Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 5. Sınıflar ~~ 1. Ders

Aşağa gitmek 
+14
Sycorax Eolyn Sreané
Fremont Widmore
Charlotte Mabelle Xanei
Beatrix Monchrétien
Sweelyn Monchrétien
Melanie Lawrence
Caroliné Lexie Cloutier
Gaspard McAllen
Josephine Velasquez
Jason Allaire
Jennifer Lily Loreene
Steve D.Strong
A. Erlina Bianchett
Archill Thomas Caliente
18 posters
YazarMesaj
Archill Thomas Caliente
░Emekli Hogwarts Müdürü ░
░Emekli Hogwarts Müdürü ░
Archill Thomas Caliente


Mesaj Sayısı : 2864
Doğum tarihi : 24/12/90
Yaş : 33
Mücadele Tarafı : Aydınlık~
Sihirsel Soy : Safkan~
Kayıt tarihi : 23/04/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
5. Sınıflar ~~ 1. Ders Left_bar_bleue100/1005. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
5. Sınıflar ~~ 1. Ders Left_bar_bleue50/605. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty_bar_bleue  (50/60)

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 4:29 pm

Zaman , mekan ve kurgu: Çarşamba ilk iki dersi kapsayan zaman. Daha uyku mahmurluğunu üzerinizden atamamışken sınıfa dalıyorsunuz. Profesör cam kenarına yığdığı sıralara oturmanızı öneriyor. Güneşin camdan yansıması yerde gölgelerinizi oluşturuyor. Duvar kenarına yakın tek bir sıra yok. Profesörün eğlenceli tavırları dikkatinizi çekiyor. Neşeyle derste öğreneceğiniz büyüyü anlatmaya başlıyor. Büyü uygun duvarlardan geçmenize yarıyor. Eğer duvarlardan geçiş engellenmemiş , özel mülkiyet değilse uygun bir kaçış yeri! Sonunda profesör öğrencilerin teker teker denemesini ve yanda ki boş sınıfa geçmesini istiyor. Tabi geçebilirseniz!
BÜYÜ: Anéanparoi: Duvarın boyut değiştirerek yok olmasına ve içinden geçilmesine yarar ve bir süre sonra tekrar eski haline döner.(Büyü Eileen Garcia tarafından oluşturulmuştur. ) Duvar saydamlaşarak yok olur ve çok geçmeden eski konumuna geri döner, mülkiyet veya özel sihirlerle engellenmiş duvarlarda işlemez.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com
A. Erlina Bianchett




Mesaj Sayısı : 371
Mücadele Tarafı : L'ovelpa
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 20/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 9:53 pm

'Erlyn, haydi uyan artık.' Bu sesi tanıyordum, Ravenclaw binasındaki kızlardan biriydi. Hepimiz aynı yatakhanede kalıyorduk. Bu yüzden kim olduğunu o uyku sersemi haliyle kestirmem zordu. Başımı diğer tarafa çevirdim. O ise inatla beni dürtüyor ve uyanmamı söylüyordu. 'Slytherinliler oraya senin gibi mükemmel bir Ravenclaw öğrencisinden önce gelirse bu uygun olmaz, değil mi Erlyn?' Gözlerim açılmıştı. Düşmanlıkla yanı başımda duran kıza bakıyordum. Görüşüm yavaş yavaş açıldığında, bunun Aphosz olduğunu gördüm. Sarı saçlı, mavi gözlü bir Almandı. Bozuk aksanı sempatik sayılırdı. Onu henüz tanımaya fırsatım olmamıştı, okula bu yıl gelmişti. Hayır, o da beni çabucak çözememişti. Sadece Slytherinlilere duyduğum antipati, neredeyse bütün Hogwarts tarafından biliniyordu.

Yataktan kalkıp her zaman ki gibi Ravenclaw renklerindeki ekose eteğimi giydim. Yine beyaz bir gömlek giymiştim, üzerine de cübbemi geçirdim. Ben giyinirken Aphosz beni bekliyor, arada sırada saatine bakıyordu. Cübbemin içindeki saçlarımı dışarı çıkarınca, bana doğru iki-üç adım attı. 'İşte, şimdi savaşa hazırsın.' Gülmemi mi bekliyordu? Komik gelmemişti. Onun ışıltılı gülümsemesi ise hala kusursuzca sayılabilecek bir şekilde yaratılmış yüzündeydi. Ortak salondan çıktığımızda, sohbet ederek ilerliyorduk. Buradaki erkeklerle ilgili düşünceleri bittiğinde, ikimizinde okuduğu bir kitaptan bahsetmeye başladık. Arada bir yanımızdan geçenleri çekiştiriyor, arada bir profesörlerden bahsediyorduk. Ve elbette huysuz tablolardan.

Sonunda sınıfa geldiğimizde Sonia'yı gördüm ilk olarak. Bana inat ilk mi gelmişti? Fark etmezdi. Daha başarılı olduğum sürece, sorun değildi. Kısık sayılabilecek bir sesle cam kenarına yığılı sıralara bakarken konuştum. 'Tanrı onu tamamiyle bir ucube gibi yaratmak için hiç bir zahmetten kaçınmamış doğrusu.' Aphozs kıkırdıyordu, arkamızdan sınıfa giren iki çocuğun da kıkırdamalarını duyuyordum. Omzumun üzerinden onlara ufak bir bakış attıktan sonra sıralardan birine geçtim. Neden pencerenin önünde oturuyorduk ki? Sırtıma vuran güneş beni oldukça rahatsız ediyordu. Ve yerdeki gölgem de hoş olmayan şeyler hatırlatıyordu. Kısa bir süre sonra profesörün sesi duyuldu. Neşeliydi, ve enerjik. Heyecanla konuşuyordu. İlk dersi miydi? Yoksa bize öğreteceği şey fazla mı güzeldi? Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdanarak profesörü dinlemeye koyuldum. 'Anéanparoi, duvarın boyut değiştirerek yok olmasına ve içinden geçilmesine yarar. Bir süre sonraysa kendiliğinden eski haline döner. Bu büyüyü kim buldu, bilen var mı?' Cevabı biliyordum. Bunu saklayacak da değildim. Onlardan daha iyi olduğum için utanacak mıydım? Ravenclawlar hakkında söyledikleri onca şeyi kabullenecek miydim? Söz hakkı almadan, ikiyle ikinin toplamının cevabını veriyormuş gibi kolayca yanıtladım. 'Eileen Garcia.' 'Bu doğru. Önemli bir nokta; mülkiyet veya özel sihirlerle engellenmiş duvarlarda işlemez.'
Yani? Birinin evine bunu kullanarak girmek isteyebileceğimizi mi düşünüyordu ki önceden uyarmıştı? Üzerinde çok durmadım. Zaten sıra, hepimizin deneyeceği bölümdeydi. İlk önce aklıma milyonlarca soru gelmişti. Uyku sersemiydim, konsantre olamayabilirdim. Bütün beşinci sınıf öğrencilerinin önünde duvara çarpsam hayatım ne kadar mahvolurdu? Sonia'nın bunun için dua ettiğinden emindim. Ama ona bu zevki yaşatmayacaktım.

'İlk önce ben kalkabilir miyim, profesör?' diye sordum nazikçe. Kim olduğunu çok iyi biliyordum, çocuğun biri bana laf etmişti. 'İnek!' 'Senden daha iyiyim zavallı!' Ona bakmadan, sandalyemden kalkarken söylemiştim bunu. Karşılık vermemişti. O çocuğun kızlardan değil, hemcinslerinden hoşlandığına dair bir dedikodu vardı. Kendi kendime gülümsedim. Asamı karşımdaki duvara çevirip dudaklarımı araladım. 'Anéanparoi' Ve kendime güvenen adımlarla duvara doğru ilerledim. İlk önce elimle kontrol ettim. Elim sert bir yüzeye çarpmamıştı. Boş sınıfa geçmişti. Bir adım daha attım ve kendimi bomboş sınıfta buldum. Kollarımı göğsümde kavuşturdum ve diğerlerinin gelmesini beklemeye başladım.

...

Ders bittiğinde, tek başıma sınıftan çıktım. Kimseyle konuşamayacak kadar yorgundum. Kütüphane de bu yüzden en uygun yer olacaktı. Yanlarından geçerken yine tablolar bana laf atıyordu. 'Şu huysuz kız yine ortalarda dolaşıyor. Gülümsediğini gören oldu mu?' Ona bakmaya tenezzül bile etmemiştim. Hogwarts'takiler benim ne kadar neşeli olduğumu biliyordu. Bu aptal tabloları kim umursardı ki sanki? Çenesi düşük bir yığın ahmak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Steve D.Strong




Mesaj Sayısı : 764
Mücadele Tarafı : O an kim haklı geliyorsa ondan...
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Rascal (Sözlüğü aç bak bakalım,ne demekmiş...)
Kayıt tarihi : 09/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Haz. 12, 2009 11:53 pm

"Günaydın uykucu!"
"Ha,ne??"
Steve gözlerini araladığında gözüne batan ışıktan serseme dönmüştü. Üstelik kendisini uyandıran çocuğun sesi de sinir bozucuydu1 Sabahın köründe bu neşenin sebebi neydi?
Ayrıca saat sabahın kaçıydı,bu zamana kadar uyuyor olmamalıydı!
Aceleyle yatağında doğrulup sol kolundaki saate göz attı.
Sabah koşusunu kaçırmıştı işte! Öfkeyle etrafa baktı, yatakhanedeki diğer Hufflepufflılardan birkaçı da hazırlanıyordu. Öfkeyle üzerindeki yorganı üstünden atıp ranzadan atladı. Sabah koşusunu kaçırdığında hep agresif olurdu. Hala kendi kendine homurdanıyordu. Üzerine her zamankinden bir kot ve siyah tişört geçirip kendini yatakhaneden dışarı attı.
Mekan uyku kokuyordu.

O gün tablolarla muhabbet etmeye zamanı yoktu,yorgun,huysuz ve uykuluydu, fakat nedense bu halinden pek de rahatsız değildi. Kimi zaman uykulu ve huysuz olmayı seviyordu,böylelikle insanlar ona bulaşamıyordu. Kötü karmadan olsa gerek, diye düşündü.İç geçirip alışık olduğu koridorları ezbere geçmeye devam etti. Kim bilir belki sabahın bu zamanında derse gitmek zorunda olmasa ve koşusunu kaçırmasa güzel bir gün olabilirdi. İşte bu yüzden öğrenciler derslerden kaçıyordu, çünkü kimse bu saatte uyanmak istemezdi,eğer kendi işleri yoksa.
Lanet olsun. dedi sandığından yüksek bir sesle. Uyku eğer bir hayalet olsaydı onu takip ediyor olurdu. Bu kadar uykulu olması garipti,sanki yıllardır uyuyamıyordu. Silkinip kendine gelmeye çalıştıı. Sadece kafein ihtiyacını karşılamalıydı.
Sınıftan girdiğinde Erlina'yı duyabilecek kadar şanslıydı;
'Tanrı onu tamamiyle bir ucube gibi yaratmak için hiç bir zahmetten kaçınmamış doğrusu.'
Kıkırdamasını engelleyemedi.
Sonia arada onu deli etse de hoş hatundu hani. Tek sorun bariz bir Slytherin yılanıydı.Cam kenarındaki sıralardan birine sorgusuz sualsiz geçerken güneşin sabahkine oranla daha üyksekte olduğunu farketti. Dersin bir an önce bitmesini istiyordu,böylece sabah yapamadığı şeyleri tamamlayabilirdi. Evet,feci şekilde koşu olayına takmıştı.
Oturduğu yerde gerinip esnerken gözü kapıya takıldı. Jenny girerken kapıya bakmaması elde değildi zaten. Esnerken açılan devasa ağzını eliyle kapatıp Jenny'e gülümsedi. Derslerde beraber olmak iyi olabilirdi, hem okuldaki ilk ortak dersleriydi, bu yüzden biraz heyecan yapmıştı. Ayaklarını üzerine koyduğu sandalyeden indirip Jenny'e işaret etti. Yanında geldiğinde sakince fısıldadı;
Tılsım dersine yetişebildiğinde sevindim. Gerçi seninle ilgili düşlerim bu zamansız ders ile yarıda kesildi ama,neyse...
Yeniden genişçe gülümseyip önüne dödüğünde profesörün sesi sınıfta duyuldu;
Anéanparoi, duvarın boyut değiştirerek yok olmasına ve içinden geçilmesine yarar. Bir süre sonraysa kendiliğinden eski haline döner. Bu büyüyü kim buldu, bilen var mı?'
Steve'in yüzü bir an hayallere dalma mimiklerine boğuldu.
Duvarlardan istediğin zaman geçebilme! Bununla hayallerini gerçekleştirebilirdi;
Kızlar soyunma odasına dalmak!

jenny'i hatırlayınca genzini temizledi ve derse tekrar konsantre olmaya çalıştıı.Aradaki çoğu şeyi kaçırmıştı maalesef.
...mülkiyet veya özel sihirlerle engellenmiş duvarlarda işlemez.'
İyi hırsız olma niyetinde değildim zaten! diye mırıldandı kendi kendine. Hırsızlık sadece eğlence araya büyücüler ve mugglelara göre bir şeydi onun gözünde.Sonuçta mülkiyet kuralını pek sallamadı.
Deneme vakti! dedi tek hamlede ayağa kalkıp. Jenny'e ayağa kalkma konusunda yardım edip etmemek konusunda kararsızdı. Kimi kızlar bu yardımları onur kırıcı değerlendirebilirdi çünkü. Neyse, diye geçirdi içinden. Konu ders olduğunda Hufflepufflı bir inekti o. Duvara nişan alıp asasıyla ters Q çizdi ve büyüyü doğru telafuz ettiğine son derece emin bir tavırla;
'Anéanparoi'

Olup olmadığından emin değildi ama anlamanın tek yolu vardı. Başarısız olduysa bunun cezasını çekecekti bu yolla. Steve hiç düşünmeden büyüyü yaptığı doğrultuda son sürat duvara koşmaya başladı.
Karanlık...Niye aniden karanlık çökmüştü? Acaba arka odada ışıklar mı yanmıyordu?Bu sessizlik de niyeydi acaba? Yoksa ilk o mu geçmişti??
Derken yavaş yavaş birşeyler duymaya başladı. Anıran eşeklere benziyordu. Sesler biraz daha arttığında onların gülme sesi olduğunu farketti. Gözünün önündeki perde kalktı. Duvarın yanında sırt üstü tavana bakıyordu. Üzerinde kendisine doğru eğilmiş birkaç öğrencinin arasında Jenny'nin sesini duydu;

Steve? Steve, iyi misin?
Gözlerini kapatıp sıktı ve tekrar açtı. Az önce dünyası dönüyordu resmen. Kıkırdayan öğrencilerin gülüşmeleri arttı. Sadece birkaçının ilgisini çekmiş olduğundan memnundu, bütün sınıf değildi en azından. Doğrulup elini burnuna götürdü. Burnuyla dudakları arasında çok az bir kan vardı ama önemli gözükmüyordu. Öğrenciler yavaş yavaş dağıldı.Steve kanı silip ayağa kalktı ve Jenny'e iyi olduğuna dair birşeyler geveledi. Jenny endişelenince ne kadar güzel gözüküyordu böyle!
Girememesinin sebebi bir an dank etti. Büyüyü yapamadığından değildi sadece hemen Erlina'nın ardından duvara girmeye kalkmıştı. Doğal olarak duvar büyünün ardından eski halini alıyordu. En azından yarı sıvı yarı katıyken dalmamıştı,kolunun biri öteki tarafta biri burada kafası ortada falan olsun istemezdi.
Yine sakinleşip önceki olayı kafasından sildi. Aynı kademeleri yeniden uyguladı ve yarı fısıltılı
ama kesin bir ses tonuyla büyüyü söyledi;
'Anéanparoi'
Kesin adımlarla duvara yürüdü ve bu sefer ellerini duvara yasladı.
Duvar ellerinin önünde eriyor gibiydi.Başarmış olamalıydı!


---

Ders bitmişti.Jenny'den sonra aklından çıkmayan tek şey vardı;
Sonunda... diye mırıldandı.
...biraz koşabileceğim!



En son Steve D.Strong tarafından Cuma Ekim 02, 2009 4:41 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/kimlikler-f6/steve-dean-marti
Jennifer Lily Loreene

Jennifer Lily Loreene


Mesaj Sayısı : 153
Doğum tarihi : 05/04/94
Yaş : 30
Sihirsel Soy : Melez
Evcil Hayvanı : Jenny
Kayıt tarihi : 30/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeC.tesi Haz. 13, 2009 5:54 pm

Gryffindor yatakhanesinde her yer sessiz sakindi. Yanındaki kızların nefes alıp verişleri duyuluyordu. Uyku sersemi olmasına karşın bu konuyu düşünmeye başladı. Gizlice çıkmak zorunda kalsa ufak bir gürültü burada çığlık atmış gibi bir etki yaratırdı.

Gücünü toplayabildiği zaman yataktan kalktı. Olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordu başkalarını uyandırmak istemiyordu. Nedeni onlara kıyamaması falan da değildi sadece bu sabah birileriyle konuşmak istemiyordu. Bu kızların içinden sadece bir tanesini seviyordu. Kendi gibi gördüğü içindi belki de, her an göz önünde olmak için bir çabası yoktu. İşte herhangi bir kavgaya sebep olmayı istemediğinden en kolay yol uzak durmaktı.

Hızlıca üstünü giyindi. Yatakhaneden çıkarken büyük aynada kendine şöyle bir baktı. Saçları her zaman olduğundan daha kabarık gözüküyordu. Eliyle birkaç kere üstünden geçip düzeltmeye çalıştı sadece biraz yararı olmuştu. Dördüncü katın merdivenlerinden inerken, bu erken kalkma düzenine bir an önce alışması gerektiğini kendi kendine söyleyip durdu.

Koridorlar durgundu şimdiye kadar önüne sadece iki öğrenci çıkmıştı. Bir kere de hemen yanından saydam bir şeyin geçtiğini görür gibi oldu. Burası Hogwarts'tı ve ilginç şeylere açık olmalıydı. Bir daha ki sefere ödünün patlamayacağını biliyordu.

Nihayet dersliğin önüne geldi ve içeriye baktı. Bütün sıralar pencerenin kenarına yığılmış duruyordu. Hemen orada Ravenclaw öğrencisi bir kızdan başka kimse yoktu. O sırada daha arkada oturan biri heyecanla elini sallıyordu. Gördüğü kişi midesinin ters takla atmasını sağladı. Yanına gelmesini işaret etti ve Jenny başka hiçbir şey düşünmeden gidip oturdu.

Tılsım dersine yetişebildiğinde sevindim. Gerçi seninle ilgili düşlerim bu zamansız ders ile yarıda kesildi ama,neyse...

Steve'in yüzüne yayılan gülümseme büyüleyiciydi. Gözünü ayırmadan onu izlediğinin farkında mıydı acaba? Olmamasını diliyordu. Söylediği şeyleri biraz geç algıladığı için onu suçlamamalıydı. O da bu kadar göz alıcı olmasaydı!

Anéanparoi, duvarın boyut değiştirerek yok olmasına ve içinden geçilmesine yarar. Bir süre sonraysa kendiliğinden eski haline döner. Bu büyüyü kim buldu, bilen var mı?

Jenny derse ilgisini tekrar kazanmıştı. Bu büyüyü kullanmak çok eğlenceli olurdu. Bir an gözleri ışıldadı.

Mülkiyet veya özel sihirlerle engellenmiş duvarlarda işlemez.

Tabii ya, zaten her zaman insanın hevesini kursağında bırakırlardı. Gerçi okul dışında bu büyüyü kullanabilirdi çünkü muggle evlerinde bunun geçerli olması gerekiyordu. Ama bunu uygulamak ev sahiplerine karşı hiç de kibar bir davranış olmazdı. Eğer merak ettiği bir şey olursa, kimin umrunda!

Biraz sonra sınıfa ilk geldiğinde gördüğü Ravenclaw öğrencisi büyüyü yapıp yan odaya geçmişti. Ardından Steve yerinden fırladı. Bu kadar hevesliydi demek.

Jenny kendi için endişeleniyordu. O duvara toslamamalıydı kesinlikle. Steve ile ilk ortak dersleriydi bunun yanı sıra bütün sınıfa rezil olmak vardı.
Henüz vakit varken kendini sakinleştirebilirdi, konsantre olmak için en iyi yoldu. Gözlerini kapadı ve :
Geçebilirim,geçeceğim.

diye kendi kendini ikna etti. Gözlerini açıp yürüdüğünde de aklından bunları geçiriyordu. Duvarın önünde durup asasını kaldırdı ve nazik bir hareketle çevirip :

Anéanparoi

Yürüdükçe heyecanının artacağını bildiğinden koşmalıydı. Hem de son hızla, en azından olmazsa ve duvara çarparsa bayılırdı. Böylece sınıftaki kahkalarıda duymak zorunda kalmazdı ve herşey biterdi.
Nefesini dışarıya verdi ve Steve'in arkasından gitmeye başladı. Gözünü açtığında yan taraftaki neredeyse boş odada olmak istiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jason Allaire

Jason Allaire


Mesaj Sayısı : 477
Doğum tarihi : 27/05/95
Yaş : 28
Mücadele Tarafı : Penisi.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 02/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePtsi Haz. 22, 2009 1:25 am

Yalnızdı. yoğun duyguları hâlâ karanlıktaydı. Uykusuz gecelere inat hala onu düşünüyordu. Hala farkına varmamıştı; etrafında ki korkunç yalnızlığın. Rüzgârın uğultusu yerine kapıdan gelen sese kulak vermek istiyordu. Onun kapıdan içeriye girmesini istiyordu. Saçlarına dokunsa, gül kokusunu içine çekse.. Dumanlar, yıldızların arasından bulutlara karıştıkça bu büyük aşk kederle doluyordu. Belki de düşünülemeyecek kadar basit bir şeydi. Elinde ki sigaranın ucunda duran kırmızı ateşi; dumanı içine çektikçe daha da belirgin hale geliyor daha sonra da azalıyordu. Sigaradan son bir kere daha ciğerlerine yolladığı dumanı tekrar geri bıraktı. Kederlerini azaltmak istercesine masa da duran viskiyi kafasına dikerek bardağı hafiften elinde gevşetti. Yılların nasıl geçtiğini bilmiyordu, ona daha önce hiç hissetmediği şeyleri hissettiriyordu. Çekiciliği ve güzelliği ile onu tekrar baştan çıkartmaya yeter bir tipti. Sevgiden yoksun birimiydi? Neden öyle olsun ki? Gözlerinde ki heyecanı yenmek istiyordu. Güneş için aydınlatmak, Kuş için uçmak, Rüzgar için esmek ne ise, onun için sevmek de bir koşuldu. Yokluğunda yok olup gidecekti, dönmeyecekti bir daha geriye. Onun varlığını öğrenmeseydi, yokluğunda kaybolup gidemezdi. Yağmur olsa da aşkından yanan ateşini söndürse keşke. Salmasa, kalbinin hapsinde tutsa onu keşke… Çisil çisil yağan yağmurla beraber ıslandıkları gün, ağacın gövdesine beraber yaslandıkları gün, ona daha bir tutkuyla bağlanmıştı yüreği. Kafasını cama yaslamış gözleriyle kendisinin aynada ki yansımasını seyrediyordu. Dışarıda kararmış bir gökyüzü, onu hiç aratmayan bir Yasak Orman… Gözlerini elinde ki asaya çevirdi. Birkaç dakika sadece ona odaklanmış gibiydi. Bakışlarında ki kararlılık hiç dinmemişti gün boyunca. Bu derste sadece yanına asasını almayı düşünüyordu. Ağır adımlarla kapıdan çıkarken, son kez odaya baktı ve hızla kapının kolunu çevirerek kendini koridora attı.

Uzun koridorlardan hızla ilerlemeye başlamıştı. Gözünün önüne gelen saçlarına dokunmadan, yürüdükçe oynamasına izin vermişti. Adımlarını sıklaştırıp dersliğe doğru ilerlemeye çalışıyordu. Koridorlara hücum etmiş güneş ışınları, sadece göz bebeklerinin küçülmesini sağlıyordu. Bütün gün karanlıkta kalmayı arzulamış gözleri, pek dost canlısı bakmıyordu. Kulağına dolmaya başlayan tüm o sesler, ince bir çığlığa dönüşerek kafasının içerisinde yok olmaya başlıyordu. Bakışlarını sabitlediği yere; Tılsım dersliğine ulaşmak için ve bir an önce sırasına oturmak için can atıyordu. Mavi gözleri yanından geçen insanları inceliyordu. Yüzlerindeki ifade, sadece sabahın köründe kalkmaktan hoşnutsuzluğu belirtiyordu. Mükemmeliyetin görüldüğü bedeni, güneş ışınlarından kurtulmak istiyordu. Aslında, böyle havalarda Ortak Salon’dan ayrılmasa da Tılsım dersini kaçırmak istememişti. Bu yüzden kankalarının söylediklerini arka plana koyarak dışarı çıkmıştı. Kimsenin onu görememesi için var gücüyle hızlı koşuyordu. Yanından geçtiği insanlar, sadece hafif bir esintiyi hissediyor olmalıydılar. İnsanların o gereksiz sesleri, kulağında çınlamaya devam ediyordu. O baş döndürücü gürültüden kurtulmak için, derin bir nefes aldı. Bir saniye içerisinde kendisini Tılsım dersliğinin önünde buldu. İçine hapsolmuş karanlığın uyuşturucu etkisi, giderek hızını arttırıyordu. Karanlıkla beraber gelen çekici yanı, her zamankisini gibi kusursuzdu. Egolarını tatmin eden insanların o bakışları, hiç bitmeyecek miydi? Bundan emin olamıyordu. Diğerlerinin yaptığı gibi birkaç adım attı. Dersliğin dışındaki duvara kolunu dayamış dururken ne kadar heykele benzediğini fark etti. Biraz önceki insanların tuhaf bakışları nedensiz değildi anlaşılan. Yürürken bile heykeli andıran bedeni, en arka sırayı gözüne kestirmek için ararken bulamadığında hayal kırıklığı ile odayı taradı. Bütün sıraların, o lanet güneşin gördüğü yerde olduğunu fark etti. Çevik bir hareketle duvar tarafından, güneş ışınlarının ulaşmadığı yerden profesörün yanına gelerek yavaşça eğildi ve sadece ikisinin duyabileceği bir ses tonuyla mırıldandı. Başıyla onaylayan bir hareketi aldıktan sonra tekrar kapının oraya doğru ilerledi geldiği yönden. İnsanların çekici kokunu burun deliklerine doldururken hiç ifadesiz bir şekilde bakışlarını tekrar sabitleyerek profesöre çevirdi. Biraz önce kulağına fısıldadığı sözcüklerin etkisinde kalmış gibiydi. Oysa sadece oturmamak için izin istemişti. Ama her normal insan gibi o da Jason’ın çekiciliğine kapılmıştı. Profesörün uzun, keskin bakışlarının altında oldukça rahat olan bedeni, bir an önce derse geçmek istiyordu. Büyüsünü yaptıktan sonra tekrar Ortak Salon’a gitmek en iyisi olacaktı. Diğer derslere girmek pek akıllıca değildi. Profesörün birkaç dakika içerisinde derse geçmesiyle günün büyüsünü öğrenmiş oldu. Aslında işine yarayacak bir büyüydü. Duvarlara zarar vermeden içinden geçemeyeceğini o da biliyordu çünkü. Derin bir nefes alarak sırtını arkasındaki duvara yasladı. Birkaç öğrencinin bakışlarının altında kalırken ses çıkartmadan beklemeyi tercih etti. Sonunda geveze profesörün sözlerini kısaltması üzerine büyüye geçebildiler. Cüppesinin iç cebinde duran asayı çıkartarak diğerlerinin yaptıklarına bakmaya başladı. Hızla kendisine gelen sırayla beraber yine oldukça rahat bir tavırla asasını kaldırdı. İhtiyacı olmasa da derin bir nefes aldı ve kan kokusunun boğazını yakmasına izin verdi. Ardından hızla ağzından çıkan büyülü sözler, iyi bir gelecek vaad ediyordu.

“Anéanparoi!”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Josephine Velasquez

Josephine Velasquez


Mesaj Sayısı : 497
Kayıt tarihi : 02/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePtsi Haz. 22, 2009 1:17 pm

Kolumun dürtüklenmesiyle canım acıdı. fazlaca düzensiz yayıldığım tahta karyola yatağımda çatık kaşlarımı belli edercesine gözümü ne açtım, ne de istifimi bozmaya yeltendim. Bu saatlerde uyanmak bana göre değildi, hem de hiç. Ne zaman erken uyansam huysuz cadının teki olup çıkıyor, karşıma çıkan ilk kişinin üzerine bir sürahi soğuk su boşaltmak istiyorum. Bunu sadece bir kez minik üvey kardeşim Brandon üzerinde denedim ve çığlıklarının uzun olmasıyla başıma fazlaca dert açıldı. Bu yüzden beni dürten kişiye bunu yapmaktan anında vazgeçtim. İstediği benim geç kalmamam değil miydi? Ona bunu yapmak tam bir bencillik örneği olurdu. "Josephine! Josephine! Josephine Velasquez, Tılsım Dersi'ne geç kalacaksın!" Aklımdaki cinayet planlarını anında geride bıraktım ve uyku sersemliğinin verdiği çökük sesimle: "Bana beş dakika ver." dedim. Kız olduğunu sandığım öğrenci bezgin bir inleme çıkarak Ortak Salon'a doğru ilerlediğinde düşünmeye vaktim kalmıştı sanki. Bu aslında her zamanki numaramdı. Bunu söylememdeki tek amaç başımda dikileni def edip yarım saat kadar daha derin bir uykuya dalabilmemdi. Ama artık evde olmadığımı tüm benliğimle hissedebiliyordum ve Hogwarts'ı gerçek evimin yerine koymak artık yanlış geliyordu bana. Hatta annemin sıcak evini hatırlıyor ve bunun kesinlikle bir hata olması hem fiziksel hem de manevi yönden acı veriyordu.

"Eğer hemen kalkmazsan, bina sorumlusuna ileteceğim."
"Pekâlâ."

Bu kızla savaşmaktan yorulduğunu anlamak fazla uzun sürmemiş gibiydi. Bunun nedeni ise kızın hala küçük bir kız gibi görünen vücuduna hiç yakışmayan genizden bir konuşma tarzına sahip oluşuydu. Bu da güvenilmez bir tavır içerisinde olduğu ve her an profesörlerin yakamda olabileceği izlenimini veriyordu. Bu kız tehlikeliydi, hem de çok fazla. Onun güvenini tekrar yerle bir etmemek üzere yalaka bir şekilde sırıtarak, yatağımda doğruldum. Oturur pozisyondayken onun gidişini izledim. Onu ikna edebildiğime hiçbir şeye mutlu olmadığım kadar sevinmiştim. O gittiğinde soğuk döşemeden uçarcasına sektim ve üzerinde uzunca bir kırık oluşmuş aynaya gözlerimi çevirdim. Aynanın kenarını eskitilme yapılmış bir kenarlık süslüyordu. Birden yatakhanenin boş oluşunu bahane edip oyalanmak bana daha fazla cazip geldi. Gözlerimi devirdim -bu bana gerçekten bahane aradığım izlenimini veriyordu. Aramıyor muydum zaten? Bu sefer aynaya birkaç adım yaklaşıp gözümün altında mor halkalara bakındım, bu bugün için fazlaca yeterli olan moralimi sıfıra düşürdü. Üstelik güzelliğimi yitirmem zaten beni yeterince üzmüşken. Gözlerim anında kızardı, en yoğun düşüncelerimi taşıyan damlalardan ikisi gözlerimin kenarından yanaklarımdan süzüldü. Böyle şeyleri sorun etmekte üstüme yoktu zaten.

Yüzüm sirkeye dönmüşken son gücümle kartal işlemeli cüppemi üzerime geçirdim. Kilo mu almıştım acaba? Cüppe bana olmayacak gibi duruyordu üzerimde çünkü. Aynada elimi şöyle bir karın bölgemde gezdirdim, karnımdan bir takım sesler geliyordu. Acaba kahvaltı etmememin bir faydası olur muydu? Saçmalama kotamı öylesine doldurmuştum ki, kendimi aç bırakacak derecede bir zavallılığa büründüğümü fark etmem fazla zaman almadı. Sinirle dolabımı karıştırıp asamı ve birkaç parşomen ile tüy kalemimi yanıma aldım. Sinirliydim, evet. Ama göbeğimdeki geniş şişliğe değil; kendime kızgındım fazlasıyla. Koridora kendimi attığımda mükemmel İngiliz aksanımla "Ahmak ayna." diye mırıldandım. Suçu başkasına atmakta da üstüme yoktu. Bütün kötü özellikleri kendime mi çekiyordum ne? Daha fazla söylenmeyeceğime dair kendime asla tutamayacağım bir söz verdim ve merdivenleri ikişer ikişer atlayarak Büyük Salon'a indim. Çoğunluğunun derse gitmiş olduğunu farz ederek Ravenclaw'ın neredeyse yarısı boş olan sandalyelerinden birine yerleştim. Yemekler oldukça leziz gözükmüşlerdi gözüme. Birden kafamın içinde bir savaşa tanıklık ettim: bir yanım 'Hadi ye, bitir hepsini.' derken, öbür yanım 'Yine kilo mu almak istiyorsun?' diye sordu. Ergenlik triplerim karnımın gurultusunu bastırdı -bir anlamda iştahım kaçtı- ve çatalım elimden kayıp masaya düştü. Binbir aprçaya bölünmüştüm sanki, paramparçaydım.

Parçalarımı yeden toplar gibi son bir umutla Tılsım Dersi'ni hayal etmeye çalışıyordum. Son bıraktığında -dördüncü sınıfın sonu da denilebilirdi buna- profesör en sevdiğim profesörler arasındaydı ve ben elimde olmadan bu derse özel bir iple bağlanmış gibi hissediyordum. Dersi hayal etmeye çalışırken çam kokan esintiyle ürperdim ve ardından gelen ışık demetine tepki olarak göz kapaklarım birbirine kenetlendi. Bugün neden bu kadar zor geçmek zorundaydı? Güne nasıl başlarsan öle geçer kuralı bir kez daha beynimi kemirir gibi oldu. Aklıma öteki kötü olaylar geldikçe kafamdan onları kovmaya uğraştım. Bu hiç kolay değildi çünkü; bu anlaşılmaz bir taktik izleyerek bedensel bir acı da veriyordu. Başıma nasıl bir belanın musallat olduğunu düşünürken adımlarımı dersliğe çevirdim. Bu dersin beni kurtaracağı umudu içimi öylesine doldurmuştu ki, ilk defa bir derse bu kadar heyecan içinde girdim. Güneş ışınları tüm dersliği dolduruyor, bir bakımdan gözlerimde acı verici bir yanmaya sebep oluyordu. Üstelik bir de cam kenarına oturmamız beni biraz endişelendirdi. Bu yüzden camlara en uzak olacak sıralarından birine yerleştim. Eşyalarımı sırama bir bir dizerken, içeride tanıdıkm simalardan eser olmadığı gözüme çarptı. Bunu aklımın bir kenarına not ettim: 'Sıkılacak olursan kesinlikle konuşacak kimsen olmayacak. Bu yüzden sakın... sıkılma.' Beynime fazlaca gereksiz bir emir verdiğimin farkındaydım, ben ne desemde sıkılacak değil miydim sanki? Kafamda oluşan iç savaşın devamına katlanamayacağım düşüncesi acı verdi ve dirseğimi sıranın sağlam bir köşesine yerleştirip, yanağımı dik duran koluma yasladım. Yüzümdeki ekşimiş ifade kaybolamadı ve kaybolacak gibi de durmuyordu.

Profesörün ayak seslerini duyduğumda sıramda dik bir şekilde doğruldum. Parşömenim, annemin hediye ttiği tüy kalem ve henüz yarısına gelmiş olduğum siyah mürekkebim herhangi bir not için hazır bekliyorlardı. Profesörüm değişmediğini gördüğümde tıpkı onunki gibi yüzümde adeta güller açtı. Mutsuz ifademin asla silenemeyeceğine öylesine inanmıştm ki... Bu kadın kesinlikle ve kesinlike -bunu düşünürken bilim adamı gibi başımı bir yukarı bir aşağı sallıyordum- çok akıllıydı. Ya da zeki. Ne olduğunu ben de bilmiyordum ama bu kadın da bir şey olduğu benim için kesinleşmiş gibi gözüküyordu. hemen konuya girmesiyle sonunda ilgilenecek başak bir şey buldum. Öğretmeye çalıştı bir büyüydü. Ne işe yaradığını öğrenmek üzere gözlerimi gözlerine kenetledim; kulağım ondan başka bir şeyin sesini duymuyor gibiydi. Büyü anında ilgimi çekmeyi başarmıştı. Duvarları saydamlaştırıyor ve bir süre sonra eskihaline döndürüyordu. Heyecanımı saklayamayarak elimi yukarıya kaldırıp söz istedim; bir elimde de asamı sımsıkı tutuyordum. Heyecanın bu iş için yeterli olmadığını benden önce çıkan dört kişi sayesinden anlamıştım. Profesörün bakışlarının bana döndüğünü gördüğümde büyük bir şevkle ayaklandım ve asamı duvara doğrulttum. Kendimi büyüyü yapacak akdar hazır hissetsem de, içimi yiyip bitiren bir korkuyla yarım dakikalık bir hazırlanma ya da bir deyişle konsantrasyon süresiyle geçirdim. Gözlerim duvardan başka bir şey görmez olduğunda büyük bir istekle haykırdım: "Anéanparoi."


En son Josephine Velasquez tarafından Ptsi Haz. 22, 2009 1:18 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gaspard McAllen
Hufflepuff III. Sınıf
Hufflepuff III. Sınıf
Gaspard McAllen


Mesaj Sayısı : 385
Doğum tarihi : 23/12/94
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Taner! Oh yeah :)
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Çita :D
Kayıt tarihi : 09/05/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
5. Sınıflar ~~ 1. Ders Left_bar_bleue85/1005. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty_bar_bleue  (85/100)
Düello Gücü:
5. Sınıflar ~~ 1. Ders Left_bar_bleue0/05. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty_bar_bleue  (0/0)

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Tem. 03, 2009 9:32 am

Güneş, yeni yeni doğarken perdenin arasından sızan ışıklar, gözlerimi almıştı. Elimi suratıma siper alarak yatadan doğruldum. Bugün günlerden çarşambaydı ve ilk iki ders boyunca Tılsım işleyecektik. Dün gece olanlardan sonra biraz daha uyumak iyi gelecekti ama derse yetişmeliydim. Ne olurdu sanki dersler öğleye doğru başlasaydı? Ahh... Uykusuzluğum, yine beynime vurmuş ve saçmalamaya başlamıştım. Daha fazla oyalanmadan üstümdeki pikeyi atıp ayağa kalktım. Dengede durabilmek bile zor geliyordu. Uyanabilmek için soğuk suyla elimi yüzüme yıkadım. Şimdi daha iyiydim. Hiç değilse ayakta durabiliyordum. Suratıma yediğim soğuk su şoku, gözlerimi kısa süre açık tutsa da, kısa bir süre sonra tekrar kısılmasına engel olamamıştı. Yapabileceğim bir şey yoktu. Üstüme değiştirdim ve ders için gerekli eşyalarımı aldıktan sonra yatakhaneden dışarı çıktım.

Sabahın henüz ilk saatleri olmasına rağmen okul, her zamanki gibi hareketliydi. Sağa sola koşturan öğrenciler, sonu gelmez gibi görünen koridorlarda dolaşıp duruyorlardı. Birden belimde garip bir baskı hissettim. Aslında ne olduğunu tahmin etmek zor değildi. Arkamı döndüğümde ufak bir çocuk, yere kapaklanmış, öylece bekliyordu. Henüz bir sınıf olmalıydı ve benim gibi o da bir Ravenclaw öğrencisiydi. Elimi uzatıp onu ayağa kaldırdım. Henüz ufak olmasının ve karşısında benim gibi 'büyük' birinin olmasının şaşkınlığıyla; " Şe-şey... Özür dilerim. " diye afalladı. Gülümsedim. Çoğu insanın yaptığı gibi onu terslemeye niyetim yoktu. Saçlarını okşayarak; " Önemli değil ama daha çok dikkat etmelisin. " diye cevap verdim. Kafasını 'tamam' anlamında salladıktan sonra yeniden koşup uzaklaştı.

Bugün, hiçkimse alt katlara inmek istemiyormuş gibi, merdivenler boştu. Adımımı ilk basamağa atıp, aşağı doğru süzülen merdivenin ikinci kata inmesini bekledim. Okulun maskotları sayılan konuşan tablolar, her zamankinden farklı, biraz huzurlu gibiydiler. İlginçti. Her zaman huysuz olduklarını duymuştum. Hatta beni " Neye bakıyorsun sen öyle? " diye azarlayanı bile olmuştu. Neyse, onları yine kızdırmak istemezdim. Önüme dönüp ikinci kata vardığımızı farkedince basamaktan inip koridora çıktım. Her şey, iyi gidiyor gibiydi. Geçen günlerin aksine, bugün kötü bir olay yaşamamıştım -ki umarım bu, gün boyu devam ederdi.-. Hızlı adımlarla dersliğe doğru ilerledim.

Daha uykusuzluğu üzerimden atamamışken ders işlemek çok zor olacaktı. İçeri süzülürcesi girip boş bir sıraya oturdum. Derslik, yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra profesör, dersliğin yeteri kadar dolduğunu düşünmüş olmalıydı ki, derse geçmeye karar verdi. O sırada bir şey dikkatimi çekti. Duvara doğru olan sıraların yerinde neden yeller esiyordu. Bu kadar cama, daha çok güneş ışığına, yakın olmaz zorunda mıydık? Omuz silktim. Umarım kısa sürerdi. Çünkü zaten gözlerin kapanmak üzereydi ve güneş ışıkları, resmen kör edecek kadar parlaktı. Günün ilk dersine başlıyorduk. Gözlerimi daha çok açıp uyanık kalmaya gayret ediyordum.

Profesör, neşeyle dersi anlatmaya başladı. Belli ki, kendisi uykusunu çoktan almıştı. Gözlerinde farkettiğim enerjiyi sınıfa da yaymayı başarabiliyordu ve bu büyük bir yetenekti. Bu sefer dersi dinlemeye daha istekliydim. " Bu derste anlatacağım büyü, uygun duvarlardan geçmenize yarıyor. " Ne demek istiyordu acaba? İçimdeki merakı duyarmışçasına, açıklamaya başladı; " Eğer duvarlardan geçiş engellenmemiş , özel mülkiyet değilse uygun bir kaçış yeri! " İşte bu çok ilginçti! Uzun zamandır merak ettiğim büyülerdendi ve sonunda öğrenebilmiştim. Büyülü sözcükleri duymak için can atıyordum. " Büyülü sözcüğe gelirsek; Anéanparoi. Bu büyü, duvarın boyut değiştirerek yok olmasına ve içinden geçilmesine yarar ve bir süre sonra tekrar eski haline döner. Büyü Eileen Garcia tarafından oluşturulmuştur. Duvar saydamlaşarak yok olur ve çok geçmeden eski konumuna geri döner, mülkiyet veya özel sihirlerle engellenmiş duvarlarda işlemez. " Okuldaki her yerin korunduğuna emindim. " Evet, şimdi sizden bu büyüyü uygulamanızı ve yandaki boş sınıfa geçmenizi istiyorum. Yalnız dikkat edin. Büyüyü yanlış uygularsanız duvara yapışmak veya içinde hapsolmak istemezsiniz. " Hapsolmak mı? Bir duvarın içinde mi? Gerçekten korkunç olurdu. Diğer öğrencilerle birlikte ben de tedirgin bir şekilde ayağa klatım ve asamı çıkartarak karşımdaki boş duvara uyguladım. " Anéanparoi! "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caroliné Lexie Cloutier

Caroliné Lexie Cloutier


Mesaj Sayısı : 346
Doğum tarihi : 07/08/93
Yaş : 30
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 29/06/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Tem. 10, 2009 4:50 pm

Penceredeki perdelerin arasından sıyrılıp Lexie'nin suratına vuran güneş Lexie'nin uyanmasını sağlamıştı. Alarmın çalmasına henüz on dakika daha vardı fakat Lexie çalmasını beklemeden yatağından kalktı. Kısa bir gerilmenin ardından şişmiş olan suratını yıkamak için lavaboya yöneldi. Yatakhanede çoğu kişi hala uyuyordu. Lexie böyle bir manzaraya pekte alışkın sayılmazdı. Genelde en son uyanan o olur ve yatakhanede kimse kalmazdı. Bu nedenle düzgün bir kahvaltı yapamadan dersliğe gitmek zorunda kalırdı. Bugün ise rahat rahat kahvaltısını edebilecekti. Bugün günlerden Çarşamba idi. Lexie'nin sevdiği günlerden birisi. Bu birazda ilk iki dersin Tılsım olmasından kaynaklanıyor olmalıydı. Öyle ya Lexie bu dersi en az Karanlık Sanatlara Karşı Savunma gibi seviyordu. Bu iki ders onun en sevdiği derslerdi. Bu nedenle çabuk ayılarak cüppesini üzerine geçirdi. Büyük Salon'a doğru ilerlemeye başladı. Karnından sesler çıktığını duyabiliyordu. Bunun dün akşamda yemek yemediğinden kaynaklandığını sanıyordu. Acelesi olmadığını anımsayarak yavaş bir şekilde kahvaltısını bitirdikten sonra malzemelerini kontrol etti ve eksik olmadığını anlayınca dersliğe doğru yöneldi. Dersliğe vardığında henüz çok kişinin gelmediğini farketti. Profesör sıraları cam kenarına yığmıştı ve herkes cam kenarına oturmuştu. Lexie de zaman kaybetmeyerek kendine cam kenarında bulduğu boş yere oturdu. Güneş suratını okşamaya başlamıştı. Lexie suratına vuran güneşten dolayı hafif gözlerini kısarak kapıdan giren diğer öğrencilere bakıyordu. Herkes geldiğindeyse Profesör derse başlamıştı...

Bugün yine Lexie'ye çok eğlenceli geleceğini düşündüğü bir ders işleyeceklerdi. Diğer öğrenciler henüz uykularından arınamamış gözükselerde durum Lexie için böyle değildi. O son derece zinde başlamıştı güne. Profesör de en az onun kadar zinde ve neşeli bir biçimde anlatıyordu dersi. Bugünki konuları duvardan geçmekti. Bu oldukça ilginç gelmişti Lexie'ye. Yerinden daha da doğruldu. Profesör büyünün nasıl yapıldığını anlattıktan sonra herkesden teker teker yandaki boş sınıfa duvardan geçiş yapmalarını istemişti. Lexie bunu yapmak için sabırsızlanmaya başlamıştı bile. Sıraya geçtikten sonra asasını eline aldı ve hazır bir şekilde beklemeye başladı. Bir yandan da arkadaşlarının nasıl yaptıklarını gözlemliyordu. Çoğu başarıyor gibiydi. Sonunda Lexie'ye sıra geldiğinde Lexie duvarın dibine doğru ilerledi. Asasını duvara doğrulttu ve mırıldanır bir şekilde büyülü sözcüklerin ağzından dökülmesine izin verdi;

-"Anéanparoi!"


En son Caroliné Lexie Cloutier tarafından C.tesi Tem. 25, 2009 7:15 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Melanie Lawrence
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Melanie Lawrence


Mesaj Sayısı : 1654
Mücadele Tarafı : Tarafsız.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 11/06/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
5. Sınıflar ~~ 1. Ders Left_bar_bleue100/1005. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
5. Sınıflar ~~ 1. Ders Left_bar_bleue0/05. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty_bar_bleue  (0/0)

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePaz Tem. 12, 2009 1:50 pm

Sıcak... Uyandığımın farkına vardığım andan itibaren, aklımda dolaşan tek düşünce veya kavram. Kolumun ısınması, odamızın camının açık olması ve bunların sıcakla arasındaki bağlantı. İçimi çekmem, inlemem, sıkıntıyla bağırmam için muhteşem bir sebep ve bunun üzerine bir de var olduğunu bildiğim Tılsım dersi... Kesinlikle muhteşem bir gün olacağından şüphem yoktu artık. Oysaki, tüm sıcaklığa rağmen yumuşak yatağımda mutluydum ben. Neden keyfimi bozmaya yönelikti her şey? Kendime daha fazla bu işkenceyi yapmayarak, sıkıntıyla inledim. Gözlerimi açtığımda oda da kimsenin olmadığını anladım. Eh, yakarışlarımı kimse duymamıştı, bu da iyiydi. Yine de, beni açık camla bırakıp, terk eden JO'ye veya Beatrix'e nedensizce kızdım, beni uyandıramazlar mıydı? Aslında uyandıramazlardı, biliyordum. Uykumun fazlasıyla derin olması ve erken kalktığım da gayet suratsız olmam, beni böylece bırakıp gitmeleri için yeterli iki sebepti. İçimde oluşan bir anlık öfke, yerini sakinliğe bırakırken, ayağa kalktım. Uyuşuk biriydim, hazırlanmam uzun sürerdi, bu nedenle acele etmezsem, kesinlikle derse geç kalacaktım. Günümü berbat eden Tılsım dersine...

Soğuk suyla yüzümü yıkayıp, kendime gelmeye çalıştım. Sersem sersem yürüyerek, derse gitmek istemiyordum, çünkü böyle zamanlarda dikkatimi toplamam her zamankinden daha zor oluyordu. Her şeye rağmen, son dersleri daha çok seviyordum, hava fazla bunaltıcı olmuyor, bende günün tüm yorgunluğunu üzerimde taşıyarak, sakin, sessiz bir hâl alıyordum. Derse yoğunlaşabiliyor, yalnız kaldığımda notlarımı birkaç kez okuduğumda, her şey zihnime yerleşmiş oluyordu. Güçlü bir hafızam vardı zaten, Malice ve diğerlerini şimdiye kadar unutmuş olmam lâzımdı yoksa. Onlarda bunu istemedikleri için, güçlü bir hafızayla geziyordum. Kıyafetlerimi üzerime geçirip, daha fazla oyalanmadan, odayı olduğu gibi bırakarak, dersliğe doğru yol almaya başladım. Yatağımı topla gereksinimi bile duyma gereksinimi duymamıştım. Bugün benden bir şeyler beklemek yanlış olurdu zaten. Koşarak gitmeliydim belki de dersliğe, ama ayaklarıma söz geçirmek mümkün değildi pek. Gayet yavaş hareket ediyorlardı, kendilerini zorlamadan... Beynime söz geçirmeyi deneyim, adımlarımı hızlandırdım. Dersliğe vardığımda, nefes nefese kalmıştım. Kapının koluna yapışıp, içeriye attım kendimi. Profesör içerdeydi, ama öğrencilerin tamamı gelmişti, buna henüz boş olan sıralardan anlayabiliyordum. Duvar kenarında oturacak hiç yer yoktu üstelik, herkes birbirine yaklaşmış bir şekilde, camın önündeki sıralarda oturuyordu. Sıcak... Bu kavram aklımda dolaşmaya başlayınca, öfkeyle yürümeye başladım. Bende, diğerleri gibi araya sıkışarak, dersin başlamasını beklemeye koyuldum. Jo'yu görmüştüm, peki Beatrix neredeydi? Sıcağın da etkisiyle, yumuşayarak sırama yayıldım. Uyuyabilirdim ve bu hiç elden olmazdı.

Profesörün derse başlamasıyla, uyandım diyebilirim. Gözlerimi kapatmış, başımı masaya yaslamış, kolumu da olası güneş ışıkları saldırılarına karşı yüzüme siper etmiştim. Uyumak için biraz kalabalık bir ortam olmasına rağmen, neredeyse dalmak üzereydim. Derin bir iç çekerek, sıramda doğruldum. Benim tüm aksiliğime rağmen, profesör fazlasıyla içten ve eğlenceli gözüküyordu. Bu tezatlığı sevmemiştim, yüzüme oturan kaba ifadeden taviz vermeden dersi dinlemeye başladım. Bedenim tamamen buradaydı, ama ruhumun Pow diyarında sürüklendiğini biliyordum. Aslında Pow da olmayabilirdi, çok ayr, bambaşka bir yerdeydi... Esen rüzgârla savruluyor, bir yaprak gibi teslim oluyordu. Defalarca parçalanıyor, yine de yorulmuyor ve toparlanıyordu. Güçlüydü, görebiliyordum... Profesörün neşeli ses tonuyla, düşündüklerimden sıyrıldım. O kadar derinlerdi ki, boğulabilirdim, fark etmezdim bile... İçime dolan sıkıntıyı, dışarıya salmak istedim, ama başaramayacağımı biliyordum. Aklıma onlar geldiğin de böyle olurdum, yapabileceğim bir şey yoktu. Eğlenceli bir ders olabilirdi, eğer bende öyle bir ruh hâli içerisin de olsaydım. Yapacağımız büyü, yüzümde hafif bir tebessüme neden olmalıydı belki de, ama benim gibi tuhaf biriyseniz bu mümkün olmuyordu. Büyü hakkındaki gerekli bilgiler verilip, uygulama işlemine geçince ayağa kalktım. Duvardan geçmek... Sadece buna konsantre olmaya çalıştım. Beynim dağınık olduğunda, aklımda bölüm pörçük şeyler dolaştığında, duvardan geçmek zor olacaktı herhâlde. Belki de geçemez, sert, kalın ve devasa şey çarpar, sınıfa rezil olurdum. Bu ihtimâli düşünmemeye çalışarak, duvarın içinden geçişimi hayal ettim. Bir şeyi yapmadan önce, zihninde yaşamak yararlı oluyordu çoğu kez. Tereddütü belli ama yine de kararlıymış gibi gözüken adımlarla, belli bir mesafeye kadar duvara yaklaştım. Gözlerimi kapattım. Sözcüğü aklıma getirdim, fısıltıyı andıran sesimle, aradaki boşluğu kapattım. " Anéanparoi! "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sweelyn Monchrétien

Sweelyn Monchrétien


Mesaj Sayısı : 59
Evcil Hayvanı : Swee
Kayıt tarihi : 25/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePerş. Tem. 16, 2009 9:19 pm

Çamurlanmış converse'mi yere sürterek merdivenlerden inerken taş zemini aydınlatan meşale alevleri aynı duvarlardaki fazlalık tablo sahipleri gibi huzursuzdu, öfkeyle titreşip tekrar köz halini alıyordu. Karanlık koridor tek sahibini bekliyor, sanki tüm gizemini onun için saklıyordu. Yada kafam güzel olduğu için böyle düşünüyordum sadece. Evet, dünyanın döndüğünü hissederken bırakın düşünceleri toplamayı duvardan destek almadan ilerleyemiyordum bile. Duvarların içimi donduran nemi... Parmaklarım taş duvar üzerinde geziniyordu. Sol elim ise istemsizce süpürgemi tutuyordu. Converse'den daha vahim durumdaki okul cüppemin gümüş şeritleri artık görünmüyordu. Kesinlikle en kötü inişlerimden birini yapmıştım. Ama bunu da bir nedene bağlayabilecek kadar berraktı zihnim. Düz yolda yürüyemezken lacivert gökyüzünün anasını nasıl ağlatacaktım ki? Bu düşünce kahkaha atmama neden oldu. Bu da bedenimi sarstı, topalladım. Süpürge elimden düştü ve gerçek bir yankı yarattı. Bense toparlayabilmek için sırtımı duvara verdim ve yavaşça aşağıya kaydım. Artık duvardaki tüm rutubet vücuduma temas ediyordu. Zemindeki taşları canımı acıtıyordu. Fiziksel acı hiçbirşeydi aslında, çok daha fazlalarına dayanmak zorunda kalmıştım. Nimbus bilmem kaç bin az ileride duruyordu ama, yoksa durmuyor muydu? Göz kapaklarım kapanırken nimbus karanlık gölgelerin ardına kaçmıştı. Bir ateş viskisi daha olsaydı sızabilirdim. Hayır zaten sızıyordum ama ateş viskisi olsaydı... Başım yavaşca omzumun üzerine düşmüştü, tabi bundan haberim yoktu. Hala tam dalamamıştım, bacağım gerçekten acıyordu. Acaba kırılmış mıydı. Hiç böyle birşey hatırlamıyordum. Elim yavaşca bacağıma uzandı. Koridorda kayda değer kıpırtı görmeyen meşaleler sönmüştü. Bu beni iyiden iyiye uyuşturuyordu. Birde bacağıma ulaşabilse parmak uçlarım... Başaramayacaktım, ızdırap devam edecekti. Quaffle... Quaffle! Elim hızla bacağıma saplanan nesneye çarptı. Gözlerim yerinden fırlayacak gibi açıldı. Beni ayıltabilecek tel şey olmuştu. Burnuma gelen yanık kokusu ve karanlığı delen kırmızı ışık... Daha kafamı toparlayamadan karşı tablo sakini kambur keşişin çığlığı beynimde yankılandı. Küvetin içinde yatan keşiş, sarsıntıyla yerinden zıplamış hemen küvetin perdesini kapamıştı. Cebimden çıkıp koridor boyunca yuvarlanıp gözden kaybolan asam büyünün can yaktığını ispatlamıştı bana. "S*çayım böyle işe!" Keşişin tükürükler saçarak perdeyi açmaya başlamasıyla çöktüğüm yerden kalktım. Merlin gelse bu kadar çabuk toparlanamazdım. Quidditch semalarında süzülen quaffle'a mı, yoksa zindanlara varmış olan asama mı yöneleceğime karar vermem 2 saniyemi aldı. Gece 3'ü vurduğunda ancak başımı yastığa vurabilmiştim.

Saat 8. *Hogwarts yuvamız, bizler birer kahramanız* evet bu tiplere rastlamadan ortak salonu terketmeliydim. Çamurlu cüppe ve ayakkabılarımı üzerimi geçirdim. Quaffle nimbusun yanında derin uyku çekiyor gibiydi. İşimi sağlama almak için onu sandığıma kilitledim. Tılsım koridorundan geçerken yalnızdım. Evet dünden kalmaydım, güneş ışığının devasa hale getirdiği gölgemi tam beyninden ezmeye çalışarak sınıfı buldurdum. İçerisi nerdeyse boştu, Kapıya en yakın sıraya çöktüm. O anda birşeylerin eksikliğini hissettim. Güzel bir gün, asasız, parşomensiz , kitapsız. Yüzüme yayılan gülümsemeyle birlikte arkama yaslandım. Zindana inip asa arayacak değildim ya, zorlamaya gerek yok ki.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Beatrix Monchrétien

Beatrix Monchrétien


Mesaj Sayısı : 738
Sihirsel Soy : özkan.
Evcil Hayvanı : Trix.
Kayıt tarihi : 07/06/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePerş. Tem. 16, 2009 10:22 pm

Süpürgemle inişe geçiyorum. Hızlı bir şekilde yerle paralel gidiyorum. Elimde tuttuğum Bludger'ı havaya atıyorum. Bu pozisyonda dengede durmakta zorlansam da Bludger'a sert bir şekilde vuruyorum. Karşı takımda bulunan birine çarpıyor. Gözlerim doğru mu görüyor? Gerçekten çarptı mı? Evet çarpıp süpürgeden düşmesine neden oluyorum. Bludger'ı yeniden elime alınca süpürgemi yukarıya doğru yönlendiriyorum. Bu sırada kafamın hemen yanından geçen Bludger'a bakakalıyorum. Sıyırıyor. Süpürgemin üzerinde dengemi sağlayıp yeniden Bludger'ımı havaya atıyorum ve sopamla sert bir şekilde vuruyorum. Kahrolası Bludger sıyırıyor. Bu sırada bana yaklaşmakta olan bir kız görüyorum. Gittikçe yaklaşıyor. Ne yapmaya çalışıyor bu.
"Bu kahrolası fare kimin?"
Yattığım yerde zıplıyorum. Ne oluyor ya? Gözlerimi açıyorum. Maç nerede? Her şey nereye gitti. Yattığım yerden doğrulup oturma pozisyonuna geçiyorum. Etrafa boş boş bakıyorum bir süre. Daha sonra ise ne olduğunu anlıyorum. Ravenclaw'li bir kız yatağının üstüne çıkmış bağırıp duruyor. Neden bağırdığını anlamam sadece bir dakika mı alıyor. Farem Bonapart yine kafesinden kaçmış olmalı. Yatağımdan hızlı bir şekilde kalkıp kızın gözlerini diktiği noktaya gidiyorum. Kahrolası hayvan yatağın etrafında dönüp duruyo. Hemen eğilip yakalıyorum. Artık kaçmasına o kadar alıştım ki onu tek hamlede yakalıyorum. Kız yakaladığımı görünce susuyor tabi. Bonapart'ı kafesine koyup yatağıma oturuyorum. Sabahın köründe kalktım. Tabii Bonapart sağolsun. Başımı yeniden yastığıma koyup gözlerimi kapıyorum ama olmuyor. Uyuyamıyorum. Baş ucumda duran ders programına şöyle bir göz gezdirip sıradaki derse girmeye karar veriyorum. Ah olamaz ders tılsım. En nefret ettiğim ders. Hemen yatağımdan kalkıp yüzümü yıkıyorum. Hazırlanmam beş dakikadan az sürede tamamlanıyor. Ortak salondan çıkıp hızlı bir şekilde tılsım sınıfına giriyorum. Eğer herkesten önce gelirsem rahatça kestirebileceğimi düşünüyorum. Ama olmuyor. İçeriye girdiğim gibi kuzenim Sweelyn'ı görüyorum. Bizi Leon'la gördüğünden beri hiç konuşmadığımız fark ediyorum. Ah ne olurdu bizi beraber görmeseydi?
"Kuzen naber?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sweelyn Monchrétien

Sweelyn Monchrétien


Mesaj Sayısı : 59
Evcil Hayvanı : Swee
Kayıt tarihi : 25/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Tem. 17, 2009 5:59 pm



Güneş yükselip karanlığın hükmünü silerken büyük salondan ipini koparıp gelen 5. sınıf öğrencileri sınıfı dolduruyordu. Tabikide hepsi tanıdık simaydı. 5 yıl yemiştim burda. Gümüş-yeşil cüppelerin arasından sızan mavi-gri sis bu dersin Ravenclaw ile işleneceğini bağırıyordu resmen. Geçen hafta Huff'lar yok muydu yahu. Esnerken elimi ağzıma götürüp muhtemel berbat bir görüntüyü yok ettikten sonra burnuma çalınan çilekli marmelat-kızarmış ekmek kokusu tüm duyularıma üstün geldi. Marmelat vişneli olmasın? Mm hayır çilek, hemde muggle yapımı. Kızarmış ekmek de hafif yanmış olmalı, marmelattan önce üzerine tereyağı sürülmeliydi oysa ki. Zırvalama sınırlarını zorlarken önümde beliren silüete minnettardım. "Kuzen, naber?" Beatrix cevap beklemeden yanımdaki sıraya çökerken gözlerim Leon'u aramıyor değildi. Sahi nerdeydi bu lanetli kedigil. "BigW. herzaman idare eder kanka." Bakışlarım Trix'in üzerinde gezinirken bir noktada donuklaştı. "Kuzen olduğumuzu ispatlama çabası içinde gördüm seni." Suratıma çarpık bir gülümseme yerleşti, mermer beyazı yüzüme kan dolmuş gibi hissettim. Beatrix ne olduğunu anlamamıştı tabiki, boş gözlerle beni izliyordu sadece. Yüzünün tam ortasında koca bir soru işareti vardı. Az önce ona kendisini göstermek için kuyruk sallayan Sly'li malı görmemişti bile. Parmağımla işaret ettim, Trix arkasını döndü pencereden dışarıya baktı. "Hayır mankafa saçlarından bahsediyorum." Ardından ellerimi başımın iki yanında kocaman açtım. "Aynalara küsmüyüz? Benden aşağı yanın kalmamış. Ama dert etme güzellik, Dorian seni her halinle seviyor." Son cümlemin ardından gözlerimi kırpıştırdım, Beatrix’in bakışları Slytherin grubuna doğru kaydı. Sonra aniden benim üzerimde odaklandı. Çarpık gülümseme falan tanımazdım bu saatten sonra, öyle bir kahkaha patlattım ki profesörün sınıfa geldiğini, Günaydın Nutku’nu çektiğini, boğazını gürültülü bir şekilde temizlediğinde fark ettim ancak. *Pis ayyaş*. Mr. Tılsım önümde dikiliyordu. Sesindeki imaya kurban olsunlar. “Miss. Monchrétien güzel bir sabah değil mi?” Cevap beklemeyen sorusunu takip edip kürsüye doğru ilerlemeye başladığında sadece Beatrix’in duyacağı şekilde fısıldadım. “Güzel sabah kavramı için senin kıçın biraz fazla büyük.” Beatrix elini ağzına götürüp muhtemel kahkahasını bastırdı. Slytherin olmayı haketmeyen mal benim kuzeni kesip biçiyordu. “Kanka, işaret çakman yeter Dorian helalimizdir.” Omzumda patlayan Trix’in tılsım kitabıyla herkes için sıkıcı ama benim için *güzel bir sabah yada ders mi demeli herneyse o başlamıştı işte.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Charlotte Mabelle Xanei

Charlotte Mabelle Xanei


Mesaj Sayısı : 750
Doğum tarihi : 16/10/93
Yaş : 30
Mücadele Tarafı : Sız ^^
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Belle , Mabel , Chotte , Charl , Cha-Cha
Kayıt tarihi : 13/07/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Tem. 17, 2009 8:14 pm

Uzaktan gelen bir feryat bütün beynini doldurup onu güzel rüyasından alıkoymuştu. Yarım kalan uykusu gerçeğe dönüşüp sanki onun kalkmasını engelliyor gözlerine tonlarca ağırlık katıyordu. Açık olup olmadığını bilmediği pencerelerden onu bu güne uyandıracak hiçbir esinti yoktu. Belki de saat çok erkendi ve gördüğü şey sadece rüyasıydı ama işi şansa bırakmak iyi olmazdı. Ama saate bakmak için bile gözlerini açarsa rüyası uzaktaki bir dumanı yakalamak ve yeniden uyumak bir kâbusa dönüşecekti. Aslında yeterince düşünürse de aynı şey olacaktı ama o uyku sersemliğinde düşünüyordu – ki buda onu uyandıracak kadar güçlü değildi. Gördüğü rüyayı hatırlamak çabasıyla kendini zihninin denizine tekrar atmıştı ancak bulabildiği sadece saçma sapan bir iki görüntüydü. Bunlar hatırlamasına yetmeyecek kadar zayıftı. Tam her şeyin bir hayal olduğunu düşünürken tekrar edilen bir çığlık ve bir masanın düşme sesi onu gerçeğe inandırmıştı. Sonunda rüyası nedeniyle mutlu bir halde güçsüz gözlerini araladı. Gördüğü tek şey birkaç kızın daha aynı şaşkın bakışla arkasındaki bir yere baktığıydı. Sonunda başını kaldırıp arkasına bakmıştı. Kızlardan biri yatağının üzerinde ayağa kalmış korku ile büzülmüş yüzüyle tekrar kısa bir çığlık atmıştı. Charlotte neler olduğunu anladığında öfkeyi damarlarında hissetmeye başlamıştı bile. Neden güzel bir rüyanın ortasında insanların saçmalıkları yüzünden uyanırdı. Yatağına gömdüğü bedenini tekrar hafifçe kaldırdı ve yanındaki masanın üzerinde duran asasını tek hamlede almıştı. Havada uçan böceğe doğrulttuğunda çoktan ölmüştü ve yere düşüyordu. Sonunda herkes biraz daha sakinleşmişti ama Charlotte sakin olamıyordu çünkü rüyasından uyandırılmak onun için yapılan en büyük cezaydı. Düşük olasılıkta aynı rüyasını görebilmek ve derse kadar biraz daha uyuyabilmek için kendini tekrar yatağa atmıştı ama yarım saat sonucunda bir daha uyuyamayacağını anlamıştı. Sonunda kalktı ve hızlı hızlı hazırlandı. Yüzünü soğuk suyla iyice yıkamıştı ama asla etki etmeyeceğini önceden tahmin etmişti. Uyku sersemliğiyle atıştıracağı kadar bir şeyler atıştırdıktan sonra dersliğin olduğu koridora yönelmişti. Okul her zaman ki gibiydi. Uykulu öğrenciler, derslere girmek istemeyenler ve azınlıktaki derse girmek isteyen uyanık öğrencilerle dolu bir koridordaydı. Gözleri arada bir kapanıyor ve önüne gelen çarpıyor olsa da bunu pek önemsemiyordu. Sonunda sınıfa geldiğinde kendini biraz daha hissediyordu çünkü belli ki bugünkü ders en azından uygulamalı bir ders olacaktı – ki o uygulamalı derslere bayılırdı. Cam kenarının ortasındaki bir sıraya gitti ve çantasını sıraya attı. Asasını her zaman koyduğu cebinden çıkardı ve havada güzel şekiller oluşturdu. En azından bunlar onu uyandırmada birazcıkta olsa etkili olmuştu. Profesörün sınıfa girdiğini gördüğünden gözü duvar tarafında hiçbir sıranın olmadığına takılmıştı. Daha derse başlamadan bugün ne işleyeceklerini yarım yamalak anlamıştı. Yapacakları büyü sayesinde duvarlardan geçebileceklerdi – daha birkaç hafta önce okumuş bulduğu ilk yerde denemişti. Sıra uygulamaya geldiğinde herkes asasını çıkarıp duvara yönelmişti. Herkes denedikten sonra Charlotte ayağa kalkıp duvara yaklaştı.

“Anéanparoi”

Büyülü sözleri söylerken asasını hafifçe sallamıştı. Duvarda hiçbir değişiklik belli olmuyordu ancak o başardığını biliyordu. Bazıları gibi korkup koşarak veya bazıları gibi kendini beğenmiş bir şekilde değil de daha normal ve sade geçmişti. Sonunda dersin bittiğini söyleyen zil çaldığında diğer sınıfa geçip çantasını alıp arkasına bakmadan çıkmıştı. Belki de böyle bir uygulamalı ders uyanmak için harikaydı. Gördüğü rüyayı hatırlamak için daha çok çaba sarf edecekti. Ancak şuan bunları düşünmek istemiyordu çünkü karnı çok acıkmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Beatrix Monchrétien

Beatrix Monchrétien


Mesaj Sayısı : 738
Sihirsel Soy : özkan.
Evcil Hayvanı : Trix.
Kayıt tarihi : 07/06/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Tem. 17, 2009 8:40 pm

"BigW. herzaman idare eder kanka."
Big W ve Big X. Bu bizim küçükken bulduğumuz adlarımızdı. Hala kullanıyorduk. Bundan zevk almıyor değildi. Aramızda olan bağlardan biri bu. Aslında o kadar özel bir dilimiz varki onunla. Bizden başka kimse anlayamıyor. Aslında kimsenin anlayamaması daha iyi. Sdece ikimize özel. Evet gerçekten çok iyi. Sweelyn'ın ellerini saçlarımda hissedince neler olduğunu anladım. Üstüme başıma bakmadan çıkarsam olacağı bu. Kendimi hayal edebiliyorum. Aynı kuzenime benzemiş olmalıydım. Yo, hayır. Bu zamana kadar saçları onun gibi olanını görmemiştim. O saçların içinden kimbilir neler çıkardı. Iy iğrenç. Taranmadığına adım kadar emindim. Sweelyn'ın sözü üzerine başımı kaldırıp Slytherin'li çocukların olduğu tarafa çevirdim. Sonra hızlı bir şekilde Sweelyn'a döndüm. Öyle bir kahkaha patlattı ki ben bile şaşırdım. Bu ses ondan mı gelmişti? Ardından geeln boğaz temizleme sesinden anlayabileceğim gibi profesör gelmişti. “Miss. Monchrétien güzel bir sabah değil mi? ” Aynı yerde iki tane Monchrétien'in bulunmasının zararları. Ama yanınızda Sweelyn varsa bu söz kesinlikle ona gelmiş olurdu. Öyle de olmuştu. “Güzel sabah kavramı için senin kıçın biraz fazla büyük.” Elimi ağzıma götürüp kahkahamın şiddetini engellemeye çalıştım. Ne kadar çabalasamda yüksek sesle gülmüştüm. Sweelyn'la takılmak çok güzel bir duyguydu. Çünkü onunlayken gülmemek imkansızdı. “Kanka, işaret çakman yeter Dorian helalimizdir.” Ne demek istiyordu? Dorian ve ben. Yok artık. Daha neler. Önümde duran tılsım kitabını Sweelyn'ın omzuna vuruyorum. Yine ne anlamlar çıkarmıştı? Onunla ben. İmkansızdan öteydik. "Sweelyn saçmalama!" Yeterince kısık sesle söylemiştim ama duyulup duyulmadığını anlamamıştım. Ben istesem zaten onu peşimde köle yapabilirdim. Ama böyle biriyle. I-ıh asla olmazdı. Bir yandan profesörü dinlemeye çalışıyor bir yandan da kitaptan büyüyü arıyordum. Aslında bunun nasıl bir şey olduğunu biliyordum. Yani nasıl yapıldığını. Büyünün ismi hoştu. Anéanparoi... Profesör büyüyü anlatmadan Sweelyn'a döndüm. "Merak etme kuzen büyünün nasıl olduğunu biliyorum. Asan yanında değil mi? "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Fremont Widmore
♪ Çellist ♪
♪ Çellist ♪
Fremont Widmore


Mesaj Sayısı : 93
Doğum tarihi : 22/10/93
Yaş : 30
Kayıt tarihi : 17/07/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePaz Tem. 19, 2009 12:37 pm

Güneşin kendini yeni gösterdiği zamanlarda, yatağımın içerisinde doğrultum. Ayaklarımı sıcacık yatağımdan çıkarmak dahi istemiyordum. Ancak sorumlu olduğum bir ders vardı. Çarşamba gününün ilk iki ders saatini kapsayacak uzunluktaki Tılsım dersine girecektim. Hala uykum var. Kahvaltıyı bile uyur vaziyette yapıyorum. Önümdeki ekmeği parşömen ısırır gibi yiyor olmam çok iğrenç. Ekmeğime sürdüğüm her şey sanki onun tadını daha da berbatlaştırıyordu. Bu gün hiçbir zaman mutlu olamayacağım sanırım diye düşünmeden kendimi alamıyorum. Gözlerimi ovuşturarak dersliğe giriş yapıyorum. İlk bakışta sınıftaki dizayn değişikliğini fark etmiyorum. Ancak her zaman oturduğum sıraya oturmaya yöneldiğimde, sıranın orada olmaması ile ayılır gibi oluyorum ve sıraların cam kenarına dizildiğini o an anlıyorum. Yanıldığımı kimse anlamadan, istifimi bozmamış olmanın verdiği rahatlıkla sıralardan birine kuruluyorum. Elimdeki kitapları sıraya bırakıyor ve kafamı sıraya gömüyorum. Uykuma yenik düşeceğim bir zamanda sırtıma dokunan el ile irkiliyor ve refleks olarak arkama dönüyorum. William’ın bana yolladığı notu uzatan Jane’e dövecek gibi bakıyor ve notu alıyorum. Bu not da ne şimdi? Daha önce onu reddettiğimi söylememiş miydim? Söylemiştim. Ona bunu defalarca söylemiştim. Anlamıyorsa onun sorunu aslında. Ben bana yazılan notu okuyacak ve tepkimi değiştirmeyecektim. Aklım hala Audreanna’ın bana tavır almasındaydı. Bu yüzden de erkeklerle uğraşacak gücüm yoktu. Göz ucuyla baktığım notta dikkatimi tek bir cümle çekiyor. Üzülüyorum. Gözümden damlayacak olan yaşı durduruyorum. Aud’un benim arkadaşım olmak istemediğine inanmak istemiyorum. Onunla bu kadar samimi olmuşken, onu kardeşim olarak görüyorken neden böyle olmuştu? Ona ne yapmıştım?

Zihnimde sorular uçup giderken buraya neden geldiğimi bir kez daha hatırlıyorum. Şu an ders ile gerçek hayatı ayırmayı becerebilirim. Derste duvardan geçeceğimizi öğrendim. Bu büyüyü daha önce denemiştim. Ancak özel mülkiyet olduğundan başaramamıştım. Şimdi elimde tekrar deneme fırsatı vardı ve bende bunu göz ardı etmedim. Hayatta arkadaşlıktan daha önemli şeyler vardı çünkü. Sabah uyku sersemi olduğumdan fark etmediğim bir şey daha varmış aslında. Profesörün neşeli tavırları… Onu böyle eğlenirken görmek güzel geliyor. Büyüyü yapmak üzere duvara yöneliyorum. Bildiğim kadarıyla duvar saydamlaşıp yok olacak. Gözlerimi kapatıyorum. Kalbimin hızlı atmasını engelleyemiyorum. Ama büyülü sözcükler yavaşça ağzımdan dökülüyor. “Anéanparoi” Başarma umuduyla rahatlıyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sycorax Eolyn Sreané

Sycorax Eolyn Sreané


Mesaj Sayısı : 260
Mücadele Tarafı : Tarafsız.
Sihirsel Soy : Melez
Evcil Hayvanı : Ell.
Kayıt tarihi : 19/05/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePaz Tem. 19, 2009 2:00 pm

Uyku, tatlı huzurlu doyurucu uyku… Sabahın ilk ışıklarının penceresinden içeri süzülmesiyle uyanmıştı Eolyn. Gözlerini hafifçe aralayıp güneşe ışınlarına karşı elini gözlerinin önünde siper etti. Yataktan kalkmak istemiyordu. Bugün girmesi gereken ilk derse epey vardı. Biraz yatakta kalıp bunun keyfini çıkarmak hiç fena bir fikir değildi. Gözlerini tekrar kapattı ve zerre kadar bile bulunmayan uykuyu çağırmaya çabaladı. İşe yaramamıştı. Gözleri kapansa bile bir saniye geçmeden tekrar açılıyordu. Yattığı yerden doğrulup pencerenin perdesini araladı. Hava güzeldi, güneş tek dokunuşuyla can veriyordu sanki her yere. Neşeli bir gün diye düşündü. . Pencereden ayrılıp ayaklarını yere doğru uzattı. Parmak uçları yere değdiği anda dengesini sağlayıp ayağa kalktı. Akşam tıka basa yediği yemekler hiç sindirilmemişti sanki. Hepsi hala midesinde akşamki gibi duruyordu. Aç değildi. Hem de hiç. Kitabını alıp, tekrar yatağına oturdu. Saatler ilerliyor, kitabın son sayfaları yaklaşıyor, sabahtan beri aç olmayan karnı hala acıkmıyordu. Okudukça uykusu geliyor yenilip, kendini uykunun huzurlu kollarına bırakmamak için oldukça büyük çaba harcıyordu. Kitabı elinden bırakıp, cüppesini üzerine geçirdi. Siyahın üzerine yeşil işlemeli Slytherin baskısına gururla bakıp, Tılsım dersliğine doğru ilerledi. Uykunun verdiği uyuşukluk hala üstündeydi. Sınıfa girdiğinde tüm sıraların pencere kenarına dizilmiş olduğunu gördü. Duvar kenarında tek bir sıra bile yoktu. Seçmeye uğraşmadan bir sıraya oturup, parşömenini çıkardı. Profesör dersliğe girdiğindeki neşesi görülmeyecek gibi değildi. Gerçi bu havaya bakıp neşeli olmamak elde değildi. Bir süre güneşin üzerine vuruşuyla oluşan yerdeki gölgesini izledi Eolyn. Sonra profesörün sesini işitti ve ona doğru döndü. Duvardan geçmek. Bu kolaydı. Yapabilirdi, her hangi bir endişeye gerek yoktu. Büyüyü aklının bir köşesine yazdı. Anéanparoi… Birkaç öğrencinin gidişini izledikten sonra, yapmaya hazırlandı.

Birkaç adım attı. Ve büyüyü gayet net bir biçimde fısıldadı. Aynı anda adımlarını atmaya devam etti. Anéanparoi!’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kevin Jacob Black

Kevin Jacob Black


Mesaj Sayısı : 154
Mücadele Tarafı : Işıklı Yol . xD Allahım Ya, Karanlık ! xD
Sihirsel Soy : Safkan .
Evcil Hayvanı : Jake .
Kayıt tarihi : 24/07/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeC.tesi Tem. 25, 2009 6:54 pm

Uyku herzamankinden daha güzel gelmişti bugün Kevin'a hiç uyanmak istemezken uyanmıştı dünkü karanlık sanatlar deneyiminden sonra tılsım dersinin nasıl olucağını merak ediyordu ''Umarım bu daha iyi olur.'' diye geçirirken Kevin içinden üzerini değiştiriyordu Gryffindor pelerinini üzerine geçirdi ve büyük salona indi bugün ilk defa erkenden kalkmıştı Gryffindor masasına doğru ilerledi ve boş bir yere oturdu yakında kimse yoktu iyiydi kahvaltısını yaptı ve masa'dan ayrıldı okul'un bahçesinde gezerken derse geç kalabiliceğini düşündü, ve Tılsım sınıfına doğru ilerledi sınıfa geldiğinde Profesör cam kenarına yığdığı sıralara oturmasını istiyor ve bütün öğrenciler Kevin'da dahil cam kenarına yığılmış sıralara oturuyorlar, cam'dan vuran güneş ışıkları gölgelerin yere vurmasını sağlıyor ve profesör eğlenceli tavırlarla öğrencilerin dikkatlerini çekiyor biraz sonra büyüyü anlatmaya başlıyor Büyü uygun duvarlardan geçmenize yarıyor. Eğer duvarlardan geçiş engellenmemiş , özel mülkiyet değilse uygun bir kaçış yeri! Sonunda profesör öğrencilerin teker teker denemesini ve yanda ki boş sınıfa geçmesini istiyor. Tabi geçebilirseniz! Herkez büyüyü yapıyor bazıları deniyor ve başarıyor Kevin, kendiside denemek istiyor ve asasını duvara doğru kaldırıyor, ''Anéanparoi'' diye fısıldıyor gözleri kapalı bir şekilde neler olucağını merak ediyor elini duvara doğru götürüyor bir batağa batmış gibi elleri bir anda duvarın içine doğru ilerliyor, tamda bu sırada zil çalıyor Kevin bütün eşyalarını alarak sınıftan ayrılıyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aqua Ashlynn Crishert

Aqua Ashlynn Crishert


Mesaj Sayısı : 63
Doğum tarihi : 06/08/92
Yaş : 31
Mücadele Tarafı : Karanlık Yan
Sihirsel Soy : SaFKann
Kayıt tarihi : 26/07/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeC.tesi Ağus. 01, 2009 12:38 pm

''Beni burda bekle'' diyip gitmişti melek. Bekleyecetim. Nasıl beklemezdim. Hayatım boyunca beklemiştim. Uçurumun kenarındaydım. Aşağıya bakamadım. Çok yüksekti, korktum. Melek yanında başka bir melekle geldi. İkiside gülüyordu. Gelen melek bildiğimiz meleklerden değildi. Siyahlar içindeydi. Birden gülümsemesi vahşi bir hal aldı ve beni uçurumdan aşağıya itti.
Düşüyordum, düşüyordum, asam yoktu, ben ölecekmiydim?.
Düşeceğim yerde kayalıklar vardı. Yüz üstü gidiyordum saçlarım benden yarım metre ilerideydi. O kan rengi saçlarım... Her yanım bu renkten mi olacaktı. Ve en sonunda saçlarım kayaya değdi. Yüzümü çarpmama santimler kalmıştı. Yatağımda zıpladım. Sanki binlerce metreden düşmüştüm. Omuzum, başım her tarafım ağrıyordu. Kalktım. Bugünde tek uyanan bendim. Dışarıya baktım. Sabah olmuştu. Herşey aynıydı. Peki ya o melek kimdi? Hatırlayamadım.
Üstümü değiştirdim. Çantamı doldurdum. Giderken uyuyanlara baktım. Bugün onları uyandırmaya halim yoktu. ''Kendileri uyansın, banane!'' dedim ve odadan çıktım.
Doğruca büyük salona gidiyordum. Kurt gibi açtım ve tıka basa doyacaktım. Bunları düşünüyordum...
Yarım saat geçti. Yemekten sonra herkesten önce çıktım. Doğruca tılsım dersi için sınıfa gidecektim. Canım ders istemiyordu. Ama zaten bir dolu devamsızlık yapmıştım. Nasıl yapsaydım daha fazla devamsızlık...
Dalgın dalgın yürürken sırtıma birinci sınıflardan olduğunu sandığım bücür bir çocuk çarpıp geçince kendime geldim. Çocuk koşarak gidiyordu. Arkasından büyü yolladım. Ama isabet ettiremedm. ''Sersem Bücür'' diye bağırdım. ''Bir daha karşıma çıkta göstereyim gününü!''
Sinirim azalınca sınıfa sadece bir metre kadar kaldığını gördüm. Onu da yürüdüm ve içeriye adım attım. Sıraların hepsi pencerenin önüne yığılmıştı. Gelenler çoktan yerlerini almışlardı. Bende gittim. Çantamı indirdim ve duvar tarafının olduğu gibi boş olduğunu gördüm. Neden boşaltılmıştı acaba? Yerime oturdum. Oturduğum yerden dalganan saçlarımın gölgesini gödüm. Ve kolumla aptal bir yılan taklidini yaptım. Bir kişi buna güldü. Bende güldüm. Şimdi herkes birşeylerin taklidini yapıyordu. Gölgeme bakınca arkamdan çatalboynuzlarımın olduğunu gördüm. Yapanın koluna bir tane patlattım. ''Acıdı..'' diyerek çekti kollarını. Bakmaya tenezzül bile etmeden 'hıh' dedim.
Profesör neşeyle dersi anlatmaya başlayınca şekillenen gölge kurtlar, aslanlar kaybolmuştu. Şimdi herkes yani hemen herkes dersi dinliyordu.
''Büyü uygun duvarlardan geçmenize yarıyor. Eğer duvarlardan geçiş engellenmemiş , özel mülkiyet değilse uygun bir kaçış yeri!'' dedi. İlgimi çekmişti. Hayaletler gibi duvardan geçebilmek... Bir dahaki sefere beni deli eden sonrada duvardan kaybolan hayaleti şaşırtabilirdim. Çarpıkça güldüm.
''Bunun için gerekli olan büyü Anéanparoi'' dedi ve ekledi. ''Duvarın boyut değiştirerek yok olmasına ve içinden geçilmesine yarar ve bir süre sonra tekrar eski haline döner.''
Denemek için sabırsızlandığımı hissettim. Belkide yapamayacaktım. Ki yapamadım durumda düşeceğim rezilliği düşünmek bile istemiyordum. ''Bu büyüyü Eileen Garcia diye biri oluşturmuştur'' yazıyordu yan taraftaki defterde. Bende ondan aldım. Duymamış olmalıyım diye düşündüm. Şimdi herkez teker teker deniyordu. Yerimde birkaç kere prova yaptım. Biraz sonra sıra bana geldiğinde hazır olduğumu hissettim. Ayağa kalktım ve duvara yaklaştım. Ağır ağır ilerliyordum. Arkamdan demin eline vurduğum çocuk ''Kaplumbağa'' dedi. Aldırmıyordum. Dersten sonra işini görürdüm nasıl olsa. ''Anéanparoi'' diye fısıldadım ve duvara elimi uzattım. Garip bir histi. Galiba başarmıştım. Yoksa hayal mi ediyordum?..



En son Aqua Ashlynn Crishert tarafından Paz Ağus. 02, 2009 10:57 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marseglia Svenja Vaquier

Marseglia Svenja Vaquier


Mesaj Sayısı : 303
Doğum tarihi : 03/07/94
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Düşünceleri yeni yeni şekilleniyor.
Sihirsel Soy : Safkan.
Evcil Hayvanı : Sven, Marsely. xP
Kayıt tarihi : 17/07/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimePaz Ağus. 02, 2009 11:08 am

Güneşin, altına yakın rengiyle neredeyse havasız odanın kirli beyaz renkli perdesinin arasından dalga geçiyormuş edasında gözüne ulaşması morun en cart tonundan ama tüy gibi hafif olması nedeniyle insanı ferahlatan yatak örtüsünü kafasının üstüne çekmesine neden olmuştu. Örtünün altında da onu rahat bırakmayan güneş bu sefer de onun sıcaklamasına neden olmuştu, nefes kalmasına da ayrıca. Kafasının üstünde dağınık bir biçimde toplanmış saçları minik yüzünden birkaç saniye önce örtünün altından çıkmasına rağmen elini refleks olarak başına götürdüğünde elinin sıcaklığı hissetmesine neden olmuştu. Bu güneşin yeni doğmadığını gösteriyordu. Saçları, parlaklığı şimdi yavaş yavaş açılan gözlerini kamaştıran güneşten epeyce nasip aldığına göre gün doğalı epey olmuştu. Bir şeylerin farkına varmak onu kendine getirmiş olacak ki gece boyu sıcaklığıyla onu saran yatağından fırladı. Yatakhane tıpkı onun da tahmin ettiği gibi bomboştu, evet. Kimse onu uyandırmaya tenezzül etmemişe benziyordu. Bu tam da Slytherin’in kıskanç ve burnundan kıl aldırmayan kızlarının şanına yakışacak türden bir şeydi. Marseglia Hogwarts’a bu sene geldiğinden onları yeni yeni tanımaya başlamıştı. Her gece yaptıkları gibi dün gece de dedikodu nöbetlerinden birini yapmışlardı, Marseglia’yı uyutmayarak. Onlara katılmayıp uyumayı tercih ettiğinden olsa gerek seslerini devasa boyutlara çıkararak bütün ortak salona dedikodularını duyursalar da Marseglia’yı gece boyu uyutmadıkları için hallerinden memnun olmalıydılar. Şimdi de kafası kazan gibiydi işte. Ayrıca bir an önce ortak salondan fırlamazsa derse geç kalacaktı, Tılsıma. Gözüne girdi girecek olan kâkülünü sağ kulağının arkasına atarken diğer yandan da banyoya elini yüzünü yıkayamaya gitti. Duş alacak kadar vakti olmadığından banyoda daha fazla oyalanmak istemedi, her an üstündeki çıkarıp kendini soğuk suyun kollarına bırakabilirdi. Bu pek iyi olmazdı doğrusu, iki ders tılsımları vardı birinciye girmeyip ikincisine girerse profesörün gözünde yeri pek iyi olmazdı ki bu hiç de istediği bir şey değildi, eğer bu dönem iyi notlarla eve dönmezse Jerard’ın dilinden bütün yaz kurtulamayacağını biliyordu. Tamam, dili bir yere kadar çekilebilirdi ama her bakışında Marseglia’da en sinir bozucu kelimeyi söylemiş gibi etki yaratan iğrenç yeşillikte gözleri asla. Eliyle bacağına geçirmeye çalıştığı çorabı çekiştiriyordu, diğer elindeki tarakla saçının karışmış bölgesini düzeltmeye çalışırken. Sonunda hazır olduğuna sevindi. Hızlı olduğundan biraz zaman kazanmıştı, şimdi koşarak gitse dersliğe zamanında yetişebilme ihtimali yüksekti. Çantasına işe yarar diye attığı fazladan iki üç kitap sırtındaki ağır yükle koşmasını gerektirse de sonunda bu koşuşturmacanın biteceği düşüncesi onu biraz daha koşturup dersliğin önüne kadar getirebilmişti. Hızlı nefes alış verişleri normale dönmeye başlayana kadar sınıfın kapısının önünde durmaya karar verdi. Sol elini göğsüne bastırarak nefesini normale çevirmesinde yardımcı bir hamle yapmaya karar verirken, bir süre gösterişli sınıf kapısına bakakalmıştı. Nefesinin normalleşmeye başladığını hissettiğinde elini soğuk demir ve başlığında Hogwarts arması bulunan kapı koluna götürdü. Sıcak teni birden hissettiği soğuğun etkisiyle ürperdi, titredi belli belirsiz. Kapının girmesi için aralandığını gördüğünde derin bir nefes aldı, rahatlama nefesiydi bu evet. Sınıf henüz dolmamıştı. Demek kendinden daha sorumsuzlar da vardı. Bu düşünce onu gülümsetmeye yetmişti, profesörün anlayamadığı bir nedenden cam kenarına taşıdığı sıralar güneşin üzerlerine vurmasıyla parlamaya başlamıştı. Gün ışığında birkaç sıranın üzerine dağılmış tozlar bile görünüyordu. Sırasına oturduğunda profesörün sınıfta saçma bir şekilde birbirlerine laf atan öğrencilere sırıtarak olayı bitirmelerini emrettiğini anladığı bir bakışını yakaladı. Bugün nedense yüzündeki otuz iki diş sırıtmasını bir tülü atlatamamıştı, sabah sabah onları buraya topladığı için kendiyle övünüyormuş gibi göründüğünü bile söyleyebilirdiniz. Profesörün açık bir şekilde hayat onun için mükemmel gidiyor izlemini verdiği gülümsemesine karşılık sınıftakilerin çoğu çatık kaşla sınıfın dolmasını bekliyorlardı. Uykulu gözlerini çatık kaşlarının altında gizlemeye çalıştıkları barizdi tabii bu konuda pek başarılı oldukları söylenemezdi.
Sınıfa giren son öğrenciyle profesör bugün işleyecekleri konu hakkında bilgiyi ucundan ucundan vermeye başlamıştı. Anlattıkları eğlenceli olabilirdi aslında ama Marseglia halen sabahki geç uyanma olayının etkilerini atlatamamıştı. Taranmadığı için gözüne giren kâkülü de bunlardan biriydi, evet. Gözünün önünden çekilmesi için elli kere garip görünmesine yol açacak el hamlelerinden yapmıştı ama nafile. Sonunda bu konuyu boş verip, profesör bahsettiği şu duvardan geçmelerine yarayacak büyünün telaffuzunu arka sırada oturan kızın fısıltılarından aklına kazımaya çalıştı. Sınıftakiler sırayla büyüyü yaptılar, sıra sonunda ona geldiğindeyse kuruduğundan birbirine yapışmış olan dudakları onu hayal kırıklığına uğratarak birkaç saniye boyunca açılmadı. Sonunda sesli –aslında ondan başka kimse duymuşa benzemiyordu- bir şekilde yutkunmasıyla ağzından da şu anki kilit büyülü sözcük çıkıverdi:
“Anéanparoi!” Asasından çıkıp karşı duvara isabet eden ışın onun şu anki en önemli umut kaynağı olmuştu. Kötü başlayan, deyim yerindeyse berbat bir Çarşamba günü kendini asasından fışkıran sihirli ışığın etkisiyle gün boyugüneşten daha parlak gülümsemesini fark etmesine neden olacak mıydı? Kim bilir.. Duvara doğru titrek adımlarla yaklaşırken bir yandan da içinden kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Nefes alışverişini ilgiyle takip ettiğini fark ettiği profesöre aldırmama çalışarak duvara doğru birkaç adım daha attı. Kendini biraz önce birden ortadan kaybolduklarına tanık olduğu öğrencilerin yanında boş -artık neredeyse dolu- sınıfta bulunca sorar gözlerle onların sırıtan çehrelerine baktı, hepsinin gözleri parlıyordu ve bu sinir bozucuydu. Biri ona olanları anlatmazsa gözüne ilk kestirdiğine bağırabilirdi her an.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adaliné Lléw Meijer

Adaliné Lléw Meijer


Mesaj Sayısı : 270
Mücadele Tarafı : İlgisiz.
Evcil Hayvanı : Adely, Ada, L.
Kayıt tarihi : 10/06/09

5. Sınıflar ~~ 1. Ders Empty
MesajKonu: Geri: 5. Sınıflar ~~ 1. Ders   5. Sınıflar ~~ 1. Ders Icon_minitimeCuma Ağus. 07, 2009 12:48 am

Koridorun büyük penceresinden gelen güneş ışıkları duvarın ucunda öylece ayakta duran kıza vuruyor, kahverengi saçlarının daha açık tonlarına ulaşmasını sağlıyordu. Neden burada böylece durduğunu daha kendiside çözememişti. Tek bildiği sıcak hava nedeniyle bunalıp erkenden kalkması ve tam yanında asılı duran tablonun isyankâr yakarışlarını mecburen dinlemek zorunda olduğuydu. Aslında zorunda değildi. Başka bir koridorda dikilebilir, kafasını derse girmeden önce toplayarak bu sıcak hava bunalımını üzerinden atabilirdi. Ama içindeki şu adını bilmediği türden bir his onu buraya kilitlemiş, yaramazlıklarının bedelini ödeyen bir çocuk gibi ceza niyetine bir tabloyu dinliyordu. “ … Ben ona öyle demek istememiştim, hayır. Ama o bana neler söyledi bir bilsen. Ah! Beni bir anlayabilse, o sert bakışların ardından etrafına bakabilse… “ Karşıdan gelen biri onu böyle görse tabloyla konuşuyor, dinliyor ve cevap veriyor gibi klasikleşmiş davranışları sergilediğini zannedebilirdi. Ancak adamın söylediği her kelime bir kulağından giriyor, diğer kulağından çıkarak beyninde hiçbir iz bırakmıyordu. “ … İşte bana öyle dedi. Görüyorsun… Sence ne yapmalıyım? “ Gelen soruyu fark ettiği konusunda hiçbir belirti göstermeyince tablodaki adamın yüzü öfkeyle kasılmış, saatlerdir boşuna konuştuğunu fark etmek gururunu etkilemişti belli ki. “ Beni dinlemiyor musun? “ Sorudan daha çok son bir umut kırıntısıyla birleştirilmiş bu duygu seli kafasını hafifçe çevirmesine sebep olmuştu. Açık bıraktığı kahverengi saçlarını tek eliyle hafifçe toplayıp arkaya tekrar saldıktan sonra beyninde kalmış olmasına ihtimal verdiği konuşmayı gözden geçiriyordu. Onu meraklı bakışlarla izleyen adama dönmüş, ağzını hafifçe aralamıştı ancak uzun süre bir şey diyememesi adamın gücüne gitmişti. “ Ah! Burada saygı denilen bir şey kalmamış. Oysa benim zamanımda… “ Saygı… Evet, yıllar geçtikçe kaybolmuş duygulardan biriydi bu ancak şuan gerçekten bir düşünce kırıntısı bile istemiyordu. Arkasına bakmadan hızlı adımlarla merdivenlere yönelmiş, arkasından bağıran tabloyu son kez dinlemek için yine bir nezaket göstermemişti. Bomboş olan koridorları uyku sersemliğiyle derslere girmek üzere olan öğrenciler kaplamıştı her zamanki gibi. Yine derslerle dopdolu bir gün daha onu bekliyor, işkence için yeni bir ad kazanarak kötü kahkahalar atıyordu ona. Sıcak bir günde bir o kadar sıcak sınıfa dalarken beklediğinden daha çok öğrenci görünce hafifçe şaşırmış, profesörün onlar için cam kenarına yığdığı sıraları görünce meraklı yapısı yüzeye çıkmıştı. Bugün ki dersin konusu hakkında en ufak bir bilgisi olmaması onu pek fazla sıkmıyor, aksine her zamanki bir gün gibi karşılıyordu bunu. Güneşin vurduğu dizilmiş sıralar gözüne ne kadar bunaltıcı gelse de oturduğu yerden profesörün sürekli gülüp, kahkaha atan suratına baktığında kafasındaki şeyler bir anda silinmişti. Bu lanet iç bunaltıcı sıcakta tek neşelenen oydu. Sebebi neydi? Saçma hareketleri izlerken hipnotize olmuş bir şekilde baktığını, gözleri düşüp kafası boşlukta kalınca anlamıştı. Profesörün söylediği bir kelimeyi bile anlamak için verdiği yoğun çaba onu yoruyor, sürekli dalıp giden gözlerine hâkim olmanın bir devi yenmekten daha zor olduğunu düşünüyordu. Verdiği yoğun çaba sonunda dersin duvardan geçmek olduğunu anlamış, meraklandığı için daha da dikkatle dinlemeye başlamıştı. “ …Duvar saydamlaşarak yok olur ve çok geçmeden eski konumuna geri döner, mülkiyet veya özel sihirlerle engellenmiş duvarlarda işlemez. Yapacağınız büyü… “ Tekrar dalıp gitmiş büyülü sözlerin ne olduğunu öğrenemeden denemek için ayağa kalkmıştı. Sıranın sonuna geçerek önce sözleri öğrenmeye çalışmak sinirinin bozuk olduğu bir zamana gelerek onu güldürmüş olsa da dikkat kesilmek için kendini toparlamıştı. Bir kızın duvarın önünde durup “ Anéanparoi “ dediğini duyduğunda kendini hazırlayarak birkaç defa tekrar etmişti. Sıranın kendisine geldiğini birkaç kişinin bakışlarından fark etmiş, duvarın önündeki yerine yönelmişti. Büyülü sözleri söylediğinde içini kaplayan heyecan ile birlikte hızlıca yürümeye çalışmıştı. Duvara her yaklaştığında yüzünün buruşarak gözlerinin kısılması beklediği bir davranış olduğu için devam etmişti. Yandaki boş sınıfa geçtiğini çok geç fark etmiş olmak yine gülmesine sebep ancak uyku mahmurluğunu atmış olan ve yeni dersliklerine yönelmiş öğrencilerle dolu koridora çıkmak onu bu delice davranışlarından sıyırmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
5. Sınıflar ~~ 1. Ders
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 1. Sınıflar / 1. Ders
» 5.Sınıflar / 1.Ders
» 2. Sınıflar / 1. Ders
» 4.Sınıflar / 1.Ders
» 3. Sınıflar / 1. Ders

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG Dışı :: İlan Panosu Geçmişi-
Buraya geçin: