Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kompartıman 10

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Gemma De Maurëll

Gemma De Maurëll


Mesaj Sayısı : 49
Mücadele Tarafı : Tarafsız.
Sihirsel Soy : Melez.
Kayıt tarihi : 18/05/09

Kompartıman 10 Empty
MesajKonu: Kompartıman 10   Kompartıman 10 Icon_minitimeÇarş. Mayıs 20, 2009 6:20 pm

*Her zaman herkes için umut vardır... Yürekleri kötülükle mühürlenmiş olanlar için bile. Umut için önemli olan affetmektir. Umut için bahşedilmiş o saydam affetme duygusuna her zaman sahip çıkmalıyım. Ama unutmamalıyım; ışığın ve karanlığın, acının ve mutluluğun, bencilliğin ve alçak gönüllülüğün, içimde yaşadığını. Seçimlerimi başım dik olarak vurgulamalıyım. Ve en önemlisi kendimi affetmeliyim. Her şeye rağmen, yavaşça güllerin kokusunu solumak için, yaşamak için..

''Bayan Gemma, yanlış yöne doğru yürüyorsunuz. Bu taraftan.''
Sarışın cadı, kendini kaptırarak okuduğu kitaptan yavaşça gözlerini kaldırarak, son kaldığı Pengium otelin yardımcısı olan kadına baktı. Gri saçları sıkı bir şekilde ensesinde topuz yapılmıştı. Her zaman öğrencilere kızan bir yatılı okul müdiresine benziyordu. Bu düşüncesine güldü kız. Kadının işaret ettiği yöne saptı. Kitabının arasına işaret parmağını koydu ve kolunu indirdi. O ana kadar dikkat etmediği bu muggle istasyonuna bakmaya başladı. Tavanlardaki parlak beyaz ışıklar, her türlü karanlığı kovmak için altlarındaki zemini, onunla beraber insanları -ve büyücüleri- aydınlatıyordu. İnsanlar koşuşturan karıncalar gibiydiler. Oradan oraya, farklı yüz ifadeleri içinde, farklı binlerce hayat. Yanı başlarında ki büyücülerden habersiz yaşayıp gidiyorlardı. Dünyanın diğer dengesiydiler. İstasyonun kirişlerinden birinin yanından geçerken, aniden o boşluktan önüne çıkan siyah pelerinli biri, kızı o anlık korkuttu hem de dikkatini çekti. Hızlı yürüyüşüyle ve giydiği siyah pelerinle zaten yeteri kadar dikkat çekiyordu. Gemma etrafına bakındı, yardımcı kadın bu yabancıyı görmemişti ve diğer mugglelarda. Büyücü olmalıydı. Kızın merak duygusu kabardı birden ama saniyeler sonra aptalca olduğunu anladı. Merak etse bile ne yapabilirdi? Gözlerini tekrar önüne çevirdiğinde gizemli pelerinlinin olmadığını gördü. İçini anlamadığı bir duygu sardı. Sonra yardımcı kadının sesiyle kendine geldi.

''Dediğiniz yer burası bayan. Peron 4 ile 3'ün arası.''
Kadının ona manyak mıdır, ne işi var burada bakışları altında gülmemek için zor tuttu kendini Gemma. Kimse kimsenin işine karışmamalıydı.
''Teşekkür ederim Feliti.''
''Felicity.''
''Ah, sağol Felicity.''
Kadına en güzel gülümsemelerinden birini gönderdi ve onun hayran bakışları altında, antik bir muggle dükkanından aldığı tekerlekli sandığını kadının elinden alıp, sarı saçlarını savurarak yürümeye başladı. Artık daha fazla ilerleyemezdi, eksprese gideceği kızıl tuğlalarla örülü duvarın önüne gelmişti. Etrafına bakınıp, son olarak arkasına baktı. Felicity ona şaşkın bakışlarla bakıyordı ama kadın kız ile gözgöze gelince utanıp, arkasını döndü. Bu davranışı olmaya çalıştığı gibi leydiliğe uymuyordu. Ama kadın merakına bir kez daha yenilip, tekrar arkasına baktı. Biraz önce kızın durduğu duvarda yeller esiyordu.

''Seni affediyorum Felicity..'' diye mırıldandı Gemma, muggle dünyasından kurtulup, büyücü dünyasına adım atarken. Hogwarts'a gidecek olan ekspresin kırmızı başını görünce içine bir huzur dalgası geldi. Sonunda ait olduğu yere dönecek olmak güzeldi. Farklı ruh halleri içinde olan kalabalığı yarmaya, trene binebileceği bir yeri aramaya başladı. Her yaştan büyücü vardı istasyonda. Torunlarını ya da çocuklarını uğurlamaya gelen ebeveynler, gitmemek için annelerinin ellerini tutup ağlayan birinci sınıf çocukları.. Ama ne kadar bakındıysa da Lorraine'ni göremedi. Belki de benden önce bindi.. Arkadaşını nasıl da özlemişti Gem. Anlaşılan hemen de kavuşamayacaklardı. Ona anlatması gereken o kadar çok şey vardı ki.. Böyle düşünürken ilerde boş merdivenleri gördü. Hızla sandığını o tarafa doğru çekmeye başladı. Hızlı yürüyüşünden dolayı sarı saçları havalanmıştı. İnsanların hayran hayran ona baktığını biliyordu ve buna alışmıştı zaten. Kalabalıktan kurtulup, önce kendisi merdivenlerden çıktı. Ardından asasını sandığına doğru uzatıp, büyü fısıldadı. Sandık yük vagonuna gitti. Kız gülümsedi ve koridorda yürümeye başladı. Geçerken kompartımanlara da göz atıyordu. Ancak hiç birinin içinde Lorraine'ni göremeyince boş bulduğu, vagonun en sonundaki kompartımana girdi. Kompartımanın kapısını kapayıp, cam kenarına oturdu. Bacak bacak üstüne atıp, hala elinde olan kitabını açtı. Birkaç sarı saç tutamını kulağının arkasına atıp, hem keyifle okumaya hem de Lorraine'ni beklemeye başladı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Kompartıman 10 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 10   Kompartıman 10 Icon_minitimePerş. Mayıs 21, 2009 4:20 pm

Cassidy kompartımandan çıktığında koridor oldukça kalabalıktı. Koridordan yayılan yoğun şeker kokusu biraz daha hafiflemişti. Hava karardığı için koridorun ve bir kaç kompartımanın ışığı yanmıştı. Bazı kompartımanların camından baktığınd ahala karanlık olduğunu gördü. Onların boş olma ihtimali yüksekti. Ancak Cassidy içeride nefes almak için kıpırdayan bedenleri görünce girmek istemedi. Trenin ilerisine doğru yürümeye başladı. Koridorda birinci sınıfa başlıyacak olan küçük çocuklar koşuşturuyordu. Bir kaç tanesi Cassidy'nin ayağına dolanmaya başladı. Cassidy kollarını yukarı kaldırdı. Altında duran sarı saçlı ufaklığa baktı. Tatlılıkla gülümsiyerek onun hizasına gelmek için yere çömeldi. Çocuk kafasını gömgüğü yerden kaldırdığında Cassidy'nin yüzüyle karşılaştı. Cassidy o an çocuğun mavi gözlerini gördü. Bu mavi gözler tanıdığı bir kişide daha vardı. O sarı saçlar ve tatlı bakış. İtalya'da ailesi onu bırakmadan önce tanıştığı o manken çocuğu hatırladı. Oldukça mükemmel biriydi. Elinden geldiğince o çocuktan ayrılşmamaya çalışsada çocuğun etrafı hayranlarıyla sarılı olduğundan Cassidy'i takmamıştı. Ama şu anda burda duran tatlı ufaklık Cassidy'nin arkasına saklanmıştı. Ona bu geçmişini hatırlatarak belkide kızın kendine güvenini yeniden kazanmasını sağlamıştı. Cassidy burnuna gelen muggle parfümünü anlayınca bu çocuğun muggle bir aileden geldiğini farketti. Arkadan gelen yağlı siyah saçlı çocuk onun bu düşüncesini doğrular gibi hemen "O bulanığı bırak!" diye emretti. Cassidy kafasını bu tatlı ufaklıktan çevirmek istemesede kendine emir veren kişiyi görmek istedi. Siyah saçlarının altında parlayan yeşil gözlerinde tek bir damla sevgi yoktu. Yoğun bir öfke belirtisi gösteren bu çocuk sanki bir savaş makinası olarak yetiştirilmiş gibiydi. Cassidy hemen ayağa kalktı ve yarım bir gülüsmemeyle "Yoksa..." diye kestirip attı. Sarışın çocuğu kendine çekerek koridorda ilerlemeye başladı. Arkalarından bakan ufaklıklar birşeyler fısıldıyor ama hiç biri Cassidy'i durdurmaya çesaret edemiyordu. Cassidy hemen bu ufaklığı bir Gryffindor kompartımanına bırakıp kendine boş bir yer aramaya başladı.


Sonunda boş bir kompertıman bulmuştu. Ama oldukça geç olmuştu. Üzerini değiştirmeye başladı. Ravenclaw cübbesini giydiğinde kendine camdan baktı. Camdan yansıyan görüntüsü tam bir Ravenclaw'lu genç kızı andırıyordu. Cassidy gülümsiyerek saçının önünde duran beyaz perçemlerini geriye attı. Artık kendine güvenmeyi öğrenmeliydi. Sahip olduğu güzel yetenekle bunu başarabilirdi. Perçemlerini beyazlaştırmak en sevdiği özelliğiydi. Ancak sadece saçlarıyla değil tüm vücuduyla görüntüsünü değiştirebiliyordu. Bu özelliği ilk farkettiğinde ailesinin yanındaydı. Annesi onunla çok gurur duymuştu. Bir hafta boyunca kılıktan kılığa giren küçük kız kendini annesine bile benzetmişti. Sonunda okula başladığında o büyük olay yaşandı. Yurda gitmek zorunda kalan Cassidy bir daha asla kendi görüntüsüne dönmedi. Saklanmak zorunda olduğu tehlike yüzünden ailesini kaybetmişti. Onu bulmalarını kesinlikle istemiyordu. Bu yüzden sonsuza dek kaçacaktı.

Üzerini tamamiyle düzelttikten sonra boş komaprtımandan çıkmış ve arka kompartımanlara gitmişti. İçerlere bakıyor ve bir umut tanıdık arıyordu. Ancak kimseyi tanımadığını iyi biliyordu. Bütün umutları aslıdna başlamadan bitmişti. Genede gezmeye devam etti. Sonunda bir kompartımanda durdu. Kapının önünden ieçriye baktığında çok eskiden yurtta tanıştığı bir kızı gördü. Kızın adının Gemma olduğunu biliyordu. İçeri girmek için heycanla kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz kompartımandan çiçek kokuları burnuna çarptı. Cassidy gülümsiyerek konuşmaya başladı;

"Selam. Gemma ben Cass, belki hatırlamazsın. Yurttandım."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Crysania J. F. Majere

Crysania J. F. Majere


Mesaj Sayısı : 10
Mücadele Tarafı : Tarafsız
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Jas
Kayıt tarihi : 04/05/09

Kompartıman 10 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 10   Kompartıman 10 Icon_minitimePerş. Mayıs 21, 2009 4:54 pm


"Sessizlik..." kafasındaki isteklerden şu an için en belirgin olanını anlatmaya yeten tek kelimeydi bu. King's Cross Tren İstasyonuna doğru ilerlerken yine kafasını kurcalağan düşünce yığınlarından birine dalmıştı. Crysania'nın düşünceleriyle uğraşmadan geçirdiği bir kaç dakikası bile yoktu, kafasındaki bir soruyu cevaplasa yerini bir kaç tane fazladan soruyla doldurulmakta hiç geç kalmazdı zihni ve işin kötü tarafı her sorunun cevabı için fazlasıyla uğraşırdı; silindi denen sorular ise tekrar karşısına çıkardı. Tren İstasyonunun normalden daha kalabalık olan görüntüsüne sabitledi bakışlarını. Beş yıldır alıştığı görüntü üzerinde yoğunlaşıyordu düşünceleri, dalgınlığını atamamıştı ki bundan kolay sıyrılabilme kısmı oldukça uzak görünüyordu. Mavi gözleri etrafta geziniyordu, istasyonun büyük kapılarından içeri geçerken camdaki yansımasına takıldı bir an bakışları; siyah düz saçları, mavi gözleri... Bundan beş sene önceki görüntüsünden ne değişmişti ki o zamanlar hayatı daha fazla sevdiği kesindi ve bunun bakışlarına yansıdığı... Ama şimdi... O parlak, hayatı seven bakışlar yerlerini karamsarlığa tamamen teslim etmişti. İçinde hissettiği hafif bir burukluğu kendi haline bırakarak peronların bulunduğu kısma doğru ilerlemeye başladı. Genelde etrafla ilgili biri değildi ama o tecrübe edindiği kaybolma geç kalma durumlarından dolayı bakışları peronların yazılı olduğu tabelalardan ayrılmıyordu. 9. peron görünmeye başladığında kendisine bakan, yaşıtları gibi görünen bir kız grubunun yanından geçti; Hogwarts öğrencileri.Etraftaki büyüden haberi olmayan kişiler -muggle kelimesinden hoşlanmıyordu Crysania- kendi hallerine, sorunlarına fazla daldıkları için duvarlara doğru ilerleyen insan topluluğu kimsenin dikkatini çekmemişti. 9. ve 10. peronun arasındaki duvardan geçmek için beklediği bir kaç dakika sonra Hogwarts expressinin karşısında bulmuştu kendini; vedalaşmalar, aileler, koşuşturan küçük çocuklar ve büyükler... Bir kaç dakika önce bulunduğu dünyadan ayrı bir yer... Aslında ayrı değil, Crysania'ya göre değildi. Büyü kısmı işin içine karıştığı an bir ayrılma söz konusu olsa da...

Trene bindiğinde koridorun kalabalıklığından boş kompartıman bulma işinin imkansızlığı belli oluyordu. Bu durumdan fazla hoşlanmamıştı Crysania. İletişim denen şeyi sevmezdi, yeni insanlarla tanışmak, konuşmak... Tanışma olayı kabusu andıran bir şeydi onun için ama kabusları severdi ama onu değil... Bu da karışık bir durumuydu işte. Asosyalliği kendini genellikle belli ederdi. Okulda konuştuğu bir kaç kişi vardı ki kendisini tanıyanların çoğunu o tanımazdı. Kendisine selam veren kişilerin sayısı bu beş yılda bu yüzden azalmıştı, umrunda da değildi açıkçası. Kendi içinde yaşasın varlığından başkalarının haberi olsa ne olurdu olmasa ne olurdu... Kalabalık kompartımanlardan geçmeye devam etti... Bakışları etrafta konuştuğu kişilerden birini arıyordu; Gemma, Lorraine, Cassidy... Bütün okulda konuşmaya başladığı nadir kişiler ve şimdi en iyi arkadaş denilecek kişiler... Kompartımanlardan birinin önünde durdu, iki kişi vardı içeride. Crysania'ya kapıyı açtı ve içeriye girdi. Gemma ve Cassidy'ye çevrilmişti mavi gözleri.

~Selam...


En son Crysania J. F. Majere tarafından Cuma Mayıs 22, 2009 8:06 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gemma De Maurëll

Gemma De Maurëll


Mesaj Sayısı : 49
Mücadele Tarafı : Tarafsız.
Sihirsel Soy : Melez.
Kayıt tarihi : 18/05/09

Kompartıman 10 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 10   Kompartıman 10 Icon_minitimePerş. Mayıs 21, 2009 7:38 pm

*Ve aşk... O en kutsalıdır...*

''Ya tabii, eminim.''
Kitabın son sayfasını da diğer birikmiş sayfalara ekleyip, altın rengindeki kapağını kapattı. Uzun ve zarif ellerini kitabın kapağında dolaştırdı, kapağın pütürlü yazılarına dokundu. Derin bir nefes aldı ve zavallı annesini düşündü. Onu doğururken ölen kadını, hayatını Gemma için harcayan kadını. Ve onun hayatını çalan babasını. Vicdansız bir yaratıktı bunu yapan, bir erkek, bir vampir. İçinden bir kez daha ondan nefret ettiğini haykırdı, bir kez daha lanetledi onu. Gözleri ellerine kaydı. Çok güzel olan, beyaz ellerine. O lanet yaratıktan dolayı o da yaratık olmuştu. En nefret ettiği ırktan olmuştu. Ama her zaman insan tarafını kullanmaya çalışıyordu. Bazan de olmuyordu işte. İnsanlarla sağlıklı iletişim kuramıyordu. Bir kaç kişi hariç. Elbette, onlar farklıydılar. Tekrar nefes alıp, başını pencereden dışarı çevirdi. Aklında ki, onu rahatsız eden düşünceleri kovmaya çalışarak. Uzaktan, gitmeye başlamış olan trenin kara dumanlarını görebiliyordu. Bembeyaz gökyüzünü kirletiyorlardı. Ve Hogwarts geldi aklına. Yaşadığı anılar. Yeni gelen zamanda bunlara binlercesi eklenecekti. Hafifte olsa tebessüm etti kız. O sırada, kompartımanının açılan kapısının sesini duydu ve geleni görmek için başını çevirdi. *Cassidy*

"Selam. Gemma ben Cass, belki hatırlamazsın. Yurttandım."

İstese de unutamazdı onu. Yarı vampir hafızası buna izin vermezdi, tıpkı diğer yaşadıklarını unutmasına izin vermediği gibi. Kızın gülümsemesine karşılık verdi. Boşta olan eliyle karşısındaki koltuğu işaret etti.

''Merhaba Cassidy. Seni yeniden görmek çok güzel. Demek Hogwarts'a geldin.''

Kızın oturuşunu izledikten sonra onu incelemeye başladı. Boyu ve Gemma'nın ki gibi sarı olan saçları uzamıştı. Yüzü kilo vermişti, hayli güzel bir kız olmuştu. Gemma, içinden birşeylerin değiştiğini hissetti. Bir kaç saniye sonra biliyordu onun en yakın arkadaşlarından biri olacağını. *Lorraine çok sevinecek.* Daha rahat oturabilmek için, kitabını, oturduğu koltuğun yanına koydu. Bacaklarının yerini değiştirdi; sağ bacağını sol bacağının üstüne atmıştı. Rahatladığını hissetti ve tekrar açılan kompartıman kapısıyla etkileyici bakışlarını o yöne çevirdi. Gelenin Crysania olduğunu bilmek güzeldi. Kızın selamına başıyla karşılık verdi ve onun yanına oturuşunu izledi. Cassidy'e bakıp, ondan beklenmeyecek bir haraketi yaptı; göz kırptı ve tekrar gülümsedi ve Crysania'nın buz mavisi gözlerine döndü.

''Selam tatlım. Nasılsın? Cassidy'i tanıyor olmasın?''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Crysania J. F. Majere

Crysania J. F. Majere


Mesaj Sayısı : 10
Mücadele Tarafı : Tarafsız
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Jas
Kayıt tarihi : 04/05/09

Kompartıman 10 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 10   Kompartıman 10 Icon_minitimePerş. Mayıs 21, 2009 8:36 pm

"Crysania..." , bir an arkasına döndü, kompartımanın kapalı kapısından öteye kaydı buz mavisi gözleri.Dışarıda bir yerlerde biri onu çağırıyormuş gibi, bunu uzun zamandır hissetmeye başlamıştı. Sahte diye adlandırdığı bu dünyadan başka bir yerde olan bir yaşam... Ama ne olursa olsun şu anki yaşadığı yerde devam etmek "zorunda" olduğu bir varlığı vardı. Kendisi ne kadar umursamasa bile vardı.Sesiz duymazdan gelicekti, kesilmişti zaten. Bu ses artık eskisi kadar tedirgin etmiyordu Crysania'yı. Saçma zihni işte... Tüm yaptığı bu "zorunlu" hayatı zorlaştırmaktı... veya kendine göre belki de eğleniyordu. Ama Crysania zihninin bu oyunundan hoşnut değildi.Sanki bunu sağlayanların çok umrundaydı bu...

Buz mavisi gözleri Gemma'ya çevrildi; tanıştıklarından beri diğerlerinden daha farklı birşeyler hissettiği kıza. Gemma diğer konuştuğu kişilerden daha farklı gibiydi -Crysania'nın hisleri konusunda- ve hisleri yanılmazdı. Belki de bu... Bembeyaz teninin ve bu canlılık taşıyan kimsenin sahip olamayacağı buz mavisi gözlerinin olmasını sağlayan şey yüzündendi. ''Selam tatlım. Nasılsın? Cassidy'i tanıyor olmasın?'' demişti Gemma. Crysania onaylarcasına bakmıştı ve kendisini en belirgin eden şekilde kafasını salladı hafifçe. Konuşmaktan çok bu yolu seçerdi iletişim kurmakta. Tabii ne kadar başarılı ve uygun bir yol olduğu Crysania'nın genelde yanlış anlaşılmasından belli oluyordu. Kompartımanın içine geçip pencere kenarına, Gemma'nın karşısına oturdu. Siyah sırt çantasını oturduğu koltuğun yanına fırlatmıştı. Sırt çantasını hiç yanından ayırmazdı hatta bu yüzden arkadaşları ona sık sık takılırlardı. Başını pencereye çevirmişti, yansımasına takıldı gözleri sonra Cassidy'e baktı. Birşey söylemesi gerekip gerekmediği konusunda kararsızdı. Söyleyeceğini sanmıyordu. Uzun süre sessizliğinde Gemma'nın sorusu gelmişti aklına.

~Siz... İkiniz nasılsınız?


dedi. Genelde sadece sorulması klasikleşmiş bir soru olduğu için sorardı bu soruyu.Soruya cevap vermeden düşüncelerine dalmış olucaktı büyük ihtimalle. Gemma buna alışıktı ama Cassidy'nin daha tanımadığı bu kız hakkında garip düşüncelere sahip olması doğal bir şey olurdu. Gözleri iki kız arasında gidiyordu. Konuşurken karşısındaki insanın yüzüne bakmazdı, bu huyu yüzünden bazen yanlış anlaşılma riski fazlasıyla artıyordu. Onunla bir kaç kez konuşmuş kişiler bunu bildikleri için birşey demezlerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Kompartıman 10 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 10   Kompartıman 10 Icon_minitimeCuma Mayıs 22, 2009 4:08 pm

Cassidy karşısında duran genç bayana bakıyordu. Kızın sarı saçları kompartımanın ışığında parlıyordu. Beyaz teni saçlarıya uyumlu bir haldeydi. Güzelliğinden hiç bir şey kaybetmemiş bu kız Cassidy'nin yanında bir tanrıça gibi kalıyordu. Ancak Cassidy dikkat çekmemeliydi. Bu yüzden elinden geldiğince çirkin ve çekingen oluyordu. Gerçek haline dönmemesinin bir çok sebebi vardı; ancak bunalrı kisme bilmiyordu. Aslında Hogwarts'da okumayı o seçmemişti. Elinde olmayan sebeplerden buraya yollanmıştı. Beauxbatons'da olsa bu halinin bin aktı bir güzellikte dolaşacağına emindi. Burada bu şekilde dolaşmasının tek sebebi dikkat çekmemekti. İnek bir Ravenclaw'lu gözüyle bakarlarsa onunla uğraşmazlardı. Bu Cassidy'nin işine gelirdi. İnsanların onunla uğraşmasını artık sevmiyordu. Bahsi geçen o inek Ravenclaw'lulardan biriydi; ama bunu o seçmemişti. Ona seçim yapma şansı bıraksalar kesinlikle bu zekasını öne çıkarırdı. Zekası ne kadar fazla olsada kullanarakda dikkatleri kendine toplayamazdı. Zeka herşeydi; ama onu ölüme götüren bir zeka hiç birşey olabiliyordu.

Kompartımanın ışığı hafifce titredi. Camdan yansıyan görüntüsüne baktığında istemediği halde güzel bir kız gördü. Kompartımanın kapısının hızla açılmasından sonra içeri giren kız hoş görünüyordu. Sarı saçlarının altında bir tanrıça gibi kibardı. Hareketleri Cassidy'e kimseye olmadığı kadar zarif gelmiş olmalıydı. Kızın biblo gibi burnu yüzünün tam ortasında bir güzellik katıyordu. Dudakları hafif pembeliklerini kırmızıya bırakmışlardı. Buz mavisi gözleri en dikkat çeken yeriydi. Cassidy onlara baktıkça eski halini hatırlıyordu. Onunda gözleri oldukça hoş bir renkteydi; ama şimdi saçının bir bölümüyle uyumlu bir halde kahverengiydi. Kızın selam vermesinin ardından Gemma hemen ona döndü. Cassidy bu süre içinde Gemma'ya cevap vermemişti. Gemma kızı baştan aşağı süzerek selamladı. Gemma onu tanıyordu. Bu yüzden hiç rahatsızlık duymadan ona Cassidy'i tanıyor olmasını söyledi. Kız yüzünde şaşkın ifadesini yerleştirerek Cassidy'e baktı. Cassidy bu kısa bakıştan rahatsız olmuş gibi başını eğdi. Yere bakaraken kızın tereddütle konuştuğunu duydu;

"Siz... İkiniz nasılsınız?" demişti. Cassidy kafasını kaldırmadı. Kompartımanın zemininde pek bir şey bulamıyordu. Ancak bu kızın güzelliği; ayrıyetten Gemmâ'nın güzelliğinin yanında bunu yapmayı doğru buluyordu. Tanımadığı bir kız tarafından nasıl olduğunun sorulmasıda bir o kadar garipti. Aslında daha Gemma'la bile çok sıkı fıkı değillerdi. Cassidy İtalya'da başına gelen o olaydan sonra kimseyle iyi olmuyordu; çünkü ne zaman biriyle iyi olsa mutlaka bir şey oluyordu. O da kendini bu duruma alıştırmıştı. Gemma kıza cevap vermeden Cassidy başı yerde "İyi ..." diye mırıldandı. Kızın nasıl olduğunu merak etmiyordu; genede sorması gerektiğini bildiğinden "Sen?" diye ekledi. Derin nefes alış verişinden sonra kendini cam kenarında bulunan koltuğa bıraktı. Dizlerini akrnına çekerek oturdu. Düşüncelerine daldığında her ne kadar farketmez istemesede bir şeyi farketti. Güzel kızların ya da yakışıklı erkeklerin yanında bu kadar çekingen olmasının tek bir sebebi vardı. O da eski güzellik kraliçesi halini özlemesiydi; ama hayatını kurtarmak için bir insan bu özleme katlanabilirdi. Ailesini bulanlar onu da bulursa bu Cassidy'nin sonu olurdu.

Camdan dışarı baktığında havanın artık iyice karardığını gördü. Bu karanlıkta camdan yansıyan sadece kompartımanın görüntüsüydü. İçeride üç kız bulunan ufak bir komaprtıman. Hiç bir özelliği veya fazlası yok. Ortaya bırakılmış bavullar, duvarların yanından sarkan yataklar sıradanlığını koruyordu. Bu kompartımanda garip olan bir şey yoktu; ama bu trenin içinde olanlar kesinlikle sıradan birine göre garipti. Hepsinin farklı yaşantıları olmasına rağmen hepsi büyük bir şatoya sıradan olmayanları öğrenmek için gidiyorlardı. Bilinmeyen büyülü yaratıkları öğrenmek onalrın işiydi. Kendi görüntüsünü gördüğünde bir şey hissetmiyordu. Her onbeş yaşına gelmiş bir genç kızın görüntüsüne benziyordu. O kızın bir büyücü oalbileceğini kisme anlamazdı; yada sebebleri yüzünden başka bir insanın görüntüsüne büründüğünü. Sadece sıradan bir trenin sıradan bir kompartımanında oturmuş genç kızdı. Ama birden tren durmuştu. Artık gelmiş olduklarını anlamak o kadar güç değildi. Cassidy hemen camın kenarından kalktı. Kızlara baktı ve başıyla selam verdikten sonra komaprtımandan çıktı. Kalabalığın arasına karıştı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Önceki yıllardan birbirlerini tanıyanlar hemen belli oluyordu. Yürüyüş patikasına çıktıklarında birinci sınıflar kalmamıştı. Bu yüzden Cassidy kismeyi tanımayan tek kişiydi. Değerleri birbirlerine laf atıyor ve şakalaşarak dört kişilik arabalara biniyorlardı. Cassidy suskun bir Hufflepuff'lı kızına rkasından son kalan arabaya bindi. Gözlerini okula doğru çevirerek derin bir nefes aldı. Ufak arabada bulunan yolculuk arkadaşlarına baktı. Hepsi farklı farklı kişielrdi. Cassidy hiç birini tanımıyordu. Bu yüzdne hemen önüne dönerek sesini çıkartmadı. Gece karanlığında gölün kenarından okula doğru ilerlediler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Josephine Velasquez

Josephine Velasquez


Mesaj Sayısı : 497
Kayıt tarihi : 02/05/09

Kompartıman 10 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 10   Kompartıman 10 Icon_minitimeCuma Mayıs 22, 2009 5:00 pm

Bir ip misali uzanan bilet kuyruğu dışında, her yer ana baba günüydü sanki. Karınca sürüsü kadar hareketli olan kalabalık, Josephine de dahil olmak üzere sıradaki bütün insanların yüzünü ekşitmişti bir anda. Zaten birkaç yetişkin tarafından ezilmişken, bir de onlarca sirke önüne dizilmiş onu seyrediyordu. 'Ah, hep birinci sınıfların ve o -heyecanlı eveybeynlerinin suçu' diye düşündü öksürük gibi bir homurdanma çıkarırken ağzından. Onları her zaman 'küçük fareler' diye tabir eden Joseph, böyle söylediği her an çocuklardan daha da nefret ediyordu sanki.

Omzunu kavrayan bir elle, trene binmeye çalışan küçük çocuklardan gözünü ayırarak, kafasını öbür yana çevirdi. Gözleri karşısındaki genç oğlanın gözleriyle buluşurken adeta büyülenmiş, eli ayağı tutmaz olmuştu bir an. Adını bilmediği bu çocuğun oldukça hacimli dalgalı saçlarının kahvenin en güzel tonunda olduğuna kanaat getirdi ilk önce. Yaprak rengi gözleri hafiften yansıyan gün ışığıyla parlıyor, bakışları gözlerini delip geçecek gibi oluyordu. Boyu ondan biraz daha uzundu ve yapılı bir vücudu vardı fakat; yapılı olmasına rağmen öyle iri veya tombul bir çocuk gibi de gözükmüyordu. Uzun süre çocukla göz göze bakıştılar ama en sonunda bunu gerçekten garip olduğunu sezdi ve en güzel gülüşünü sergilemeye çalıştı. "Ihm, merhaba?" Hala gözleri çocuğunu gözlerine kenetliydi; sanki bir tanrıya bakar gibi. Çocuğun elini Josephine'in omzundan çekmesiyle bir soğukluk hissetti tam orada. Çocuğun yanakları, çoktan kırmızıya dönmüş genç kızdan çok daha pembe gözüküyordu. "Ben, şey için, yani... bunalmış görünüyorsun. İstersen sıramı sana verebilirim." Josephine bu çocukla göz göze geldiği için mi, yoksa hayırsever biri ona kendi sırasını verdiği için mi sevinsin bilemiyordu. Sevinci yüzündeki tebessüme dönüştü, sonrada koskocaman bir gülücüğe. "Ben... teşekkür ederim." İlk görüşte hoşlanma dedikleri bu olsa gerek. Yıldırım aşkıyla çocuğa bağlanmıştı birden. Kendini ondan bir daha asla kopamayacak gibi hissediyor, bu anın ömür boyu sürmesini diliyordu. Fakat çocuğun gözlerini bir daha göremedi, kafasını başka yöne çevirmiş; çekip gitmişti gözlerinin önünden. Hayır, böyle bitmemesi lazımdı. Her masalın sonu mutlu değil miydi her zaman? Mutlu sonu aramak için kendini tutamadı ve istasyonun taa öbür ucuna sesi çıktığı kadar bağırdı. "Bu arada, adım Josephine!" Çocuk sadece son bir kez gülümsedi genç kıza, sonra da çekti gitti. Bütün hayalleri yıkılmış genç kız bütün olanları unutmaya çalıştı fakat; olmuyordu işte. Ağlamaklı gözlerle biletini kaptı ve kompartımanlar arasında dolaşmaya başladı.

Kapalı kapıları bir bir sayarken, tren yavaştan hareketlerine başlamıştı. Ona da bu ritme ayak uydurmak düşerdi sadece.Tıngırtıların ardından hafif bir şarkı mırıldandıktan sonra fazla kalabalık olmayan bir kompartımana attı kendini. Henüz hangi binada olduklarını bilmediği üç kızın arasına oturduktan sonra, sevimli bir yüz ifadesi takınıp belki de hiç gelmeyecek tanışma anını beklemeye koyuldu. Kendini bu kızları süzmekten alamıyordu. Okulda bir-iki kere görmüş olduğuna emindi. Yine de simaları fazla tanıdık gelmiyordu ona. Kızlardan çaprazındaki bir mankeni andırıyordu. Olağanüstü güzellikteki sırma saçlar, süt beyazı bir ten, pespembe dudaklar... Buğday tenli ve kahve saçlı bir kız olarak sahip olmayacağı özelliklerden bazılarıydı bunlar. Gözleri bir anda bir köşeye sinmiş gibi duran kıza çevrilirken, vücudunu baştan aşağı süzdü; hafif tombullukta bir yüzü ve pek fazla bir arada bulunmayan siyah saçlara ve geriye yaın bir tondaki gözleri ona oldukça asi bir görünüm sergiletiyordu. Onun görünümünü ise diğerlerine nazaran oldukça büyüleyici bulmuştu.

Bir şeyleri yanlış yapıyordu; bu sevimli ifade kızlara yeterli olmamıştı. Üstelik sorgusuz sualsiz gelip yanlarına oturmuştu. Yaptığı yanlışlardan kızaran -ve bir tutam utangaçlık içeren sesiyle konuşan Josephine, kendini fazlaca hızlı sevdirmiş görünüyordu. "Merhaba, umarım rahatsız etmedim. Ben Josephine." Görgü kuralları gereği elini narince sarışın kıza uzattı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kompartıman 10
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kompartıman 10.
» ~ Kompartıman 12
» Kompartıman 21
» Kompartıman 11.
» Kompartıman 3

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: