Duvarlarda konuşan onlarca tablonun fısıltısı, geniş odayı gizemli seslerle dolduruyordu. Nadia onlarca ruhun içinde, bir başına yalnız ve güçsüz hissediyordu kendini. Aslında güçsüz olmadığı aşikardı. Bu odada, bu sandalyede oturan hiçbir büyücü veya cadı güçsüz olmamıştı. En yakın örnek ise Nadia'dan önceki müdürdü. Neville Longbottom. Bitkibilim profesörlüğünden sonra başarıyla görevini yerine getiren Neville'i büyücü dünyası asla unutamayacaktı. Nadia da öyle. Albus Dumbledore öldükten sonra, Hogwarts'ın başına gelen en iyi müdürdü Neville Longbottom. Ölmüş olması tüm büyücü dünyasını derinden etkilemişti, özellikle de bir bunak olsa da hala seçilmiş insan olarak yaşayan Harry Potter'ı. Şimdi, Ron ve Harry gibi büyücülerin çocuklarının bile ondan büyük olması Nadia'ya garip geliyordu. Lord Voldemort seneler önce ölmüş müydü gerçekten? İnanması gerçekten güçtü. Hala bile adını anmaktan herkesin korkması, ne kadar büyük bir dehşet verdiğini kanıtlar gibiydi. Nadia gözlerini camın dışarıda uçmakta olan sonbahar yapraklarından alarak duvarlarda gezdirdi. Sanki tüm portreler onu bu mevkiide görmekten memnundu. Portreleri tek tek süzerken Neville Longbottom ile göz göze geldi. Tablosuna kurulalı daha bir hafta olmuş olmalıydı, ne büyük acı. Tablodaki yaşlı gözler garip bir ışıltıyla parıldıyor, dudaklarında ki büyük tebessümle Nadia'ya şefkatini gösteriyordu. " Bana güvenebilirsiniz, hepiniz. Hogwarts'ı tüm kötülüklerden sonsuza kadar koruyacağım. En azından, sonum gelene kadar. " Emekli olduktan sonra, yeniden Hogwarts'ta olmak ne kadar güzel olsa da, ürkütüyordu insanı. Dumbledore gibi büyük bir büyücünün dokunduğu yerlere dokunmak, soluduğu havayı solumak ve yarattığı değerleri korumaya çalışmak. Nadia bu görevin büyük bir şereften daha fazla, büyük bir sorumluluk olduğunu bilecek kadar olgun bir kadın olmuştu. Müdür Longbottom'ın zamanında devamlı bu odaya çağırılan hırçın kızdan eser kalmamıştı artık.
Kapı iki kez, ancak Nadia'nın anlayabileceği bir şifreyle tıklatılınca zarifçe kalktı. Kapıya doğru seğirtirken, daha ikinci gününde onu ziyaret edenin kim olacağını merak ediyordu doğrusu. Tokmağı yavaşça çevirip, kapıyı kendine çektiğinde gördüğüne şaşırmamıştı. Kardeşi tabii ki, ondan başka kim bilebilirdi ki aralarındaki şifreyi? Müdüre olmak Ravenclaw aklını da götürmüştü anlaşılan. Yüzüne her zamanki mütevazı gülümsemesini kondurarak içeri davet etti kardeşini. Her gördüğünde göğsünün kabarması gibi, yine gururlandırmıştı onun varlığı Nadia'yı. Müdüre Nadia'nın başarılı kardeşi James Caliente. " Hoşgeldin kardeşim. Görüşmeyeli ne kadar uzun zaman oldu... " diyerek gülümsedi Nadia. Kardeşini masanın önündeki deri koltuğa davet ederek, koltuğuna yerleşti.