Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bir Fikrim Var!

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Eunyce Mia Jenkins
Şifacı
Şifacı
Eunyce Mia Jenkins


Mesaj Sayısı : 31
Mücadele Tarafı : Aydınlık.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 18/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue96/100Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (96/100)
Düello Gücü:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue0/0Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (0/0)

Bir Fikrim Var! Empty
MesajKonu: Bir Fikrim Var!   Bir Fikrim Var! Icon_minitimeCuma Eyl. 02, 2011 11:07 pm




Bir Fikrim Var! 5addb972 Bir Fikrim Var! Eslina2
| Eunyce & Eslina Jenkins |


En son Eunyce Jenkins tarafından Cuma Eyl. 02, 2011 11:23 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eunyce Mia Jenkins
Şifacı
Şifacı
Eunyce Mia Jenkins


Mesaj Sayısı : 31
Mücadele Tarafı : Aydınlık.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 18/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue96/100Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (96/100)
Düello Gücü:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue0/0Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (0/0)

Bir Fikrim Var! Empty
MesajKonu: Geri: Bir Fikrim Var!   Bir Fikrim Var! Icon_minitimeCuma Eyl. 02, 2011 11:13 pm

    Gün ışığı yarım çekilmiş perdenin aralığından içeri süzülüp karanlık odaya loş bir hava katarken yorganının dışında bırakmış olduğu kollarını sağa-sola sürürkenki tatlı histen aldığı hazzı belirtircesine gözleri kapalı bir şekilde gülümsedi. Beyazlarla bezenmiş yatağından sıyrılırken bedeni, rastgeldiği aynadaki aşina olduğu yansımasını izledi boş bakışlarla. Her attığı adımda biraz daha aynadaki yansıması büyürken gardolabın kapağını açtığında dikine istiflenmiş elips ayna, pencereye bakacak şekilde doksan derece döndü. Koyu renklerin ağır bastığı kıyafetlerinin içerisinde eli yavaşça gezinmeye başladı, birkaç kıyafetine tiksinici gözlerle bakarken onları askıdan çıkarıp yatağının üzerine fırlattı yumuşak hareketlerle. Siyah etek ile beyaz renkteki gömleğin birleştirilip, bel kısmına da kırmızı renkte bir kemer takılarak elbiseye dönüştürülen kıyafeti askıdan alarak üzerine tuttu genç cadı. Gardolabının alt tarafına düzgünce dizilmiş olan ayakkabılarının içerisinden siyah, topuklu olanını özellikle seçerek yatağının dibine, elbiseyi de kırışmamasına özen göstererek yatağın üzerine bıraktı. Çıplak ayaklarının zemin üzerinde hafiften şıp şıp sesleri çıkarmasını es geçerek banyonun kapısını açtı. Üzerindeki beyaz, tek parça giysi bedeninden sıyrılıp beyaz fayansın üzerinde yerini alırken bedenini küvetin içine bıraktı ağır ağır. Musluğu çevirdi ve akan su, yavaşça yükselmeye başlarken rahatlamaya çalıştı gözlerini bir süre kapatarak. Suyun yavaş yavaş beline doğru gelişini hissederken gözlerini araladı ve kenarlara özenle dizilmiş çiçek aromalı şampuanlardan bir miktar suyun içine döktü. Zambak kokusu ilk önce suya, ardından bedenine ve daha sonra tüm banyoya hâkim olurken küvetin içinde biraz aşağıya doğru kaydı. Suyun yüzeyi köpüklerle bezenirken elini ağır ağır suyun altında gezdiren cadı, saçını suyun üzerinde bırakmayacak şekilde küvetin içinde daha da kaydı aşağılara. İki dakikadan uzun bir süre suyun altında öylece beklerken kulağına çalınan ıslık sesini idrak etmekte gecikmeyen cadı, bir-iki saniyenin sonunda kafasını köpüklü sudan çıkararak derin nefesler almaya, yüzüne gözüne yapışan saçlarını parmaklarıyla tarak misali arkaya sürüklemeye çaba gösterdi. Hemen yanı başındaki raftan beyaz bir havlu çekti ve köpüklerle çevrili bedenini havluyla sardı.

    Çıplak ayakları tekrar zemin üzerinde sesler çıkartırken banyo ile odasının arasında kalan mesafede saçlarını yumuşak bir havluyla kuruluyordu Eunyce. Yatağının üzerindeki kıyafetleri bir kenara sıyırıp bedenini yorgunmuşçasına yatağa bıraktığında yarısı kuru-yarısı nemli saçlarını yastığının üzerine serdi tatlılıkla. Bu huzur verici duşun ardından tatlı bir uyku bastırsa da uyumamak için gözlerini açık tutmaya baktı. Bedeni öyle çok ağır geliyordu ki ayağa kalksa taşıyamayacağından adı gibi emindi genç cadı. Gözlerini elinin tersiyle hafifçe ovalarken ihtiyarlardan bir fark göstermeyerek ağır ağır ayaklanmaya çalıştı. Gardolabının önündeki aynasının karşısına dikildiğinde saçlarından yayılan zambak kokusu burnuna dolarken kapısının açıldığını hissetti.

    " Eunyce? "
    " Kapımı çalmadan içeriye dalmaktan ne zaman vazgeçeceksin? "
    " Çok oyalanma da kahvaltıya gel, birazdan gideceğim. Ağabey-kardeş karşılıklı kahvaltı edelim istiyorum. "
    " Esli- "
    Cümlesi ağzına tıkılıp kaldığında boş boş kapalı kapıya bakmayı sürdürdü şaşkınlık içerisinde. Yere doğru kuvvetli bir şekilde nefes vermesinin ardından aynadaki yansımasına gözlerini dikti. Yüz hatları her zamankinden farklı görünüyordu artık genç cadının gözüne, bugüne kadar fark etmemiş olması evde kaldığını kabullenmemesinden kaynaklandığı apaçık ortadaydı. Güzel olmasına güzel, akıllı olmasına akıllı bir kızdı ancak aşırıya kaçan ağırbaşlılığı yüzünden erkeklerin cesaretini kırıyordu besbelli. Evliliğe olan korkusunun nedenini bilemese de korktuğunu kabullenecek kadar itirafkârdı. Küçük bir kızken ağabeyi ile sürekli didiştikleri anlar gözünün önüne geldiğinde özlem belirten bir ifadeyle gülümseme yerleştirdiği dudakları, büyürken duyduğu acılı anları anımsadığında titreyerek büküldü. Çatılan kaşlarını aynadan fark ettiğinde düzeltti ve bedenine sardığı havluyu bir çırpıda sıyırıp yatağının üzerine serdi. Pürüzsüz, beyaz bedenine birkaç parça bir şeyler geçirmesinin ardından giymek için ayırdığı elbiseyi askısından çıkarıp bedenini zarifçe sarmasına izin verdi. Kuruyan zambak kokulu saçlarını taraktan özenle geçirerek omuzlarına dalga dalga dökülmesini büyük bir keyifle seyretti aynadaki aksinden. Yüzünü hafif şeylerle renklendirirken elinde olmadan gülümsedi aksine bakarken. İlk kez parfüm sürmedi, tek istediği bugün sadece zambak kokmaktı. Sadece...

    Ayaklarını sıkmadığına şükrettiği ayakkabısının topukları zemin üzerinde yankı yaparken herhangi bir rahatsızlık duymadı. Elbisesinin etek kısmı yüzünden attığı adımlar ufalmış olsa bile aldırmamayı tercih etti. İkinci çayı için demliğe uzanan ağabeyinin yanında biterek eliyle kavradığı demliği havaya kaldırdı. " Bırak ben yapayım. " Bardakta dudak payı bırakacak şekilde çayın sıcak buharlar çıkarmasını zevkle izleyerek kendi bardağına da aynı ölçüde çay aktardı. Kolundaki ince, gümüş saati gitmesi gerektiğini haber verirken ağabeyine açıklamak üzere uygun kelimeler aradı.

    " Oturmayacak mısın? "
    " Gitmem gerek. Birlikte kahvaltı edemeyeceğimiz için üzgünüm; ancak söz, bir dahaki sefere kahvaltıyı bile kendi ellerimle hazırlayıp önüne sunacağım. "
    " Peki, peki. Dur biraz, Eslina'yı beklemeyecek misin? "
    " Bugün başka yerlerde biraz işim var. Yolumun üstü olduğundan St. Mungo'ya gitmeden önce oralara uğrayacağım. Sevgili yengem bugün benden mahrum kalacak. "
    " Eslina da seninle gelsin. "
    " Hâlâ küçük bir kızmışım gibi yanımda birilerini gönderme ihtiyacı duymaktan vazgeç. Geç kaldım, gitmeliyim. "


    Sırf ağabeyini kırmamak için yalan söylemek zorunda kalan cadı suçluluk hissetse bile bunu yaptığına pişman değildi. Her gün yengesi ile birlikte işe gidip gelmekten bıktığını ne yengesine, ne de ağabeyine açıklayabilirdi. Rahat ve yalnız geçireceği sabahın tadını çıkarmaya koyulurken olduğu yerden birkaç saniye içerisinde buharlaşarak St. Mungo ismi verilen yapının duvarına bakmaya başladı zümrüt yeşili gözleri. Kapıdan geçen onlarca cadı ve büyücünün arasında karışarak odasının bulunduğu kata çıkmak üzere asansöre binen diğer kişilere katıldı. Asansör, birkaç katta indirip-bindirme yaptıktan sonra birinci katta fire verdi. Kendini bir kalabalıktan başka bir kalabalığa atan Eunyce, ilk defa St. Mungo'ya ayak basıp ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini bilemeyenler gibi davranıyordu. Üzerine yayılan bu durgunluk etraftaki şifacılar tarafından garip karşılanırken 'Eunyce Jenkins'in Odası' adlı yazı gözüne çarpar çarpmaz huzur bulduğu odasına taşıdı bedenini topuklu ayakkabıların çıkardığı tok sesler eşliğinde. Şifacı gömleğini üzerine geçirip bir süre olduğu yerde, ayakta alıp verdiği nefes alışverişleri dolduruyordu odayı. Tekrar kendini ayak sesleriyle yankılanan koridora attığında ufak bir göz atışın ardından kafeterya bölümüne çıkmak üzere asansörü kullandı. Sıcak bir kahvenin bardaktan yaydığı his tüm uzuvlarına işlerken boş bir masaya geçip oturdu. Kahve alınan kısımdan kendi kahvesine doğru ilerlettiği gözlerinin arasında kalan mesafede Eslina'nın simasına şahit olduğunu hissetse de ilk başta aldırmayan cadı, tekrar gözlerini çevirdiğinde ciddi ciddi yengesinin kendisine yaklaşmakta olduğunu fark etti. Kahve bardağını önündeki masaya bırakıp eline geçen herhangi bir dergiyi açıp yüzüne kapatacak şekilde dik tutarken sandalyesine hafif aşağıya doğru kaydırdı bedenini, elbisesinin kırışmasına aldırış etmeden. Gittikçe kendisine doğru yaklaşan ayak seslerinin başkasına ait olması, içinden geçirdiği tek dilekti o zaman diliminde.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eslina Jenkins
Şifacı
Şifacı
Eslina Jenkins


Mesaj Sayısı : 29
Kayıt tarihi : 10/08/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue100/100Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue0/0Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (0/0)

Bir Fikrim Var! Empty
MesajKonu: Geri: Bir Fikrim Var!   Bir Fikrim Var! Icon_minitimePtsi Eyl. 05, 2011 2:31 am

Uykunun tatlı yumuşaklığından kopma vakti geldiğinde her zamanki gibi biraz daha saklandı yorganın altına. Sanki bu, uyanması gerektiği gerçeğini Eugene’e unutturabilirmiş gibi… Oysa yıllardır aynı yatağı paylaştığı adamın kendisini çok çok iyi tanıdığını biliyordu, o da Eugene’i her bir ayrıntısıyla tanıyordu üstelik. Başta zorlama olan evlilik, bir tür alışkanlık haline geldiğinde sevgiyi de beraberinde getirmişti. Üstelik bundan şikayetçi de değildi. Bir ömür sevmediği, sevemeyeceği bir adamla nasıl geçerdi? Aslında alkolle göze hoş görünen prens, ertesi sabah uyandığında kurbağaya dönüşüvermişti. Herkes alkolü fazla kaçırabilirdi, ama onlarınki… Kaç kişi ertesi sabah kendisini bir otel odasında, yalnızca ismini bildiği bir adamla evli bulabilirdi ki? Lina bulmuştu. Önceki geceye dair anımsadığı silik anlar ve ancak anlatılanlarla neler olduğunu öğrenebildiği, gelinlik bile giyemediği düğün günü beyninin kara deliğinde kaybolmuştu sanki. Birkaç günlük bir tatilden evli dönüşünün yarattığı şoku karşılamak daha da zordu; üstelik henüz kendisi bu gerçeğe alışamamışken. Uzunca bir süre yüzünü görmek, sesini duymak bile istememişti onun. Ama sonra… Ama sonra bir sabah daha fazla kaçamayacağına karar vermişti. Üstelik iyi bir adamdı Eugene ve gözlerini kapatıp öpmüştü onu sakince. Sonrasındaysa kurbağası yeniden bir prense dönüşüvermişti. Mucizevi bir andı, hayatının dönüm noktası… Şimdi mutluydu, memnundu hayatından. Hata sandığı şeyin aslında bir nimet olduğunu görüyordu fakat kararlıydı; kendi çocuklarının –çocukları olursa şayet- bunu yaşamasına asla izin vermeyecekti. Hayat, uğruna kumar oynanamayacak kadar kıymetli bir armağandı çünkü.

Eugene’in yanağına bıraktığı küçük öpücüğü gülümseyerek karşılayıp Eslina’da öptü onu hafifçe ve biraz daha gömüldü yatağa. “Beş dakika ver bana olur mu? Duş almam gerek, kahvaltıyı sen halledebilir misin?” Gözlerini açmamıştı bile. Genelde beraber kahvaltı ederlerdi, ama bu sabah vakti yoktu. Hastaneye gidip dünden kalan birkaç dosya işini halletmesi gerekiyordu. Eugene odadan çıkana kadar yumuşak yorganının altında kaldı ve o gittikten sonra yavaşça doğrulup yerdeki tüylü halının üzerine bastı çıplak ayaklarıyla. Bu duyguyu seviyordu.

Yatakta fazladan keyif yapmanın da bir bedeli vardı elbette. Duştan çıktıktan sonra koştura koştura indi merdivenlerden. Cübbesini koluna atmış, koltuğunun altında birkaç dosya sıkıştırmış, elbisesinin düğmelerini iliklerken elindeki ayakkabıların düşmemesi için uğraşıyordu. Hala kahvaltıda olan Eugene’i görünce içinde kabaran kıskançlığı bastırmaya çalışarak hızlı adımlarla yaklaştı ona ve telaşla öptü yanağını. “Masayı bana bırak. Eve dönünce halledeceğim. Seni seviyorum.” Koşuşu kadar hızlı, yutarcasına söylediği sözcüklerle beraber düğmelerini iliklemeyi bitirmiş kapıya giderken tek ayak üzerinde sekerek ayakkabısının tekini giymeye çalışıyordu. Nihayet ayakkabılarını giymeyi başardığında kapıdan çıkmadan önce son bir öpücük yolladı Eugene’e ve el sallayarak kapattı kapıyı. Derin bir solukla üzerini düzelttikten sonra gözlerini kapattı ve… Bir an sonra daha şimdiden kalabalıklaşmış hastane lobisindeydi. Onlarca hasta ilgi çekici bir kargaşa yaratıyordu. Gürültüyü duymamazlıktan gelip birkaç tanıdığına başıyla selam verdi ve büyü hasarı katına çıkmak için merdivenlere yöneldi. Bu hastaların büyük çoğunluğu ona gelecekti bugün ve zaten yeterince tuhaf kaza görecekti.

Yarım saat sonra dosya işleri son bulduğunda hasta kontrolleri başlamamıştı henüz. Azıcık boşlukta son günlerde kafasını en çok kurcalayan sorun da eski yerine yerleşivermişti. Evlilik yıldönümleri yaklaşıyordu ve Eslina ilk defa bu yıl ne yapacağını bilemiyordu. Tüm armağanlar alınmış, tüm sürprizler yapılmıştı sanki. Ama henüz evliliklerinin yedinci yılında yaşlı çiftler gibi davranmak da istemiyordu. Bir şeyler yapmalıydı ve vakit yaklaştıkça daha çok geriliyordu. Eunyce’e danışmak istemiyordu bu konuda pek. Eskiden iyi arkadaşlardı ve beraber güzel vakit geçiriyorlardı. Ama zaman geçtikçe tuhaf davranır olmuştu, özellikle Eugene ile ilişkileri konusunda. Eğer onu tanımasa kıskandığını düşünecekti ama mümkün değildi bu. Euycene kıskanç değildi, hele abisini mutlu eden bir şeyi hiç kıskanmazdı. En azından Eslina öyle olmasını umuyordu.

Bir kahve alıp çok uzun olacak gibi görünen güne tam anlamıyla başlamak için kafeteryaya çıktığında fark etti onu. Belki de tanrı bu konuşmayı yapmalarını istiyordu, kim bilir? Kahvesini alıp ona döndüğünde genç kadının bir derginin ardında saklanmayı tercih ettiğini fark etti ama bunu görmemezlikten gelip teklifsizce oturdu karşısına. “Çok ilginç haberler olmalı. Mmm…” Başını eğerek derginin ismini okudu “Ne zamandan beri Quidditch dergileri okuyorsun?” Bunun gayet aleni bir kamuflaj olduğunun farkındaydı aslında ama umursamıyor gibi davranmak tartışmaktan daha kolay gelmişti. Kahvesinden bir yudum aldı. “Her neyse. Yardımına ihtiyacım var, abinle ilgili. Biliyorsun, evlilik yıldönümümüz yaklaşıyor ve ben hala hiçbir şey planlayamadım. Her şeyi yaptık sanki, tıkandım. Bana yardım edebileceğini düşünüyorum. Her zaman yaratıcıydın ve Eugene’i benden daha uzun süredir tanıyorsun.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Eunyce Mia Jenkins
Şifacı
Şifacı
Eunyce Mia Jenkins


Mesaj Sayısı : 31
Mücadele Tarafı : Aydınlık.
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 18/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue96/100Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (96/100)
Düello Gücü:
Bir Fikrim Var! Left_bar_bleue0/0Bir Fikrim Var! Empty_bar_bleue  (0/0)

Bir Fikrim Var! Empty
MesajKonu: Geri: Bir Fikrim Var!   Bir Fikrim Var! Icon_minitimeSalı Eyl. 06, 2011 4:47 pm

Yüzüne iyice yapıştırmakta olduğu derginin kokusu burnunu tam anlamıyla tahrik etmiş, genç cadı hapşırmamak için oturduğu yerde iyice kasılırken sandalyenin zeminde çıkardığı uyuz edici ses ile biri tarafından çekilmeye başladığını hissetmişti. Gözlerinin yanlış gördüğünü, masaya oturan kişinin Eslina değil de bir başkası olduğunu umsa bile bekleyişin ardından kulaklarına dolan ses yanıldığını önüne sunmuştu. Dergiyi yavaşça göğsüne indirerek gözlerini Eslina'nın gözlerine dikti ve rahat görünmeye çalışarak sertleştirmeyi beceremediği yumuşak ve iç ısıtıcı sesiyle cevap verdi. " Okulda sürekli Quidditch takımlarına girerdim, bunu sen de biliyorsun. Tekrar oynamak güzel olurdu açıkçası. " Eslina, cadının bu söylediklerine kulak asmayıp bir an önce asıl konuya geçmek istediği belirtircesine hızlandırmıştı kelimelerini telaffuz ederken. Tamam, bak kendin de söylüyorsun. Sanki her şeyi yapmışsınız. Eh, yapacak bir şey kalmadı madem, boşanın gitsin. " Ağabeyim için her şeyi yaparım, biliyorsun. O yüzden yardım edeceğim. Hatta, şu an aklıma oldukça güzel bir fikir geldi bile. Ağabeyim kara bayılır. Biliyorum, sonbaharda karın ne işi var diyeceksin. Asamızı çuvaldan çıkaralım, büyü her şeye yarar. Boş bir ev kiralayacağım. Evet, bunu bizim evde yapamazsınız çünkü eğer yaparsanız kesinlikle evden kovarsınız beni, ki benim de gidecek herhangi bir yerim yok. Aparatif besinler ve kaliteli bir şarapla yıldönümüzü süslendirebilirsiniz. Karın eşliğinde tabii ki. Bunu ben halledeceğim. " Şimdiden zihninde bu olayların hayalini kurarak planlı bir düşünce ile gülümsedi ve hâlâ tutmakta olduğu dergiyi kapatıp masaya bırakarak kahve fincanını dudaklarına götürdü.
" Sanırım acıktım, işin yoksa bir şeyler atıştırmaya ne dersin? Buranın çöreklerine bayılıyorum. " Sorduğu sorunun cevabını almadan, yüzündeki gülümsemeyi söndürmeyerek büfe kısmına yöneldi hızlıca. Camekanlara yerleştirilmiş çeşit çeşit envai besinlere göz attı, aç kurt ifadesi takınarak. Baklava dilimi şeklinde kesilmiş peynirli çöreklerden kendisine iki tane, Eslina için de ağzına layık ıspanaklı çöreklerden sipariş etti. " Ve bir de... " Sağ omzunun üzerinden masaya bakarak Eslina'nın kaşığı kahve fincanın üzerine kapattığını gördü; ardından tekrar büfeden tarafa döndü ve yarım kalan cümlesini tamamladı. " İki fincan da kahve. Teşekkürler. " Masaya dönmeyi düşünürken burnuna dolan nefis koku onu bu kararından saptırmış, cadının adımları kokudan tarafa sürüklenmeye başlamıştı. On beş santim uzunlukta, üzerine çikolata ve fındık parçacıkları serpilerek yapılmış çubuk şeklindeki yiyeceği gördüğünde vakit kaybetmeden sualini yöneltti, çubuğun üzerine çikolata ve fındık parçacıkları serpeleyen kişiye. " Bunlar nedir? İlk defa görüyorum. Ayrıca, çok da güzel kokuyorlar. Tatları da bu kadar güzel mi? Eminim tadına bakarak sunuyorsunuz bunları önümüze. " Adam gülümseyerek, yapmakta olduğu işi duraksatmadan bir çırpıda cevap verdi cadıya. " Bunlar mozzarella çubukları. Tadı enfesttir. Lütfen deneyin. " Adamın nazikçe uzattığı çubuğu alarak, küçük bir ısırık aldı meraklı gözlerle. Tadı oldukça hafif, şeker miktarı orta düzeyde, oldukça doyurucu etkisi vardı. " Söylediğiniz kadar varmış. Bir tane daha alabilir miyim lütfen? " Uzatılan ikinci çubuğu da diğer eline alarak, kendisininkini ısıra ısıra masaya doğru yürüdü. Eslina için aldığını karşısındaki cadıya uzatarak kendi sandalyesine çöküverdi birden. " Yeni bir tat. Denemelisin! " Kendi çubuğunu afiyetle midesine indirirken Eslina'nın beğenip beğenmeyeceğini görmek maksadıyla cadının tüm yüz hatlarında gezindi, mavi-yeşil karışımı gözleri.

Biraz sonra kahveleriyle birlikte gelen çöreklerini sohbet ederek yerlerken zamanın nasıl geçtiğinden haberleri bile yoktu iki cadının da. Aklına, bu yıldönümü için yapacağı planlar geldikçe elinde olmadan gülümsüyor, daha nelerle süsleyebilir, hayal gücünün sınırını zorlamaya çalışıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bir Fikrim Var!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Başvurmadan geçme bence yani öyle yap derim benim fikrim bu baskı yapmak istemem.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg :: ||| Büyücü Dünyası :: St. Mungo :: V. Kat:Cafe ve Ziyaretçi Salonu-
Buraya geçin: