta uzun bir süreydi.Ömrümün hepsini gayet de bu şekilde geçirebilirdim, ne sanıyordu yani? Benim isteklerimi karşılamaları için hiçbirini zorlamadım, önüme gelenle de yatmadım. Gayet yeterliydi bence. Daha fazlasını beklemek de neyin nesiydi? Mutluydum, onun olduğundan da mutlu belki de. Sonuçta istediğim şekilde yaşıyordum, istediğim yerde. Özgürdüm, hadi ama? Neyin kaprisiydi bu. Yine de beni burada kalmaya zorlayacaksa iyi bir yöntem bulmuştu. Fotoğraf çekmeyi severdim. Üstelik Dırdırcı gibi kendi kafasına göre yaşayan bir dergi için ne çekip getirsem sorun olmayacaktı. "Kuralları sadece senin belirlemene göz yumacağımı mı sandın cidden Jane?" Üçüncü bardağı bitirip dördüncüyü doldurabilmek için yeniden şişeye uzandım. "Madem 'bana göre' bir iş beğendin, kendi kurallarımla oynayacağımı bilmeni isterim sevgili örnek ablacığım." Yapmacık ses tonumdan rahatsız olduğu belliydi, elimdeki sigaradan, bitirdiğim pek kaliteli içki şişesinden... Umursamadım. "Öncelikle-"
Ah işte bunu beklemiyordum. Şu tuhaf, egoist herifin konuşmamızı bölmesini yani. Birkaç saniye sessizlikten sonra bar bar bağırmıştı. Ablamı anlamıyorum, sevgili diye kolunda taktığı adama bakınca yani... Bir de saygısız olan ben oluyorum. Garip kadın, hep söylerim. Ablamın birkaç saniyelik şaşkınlığı ve ucuz sevgilisinin bağırışları bitene kadar yüzümde alaylı bir gülümsemeyle bekledim. "Sana da merhaba Jeremy. Çekinme içeri geç birkaç masa falan kırarsın. Kapıyı da kapat lütfen insanlara rezil olmanı istemem. Ablamın otoritesi için tabii, yoksa umursamam ne kadar rezil bir herif olduğunu biliyorum zaten." Yüzündeki nefret dolu kasılmadan adını bir kere daha yanlış söylediğimi, tam da damarına basıp onu sinirlendirdiğimi farketmek zor değildi. Ben ülkeden gitmeden önce de bu uyduruk adamla birlikteydi Jane. Nasıl olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Alakaları yoktu, ablamdan üst düzey kabız bir bakanlık görevlisi tavlamasını beklerdim. Sınıf meselesi. Bu adamsa tam bir rezaletti Jane için. Benden nefret ediyor olması eğlenceliydi gerçi. "Öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturalım. Burada ne aradığını benim sana sormam lazım. Farkındaysan aileden olan benim. Sen sadece ablamın kolunda gezme şerefini yakalamış basit bir adamsın. Yerinde başkası da olabilirdi. İkincisi, sana her şeyi söylemiyorsa bunu hak etmediğin içindir belki? İlişkinizi gidip buradan birkaç bin kilometre ötede sorgulamak istersen bunu anlayışla karşılarız." Jane sesini çıkarmadan ikimiz arasında yaşanan bu atışmayı izliyordu, ama onun da sınırını zorladığımın farkındaydım. O taş bebek suratı, alışılmış ifadesizliği bozulmaya başlamıştı. Sinirlendiğini yüzünden anlayabildiğim zaman patlamak üzere olduğunu anlardım, çünkü o ana kadar ifadesiz kalmayı başarırdı. "Sana üzülüyorum Jane. Neden hala bu adamı kolunda gezdirdiğini anlamak çok zor. Senin gibi bir kadın... Ne diyeyim ki, yazık." Yeni bir sigara yakıp paketi masada kaydırdım. "Al, paylaşmakla sorunum yoktur, belki sen de zehirlenmek istersin. Durdurmayacak kadar da kibar biriyim James. Buna sevinmelisin." Adının J ile başladığından emindim sonra da e ya da a geliyordu işte. Dahasını bilmeme gerek yoktu. "Aslında merak ediyorum... Benim seni sevmeme nedenim oldukça bariz, yani şu haline bak. Ama nefret etmiyorum, o kadarına layık olduğunu düşünmüyorum çünkü. Senin benden bu derece nefret etme nedenin ne Jason? Yani cidden bu şerefi ne yaparak kazandım?" Jane birazdan üstüme atlayacak gibi duruyordu, parmaklarının masada çıkarmaya başladığı sesten bunu tahmin etmek zor değildi. Kontrolünü kaybetmesi iyiye işaret değildir. "Belki de bütün sorun altına girmemiş olmamdır ne dersin? Bana öyle bakma annem gibi bir fahişe olduğumu düşündüğünü biliyorum. Bakışlarından bile belli. Belki de bütün sorun ego tatminindir? Sonuçta herkesin altına giren biriyim senin gözünde değil mi? Neden senin için bir çaba göstermedim? Ya da belki sorun ablamla ilişkindir, ne dersin? Ablamın senden üst seviyede olması falan, söylesene iktidarsızlık da yaşıyor musun Jeffrey? Eğer büyücülerden çekiniyorsan geçtiğimiz yıllarda çok hoş mugglelarla tanıştım. Kendilerine pisipolog diyorlar. Pisitorog. Pisili bir şeyler işte. İyi dinleyiciler, gerçi halk arasında deli doktoru diye de biliniyorlar ama senin de matah bir bok olduğunu söyleyemeyiz." Bardağı boş verip şişeyi aldım elime, sigaradan arta kalanı da bardağın dibindeki alkolde boğdum. Jane üstüme atlamadan bütün kinimi kusabileceğim için bu gün çok şanslı olduğumu düşünmemde bir sakınca yoktu. "Böyle bir kadının ailesinde nasıl benim gibi bir pürüz olduğunu düşünüyorsun değil mi? Ah, canım. Yazık sana. Bir de şunu dinle. Benimle uğraşmak istemiyorsan neden kıçını dönüp gitmiyorsun?"

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Jane Renaud

Valerie Jane Renaud


Mesaj Sayısı : 661
Doğum tarihi : 28/03/95
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Belirsiz.
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 02/05/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue97/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (97/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimeC.tesi Haz. 18, 2011 2:28 pm

Odamın eflatun renkli duvarları, bedenimi sıkıştırıyor, gözkapaklarım yuvalarını her an terk edebilirmiş gibi Lau’yu izliyordu. Şaşkınlığımı gizlemeyi sağlamak bir yana, öylesine afallamıştım ki bedenim titremeye başlamıştı. Tanrım! Ne kadar şanslı bir gündü bu böyle. Gelip her şeyi karıştırmak zorunda mısın yani Lau? Annemin ufakken söylediği cümleler geçti hafızamdan ‘Kişinin karakteri, bilincini kazandığında oluşur ve sonsuza kadar değişmez kızım.’ O halde bu felsefe ile ilerlemeye kalkarsak, Lau ölene kadar böyle terbiyesiz ve ukâla kalacaktı. Jamie’nin yüz hatlarının nasıl kasıldığını görebiliyordum. Şu anda Lau’ya asasını çekmemiş olmasının tek nedeni ise bana duyduğu saygıydı, biliyordum. O daima düşünceli biriydi, Lau hiç onun gibi olamadığı için bunu bilmiyordu yalnızca. Nezaketen, sunduğum içki için ise şuanda tam anlamıyla pişman olmuştum. Bardağın içinde sigara söndürmek mi? Ne sanıyordu kendini, bir bar köşesinde falan mı? Hoş, ben bunu orada bile yapmam ya. Ortamı dolduran bu itici cümlelere daha fazla dayanamayarak; ‘Kes sesini artık Lau! Jamie’nin seni sevmemesinin tek nedeni var, da bu görgüsüzlüğün. Onun dışında kiminle yatıp kalktığın, kimi gereksiz fantezilerine alet ettiğin hiçbirimizin umurunda değil. Ayrıca şu rahatça dile getirdiğin saygısız kelimeleri, bu ofis içerisinde kullanmanı istemiyorum. Sanırım yeterince açıklayamadım, burası sihir bakanlığına bağlı bir kurum ve belli kurallar çerçevesinde iş yapıyor.’ Ağzımın ucunda hapsettiğim diğer sözcüklerin hepsini, yuttum. Asla onun kadar kabalaşmayacak ve sinirim ile yanlış sözcükler sarf etmeyecektim çünkü. Oturduğum yerden kalkarak Jamie’nin yanına gittim, yüzünü okşadım ve ona sarıldım. ‘Sakin ol sevgilim, geldiğini bende yarım saat kadar önce öğrendim. Ne zaman senden bir şey gizlediğimi gördün? Bilirsin, Lau’nun terbiyesizlikleri her zamanki gibi diz boyu. Bir kelimesini bile kafanda kurcalar, olabilme ihtimalini düşünürsen, beni çok kırmış olursun.’ Biraz daha gevşemiş olsa da, hala hızlı soluklarını hissedebiliyordum, bedeni gergindi ve her an ofisimi yıkacakmış gibi bir yüzü vardı. Elini tutup, onu deri koltuklardan birine götürdüm ve oturmasını sağladım. Şimdi sıra tekrar Lau ile ilgilenmeye gelmişti. Asamı sallayarak Lau’nun yarattığı pislikleri birkaç saniyede yok ettim ardından, en sakin ses tonumu kullanmaya özen göstererek ‘Dinle Lau, burası senin günün birinde gelipte, istediğin şekilde bağırıp çağırabileceğin, isyan edebileceğin bir yer değil. Karşındaki kişiler senden büyükler ve onlara duyman gereken belli bir saygı var, hatırlamanı isterim. Jamie’nin konumu umurumda olsaydı onunla üç yıldır aynı yatağı paylaşıyor olmazdım ve emin ol onun cebinde seninkinden daha fazla galleon vardır, yani bu onu sorgulayabileceğin konular arasında değil. Eğer tam anlamıyla duymadıysan tekrar ediyorum, ismi Jamie. ‘ hafif bir gülümsemenin ardından, Jamie’ye de biraz içki doldurarak sehpaya koydum. Tekrar ofis masamın başına dönmemle, konuşmam bir oldu. ‘Bu durumdan hoşlanmayacağının farkındayım Jamie fakat Lau burada çalışmaya başlayacak, Dırdırcı fotoğrafçısı olarak. Ayrıca sanırım bizimle kalacak, ona yeni ev açana kadar. Belki de bir eş bulur ve mutlu bir aileye sahip olur. Bu onun için umduğum en iyi dilek. Lütfen sinirlenme, Lau ile yaşamanın ne kadar zor olduğunu çok iyi hatırlıyorum fakat arkasını toplayacağıma ve sana karşı terbiyeli davranması için sürekli onu uyaracağımdan emin olabilirsin.’ İkisinin de sakinleşmesini istiyordum, birilerinin olay yaratması ve hayatımda daha fazla problem oluşturması kabul edebileceğim türden bir şey değildi çünkü. Yeterince stresli ve yoğundum. Son bir saattir Lau’ya harcadığım zaman içinde, yapmam gereken bir sürü iş vardı mesela. Ayrıca bugün eve erken gidip, biraz alışveriş yapmayı da planlıyordum. Onları bilmiyorum ama diğer şeyleri düşünüp, kafamı buradan uzaklaştırmak bana iyi gelmişti. Sanırım daha iyi hissediyordum, klimanın yaydığı hava içeriyi iyice serinletmiş, tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. Jamie, biraz daha sakin gözükse de hala, tek bir cümle ile patlayabilirmiş gibi duruyor, Lau ise umursamaz tavrı ile sigara içmeyi sürdürüyordu. Ofis boşaldığında burayı iyice arındırmam gerekecekti.
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t6862-j-a-n-e
Jamie M. Harrison
Borgin & Burke's Sahibi
Borgin & Burke's Sahibi
Jamie M. Harrison


Mesaj Sayısı : 13
Mücadele Tarafı : Ölüm Yiyen.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 16/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue98/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (98/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimeC.tesi Haz. 18, 2011 3:49 pm

Hayatındaki tüm rezillikleri unutmuş gibi görünüyordu ukala cadı Jamie’nin ismini, beyninin yeteri kadar kapasiteye sahip olmadığını bir kez daha gösteren yanlış telaffuzlarıyla. Üç yıl önce yine birlikteydiler ve belki özellikle belki de bilinçsizce sarf ettiği cümleler onun hiç gelişmediğinin göstergesi gibiydi. Jane için söylediği sözlerin Jamie tarafından da olabileceği konusunu göz ardı edebilecek kadar sabit fikirli olduğunu ispatlamaya çalışıyordu sanki. Söylediği kelimeleri ucundan tutarak dinliyordu Jamie, ilgisini çeken sözcükler ise anlayışla karışlayabileceği olmuştu. Kendini tanımayan bir ergen misali söylediği sözcüklere kendinden uzak birer anlam yükleyerek söylüyordu, yapısı gereği öyle bir şeyin gerçekten var olduğunu belirtmek istercesine. Yılların verdiği tecrübeyle istediği zaman tüm kaslarına hâkim olabiliyordu ama büyüyen göz bebeklerinin rahatsız edici bir biçimde alnındaki çizgilerini ortaya çıkarması için baskı yapışı bu durumun dışında kalmıştı. Odanın sigara dumanı yüzünden buğulanan havasına aldırmadan bir tane daha yaktı. Böyle insanlara alışıktı, sonuçta pek çok insanın girmeyi göze alamayacağı alabildiğine karanlık ve puslu bir sokakta dükkânı vardı. Her gün Laurette gibi hatta daha beterleriyle yüz yüze geliyordu. O sihirbazlar gerçekten lanetli gibiydiler, zehir ve benzeri şeyleri az satmamıştı. Tabii oradaki ortam şimdikinden tamamen farklıydı. Ailevi olaylarla ilgilenmezdi ve Laurette tamamen şans eseri ortaya çıkmıştı, aralarında olan anlaşılması zor nefrette öyle. Şimdiye kadar yaşadıkları büyük bir tartışma olmamıştı sadece düşünceler ve seçimler konusunda anlaşmazlıkları olmuştu ve bu nefret de oradan doğmuştu. Ama üç yılın ardından kendine bir şeyler katmış olduğunu düşünen Laurette daha anlaşılması güç bir insan olup çıkmıştı. Her seferinde hatırlatmaktan büyük bir onur duyarmışçasına ismini yine yanlış söyleyerek kendisine sigara sunmuştu. Genç cadı gerçekten lütfedip bunu kibarlığı gereği yaptığını söylüyordu. Yetişkinliğe yeni yeni adımını atan ve özgürlüğün dibine vurmaya hevesli bu cadının ukalalığını anlıyordu ama giderek daha da kabalaşan cümleleri seçtiği kelimelerin üzerine çok daha sert anlamlar yüklüyordu. Dört yıl önceki Jamie olsaydı muhtemelen çok daha iyi anlaşabilirlerdi. O zamanları çok iyi hatırlıyordu gerçekten hovarda, umursamaz ve ukala bir tipti. Laurette’in onun girdiği ortamlara girmemesiyle de alakalıydı aslında bu durum. Bir Slytherin mezunu olarak yaşadığı şeylerin altından kalkmakta çok zorlanmamıştı. Ve sonra Jane çıkmıştı işte karşısına ölen babasından kalan dükkânı en azından üç yıldır karanlık toplantılara açmıyordu. Elbette Karanlık Lord’un yapmayı istediği bir durumda ona karşı gelmezdi. Sağ bileğinin hemen üzerindeki işaretin anlamını karşısında gayet rahat tavırlarla oturan cadıdan çok daha iyi biliyordu. Son söylediği cümlelerden sonra ego sorunu ve iktidarsızlık gibi birçok şeyden bahsetmişti. Aslında bunlara aldırmıyordu çünkü bizzat ablası öyle olmadığını iyi biliyordu. Becermek istediği son kişi ise muhtemelen Laurette olurdu, hatta bir Muggle’ın mide bulandırıcı bedenine sahip olmayı bile tercih edebilirdi. Tabii böyle bir zorunluluğu yoktu ve hiçbir şeyi ispatlamak zorunda da değildi. Elindeki bardağı bırakıp büyük şişeye geçti. Sarhoş oldukça saçmalaması da artacak gibi görünüyordu ama Jane’in araya girerek Jamie’nin yüzünü okşayarak sakinleştirmesi her şeyi değiştirmişti. Zaten ona asasını doğrultmayacaktı. Sınırındaki bütün kelimeleri söylemişti ve her ne kadar gerilen bedeni tam tersini haykırsa da düşünceleri mantıksız bir şeyler yapmaktan onu alıkoyuyordu. Nazik elini Jamie’ninkiyle birleştirip onu koltuklardan birine oturtturmuştu. Laurette’in oluşturduğu pislikleri toplamak elbette bu durumda arada kalarak fazlasıyla hırpalanan Jane’e düşmüştü. Böyle bir şey yaşatmak istemezdi ona ve sadece bu sebepten dolayı bedenini gevşeterek koltuğa kelimenin tam anlamıyla gömüldü. Uzun bacakları ortadaki kahve masasının bacakları arasına kadar girmişti, şimdi yüzü tavana dönmüştü ve ellerini oldukça rahat bir şekilde koltuğun iki tarafına bırakmıştı. Jane gerçekten mükemmel biriydi anında ortamı yumuşatmış, sakin tavrını bozmadan kardeşine bir şeyler söylemişti. Ondan kardeşine karşı katı olmasını asla isteyemezdi ama eğer bir şey demeseydi ona yapacağı şeylerden de kendinde en ufak bir sorumluluk da hissetmeyecekti. Jane tekrar konuşmaya başladığında başını koltuktan kaldırarak ciddi bakışlarını ona odakladı. Laurette’in Dırdırcı’da çalışacağını söylemişti. Bu onun için bir anlam ifade etmiyordu ama sonraki sözleri sinirinin yeniden beynine hücum etmesine sebep olmuştu. Evet, bir kesinlik veriyordu ama söz konusu kişi Laurette olduğu için hiçbir şeyi yeterli görmüyordu. ''Ne dediğinin farkında mısın sen Jane? Az önce kız kardeşinin boğazına asamı dayamadığım için şanslı ve şimdi, bana aynı evde kalmaktan söz ediyorsun'' kendine bir ev bulabileceğini düşünüyordu. Aynı evde kalmak cehennemden farksız olurdu Jamie için. Tabii bu durumda hep sessiz kalan taraf da o olmazdı. Jane’in onu uyarmasının hiçbir işe yaramayacağını biliyordu. Bunun örneğini üç yıl önce gitme dediğinde de görmüştü. Elbette kafasına eseni yapan kardeşi onu dinlemeyerek istediğini yapmıştı. Öncekinden farklı bir şey olmayacaktı, bunu iyi biliyordu ve bu yüzden bu duruma katlanmayacaktı. ''Bak Jane, beni eve sen çağırdın ve çok istekli olmadığımı da biliyorsun. Evimde rahat olamayacaksam ben nerede olacağım. Onunla aynı yerde kalmam'' oldukça net bir biçimde ifade ettiğini biliyordu. Cam gibi parlayan buz mavisi gözleri tüm ciddiyetiyle ona bakıyordu. Küçük kardeşi umursamıyor, ona bakma gereği bile duymuyordu artık. Bilinçsizce elini Jane’in masasına koymuştu ve vereceği cevabı bekliyordu. Ya o giderdi ya da Jamie.
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Valerie Jane Renaud

Valerie Jane Renaud


Mesaj Sayısı : 661
Doğum tarihi : 28/03/95
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Belirsiz.
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 02/05/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue97/100Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (97/100)
Düello Gücü:
Miss Jane'in Ofisi Left_bar_bleue0/0Miss Jane'in Ofisi Empty_bar_bleue  (0/0)

Miss Jane'in Ofisi Empty
MesajKonu: Geri: Miss Jane'in Ofisi   Miss Jane'in Ofisi Icon_minitimeC.tesi Haz. 18, 2011 4:36 pm

Eğer benimkiyle benzer bir durum içinde değilseniz, şu anda size bu durumu açıklayabilmemin hiçbir ihtimali yok. Jamie’den elbette vazgeçemezdim, o uzun süredir benim bir parçamdı ve birlikte bir geleceğimiz olduğunun ikimizde farkındaydık. Gerçi henüz bu konu üzerine yapılmış bir konuşma yoktu fakat çoğu anımızda bunu belli ediyorduk. Bir şekilde, hayatlarımızı birleştirmiş, alıştığımız bir düzen oluşturmuştuk. Öte yandan kız kardeşim Lau’da benim için oldukça önemliydi. Her ne kadar geçimsizliğimiz bariz olsa da oda benim kanımdan bir parçaydı. Onu sokağa atamazdım, çünkü onun pusulası bendim. Jamie ve Lau, kalbimi oluşturan iki parçaydılar benim için ama ikisinin de anlayışsızlığını görmek beni çok kırmıştı, tabii ki belli etmedim. Lau ağzını açmak üzereydi, muhtemelen ‘küçük Jamie sevgilisinden ayrılamıyor mu? Yoksa onun yüzüne bakacak tek kişi Jane mi?’ gibilerinden, küçümseyici sözcükler söyleyecek, ardına koyduğu kahkahası da eksik olmayacaktı. Bunları duymak ve görmek istemediğimden atıldım; ‘Lau, burada bekle lütfen, Jamie ile konuşmam gereken özel mevzular var. Birkaç dakikaya döneriz, lütfen bu süre zarfında herhangi bir şeyi karıştırma ve yerlere bir şey dökme.’ Diyerek ayağa kalktım, Jamie’e yaklaşarak tekrar elini tuttum ve onu kapının hemen dışındaki dar, havasız hole götürdüm. Nikotin dumanına alışkın olan Jamie hiçbir tepki göstermemiş olsa da ben sonunda düzgün bir hava soluduğum için mutluydum. Çevreme göz gezdirdim, herkesin kapısı kapalıydı ve en ufak rahatsız edici ses bile mevcut değildi. Koridorun sağındaki çiçeğin, solmuş olması gözüme batmıştı ama şuan onunla ilgilenmesi için birini bulacak vaktim yoktu. Jamie’nin normalde göğsüne geliyordum ama ayağımdaki uzun topuklular beni onun boyun hizasına kadar getirmişti. Elini tutmaya devam ederek, kırılgan ve çok yüksek olmayan ses tonum ile konuşmaya başladım;’ Jamie, içinde bulunduğum sıkıntıyı görebileceğini düşünmüştüm. Lau’nun ani dönüşü benimde afallamama neden oldu ama elimden bir şey gelmiyor, sahip olduğu tek gerçek varlığım ben onun. Her ne kadar inkâr etse de yardımlarıma muhtaç, ona ev açana kadar bizimle yaşaması gerekiyor, benim için buna bir süre göz yum, lütfen.’ Gözbebeklerinin içine bakıyor, mavilerin içindeki derinliği görebiliyordum. Yüzümüzün yakınlığını koruyarak devam ettim; ‘Onunla yaşadığımız sorunları göz ardı ettiğimi düşünme sakın, biliyorum ne kadar geçimsiz bir kız olduğunu. Doğduğu andan itibaren ben yaşıyorum onunla, eğer şimdi onu bırakırsam annemin yoluna itmiş olurum. Bunu istemiyorum, her gece birinin kollarında gezmesini, bir gün gerçekten yetişkin olduğunda da ne kadar boş bir insan olduğunu düşünmesini istemiyorum. Şimdi hiçbir şeyin farkında değil, o hala hayalleri ile yaşıyor ama birgün büyüyecek. Lütfen Jamie.’ Sert bakışları, yumuşak ses tonum ile gittikçe gevşiyordu. Sonunda gülümsediği o saniyeyi yakaladığımda ise ellerimi boynuna dolayarak dudaklarını öptüm. Normalde iş yerinde böyle bir şey yapmam kesinlikle söz konusu değildi ama bu özel bir durumdu. Zevkle ıslattığım dudaklarından ayrılarak devam ettim, ‘Senden ayrılamam sevgilim, benden kopamayacak bir parçamsın sen. Seninle geçirdiğim her dakikaya muhtacım ama oda kardeşim, bu şekilde arada kalmam çok mantıksız.’ Diyerek son cümlemi söylediğimde ise daha fazla bir şey söylememe gerek kalmadığını anladım. Onaylayan bir eda ile kafasını salladı ve bana gülümsedi. Bakışları, sana aşığım diye çığırıyordu. ‘Seni seviyorum’ diye atıldım ve onu tekrar ofisime soktum. Lau hiç istifini bozmamıştı, içkisini ve sigarasını içiyor, ayağını değerli sehpama uzatarak eline aldığı eski Dırdırcı sayılarından birine gülüyordu. Kapıdan içeriye doğru ilerlerken ciddi tavrımı koruyarak; ‘Her şey tamam olduğuna göre Lau, Bayan Boston sana ofisini gösterecek, akşam çıkarken de sana haber veririm. Herhangi bir sorun olduğunda ofisime gelebilirsin. Çalışanlar ile problem çıkarmanı istemiyorum ayrıca, odanda bir içki dolabı bulunmayacak. Sigara ise ofis sınırları içerisinde kesinlikle yasak. Dışarıda istediğin kadar tüketebilirsin. Yeni sayı için toplantı yapıldığında, buraya çağırılacaksın. İyi günler dilerim’

Role Playing Game Bitmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t6862-j-a-n-e
 
Miss Jane'in Ofisi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Mr. Miller'ın Ofisi
» William'ın Ofisi
» choceffect'in ofisi
» Bayan Constantine'nin Ofisi
» Bayan Débowarsky'nin Ofisi.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: