Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Lestat S. L. Parris

Aşağa gitmek 
5 posters
YazarMesaj
Lestat S. L. Parris

Lestat S. L. Parris


Mesaj Sayısı : 47
Sihirsel Soy : Venüs
Evcil Hayvanı : Sen ne istersen o
Kayıt tarihi : 16/12/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePtsi Ara. 21, 2009 2:28 am

Lestat S. L. Parris 2222pw






Tuvaletlerin görkemi,
Mumların ışıltısı,
Parfümler:
Bir sürü güzel kollar, güzel omuzlar!
Çiçek demetleri!
Rossini'nin insanı alıp götüren ezgileri,
Ciceri'nin tabloları!
Kendimden geçmiş bir haldeyim!
...


Kader öyle bir şeydir ki, sizi nerelere getireceğini, nasıl oyunlar oynayacağını asla bilemezsiniz. Fransa kökenli, ancak içinde bir çok nüfus, ırk hatta insan türü barındıran bir aileden geliyorum. Ailem, Fransa'nın oldukça ileri gelenlerinden. Damarlarımızda İngilizden tutun, İtalya'ya kadar bir çok asil kan taşıyoruz. Dışarıdan bakıldığında, mutlu, kibar ve entelektüel insanlarız, hatta Fransa devrimine katılmış bir çok büyüğümüz var. Muggle'lar, inanmayacaksınız belki de, ama bizler için çok kıymetli. Neden mi? Camarilla terimini hiç duydunuz mu?

Bir çok büyücünün belkide hayali olan sırlarla harmanlanmıştı, lanetli kanımız. Kiminin sadece ütopya olarak düşleyeceği fantezileri keşfetmiştik; kimisi için deliceydi, kimisi içinde son derece tehlikeli. Ancak Paris'in sınırsız iki yüzlülüğü o kadar bayağıydı ki, bizler mugglerla oynamayı büyük bir eğlence olarak görüyorduk. İnsanlığımızdan ve medeniyetimizden soyutlanmak, sanattan uzak kalmak, Fransa'da bilinmeyen kimseler olarak yaşamak bizler için ürkütücü hikayelerdi. Bizim için önemli olan tek şey; güç, güç, ve yine güçtü.
Ve bunun için kurnaz ailem kendisini o kadar ortada, göz önünde tutuyordu ki, kimse göremiyordu. Delice değil mi? Bizler Fransızız, cesaret damarlarımızda akıyordu.

Tabiki işi fazla ileri götürenler olmuştu, ancak yönetime zarar verecek türden kimseler değillerdi. Belki Salem cadılarını duymuşsunuzdur, bir kısmı isim değiştirip çılgınca öğretilerini insanlığı zehirlemek için yaymaya çalışan akrabalarımdı, ancak çılgınlık başa belaydı ve bir kısmı Engizisyon tarafından idama mahkum edilmişti. Bir kısmının kaçması için İtalya'da kardinal görevindeki bazı büyücü yakın akrabalarımız, gizliden gizliye iş çevirmişti. Bazıları içinse hiç kılımızı bile kıpırdatmadık, zeki olmayanların ölmesi için uğraştık hatta. Kurtulanların ne olduğunu bilmek isteyeceğinizden eminim, Afrika'nın ücra bir köyünde, yaptıkları Pagan ayinleri, ölü eskiler ismini verdikleri şeytanları o sersem muggler'a göstererek Tanrı'lıklarının keyfini çıkarıyorlar. Tabi onları görüp delirmeyen muggler kaldıysa. Beni en çok güldüren işte bu iki zıt kutup. Dinlerinin içine nifak tohumları karıştırdığımız ve kalplerine gömdüğümüz, mugglerdan bir kısmı bizim için ölüyor bile. Ve şu Afrika'ya giden olan kaçıklar. İşte başta bahsettiğim her türlü insan ifadesi bunu kanıtlıyor değil mi?

`Yer yüzündeki en merhametli şey, insan zihninin çevresindeki her şeyle bağlantı kurma konusundaki yetersizliğidir herhalde. Sonsuzluğun kara denizlerinin ortasındaki dingin bir cehalet adasında yaşıyoruz ve çok uzaklara yolculuk etmek bize göre değil. Her biri kendi yönünde ilerlemeye çalışan bilimler, şimdiye dek bize pek zarar getirmedi, ancak, günün birinde, ayrık bilgilerin birleştirilmesi önümüze öylesine korkunç gerçeklik manzaraları serecek ve oradaki tatsız konumumuzu açığa vuracak ki, ya bu keşif karşısında çıldıracağız, ya da ölümcül ışıktan kaçıp yeni bir Ortaçağ`ın huzuruna ve güvenliğine sığınacağız.´

Kitaplarında açık seçik bir biçimde yaptığımız tekinsiz işlerden bahseden babamın bu sözleri beni büyülüyor. Ancak insanlar o kadar kör ki, bunu sadece birer fantezi dünyası olarak algılıyorlar. Onu ödüllere, övgülere, hatta paraya boğuyorlar. Aslında bunların hiçbiri bizim umrumuzda değil, sadece bıyık altından gülmekle yetiniyoruz.



...
Hizmetler! Yetenekler! Değerli olmak!
Vız gelir bunlar! Siz de bir örgüte girin.
Daha iyi.


Ailemden fazla bahsetmeyi sevmiyorum, bu yüzden kısa keserek kendimi anlatmaya çalışacağım. 1 Mayıs aredesinde doğdum, bir insanın doğabileceği en güzel tarih olmalıydı bu. Hep ailem bunun benim için bir armağan olduğunu söylerlerdi, kara büyülerde ki yeteneğimin dudak uçuklatacak türden olmasının sebebi sanırım ki buydu. Bir muggle evladı bu tarihte doğsaydı ve orta çağda yaşıyor olsaydık, muhtemelen yakılırdı. Zaten öyle bir çocuk muşum ki; cılızlığım, solgun vücudum ve hiç ağlamayışım yüzünden ben de bir tuhaflık olduğunu sezmişler. Ailem on yıl sonra çocuk edindikleri için erken öleceğim düşüncesinin onları nasıl çıldırttığını tahmin edebiliyorum. Her saniye üstüme titremeleri de bunu körükler nitelikte zaten. Ancak, babam beni anlatırken `bebekliğinden beri inatçıydı...´ der ve annem de ne kadar güzel bir çocuk olduğumdan bahseder. Ah, onlar kadar duygusal ve sevecen başka birini tanımadım. Tanımayacağımdan da çok eminim.
Bir çok çocuğa kıyasla dilleri çabuk öğrenişim, büyüler üzerindeki inanılmaz kontrolüm ben de itiraf etmeliyim ki oldukça güçlü bir öz güven oluşturdu. Belki size iğrenç gelecek, ama ailemde sapkın deneyleri yapabilmek için canlı denekler gerekirdi ve Afrika'da ki akrabamız sağolsun bize köle göndermekten asla çekinmezdi. Ölümüne sebep olduğum o zavallı insanlar şunu bilmeliler ki, çok iyi bir amaca hizmet ettiler. Ştt, sakın bunu birileri duymasın. Gerçi bunu yaymaya çalışmak sadece sizin başınızı yakar, emin olabilirsiniz.
Büyüler, iksirler deneyler ve hatta ölümler bile bir zaman sonra can sıkmaya başlıyordu. Bu yüzden ailem Hogwarts'a gideceğimi söyleyince küplere binmiştim. Çünkü bir sürü sefil insanın arasında 'büyücü' vasfı edinmek için saçma sapan kitaplarla beynimi doldurmak zorundaydım ve bunu hiç istemiyordum. İngiltere'den hiç bir zaman hoşlanmamıştım, bende kötü anılar canlandırıyordu bu yüzden gitmemek için oldukça direttim, fakat ailem benim için bir şeyler planlıyor olmalıydı ki, bu sefer inadım sökmemişti ve beni güzelce İngiltere'ye postaladılar. Şimdi oradan neden hoşlanmadığımı sizlere anlatacağım.




...
Öncelikle kalbi, üzüntüsünün ne kadar
büyük olduğunu anlayamıyor, heyecandan çok telaş içinde. Ama aklını başına aldıkça, talihsizliğinin ne kadar derin
olduğunu seziyor, Artık hiçbir şeyden
zevk alamayacak durumda, tek hissedebildiği
umutsuzuğun pençelerinin kalbini parçalaması. Bedensel acıdan söz etmenin ne yararı var?
Sadece vücudun hissedebildiği hangi acı, bu acıyla
Kıyaslanabilir?


Hiçbir zaman normal hislere sahip olmadığımı şimdi daha iyi anlayacaksınız. Dışarıdan bakıldığında kusursuz bir erkektim, muggle yada büyücü hiç farketmez, herkesin ilgisini çekmekten çok büyük zevk aldığımı henüz küçükken keşfetmeye başlamıştım. Fazla şımarık biri değildim, ancak fazla zeki, gururlu ve kibirli oluşum kimseye yüz vermememi esas kılıyordu. Güzel bayanların iltifatları bana o kadar bayağı geliyordu ki, anlatmak imkansız. Biraz hin bir amcam, bir kere benim için babama `Kusursuz bir oğlunuz var mösyö, bir çıkar evliliği için kusursuz bir âlet, güzel bayanlar ondan gözlerini alamıyor´ dediğini duyduğumda, hayatta bundan daha sıkıcı birşey olamayacağını keşfetmiştim. Açıkçası amcamda olsa Parisli insanların bu hallerini bayağı buluyordum. Benim için gurur ve heyecan herşeyden önce geliyordu, basmakalıp bir kızla, soylu da olsa evlenemezdim.
Bu düşünceler bir zaman fazlasıyla beynimi kemirmeye başladığında, şeytanın açık bıraktığı kapı galiba bu zamanlarda biraz daha aralanmaya başlamıştı. Anneannesi bir Alman olan ve çocukluğumda sadece bir kaç kez görme şerefine eriştiğim uzak bir akrabam akşam yemeğimize davetliydi. Sarı saçları, güzel ama erkeksi yüzü ve bedeniyle süs bebeklerinin gözdesi olmuştu. Yüksek rütbeli bir asker olduğunu anlamak zor değildi. Ayrıca son derece kibardı ve bilgi birikimi çok fazlaydı. Neden askerliği seçtiğini hiçbir zaman bana söylemedi, daha çok tarih, edebiyat ve müzik gibi konulardan konuşurduk. O sıralar sıkılmaya başladığım büyülerden beni çekip kurtaran da onun piyano yeteneği olmuştu. Hiçbir zaman büyücüleri küçük gördüğünü itiraf etmekten çekinmezdi, o gerçek bir erkekti benim gözümde ve onun gibi olmayı istedim bir zamanlar. Zayıflığıma, fazla uzun olmayan boyuma, onunkiler gibi alevle yanan koyu renk gözlerim ve güçlü bir bedenim olmadığına lanet ettim. Onun her şeyi beni derinden etkiliyordu. Fransızların bile berbat yanlarını bulmamda bana yardımcı olmuştu. İngilizlerin budalalıklarını çok iyi biliyordu, ve bunlar beni çok güldürüyordu. Bana insanların kalbinde ki en ücra köşeleri nasıl bulup çıkartmam gerektiğini, onların kanını bir kan emici gibi nasıl kurutmam gerektiğini öğretti. Ah, tabi bunlar düşmanlarım içindi. Bir gün Elgar'ın melankolik bir bestesini bitirdiğim sırada fazla heyecana kapılıp, yakışıksız ve hatta sabırsız bir şekilde ona, sadece alay etmeyi, kalp kırmayı ve küçümsemeyi mi bildiğini sordum. Aceleciliğimi ise hafif bir espiriyle `Furia Francese´ olarak açıkladığımda kahkahalarını tutamadığını görmek beni o kadar mutlu etmişti ki! Sabırsızlığım, çocukluğumu ve toyluğumu daha da fazla ortaya çıkartıyordu her geçen saniye. Dayanamayıp operada dinlediğim ve aklımda tutmaya çalıştığım, o eşsiz, romantik, notaları çalmaya çalıştığımda çoktan yanıma gelmiş, beni heyecanlandıracak şekilde güçlü kollarını bedenime bir yılanın kıvraklığıyla dolarcasına kollarımın altından geçirip şapşalca yanlış çaldığım notaları düzelterek o romantik mısaraları, şehvet kokan aksanıyla kulağıma fısıldıyordu. Notalar arasında geçiş yaparken, nefes almak için durması bile heyecanıma gark olmama yetiyordu. Bunu neden yaptığını hiç anlamıyordum. Ama, o düzgün burnunu yanağıma sürttürkçe, melodilerle tatlılaşan sesindeki, içimi cılız bir mum gibi titreten hissi doyasıya yaşamanın gerçek tutku olduğunu hissetmiştim bir an. Çılgıncaydı, ama doğruydu, kalbimin atış sesini bile duymamdan belliydi bu. Ona döndüm, rengim heyecandan solgunlaşmıştı, bunu biliyordum, ancak aldırmadan dudağının yanına ufak bir öpücük bıraktım. İlk öptüğüm kişi bir erkekti ama bunu bırakın, sağlıklı, soğukkanlı bir şekilde düşünmek bile benden çok uzaktı. Sadece o tuhaf his vardı aklımda, bu ilişki gözümde bayağılıktan uzak, onurlu bir işti. Tutkunun esiri olmuştuk, korku, heyecan ve hazla buz kesen ellerimi sıcak dokunuşuyla kavradığını hissediyordum, bedenimi kavrayan parmakları tarifsiz bir his iletiyordu beynime. Nasıl yaptığımı bilmiyorum, ama şımardım, hatta arsızlaştım ve hayatımda bir kimseyi öpmemiş biri olarak onu ateşli bir öpücük sundum. Bir kaç ay içinde kalbini bu derece bozabildiği çocuğun verdiği tepkiler Klaus'u da mutlu etmişti, bunu o sesli kahkahasından anlayabiliyordum. Daha fazla ayrıntı anlatmak elbette ki yanlış olacaktır, o benim ilk sevgilim, ilk erkeğim olmuştu. Ne yazık ki dostlar, burada haz bulamayacaksınız, sadece hayatımdan bahsediyorum...

Günler birbirini şehvet dolu dakikalarla, şeytan enikleri gibi kovalarken, ve biz yatağımızda birbirimize sarılıp uyurken henüz bir kaç ay geçmişti. Bunu kendime itiraf edemiyordum, ancak aşık olduğum barizdi ve bana efendilik taslayışıyla beraber kaba davranışları, zaman zaman canımı dayanılmaz derecede yakışına bile ses çıkarmıyordum. Bundan zevk duymaya çalışmak budalalıktı, ancak onun odasına gitmezsem, onu göremezsem düşlerime feci sanrılar peydah oluyordu. Birgün dayanamadım ve onu görmeye gitmedim, hatta o kahrolası Fransız kibirlimle yaklaştım ona. Ah, yaptığım en budalaca işti bu! Bunu yazmaktan çok utanıyorum, ama odama gelişiyle kapının kilitlendiğini anlamam uyku mahmurluğuyla bir kaç saniyemi almıştı. Aptal gibi hissettirmişti, hararetle hakaretler savururken tecavüz edişi. Sesimi çıkarırsam ailem de dahil başıma ne gibi işler açılacağını çok iyi biliyordum. Bu yüzden sol kolumu sadece sertçe ısırıp, ses çıkaramadan büyük bir korkuyla ağlamakla yetindim. Acının şiddeti, o bedenimi hoyratça kullandıkça daha da artıyordu, ve bana sadece `Cevap ver´ diye bağırdığını hatırlıyorum. Sorduğu soruyu bile korkumdan anlayamamıştım, hissettiğim acının haddi hesabı yoktu, sadece `Bağışla beni´ diye kıpırdandı dudaklarım, yalvarırcasına. Gözyaşlarımın durduğunu görebiliyordu, eminim o gece ki ay ışığının hafızasına kazığını o sahneler hiç aklından çıkmıyordur. Kollumun yana düşüşüyle akan kanı damla damla görebiliyordu. Özür dilememin ve onu hala seviyor oluşumun kalbinde ne derin acılar açtığını biliyorum. Daha sonra neler olduğunu kesinlikle hatılamyorum, çünkü zayıf bünyem onun maddi ve manevi baskısını daha fazla kaldıramamıştı ve bayılmıştım. Klaus, söylediğim son sözün ardından ölü gibi renksiz ve hareketsizce yatışım sayesinde kendine geldiğinde bedenimin altında ki çarşafın ufak bir kan gölüne dönüştüğünü görmüş, hissedebileceği en büyük korkuyu yaşamıştı; beni kaybetme korkusu.

Gücümü toplayıp kalkmam bir günümü almıştı, ailem Klaus'la yattığımı öğrenmemişti neyse ki, sadece bana bakan küçük kuzenim bu olaydan haberdardı. Ona fazlasıyla minnettarım. Klaus ise pişmanlıktan evde daha fazla kalamamıştı ve bir otele yerleşmişti bir bahane uydurup. Ona kızgın değildim, çok çabuk sinirlenip kendisini kaybettiğini bilmeme rağmen damarına basmıştım. Beni hala seviyor muydu bilmiyordum, bu yüzden kaldığı otele gittim. Kapıyı bana açmak istemese de onu ikna etmek zor olmamıştı. İçeri girdiğimde neredeyse perişan bir haldeydi, üzüntüden resmen çökmüştü, o şık beyefendi giyimini bile düşünemeyecek bir hale gelmişti. Bunu gördüğüme sevinmiştim. Onu hala sevdiğimi söylediğimde bana layık olamayışıyla ilgili zırvalıklarını duymamak için kendimi çok zorladım. Pişman oluşu sevgisine dair hislerimi güçlendirmişti. Benim gibi kibar bir çocuğa nasıl davranacağını zor yoldan öğrenmişti, neyse ki öğrenmişti. Onunla eski, tutku dolu günlerimize dönmüştük ve çok mutluydum.

Başta da söylediğim gibi; kader öyle bir şeydi ki, size nasıl oyunlar oynayacağını hiç kestiremiyordunuz. Babamın özel bir bildirgeyle salona girdiği o anı hatırlıyorum. Mektup Klaus'a gelmişti ve Klaus dahil herkes içeriğini fazlasıyla merak ediyorduk. Babam bizi fazla sabırsızlandırmadan Fransa'da ki orduya Klaus'un eskisinden de yüksek bir rütbeyle atandığı müjdesini verdi. Artık hep burada kalabilirdi, beraber olabilirdik. Hatta bu Hogwarts'a gitmemek için daha da azimli yalanlar uydurmama yetmişti. Tabi ki müjde sadece bununla sınırlı değildi, ben dahil neşeyle gülümseyen herkes ikinci müjde için çenemizi zor da olsak kapamıştık. O anı hiç unutamıyorum: Babam Klaus'a dönmüş o kibar tavırlarıyla şiir gibi konuşuyordu `Mösyö, sevinmelisiniz, müjdeleriniz sadece bu kadar değil, madam Franceska'nın doğumu başarılı geçmiş, asil ailemiz için güzel bir erkek çocuğu doğurdu´ Bunlar ne manaya geliyordu bilmiyordum, zeki biriydim, yada o ana kadar böyle sanıyordum. Ama bu müjdenin Klaus'u neden ilgilendirdiğini öğrenmek için Babama Franceska'nın Klaus'un kızkardeşi yada akrabası falan mı olduğunu sordum. Aldığım yanıt, şüphesiz ki tüyler ürperticiydi. O an ki şaşkınlığım ve üzüntüm burada kelimelerle anlatabileceğim kadar yüzeysel değillerdi. Kalbimin sıkıştığını, düşüncelerimin, görüşümün hatta hayatımın bile bulandığını hissediyordum. Yeni kıyafetleriyle sokakta mutlu koşan bir çocuğun çamura düşmesi kadar acı vericiydi bu. Umutsuzluk, aldatılmışlık, öfke ve kalbin paramparça oluşu kadar insanı bitiren başka bir his varmıydı? `Hayır Samael, Klaus baba oldu´



...
Latince'de aşk Amor demektir,
Demek ki ölüm aşktan gelir,
Ondan önce insanın içini kemiren bir elem,
Sonra tuzak, günah, vicdan azabı, gözyaşı, matem.


Tahmin edebileceğiniz gibi, en iğrenç hislerle allak bullak olmuş yüzümü Klaus'a döndüm. Ne yüzü gülüyordu, ne de bir açıklama yapabilecek kadar sağlıklı bakıyordu. Kıpkırmızı kesilmiş yüzümü, dolan gözlerimi gizlemek için çok uğraştım ve bir bahaneyle o iğrenç atmoferden çıktım. Kütüphanenin soğuk kollarına atmıştım kendimi ve bir tımarhanedeymiş gibi, delice bakınıyordum etrafıma. O son cümle, hayatımı bitiren kelime, binlerce defa kulaklarımda çınlıyordu. Her kitap cildinin üzerinden okunuyordu. Her heykelin çatık kaşları, yaşadığım ilişkinin bir cezasını çekmem gerketiğini anlatıyordu sanki bana. Her gölge, babama benziyordu ve sanki o cümleyi tekrarlıyordu. `Klaus evliymiş, babaymış...´
Bin bir türlü allak bullak hissin dışarıya gözyaşlarım olarak döküldüğü o saniyelerde Klaus'un yanıma cesaretini zar zor toplamış olarak geldiğini sezinlemiştim. Ailesiyle olan bağlarının sahteliğini anlatmak için boşuna kendisini yoruyordu. İnanmıyordum artık. Ondan tiksindiğimi bile hissediyordum. Gözüm dönmüş gibi, ne kadar doğru olduğunu ölçüp tartmadığım bir hareketle duvarda ki hançerlerden birine sarılıp bir askere, hem de gücüyle kuvvetiyle nam salmış, dövüşme yeteneğiyla tanınan birine uydurucak hiçbir sağlıklı bahanem olmamasına karşın saldırmaya kalktım. Onu öldürmek belki acılarım son verebilirdi, ancak duraksadım bir an. Hançer gürültülü bir sesle elimden düşmüştü, onu öldüremeyeceğimi çok iyi biliyordum. Korkum gücünden değildi, sadece aşktandı. Onu o kadar özenle seçilmiş, iğneli cümlelerle, o kadar onur kırıcı sözlerle aşağıladım ki, hatırladıkça ürperiyorum. Bir daha yüzüne bakmayışıma, her fırsatta yılan gibi ailesini ve erkeklik gururunu ayaklar altında acımasızca çiğneyişime dayanamadı. Ancak gitmiyordu da, ailesi Fransa'ya gelmesine rağmen haftada bir kaç gece hariç onları görmüyordu. Ancak onu o kadar fazla küçük görüyordum ki, yaptıkları bayağılığa tahammül edemiyordum.
O sene Hogwarts'dan gelen mektubu onun gözlerinin önünde büyük bir hazla aileme verdim. Altı senemi burada harcamak bile bana keyif verecekmiş gibi hissediyordum. Onu üzmenin keyfi beni neşelendiriyordu, yada budalaca gururum yüzünden böyle düşünüyordum. Gittiğim gece, ailemle vedalaşırken yüzünün aldığı ifade canımı çok sıkmıştı. Eğer bir delilik yapar ve gece yanıma gelirse diye çok korktuğum için apar topar İngiltere'ye kaçtım. Bir zamanlar onun askeri olduğu ülkeye. Haklıydım, o gece odamda beni bulamadığında kimsenin ona erkenden gidişimi söylememiş oluşuna lanetler etmişti. İlerleyen zamanlarda benden çabucak vazgeçecek mi görecektim...
Şu an beşinci sınıftayım ve her sene benden vazgeçemediğini görebiliyorum. Ancak oğlunun da bilmem kaçıncı yaşını doldurmak üzere olduğu gerçeğini unutmak elde değil, değil mi?


En son Lestat S. L. Parris tarafından Çarş. Ara. 23, 2009 7:37 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lestat S. L. Parris

Lestat S. L. Parris


Mesaj Sayısı : 47
Sihirsel Soy : Venüs
Evcil Hayvanı : Sen ne istersen o
Kayıt tarihi : 16/12/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePtsi Ara. 21, 2009 7:02 am

Lestat S. L. Parris 178hn


I r e n e . Descardina
Ravenclaw - 5. Sınıf
Lestat S. L. Parris 00184xs8

  • "Bir çok insan tanımış olmama rağmen, hiç kimsenin yüzünden böyle bir asalet okumadım. Karizmatik yüz hatların, huşu içindeki gülümsemen sana karşı sempati beslememe yol açıyor. Kütüphanede sık sık karşılaşıyoruz ve güzel bir sohbet yakalayacak kadar iyi anlaşıyoruz. Hogwarts'ın bunaltıcı havasına iyi geliyorsun. Arkadaş edinmeye karşı oluşturduğum ön yargılarımı yıkmaktan daha fazlasının sende gizli olduğunu biliyorum. Bir Slytherin'li olmama rağmen, sınıfımdaki çoğu sığ insandan daha değerli olduğuna eminim."


En son Lestat S. L. Parris tarafından Çarş. Ara. 23, 2009 7:58 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lestat S. L. Parris

Lestat S. L. Parris


Mesaj Sayısı : 47
Sihirsel Soy : Venüs
Evcil Hayvanı : Sen ne istersen o
Kayıt tarihi : 16/12/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePtsi Ara. 21, 2009 7:02 am

Iconatör



Spoiler:



Dikkat ! Lütfen iconlarınız, kişilik özellikleriniz ve istediğiniz yeri belirterek geliniz, canımdan bezdirmeyiniz beni.


En son Lestat S. L. Parris tarafından Çarş. Ara. 23, 2009 8:08 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Irene Descardina

Irene Descardina


Mesaj Sayısı : 961
Doğum tarihi : 06/11/93
Yaş : 30
Mücadele Tarafı : Saçları.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 09/05/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePtsi Ara. 21, 2009 8:57 pm

Lestat S. L. Parris 6023364Lestat S. L. Parris 00184xs8

Ben de, ben de. Aslında kimse başvurmamış; o zaman. Ben, ben.
ben ten *ben 10*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lestat S. L. Parris

Lestat S. L. Parris


Mesaj Sayısı : 47
Sihirsel Soy : Venüs
Evcil Hayvanı : Sen ne istersen o
Kayıt tarihi : 16/12/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePtsi Ara. 21, 2009 9:18 pm

Bu lejantı kendim için açtım ben. Benden başkası başvurmasın diye :3

Nereye, ne şekilde ekleyeyim peki madamoiselle? *-*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Irene Descardina

Irene Descardina


Mesaj Sayısı : 961
Doğum tarihi : 06/11/93
Yaş : 30
Mücadele Tarafı : Saçları.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 09/05/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePtsi Ara. 21, 2009 9:34 pm

İyi şekilde
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lestat S. L. Parris

Lestat S. L. Parris


Mesaj Sayısı : 47
Sihirsel Soy : Venüs
Evcil Hayvanı : Sen ne istersen o
Kayıt tarihi : 16/12/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimeSalı Ara. 22, 2009 8:09 pm

En kısa zamanda yazacağım.
Bknz: Çıkmaz ayın son çarşambası O_o
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Laetitia Jacques

Laetitia Jacques


Mesaj Sayısı : 283
Mücadele Tarafı : Ruhu gibi, karanlık...
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Lae.
Kayıt tarihi : 25/06/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePaz Ara. 27, 2009 3:26 pm

Lestat S. L. Parris Doutzenicon02cb7 Lestat S. L. Parris Doutzenicon03yf7 Lestat S. L. Parris Kroes1 Lestat S. L. Parris Doutzenicon15kj2 Lestat S. L. Parris Kroes2 Lestat S. L. Parris Kroes3 Lestat S. L. Parris Kroes4


Rhodél okul çapında popüler bir kızdır, onu neredeyse herkes tanır. Kimileri hoşlanmaz, kimileri sırf iki cümle etmek için fırsat kollanır. Etrafındakileri pek fazla umursamasa da içkiye ve yakışıklı erkeklere dayanamaz. Genelde onu belirli köşelerde arkadaşlarıyla takılırken, dersleri asarken görebilirsiniz. Ama derslerinde öylesine başarılıdır ki profesörler derslere girmemesini çoğu zaman takmazlar bile. Her erkeğin hayallerini süsleyebilecek kadar rahat davranır. Tam bir pisliktir işte.

https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/lan-panosu-f105/sexy-bitch-t3688.htm
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Darja Iordache

Darja Iordache


Mesaj Sayısı : 103
Doğum tarihi : 12/01/92
Yaş : 32
Mücadele Tarafı : Jesus Christ superstar.
Sihirsel Soy : Anne tarafından kronolojik olarak safkan-kofti-cadı, baba tarafındansa sihirsel soysuz.
Kayıt tarihi : 01/11/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimeCuma Ocak 01, 2010 4:32 pm

Spoiler:

Ortak salonda, kuytu bir köşede otururken görmüştüm ilk defa seni. Beni farkedip etmemen umrumda olmadan dakikalarca hareketlerini izlemiştim. Tipik bir Slytherin'den çok fazla farklı oluşundu seni izlememdeki etken. Gereksiz bulduğum çoğu insandan farklı olduğunu hissetmiştim, ancak tenezzül edip birbirimizle konuşmadık bile. Belki fazlasıyla burnum havadaydı, bilmiyorum. Erkeklerle oynadığın oyunları bir kaç kez koridorda yürürken göz ucuyla gördüm. Ne konuştuğunu duymak önemli değildi, yüz ifaden yetiyordu kişilğini çözmem için, bunu kim yapmıyor ki? diye düşündüm bıyık altından gülerek. Hakkında kötü şeyler düşünmem gerekirdi, hah düşünmek yerine takdir bile ettim. Dini yaşantının altında gerçek bir dinsiz yattığını düşünüyorum, bu çok hoşuma giderdi. Ahlaksızlığının, acımasızlığının boyutlarını, eğer biliyor olsaydım; işkence ediş stilini bile görmek büyük bir haz verirdi. Bana geçmişte yaşamış atalarımı, kendimi hatırlatıyorsun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/kimlikler-f6/darja-iordache-t
Eólan Nicholson
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Çalışanı
Sihirli Yasal Yaptırım Dairesi Çalışanı
Eólan Nicholson


Mesaj Sayısı : 257
Doğum tarihi : 16/04/97
Yaş : 27
Kayıt tarihi : 26/10/09

Lestat S. L. Parris Empty
MesajKonu: Geri: Lestat S. L. Parris   Lestat S. L. Parris Icon_minitimePaz Ocak 31, 2010 12:52 pm

Lestat S. L. Parris 302tjb5Lestat S. L. Parris 1zvvnu1Lestat S. L. Parris 335cot3

Benim lejanttan bakabilirsin kurguya Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Lestat S. L. Parris
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Lestat
» Lestat
» Lestat
» Anika & Lestat X3

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG Dışı-
Buraya geçin: