Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kaybedilen

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Hermia Günercel
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Hermia Günercel


Mesaj Sayısı : 205
Doğum tarihi : 24/04/97
Yaş : 27
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 19/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Kaybedilen Left_bar_bleue100/100Kaybedilen Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Kaybedilen Left_bar_bleue0/0Kaybedilen Empty_bar_bleue  (0/0)

Kaybedilen Empty
MesajKonu: Kaybedilen   Kaybedilen Icon_minitimePaz Ağus. 14, 2011 8:24 pm

Kaybedilen 61008122902173250080


    ...

    Rüzgar hafifçe genç kızın sarı saçlarını omuzlarından savururken, derin bir iç çekti. Gözleri günlerdir ağlamaktan kızarmış, yemek yemediği zamanların etkisiyle zayıflamıştı. Yine de bunun hiçbir önemi yoktu, asıl önemli olan kalbinde sızısını hissetiği derin yaraydı. Ruhu adeta derin bir boşluğa çekiliyordu her geçen saniye ve attığı her adımda, aldığı her nefeste o geliyordu aklına. Biricik kardeşi, üçüzü Uzay. Nasıl ölebilmişti? Nasıl bırakabilmişti Doğa ile kendisini? Hiç mi düşünmemişti giderken geride bıraktığı kardeşlerini. Halbuki Hermia ancak Doğa ve Uzay yanında olduğunda kendini tamamlanmış hissediyordu, bir daha asla böyle hissedemeyeceğini bilmek genç kızı her geçen gün bir kez daha öldürüyordu sanki. Bir daha asla onun yapılı vücuduna sarılıp kendini güvende hissedemeyecek, onun esprilerine gülemeyecek ve onsuz gerçekten mutlu olamayacaktı. Belki duygularını dışarı vurmayan bir kız olabilirdi ancak Uzay'ın ölümüne dayanamıyordu. Her gece yastığına akıyordu gözyaşları ve sessiz çığlıklarına kulak misafiri oluyordu artık kendisine boş görünen odası. Gece yarıları kabuslarla uyanıyor ve sarsak adımlarla Uzay'ın odasına doğru ilerliyordu. Kokusunun silinmek üzere olduğu yastığına sarılarak huzur buluyordu, Doğa'da vardı yanında ama yine de eskisi gibi olamıyorlardı işte.

    Mezarlığın paslanmış demir kapısını açarken ortaya çıkan ses ile yüzünü buruşturdu. Toprağın üzerine sıralanmış mermer mezarlar dizisi içindeki hiçlik duygusunu besleyerek kendisini karamsarlığa doğru sürükledi. Kasvetli hava, sislerin oluşturduğu o baskıyla daha da pekişiyor, ağaçların üzerinde öten kargaların sesleriyle biraz daha geriliyordu. Yine de yüzünde en ufak bir duygu kırıntısı bile yoktu, üzüldüğüne dair en ufak bir ipucu yoktu. Yalnızca ağladığı belli oluyordu gözlerindeki kızarıklıklarla. Artık ezberlediği patika yolu çıkarken kalbinin ritmi daha da hızlanıyordu. Sanki onu gerçekten görebilecekmiş gibi hissediyordu, eğer mezarının başında ona seslenirse belki bir umut belirirdi Uzay için, kendisi için.

    Eteklerine bulaşacak olan tozları ya da toprak parçalarını umursamadan karşısında duran mezar taşının önüne uzandı. Bir an sanki Uzay'a sarılıyormuş gibi hayal etti kendisini. Onun nefes alışverişlerini saç telleri arasında hissettiğini, sıcacık kolları arasında huzur bulduğunu. Her ne kadar kendisini hayallere kaptırmaya fazlasıyla hevesli olsa da, tutmuyordu onun yerini bu soğuk toprak, bu mermer taşı. Özlüyordu işte, eksik kalmıştı artık bir daha tamamlanmamak üzere. Bir daha mutlu olmamak üzere gömülmüştü boşluğa, hiçliğe ve hissizliğe. Zaten pek sık gülen bir insan değildi, bundan sonra bir daha gülümseyebileceğini ya da tebessüm edebileceğini düşünmüyordu. Asla eskiye dönemeyecekti, belki başkaları birkaç gün ağlayacak sonra unutacaktı Uzay'ı ama Hermia üçüzünün yasını tutacaktı her gün, her gece. Başını yastığa her koyduğunda onun kahverengi sıcacık gözleri gelecekti aklına. Gülümseyişi, kendisine abilik taslaması. Birlikte kahkahalar attıkları o sayılı anlar. Buz gibi bir kız olsa da, onu her zaman gülümsetecek tek kişiydi Uzay. Şimdi o da yoktu. Bir daha da asla olmayacaktı. Narin parmaklarını hafifçe uzatarak toprağı okşadı. Ne kadar da erken pes ettin, Uzay. ''Seni öylesine özledim ki.'' Dudaklarından dökülen sözcüklere kendisi bile şaşırdı, hiçbir zaman acısını ve özlemini sesli olarak ifade etmemişti. Şimdi ise dayanamıyordu, Uzay'sız bir hayat istemiyordu. Onsuz kalmak haksızlıktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Uzay Günercel
Slytherin Hayaleti
Slytherin Hayaleti
Uzay Günercel


Mesaj Sayısı : 49
Doğum tarihi : 03/06/96
Yaş : 27
Mücadele Tarafı : Siluetler.
Sihirsel Soy : Safkan.
Evcil Hayvanı : Omnipotentis. Ornitorenk o.
Kayıt tarihi : 28/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Kaybedilen Left_bar_bleue100/100Kaybedilen Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Kaybedilen Left_bar_bleue0/0Kaybedilen Empty_bar_bleue  (0/0)

Kaybedilen Empty
MesajKonu: Geri: Kaybedilen   Kaybedilen Icon_minitimePaz Ağus. 14, 2011 9:54 pm

    'Tanrı, bizleri istemediği için Dünya’da bu şekilde bırakır, geriye almaz.’
    ‘Kapat o lanet olası çeneni!’
    Büyücü elini sıkı, sıkı yumruk yapmış; yanında konuşan çokbilmişse yumruk atmak için hazır bir şekilde bulmuştu kendisini. Ancak gözlerini yanına çevirdiğinde, sözde yeni arkadaşı ortadan kaybolmuştu. Neler olduğu hakkında hâlâ bir fikri yokken bir kez daha yalnız olması oldukça sinirlerini bozmuştu. Tabi sinirlerinden geriye bir şey kaldığından bile emin değildi. Ne olduğunu, neden burada olduğunu falan… Hatırlamıyordu. Hiçbir şey hatırlamıyordu. Hafızası silinmiş gibiydi. Hiçbir şeyi yoktu. Kalp atışlarını hissetmiyordu, içinde boşluktan başka hiçbir şey yoktu. Aslında boşluğun ta kendisi olmuştu. Hiçliğin içinde kaybolduğunu düşünüyordu ama dünya üzerindeydi. Az önce konuşan şey, her neyse, geri gelmeli ve kendisine soracağı sorular karşısında cevap vermeliydi. Ne zamandan beri bu haldeydi, niçin dünyadaydı ama hiçbir şey hissetmiyordu; bilmek istiyordu sadece. Amaçsızca yürümeye başlamıştı, nerede olduğunu bilmeden. Etrafındaki hiçbir şeye odaklanamıyordu. Sanki gözüne örtülen bir perde vardı ve hemen, hemen her şeyi görmesine engel oluyordu. Bunun çok uzun sürmemesi gerektiğini düşünüyordu Uzay. Ayaklarının yere bastığını hissetmiyordu. Normalde sessiz yürümek konusunda pek iyi değildi; topuklarının üzerinde yürüdüğü için ayaklarının altındaki en ufak çalıyı bile kırar ve illa ki o ‘çıt’ sesini duyardı. Ama şimdi; hiçbir şey yoktu.
    Gözlerinin önündeki perdenin kalkmamasına rağmen henüz hiçbir şeye çarpmamış olmasını oldukça tuhafına gitmişti. Arada bir şeylerin içini gıdıklıyor olması dışında hiçbir şey hissetmiyordu dışarıyla ilgili. Sanki bedeni yoktu; hiçbir şey ona etki etmiyordu. En sonunda gözlerindeki perde yavaş, yavaş kalkmaya başlıyordu. Önce etrafına bakındı; ancak gördüğü tek şey koca ağaçlardı. Yürümeye devam ederken başını aşağıya eğerek kendine bakmak istedi ancak… Bedeni yoktu! Hiçbir şey görmüyordu bedeni yerinde. Hızla hareket ederek kendine bakabileceği bir şeyler aramaya başladı bulunduğu yerde. Hızla bir sağa bir sola hareket ediyordu ancak hiçbir şey yoktu. Çok fazla hızlı hareket ediyordu, çevresindekiler o kadar karışmıştı ki… Derken bir şey gördü büyücü, bir su birikintisi. Koşarak –yani o kadar hızlı bir şekilde hareket ettiğini düşünüyordu- su birikintisine yaklaştı. Kendisine bakmak için eğildiğinde ise verdiği ilk tepki korkunç bir çığlık olmuştu. Kendisine ne olmuştu böyle! Kelimenin tam anlamıyla bembeyazdı. Her yeri hem de. Kanlı Baron yanında daha canlı kalıyordu adeta. Canlı… Kafasında bazı şeyler oturmaya başlamıştı büyücünün. Ah, Tanrı’m! Emin olmak istiyordu. Gözüne ilk kestirdiği ağaca doğru hareket etmeye başladı. Git gide yaklaştı, yaklaştı ve… Tam çarpacağı anda artık ağaç önünde yoktu. İçinden binlerce lanet okurken önündeki çakıllara bir tekme atmak istedi ancak olan tek şey ayağının çakılların içinden geçip içini gıdıklamasıydı. Dudaklarından dökülen küfürler sisli güne karışırken bir an hareket eden bir şey gördü. Yerde biri uzanıyordu, bir mezar taşının önünde. Merakla oraya doğru yönelmeye başlamıştı. Gece değildi ancak birinin burada olması tuhafına gitmişti hayaletin. Rüzgârın eşliğinde oradan yatanın sesi gelmişti kulaklarına. Her zaman, her yerde, ne durumda olursa tanıyabilirdi bu sesi. Hermia… Az öncekinden daha hızlı bir şekilde kardeşinin yanına ulaştı siluet. Sarı saçlarını okşamak gelmişti içinden, eski günlerdeki gibi. O’na dokunabilir miydi, bilmiyordu ancak bunu hissedebileceğini umut ederek dokundu cadının omzuna. Dudaklarından dökülen kelimeler bir fısıltı gibiydi.

    ‘Canım kardeşim. Ben de seni çok özledim…’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hermia Günercel
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Hermia Günercel


Mesaj Sayısı : 205
Doğum tarihi : 24/04/97
Yaş : 27
Sihirsel Soy : Safkan.
Kayıt tarihi : 19/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Kaybedilen Left_bar_bleue100/100Kaybedilen Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Kaybedilen Left_bar_bleue0/0Kaybedilen Empty_bar_bleue  (0/0)

Kaybedilen Empty
MesajKonu: Geri: Kaybedilen   Kaybedilen Icon_minitimePtsi Ağus. 15, 2011 4:08 pm

    Sanki saçlarını okşuyordu eskisi gibi Uzay. Ne zaman üzgün olsa onun yanına koşardı, küçücük bir kız çocuğuyken düştüğünü hatırlıyordu. Bacağı boydan boya kan ile kaplanmıştı ve oluşan yarasının içine taş parçacıkları girmişti. Koşmaya çalışarak eve döndüğünde gözlerinden akan damla damla yaşları da hatırlıyordu aynı zamanda, salona girdiğinde Uzay'ı koltuğun üzerinde otururken görmüştü. Sevgili üçüzü kendisini fark ettiğinde hızla yanına gelmişti. O zaman gözlerinde gördüğü endişeyi ve sevgiyi hâlâ anımsıyordu, ne zaman onu düşünse hep bu görüntü geliyordu aklına. Yarasını temizledikten sonra kendisine sıkı sıkıya sarılmıştı. Saatlerce altın sarısı saçlarını okşamış, kendisini teselli etmişti. 'Güçlü olmalısın Hermia. Hiçbir şey ve hiç kimse için bu değerli elmas parçalarını akıtmamalısın gözlerinden. Duygularını belli etmemelisin asla karşındakine, soğuk durmalısın. Mesafeni korumalısın. Ufak şeyler için üzülmemelisin, duygularını açığa çıkarmamalısın. Çünkü bu seni zayıf kılar sevgili kardeşim.' Sözcükler onun sesinin tınısıyla kulaklarında çınlıyordu, ellerini uzatsa sıcacık bedenine dokunabilirdi ve başını kaldırsa o ela gözleriyle karşı karşıya kalabilirdi sanki. Özlemi her geçen saniye daha da artıyor, içindeki hiçlik duygusu daha da büyüyordu.

    Saçlarını okşasaydı bir kez daha, yanında olsa acısını dindirseydi keşke. O an genç kız saç telleri arasında hissettiği dokunuş ile kıpırdandı. Bu öylesine hafifti ki sanki kendisi hayal etmişti. ‘Canım kardeşim. Ben de seni çok özledim…’ Fısıltı halinde çevresini saran bu sözcüklerle aniden okyanus mavisi gözlerini araladı. Onun sesiydi bu, nerede olursa olsun ne durumda olursa olsun tanırdı onun sesini ve tınısını. Hayaldi bu, hayal olmalıydı. Başka ne açıklaması olabilirdi ki? Kalbinin atışları hızlanıyor ve gözleri doluyordu. Hızlı bir biçimde arkasını döndüğünde karşı karşıya kaldığı tanıdık siluetle karşılaştı. ''Aman Tanrım.'' Göz bebekleri şaşkınlığın büyüsü ile kocaman olmuş ve küçük çaplı bir şok geçirir gibi yerinde kalakalmıştı. İlk fark ettiği şey onun varlığı olmasına karşın eskisi gibi değildi artık. Uzay. Teni saydamlaşmış ve bembeyaz kesilmişti. O eski tanıdık sıcaklığı tadamıyordu Hermia, yalnızca buz gibi bir soğuk kaplamıştı bedeninin her yanını.

    Şaşkınlığını üstünden attığı sırada, onun bu hale nasıl ya da ne şekilde geldiğini umursamadan birkaç adım attı. Öyle ki aralarındaki mesafeyi tamamen kapatmıştı. Ancak Uzay'a sarılmadı ya da dokunabilmek için en ufak bir girişimde bulunmadı. Zaten nasıl yapabilirdi ki? Her şey bir yana, ona fazlasıyla kırgındı. Hiç arkasına bakmadan ölüme koşmuştu, bu kadar mı değersizdi onun için? ''Neden? Neden terk ettin bizi?'' Sözcükler bir suçlama gibi çıkıvermişti dudaklarından ve pişman değildi buna.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kaybedilen
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg :: ||| Büyücü Dünyası :: Büyücü Köyleri :: Godric's Hollow :: Mezarlık-
Buraya geçin: