Rain Beckenbauer &
Dianne Lewis &
Baldric SullivanTatilin bir gününü bile boş geçirmemek adına gezmediği yer kalmamıştı Rain Beckenbauer'ın. Almanya'dan henüz dönen genç kız daha uçaktan iner inmez gezmeye başlamıştı bile. Hogwarts'da rahat olamayacağını bildiğinden gitmeden 'bir senelik' içmeye karar vermişti. O da her Alman gibi içki ve sigaraya çok düşkündü. Özellikle Beckenbauer ailesi barlarda geçirdiği vaktin fazlalığıyla bilinirdi. Evde her an ailesini içerken gören Rain de alışmıştı işte. Bu yüzden bünyesi de dayanıklıydı. Kolay kolay sarhoş olmazdı, daha hiçbir zaman kör kütük sarhoş olmamıştı. Kontrollü içmesini bilirdi ancak o gün bir istisna yapabilirdi. Hogwarts süresince sigarayı dahi getirtmekte zorlanıyordu, içkiyi düzenli olarak getirtmesi neredeyse olanaksızdı. 'Depo yapma' yöntemi bu yüzden o an için en mantıklı gelen seçenekti. Bir günlük kaçamak yapmakta da sakınca görmüyordu. Üzerini değiştirip yola çıktı. Karşısına ilk çıkan bara girdi. Vardığında, içeriye şöyle bir göz gezdirdi. Tanıdığa rastlamadı, açıkçası pek de dikkatli bakmamıştı. Boş bulduğu yere oturdu ve o an canı ne istediyse söyledi. Tek başına içmek pek eğlenceli değildi, ancak kör kütük sarhoş olmanın hep eğlenceli olduğunu söylerlerdi. Deneme fırsatı gelip çatmıştı Rain için. İçkisi önüne gelince barmene gülümsedi ve ardından saçlarını eliyle kulağının arkasına attı. İlk yudumu almadan önce bardağını kaldırdı ve sanki başkasına söylermiş gibi kendi kendine mırıldandı.
"Şerefe, Beckenbauer." Kafasına diktiği orta boydaki bardağı tek seferde bitirdi ve yenisini istedi. Önündeki birkaç saat boyunca bu döngü tekrarlandı.
İçeri girdiğinde çalmakta olan Veronicas zamanla yerini Joan Jett'e bırakmıştı. Bu da gecenin ilerlediğinin bir işaretiydi. Veya Rain o kadar sarhoş olmuştu ki zihni onunla feci bir oyun oynuyordu. Kendisinin 'sarhoşluk testi' olarak tanımladığı testi yapmanın zamanının gelmiş de geçiyor olduğunu fark etti. Düşmemeye çalışarak ayağa kalktı. Yer sanki hareket ediyordu. Elinden geldiğince düzgün yürümeye çalışarak barmenin yanına vardı. Beyninin konuşmayla ilgili bölümünü düzgün çalışması için zorlayarak barmene sordu.
"Çalan şarkının adı ne?" Barmen şaşırmıştı. Ancak kendini toparlayarak cevap verdi.
"I Love Rock'n Roll, Joan Jett'den. Sever misiniz?" Yanılmadığını görmek ve hala biraz ayık olduğunu fark etmek Rain'e iyi gelmişti doğrusu. Ancak o anda her zamankinden daha sarhoş olduğunu da farkındaydı. Barmenin sorusunu askıda bırakarak, teşekkür bile etmeden yerine gitti genç kız.
Şarkının bildiği kadarına yarım yamalak eşlik ederken gözüne birisi ilişti. Çok güzel olduğunu bildiği halde 'süpürge' diye tasvir ettiği sapsarı saçlar yabancı birisine ait değildi. Kız dönünce yüzünü de gördü Rain. Hayır hayır, bu kız hiç yabancı değildi. Köşeli yüzü büyük gözleriyle bu kız, Rain'in belki de en son görmek isteyeceği kişiydi. Okulda sürekli tartıştığı bu kız, şimdi ne diye birden karşısına çıkmıştı ki? Rain'in sinirli bakışları etkili olmuş olacak ki kız da birden ona dönüp bakmıştı. İki taraf da tamamen sarhoş olmamakla birlikte ayık da sayılmazlardı. Kısa süren gergin göz kontağı, Rain'in alkolün de getirdiği cesaretle içkisini kapıp Dianne'in masasına gitmesiyle son buldu. Kendinden beklediğinden daha da normal bir sesle, üstelik alaycı tavrını takınarak konuştu Rain.
"Eski dostum da buradaymış nasılsın bakalım?" Rain'in kendi masasından oraya gelmesini adım adım izleyen kız yine de şaşkın gibiydi. Bunu fark etmeyen Rain, hafif sallanarak kızın karşısındaki sandalyeyi çekti. Oturmak için hazırlanırken izin de almayı ihmal etmedi.
"Boş gibi görünüyor. Oturabilir miyim, ah teşekkür ederim." Hemen lafını bitirince oturdu geriye doğru çektiği sandalyeye. Sarhoş olmanın niçin eğlenceli olduğunu söylediklerini anlıyordu o anda Rain, kimseye hesap vermek zorunda değildi. İstediği her şeyi yapabiliyordu ve bu özgürlük ona harika gelmişti. Ayıkken böyle bir şey yapmazdı, cesaret eksikliğinden değil de gereksiz bulduğu için. Ancak o özgürlüğü bulmuşken sonuna kadar tadını çıkarmak istedi. Kadehini karşısındaki cadının kadehine tokuştururken dudaklarından dökülen sözlere hakim olamadı.
"Şerefe Lewis." Elindeki bardağı kafasına diken Rain, içkisini bitirince 'dostunun' tepkisini beklemeye koyuldu. Ateşle oynadığını farkındaydı ama çok eğleniyordu.