Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 .Yeni Dönem O'nu Bekler.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Eryn Dorothy Brenton

Eryn Dorothy Brenton


Mesaj Sayısı : 43
Sihirsel Soy : Melez
Evcil Hayvanı : Err.
Kayıt tarihi : 11/06/09

.Yeni Dönem O'nu Bekler. Empty
MesajKonu: .Yeni Dönem O'nu Bekler.   .Yeni Dönem O'nu Bekler. Icon_minitimeC.tesi Haz. 13, 2009 6:54 am

Kasedeki mısır gevreğini halinden oldukça memnun bir şekilde yerken bir yandan da karşısındaki adamın hareketlerini takip ediyordu. Bu, babasının çok fazla karşılaşmadığı fakat ne anlama geldiğini çok iyi anladığı tipik davranışlarından biriydi. Söyleyeceği ama çekindiği bir şey vardı ve Eryn bunu çok dert etmiyordu; çünkü bu gibi durumlarda kendini harap eden ya da mahçup olan hep karşı taraf oluyordu. Eryn, bakışlarını babasından alarak sarsak bir şekilde duvarda asılı olup, her an inflak edecekmiş gibi ses çıkaran saate çevirdi. Hogwarts Ekspresinin kalkmasına daha iki saat kadar bir süre vardı ve evleriyle istasyon arasındaki uzaklık yürüme mesafesiyle aşağı yukarı yarım saat kadardı. Eryn, fazla zamanın verdiği rahatlıkla ilgisini tekrar önündeki kaseye çevirmişti ki tüm dikkati babasının sesiyle dağıldı:

"Eşyalarını topladın mı? Bavulun hazır mı?"
"Bavulumu ve tüm eşyalarımı bir hafta önce Börjee* ile ulaştırdım okula."

gelen telaşlı soruya telaşlı olmayan fakat aynı hızlı tonlarla cevap verdi Eryn; fakat babasının derdinin bu olmadığını çok iyi biliyordu. Karşısındaki adamın, kızını öven cümleler kurmak yerine sadece onaylayan bir ses tonu çıkarması da bunu tastikleyen başka bir kanıt olmuştu. Eryn, babasının sıkıntısıyla ilgili içinde biraz merak kırıntıları barındırsa da rahatlığından ödün vermeyerek masada duran Gelecek Postası'na uzandı ve henüz manşeti bile okumamışken tekrar babasının sesi mutfakta çınladı:

"Baykuşunu kafesledin mi?"
"Benedickt'ten bahsediyorsan, evet kafesinde. Zaten o benden daha fazla hazır bu yolculuğa sanırım. Dün geceden beri kafesinde ekpress anını bekliyor."

dedi ve babasından bir onaylayan ton daha aldıktan bakışlarını tekrar günlük gazeteye çeviren Eryn bir kez daha babasının sesini işitti. Bunun artık sıkıcı olmaya başladığını düşünmüştük ki babasının da asıl konuya girmek üzere olduğunu fark ederek okuyamayacağı belli olan gazeteyi aldığı yere bıraktı ve sıkıntılı adamın sözlerine kulak kabarttı:

"Biliyorum Eryn bunu istemezsin ama maalesef bugün seni istasyona ben bırakamayacağım. Bunun için gerçekten çok üzgünüm ama yarım saat içinde yola çıkıp diğer bahçeye ulaşmalıyım. Bugün hasat için gerekli anlaşmayı yapacağım işletmeciler gelecek."

dedi ve sözlerini bitirdiğinde yüzündeki sıkıntılı ifadenin yerini şimdi daha çok üzgün bir ifade almıştı,aynı zamanda kızının yüzüne onun ifadesi ölçercesine bakıyordu. Eryn ise içindeki tüm gülme isteğini bastırarak öyle bir durumda elinden geldiğince hayal kırıklığına uğramış bir tavra büründü ve konuşursa güleceğini fark ederek bir süre sessiz kalmanın mantıklı olacağına karar verdi. Eryn'nin babası gerçekten duygusal bir kişiliğe sahipti ve dahası Eryn, babasına bu tür şeylerin kendisini üzmeyeceğini anlatmak gibi yorucu bir çabaya girmek yerine evi tiyatro sahnesine çevirmeyi tercih ediyordu. Hayal kırıklığına uğramış on beş yaşındaki bir kızın yapacağı gibi önce başını hafifçe sağa doğru kırdı, sonra derin bir nefes alıp verdi ardında buğulu bir ses tonuyla konuşmaya başladı Eryn:

"Anlıyorum, bence de bahçeye gitmelisin."
"Başka gün olması için çok uğraştım Eryn ama işletmecileri bilirsin.."
"Benim için sorun değil baba. İstasyon o kadar yakın ki."

dedikten sonra Eryn babasının derin bir nefes alıp verdiğini işitti ve bu Eryn'e göre pek hayra alamet değildi; çünkü babası ne zaman böyle bir konuşmadan sonra derin bir nefes alıp verse bu Eryn'e annesine ne kadar benzediğini ve artık kocaman bir kız olduğunu söylemesiyle aynı zamana denk gelirdi; fakat Eryn, şimdi en az yüz kere dinlediği bu masalı bir kez daha dinlemek istemiyordu. Bunun üstesinden gelmenin tek yolu da her türlü telaş oyununa gelen babasını yine bu oyunlardan birine sürüklemekti. Eryn, konuşmak daha doğrusu masalını anlatmak için hamle de bulunduğunu gördü karşısındaki adamın ve hızlı bir şekilde oturduğu yerden doğrularak telaşlı bir şekilde aldı babasının konuşma sırasını:

"Merlin'in kazanı adına! Geç kalmak üzeresin baba! Senin sabah trafiğinde bahçeye varman zaten yarım saat!"

dedi ve babasının hızlıca başını saatte çevirmesine neden olduktan sonra evde iki kişinin yaratabileceğinden çok daha fazlaymış gibi duran bir hareketlilik yaşandı. Eryn, babası cüppesini giyerken adamın asasını ve iş çantasını getirdi, aynı zamanda da vedalaşma sözcükleri de bu telaş sahnesinin içinde yer aldı. Telaşlı adam evden fırlarken de arabasının kontağını çalıştırırken de Eryn'e Hogwarts'a varır varmaz bir mektup yazmasını öğütleyip duruyordu ve sarışın kız kapıyı babasının ardından kapadığında kendisiyle başbaşa kalmadığı için uzun zamandır hiç bu kadar sevinmediğini fark etti. Babasına bazen böyle davrandığı için üzülüyordu ama diğer şekilde açıklamalarda bulunması ve onu inandırmak için binbir şekle girmesi Eryn gibi fazla zahmete girmeden yaşamayı sevenler için tam bir işkenceydi. Üstelik böylesinin de kimseye bir zararı yoktu. Bu düşünce karmaşası içinde tekrar mutfağa gitti ve masanın üzerindeki dağınıklığı topladıktan sonra bir türlü okuyamadığı Gelecek Postası'nı da alarak salondaki koltuğa uzandı. Yeni doğan güneşin ışığı kızın uzandığı yeri ısıtmış ve eylül ayının kuru serinliği yerine ilkbahar aylarının taze sıcaklığını bırakmıştı adeta. Eryn, göz kapaklarının ağırlaştığını hissettiğinde bir yandan da sabah gereğinden fazla erken uyandığını düşünüyordu. Daha ekpressin kalkmasına...

* * *

"Kes sesini Benedickt! Derdin ne senin!?"

Hızlı bir şekilde yattığı yerden doğrulan Eryn, odasında kafesine kapalı baykuşun çıkardığı ses yüzünden tatlı uykusundan olmuştu. Muhtemelen baykuş Hogwarts için heyecanı şimdiden yapmaya başlamıştı. Oturduğu yere hala aynı şekilde güneş ışığının vurduğunu fark etti sarışın kız. Muhtemel bir on dakika kadar kestirmişti ve huzur bulamadan Benedickt tarafından uyandırılmıştı. Başını huysuz bir şekilde cama çeviren Eryn, güneş ışığının o camdan değil de odanın diğer tarafındaki camdan geldiğini fark etti. Bir terslik vardı! Bunun tek bir anlamı olabilirdi.

Eryn koltuktan hızlıca kalktık ve Benedickt'in evin her tarafından duyulan çığlıkları eşliğinde mutfaktağa doğru koşmaya başladı. Mutfaktaki saatte aynı şeyi haykırıyordu! Akşam üstü beş! Bu ekspressin Hogwarts'a varmasına iki saat kaldığının göstergesi olmakla beraber Eryn'in ekspressi kaçırdığı gerçeğiyle de uyuşuyordu. Tekrar salona koşan Eryn, camdan evlerinin önündeki balkabağı bahçesine, çitlere bağlanmış testral'e ve ekspressi geri getirmek istercesine biraz ilerde uzanan tepelere baktı. Babası birazdan evde olurdu! Ona uyuyakaldığını nasıl söyleyecekti. Bir işi bile tek başına beceremeyen Eryn olacaktı babasının gözünde. Bir şeyler yapmalıydı ve bakışlarını hızlıca tepelerden evin önündeki testrale çevirdi. Onu görebilmesi annesinin ölümüyle alakalıydı ama bu bir işaret olmalıydı!

Hızlıca odasına varıp cüppesini üzerine geçiren Hufflepufflı kız, asasını sıkıca iç cebine yerleştirdi ve şaşkınlık ile ötüşünü kesmiş baykuşa doğru parlak gözlerle yaklaştı.

"Beni iyi dinle Benedickt! Bizi Hogwarts'a götürebilirsin çünkü yolu bir tek sen biliyorsun."

dedikten sonra baykuşun kafesini açıp onun çıkmasına müsade etti. Ardından tüm kanıtları ortadan kaldırmak adına boş kafesi yatağının altına doğru yuvarladı; fakat baykuş bu durumdan memnun olmadığını rahatsız edici bir ötüşle belirtmesi üzerine Eryn, Benedickt'e dönerek:

"Sana Hogwarts'ta çok daha iyisini bulurum, söz!"

dedi ve arkasına bile bakmadan evin bahçesine doğru yollandı. Bahçe, henüz hasat zamanı gelmemiş yeşil balkabaklarıyla doluydu ve balkabaklarının bu kadar küçük olması Eryn'e geçiş izni tanıyordu. Bu da Eryn'in o an en çok istediği şeydi zaten. Böylelikle testrale ulaşması neredeyse zamanını almamış ve üzerine atlayıp çirkin hayvanın havalanmasını sağladığında Benedickt tam önlerinde batan güneşe doğru süzülüyordu.

Eryn, kulaklarındaki uğultu ve gözlerinin yanması yüzünden çok fazla Benedickt'i takip edemiyordu ama üzerinde uçtuğu şeyle baykuşu arasında bir iletişim, bununla beraber doğru yolda olduğunu umuyordu. Daha önce testrallerin hızları hakkında babasının iş arkadaşlarına anlatıığı hikayeleri dinlemişti ama bu akşam bunların hepsi hikaye olmaktan çıkmış ve gerçeğin ta kendisi oluvermişti. Öyleki genç kızın tenini soğuk havalandıktan çok kısa bir süre sonra yakmaya başlamıştı ve daha kısa bir süre sonra Eryn tenini hissetmediği gibi gözlerini de yaşarmasını engelleyemediği için açamıyordu. Oysaki o bu yolculuğu Londra manzaralı bir gece yolculuğu olarak hayal etmişti. Akşam, hava karardığında meydanın ve saat kulesinin nasıl göründüğünü çok merak ediyordu ama gözlerini açınca duyucağı acıyı düşündükçe bu merakını dizginlemede oldukça başarılıydı.

Birden testral üzerinde büyük bir sarsılma yaşadı ve bu sarsılmanın kendisinden kaynaklanmadığını fark etti. Bir şeyler ters gidiyor olabilir miydi? Tüm yolculuk boyunca bir tek o an gözlerini açmak zorunda olduğunu fark etti Hufflepufflı kız ve bu oldukça gönülsüz yapacaktı. Önce hafifçe araladı bakışlarını ama önünde kocaman bir boşluk vardı. Sanki uzay boşluğunda bir testral ile seyahat ediyormuş gibiydi! Aniden Benedickt'in hala önlerinde uçmakta olduğunu fark etti. Bu tam olarak içini rahatlatmasa da yine de sevindirici bir gelişmeydi. En azından baykuşunu kaybetmemişti. Daha sonra tam altlarında kendileriyle birlikte hareket eden bir siluet fark etti ve bunun cam gibi sudan yansıyan kendi görüntüleri olduğunu anlaması çok fazla zaman almadı. Üstelik içi çok daha fazla rahatlamıştı, çünkü bu cam gibi su görüntüsü çok tanıdıktı. Sanki yine böyle bir yerin üstünden geçmişti, belki testralle değildi ama bir kayıkla... birinci sınıfta..Eryn benzerliği fark eder etmez başını kuzeye -ya da öyle olduğunu tahmin ettiği- yöne doğru çevirdi.

Oradaydı!
Hogwarts tüm heybetiyle karşısında uzanıyordu ve o bunu fark eder etmez, testral yönünü gölün bitimindeki çimenlik alan olan Hogwarts'ın bahçesine doğru çevirmişti. Mutluluk çığlıklarını daha sonraya saklayan Hufflepufflı kız, testralin yapacağı inişe kendini hazırlayarak hissetmediği kollarıyla üzerinde bulunduğu yaratığa sıkı sıkı sarıldı ve yaratık çimlere, Eryn'in umduğundan çok daha yumuşak bir iniş yaptı. Artık daha fazla orada durmasına gerek yoktu ve hızlıca kendini çimlere bıraktı ardından Benedickt'e dönerek testrali gösterdi ve:

"Teşekkürler ama onu tekrar eve götürmelisin, Benedickt! Yarın sabah kahvaltısında büyük salonda buluşuruz."

dedi fakat o Hogwarts'ın kapısına vardığında baykuşun söylenircesine öttüğünü hala işitebiliyordu. Eryn hızlıca okulun kapısına vardığında seçmen şapkanın henüz seçimleri bitirmediğini ve tüm binaların kendi aralarına yeni gelenleri kutlamak için ayaklanma aşamasında olduğunu işitti. Bina arkadaşlarının arasına kaynamak için eline bundan daha güzel bir fırsat daha geçemeyeceğini biliyordu. Okulun kapısından girmeden önce o seneki başlangıcın diğer dört seneden daha kolay olmadığını farkındaydı ama kesinlikle bir daha yaşamaya değer bulduğu, en keyifli başlangıcı olduğunu anladı ve içeriye doğru sanki en başından beri oradaymışçasına süzüldü.


*Börjee: Brentonların sahip olduğu iki sihirli yaratıktan biri olan cincüce. Diğeri de mevz-u bahis testraldir.
Timothy Onx Brenton ve Börjee NPC'dir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
.Yeni Dönem O'nu Bekler.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» yeni dönem, ilk ders.
» Yeni dönem, yeni parti.
» yeni dönem, ilk ders.
» Yeni Dönem~İlk Sihir Dersi
» yeni dönem, ilk ders.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: