Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ~Baskın

Aşağa gitmek 
+2
Sophie Lenya
Ojufemi d'Estaign
6 posters
YazarMesaj
Ojufemi d'Estaign
♪ Ressam ♪
♪ Ressam ♪
Ojufemi d'Estaign


Mesaj Sayısı : 106
Doğum tarihi : 13/08/92
Yaş : 31
Mücadele Tarafı : Ben bilmem beyim bilir u__u
Sihirsel Soy : Şahin K olmasından şüpheleniyor
Evcil Hayvanı : Faruk K
Kayıt tarihi : 24/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
~Baskın Left_bar_bleue96/100~Baskın Empty_bar_bleue  (96/100)
Düello Gücü:
~Baskın Left_bar_bleue0/0~Baskın Empty_bar_bleue  (0/0)

~Baskın Empty
MesajKonu: ~Baskın   ~Baskın Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 12:36 am

~Baskın Untitled-1-7

Sergi Ojufemi d'Estaign'in ilk sergisidir. Kübizm, sürrealizm örneklerinin yanında realist çalışmaları da vardır ve bazı resimler Türk ressamların esintilerini taşır. Bir görücü olduğu için resimlerinin çoğunda aslında öngördüğü kehanetler yansımaktadır ama sergiye gelenlerin çoğu bu ayrıntıyı bilmezler. Bunun yanında sergide Diogenis Damaskinos'a ait bir kaç nû portre de bulunmaktadır. Nû portrelerden bazıları insanların giderek kuklalaşmasını eleştirse de bazıları daha realisttir. Sergi kokteyl tarzında ve ufak bir piyano resitali eşliğindedir.


Diogenis Damaskinos:


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sophie Lenya
Büyücü
Büyücü



Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 14/07/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
~Baskın Left_bar_bleue100/100~Baskın Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
~Baskın Left_bar_bleue0/0~Baskın Empty_bar_bleue  (0/0)

~Baskın Empty
MesajKonu: Geri: ~Baskın   ~Baskın Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 3:00 pm

Rüzgar hızla eserek, siyah saçlarını havalandırdı. Taş yolda ilerlerken, gözlerini etrafta gezdiriyordu. Kendi kendisine gülümsedi, alışveriş yapmak için gerçekten de buranın iyi bir yer olduğunu düşünmemişti değil mi? Muggle hayatı sihir dünyasına ait olanlar tarafından küçümseniyor olsa bile, moda konusunda onlar en iyilerdendi. Adımlarını hızlandırdığı sırada ayakkabısı küçük bir taşa takıldı. ''Kahretsin.'' Tam düşeceği sırada, belini kavrayan sıcacık parmakların beraberinde dengesini yeniden sağladı. Başını hızla kaldırdığında,uzun siyah bukleli saçları hareketlendi. Gözleri, kendisine hayranlıkla bakan masmavi gözlerle karşılaştığında yalancı bir biçimde öksürerek, kaslı kollar arasından sıyrıldı. Karşısındaki adamın kendisinden uzun bedeni sinirini bozmuştu ancak alışılmadık bir biçimde etkilenmişti güçlü yüz hatlarından. Kafasını birkaç kez sallayarak, kısık sesle bir teşekkür mırıldandı ve neredeyse koşarcasına uzaklaştı oradan.

Sonunda serginin bulunduğu yere ulaştığında gülümsedi elinde olmadan, gayet şık ve zarif bir biçimde döşenmiş odanın içerisine ilk adımını attı. Henüz fazla kişi yoktu ve bu Sophie'nin büyüleyici güzellikteki resimleri görmesini kolaylaştırıyordu. Etrafını sarmalamış olan bu sanatsal güzellikte kayboldu bir an, çizgilerin ve renklerin ahenkleri her bir resim altında gizlenmiş ayrıntılar, çevresini unutmasına neden olmuştu. Uzaklardan geliyor gibi duyulan piyano sesini duyduğunda kendisine gelerek başını resimlerin olduğu yerden arkasına doğru çevirdi. Bir süre boyunca arkadaşı Ojufemi'yi aradı ve onun sarı saçlarını fark edince, o tarafa doğru harekete geçti. Sonunda genç kadının yanına geldiğinde ona sıcak bir biçime sarıldı. ''Tanrım Oje, burası harika olmuş. Gerçekten de içeriye girer girmez kendimi bambaşka bir alemde hissettim. Gerçi senden de bu beklenirdi zaten.'' Gülümsedi genç kadına hafifçe. Aslında onu pek meşgul etmek istemiyordu ancak etrafında başka tanıdığı da yok gibiydi. İnsanlarla ilişkileri pek iyi değildi Sophie'nin. O daha çok, gezginler gibi yaşar, kimseye kolay kolay bağlanmazdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ojufemi d'Estaign
♪ Ressam ♪
♪ Ressam ♪
Ojufemi d'Estaign


Mesaj Sayısı : 106
Doğum tarihi : 13/08/92
Yaş : 31
Mücadele Tarafı : Ben bilmem beyim bilir u__u
Sihirsel Soy : Şahin K olmasından şüpheleniyor
Evcil Hayvanı : Faruk K
Kayıt tarihi : 24/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
~Baskın Left_bar_bleue96/100~Baskın Empty_bar_bleue  (96/100)
Düello Gücü:
~Baskın Left_bar_bleue0/0~Baskın Empty_bar_bleue  (0/0)

~Baskın Empty
MesajKonu: Geri: ~Baskın   ~Baskın Icon_minitimeÇarş. Tem. 27, 2011 12:44 am

Yaşamanın savaş alanında bulunmakla eşdeğer olduğunu düşündüğüm günlerden biri daha gelip geçti. Güneş batınca savaş bitiyor ama gündüzün rahatsız edici anıları uyku gelip beni buluncaya kadar beynimin artık gittikçe azalan aydınlık kısımlarını karamsarlığın koyu rengine boyamaya devam ediyor. Savaş alanından ve onun geceleri bile huzursuz edici anılarından kurtulmak için bir nehir olup farklı bir dünyanın içine akmam lazım. Tabii bunu dilemek ve 'Böyle olması lazım' demek kolay, bir de bu kararımı nasıl hayata geçireceğimi bilsem. Evimde bile huzuru bulamamanın çaresizliğiyle odadan odaya geçerken ayaklarım beni üst kattaki çalışma odama getirdi. Belki de ayaklarım huzuru nerede ve nasıl bulacağımı beynimden daha iyi biliyor ve bana doğru yolu göstermeye çalışıyordu. Zavallı beynim artık o kadar yorulmuş ve karanlığın içine gömülmüştü ki kendimi diğer uzuvlarımın kontrolüne bırakmaya karar verdim. Elim odada bulunan masalardan birindeki kavanozun içine uzandı ve ne aradığını gayet iyi biliyormuş gibi bir an bile duraksamadan kalın fırçaların arasına sıkışıp kalmış kedi dili fırçasını bulunduğu yerden çekip aldı. Sonra ayaklarım beni camın önündeki tuvalin önüne götürdü.

Sergiyi açmam için gerekli olan son resmimi üç gün önce, gece yarısı bitirdim. Aslında çoğu kişi çok daha uzun zaman önce bir sergi açmam gerektiğini söylemiş olsa bile ben bu konuda oldukça isteksizdim. Darcey'in ısrarları bile beni yüreklendirmemişti. *Bunu yapmalısın. Sonsuza kadar kendi kendine mi resim yapacaksın? Birinin bunları görmesi, birinin kehanetlerini çözmesi lazım.* diyordu. Haklıydı aslında. Kehanetlerim resim yolu ile ortaya çıkıyordu ve ben birden bire şu resmimde bir öngörü var deseydim insanlar bunun, piyasaya yeni çıkmış bir ressamın reklam yapma yöntemi olduğunu düşünüp, ciddiye almazlardı. Öte yandan bu durum işime de geldi. Kimse bir görücü olduğumu bilmiyordu ve etrafımda 'Hey, benim de geleceğimi görüp çizer misin?' diyen salaklar dolaşmıyordu. Elbet bir kaç karanlık taraf yanlısı ile yaptığım anlaşmalar vardı, güç karşılığında onlara görüde bulunuyordum ama bu uzun süre önceydi. Çoğu bakanlık tarafından yakalandı ve Azkaban'a gönderildi yahut öldü. Her neyse, öyle ya da böyle artık, görücü olduğumu bilen oldukça sayılı kişi vardı. İkinci kişiliğimi ise kimse bilmiyordu.

Siyah, sade ve şık bir elbise giymeyi tercih ettim sergide. Saçlarımı açmıştım. Makyajım abartılı değildi. Heyecanlı sayılmazdım ama açıkçası gergindim. İçkiler ve mezeler ne durumdaydı? Her şey hazır mıydı? Piyano resitali için provalar nasıl gidiyordu? Ve favori resimlerim... Diogenis Damaskinos'un çıplak bir kaç portresi. Henüz sevgili iken yapmıştım bu resimleri. Oldukça seksi bir vücudu vardı ve ben de bu vücudu resmetmemenin kesinlikle tanrıya hakaret olacağını düşünmüştüm. Ve ortaya muhteşem portreler çıktı. Tamamen çıplak olduğu ve bütün uzuvlarının kudretini gösterdiği resimler... Ne yazıktı! Biz Diogenis ile ayrılalı uzun zaman oldu ve bu resimleri de sergiye koyacağımı söylemedim ona. Gerçi Jacques, yeni sevgilim de bilmiyordu bunu. Evet, şimdiki sevgilim aynı zamanda bir vampirdi de. Ne hoştu, değil mi?! Gerçi onu ortalarda göremedim henüz. Endişelenmeye başlamalı mıydım? Elbet davet saatinde gelmeyi de seçmiş olabilirdi. Bir kaç saat sonra sergi saati geldi ve son ayarlamalardan sonra her şey olması gerektiği gibi kaldı. Davetlilerin yavaş yavaş gelmesiyle birlikte piyano resitali de başladı. Aynı zamanda simokinli garsonlar içki servisi yapıyordu. Sophie Lenya ilk gelenler arasındaydı ve onu görür görmez gülümsedim. Gerginliğimi unutmaya çalıştım ve onun sözleri ile rahatladım. "Yüce Merlin! Beğenmene çok sevindim. Açıkçası, aramızda kalsın, fazlasıyla gerginim. Bu arada..." dedim kıkırdayarak ve ona biraz daha yaklaştım. "Biraz ilerideki nû portrelerimi gördün mü? İnanamayacaksın ama hepsi Diogenis. En sevdiklerim. Gerçi Jacques görünce ne diyecek emin değilim. Ah! Geldiği zaman seni yeni sevgilim ile tanıştırayım." dedim yüzümde kocaman bir gülümseme ile. Sonra yeni giren davetlileri gördüm. "İzninle, daha sonra seni bulurum. Tadını çıkart. Etrafta bir kaç yakışıklı ara." diyerek güldüm ve onun yanından ayrılıp yeni gelenlerin yanına yürüdüm. "Hoşgeldin! Seni görmek harika."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Diogenis Damaskinos
Şifacı
Şifacı
Diogenis Damaskinos


Mesaj Sayısı : 114
Mücadele Tarafı : Hipokrat ya da büyü dünyasının Hipokrat'ı kimse o.
Sihirsel Soy : Muggle Doğumlu
Kayıt tarihi : 24/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
~Baskın Left_bar_bleue100/100~Baskın Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
~Baskın Left_bar_bleue0/0~Baskın Empty_bar_bleue  (0/0)

~Baskın Empty
MesajKonu: Geri: ~Baskın   ~Baskın Icon_minitimePerş. Tem. 28, 2011 2:59 pm

Elimden tutmuş söz dinlemez bir çocuk edasıyla kolumu çekiştiren Sophie’nin adımlarına ayak uydurmaya çalışıyorum kalabalık sokakta. Aslında kendimi onun yönlendirdiği bir süs köpeği gibi hissediyorum, çünkü hiç gitmek istemediğim bir sergi için başımın etini yiyip duruyor. Elimi her zamankinden sıkı tutmasının nedeni de bu, kaçıp gideceğimi düşünüyor herhalde. Yürürken isteksizim ve takım elbisemi giyerken, saçlarımı düzeltirken, parfümümü sıkarken ve dişlerimi fırçalarken bile gitmemek için bahaneler uydurdum. Fakat ben ne kadar gitmek istemiyorsam, o o kadar gitmek istiyordu. Yanlış anlaşılmasın, sanat düşmanı değilim; tam aksine sanatın her dalını severim. Ne yazık ki bu defa serginin sahibi Ojufemi ve bizim hatırı sayılır bir geçmişimiz var. Onunla yeniden karşılaşmayı pek istemiyorum, üstelik ayrılık sebebi benken ve yanımda kız arkadaşım varken. Yanlış anlaşılmaya çok müsait bir sahne: Eski sevgilimin sergisinde yeni sevgilim… Aman ne güzel!

Son defa şansımı denemek istiyorum. “Sophie, hava çok güzel. Neden kapalı bir alanda felsefesini hiç anlamayacağımız tablolara bakalım ki?” Daha cümlemi bitirmeden hayatımın hatasını yaptığımı anlıyorum. Sophie sanki ona hakaret etmişim gibi şişinerek bana bakıyor ve ben o daha ağzını açmadan başımı eğiyorum. “Tamam, bunu hiç söylemedim kabul et.” Tekrar önüne dönmeden önce bana inanamayan son bir bakış atıyor ve yeniden elimden tutuyor. “Sanata böyle baktığını bilmiyordum.” Tek kelime bile etmiyorum bunun üzerine, söyleyeceğim herhangi bir şeyin başıma bela olacağını biliyorum ve kadere rıza gösterip oraya girdiğimizde göze çarpmamayı umarak yürümeye devam ediyorum. Tabi ki umduğum gibi olmuyor, Sophie öyle bir zamanlama yapmış ki herkes bizi görsün diye uğraşmış gibi. Çoğu davetli içeride ama henüz Ojufemi sahneye çıkmamış ve gelen gideni izlemekten başka yapacak işleri yok. Dolayısıyla içeriye girdiğimiz anda ilgiler bize kayıyor. Dudaklarımda gözlerime yansımayan, çok da hoşnut olmayan bir gülümsemeyle şöyle bir selamlıyorum tanıdıkları ve önüme dönüyorum hemen. Sophie ise konuklarını karşılayan Ojufemi’yle keyifli bir sohbet içinde; eski sevgilimle konuştuğunu bilse… Kıskanç bir kadın Sophie, belki de o yüzden benimle. Beni başkasıyla görmeye tahammül edemeyeceğini biliyor olsa gerek; zeki bir kadın. Ama o zekayı bana karşı kullanıyor oluşundan çok da hoşlanmıyorum. Araya girme ihtiyacı hissederek Sophie’nin yanına yaklaşıyorum ve elimi uzatıyorum Ojufemi’ye. “Tebrik ederim, hoş bir yere benziyor.”Şöyle bir göz atıyorum geniş sergiye. O fırça darbelerini tanıyorum, defalarca seyrettim onu resim yaparken. Resim yaparken nasıl aşkla çalıştığını, neredeyse kendinden geçtiğini tüm ayrıntılarıyla hatırlıyorum. Ne olursa olsun ben Oje’yi çok sevdim; hala daha da seviyorum. Sonrasında yaşadığım pişmanlığın boyutu çok büyük oldu ama geri dönüşü olmayacak bazı hatalar vardır. Ben onlardan birisini yaptım, Ojufemi’yi çok zorladım.

Şimdi tehlikeli bir şeyler söylemesinden korkarak bekliyorum ama korktuğum başıma gelmiyor neyse ki. Son defa selamlaşarak yanımdan geçen garsondan bir bardak şarap alıyorum; buna çok ihtiyacım var ve tek seferde hatırı sayılır bir miktarı yutuveriyorum. Biraz daha iyiyim şimdi. Yavaş yavaş resimlere bakarken bunun o kadar da zor olmadığını fark ediyorum. Herhangi bir sergiden farklı değil, git gide daha çok keyif almaya başlamışken Ojufemi’yle ortak arkadaşlarımızdan birisinin sırıtarak yanıma gelip omzuma vurması tuhafıma gidiyor. “Dostum, cesaretin böylesi.” Ne demek istedi şimdi bu? Herhalde Oje’nin sergisine gelmemi cesaret olarak yorumladığını düşünerek kolumu Sophie’nin omzuna doluyorum ama bu defa tanımadığım bir genç kız beni gördüğü gibi kikirdemeye başlıyor. “Seni çıplak görmeyi tercih ederim.” Sophie bana bakıyor gözlerinde bariz bir öfkeyle ama ben ne olduğunu anladığımı düşünüyorum. Tüylerim diken diken oluyor. Yıllar önce bir sürü portremi yapmıştı Oje; bir kısmı da… Bir kısmı da tüm uzuvlarımı gayet aleni ortaya çıkartıyordu. O zaman çok eğlenceliydi bu. Erkekliğimi ona sergilemekten hoşlanıyordum, sonrasında aldığım ödül de beni keyiflendirmeye yetip artıyordu. Ama bu tabloları sergisine koyma ihtimalinin olduğunu hiç düşünmemiştim. En azından haberim olmasını sağlamalıydı, eser onun olabilirdi ama sergideki onlarca kişinin gördüğü şey de benim vücudumdu. Sinirlerimin gerildiğini duyumsayarak az önce arkadaşımın ve kızın çıktığı koridora yöneliyorum sert adımlarla. Sophie’nin de peşimden geldiğini duyuyorum. Köşeyi döndüğüm anda kendi yüzümü görüyorum burnumun ucunda. Aynı onun tarif ettiği gibi durmuşum: atalarımın heykelleri gibi uzanıyorum, göğsümün üzerinde Roma’nın desenlerine sahip krem rengi bir çarşaf estetik bir biçimde sarkıyor ama asıl kapalı olması gereken yer, kasıklarım tüm ayrıntılarıyla ortada. Yüzüm ise aynı Oje’nin istediği gibi mimiksiz.

Resimleri gördükçe vücudumda dalga dalga yükselen sıcaklığı ve kulaklarımın kızardığını hissediyorum. Yanımda da Sophie bariz bir şokla ağzı hafif açık resimlere bakıyor. Nasıl bir açıklama yapabileceğimi hiç bilmiyorum. Sophie’den geçtim tüm bu insanların benim en mahrem noktalarımı görüyor olması sinirlerimi bozuyor ve Oje’nin tabloları –görmeyen kimse kalmasın diye- ana salona koydurduğunu fark ediyorum. Sergi salonundaki tüm koridorlar bu alana çıkıyor ve herkes beni görüyor!

Sophie’nin şoktan kurtulması daha kısa sürüyor. “Bu da ne böyle?” Bir açıklama yapma ihtiyacı hissediyorum “Sophie, dinle. Açıklayabilirim!” Aslında ne açıklayacağımı bilmiyordum ama kalıplaşmış sözcükler dökülüvermişti ağzımdan. Ben daha hareket edemeden Sophie hışımla çıkışa yönelmişti. Tablolarla yeterince rezil olduğum yetmiyormuş gibi kız arkadaşımla tüm davetliler arasında kavga ediyordum. Daha ben onu durduramadan çekip gitmişti bile. Kimi gülmeye meyilli, kimi onaylamaz bakışlar atan insanların arasından çıktım ben de ve Ojufemi’yi aramaya başladım. Onu nihayet bulduğumda kenara çektim genç kızı. “Bu ne demek oluyor şimdi? Gidip portrelerimi sergileme cesaretini nereden buldun Ojufemi! O pozları sadece senin için vermiştim, tüm büyü dünyası görsün diye değil! Uçkurumu duygusal bağım olan insanların görmesini tercih ederim.”Öfkemi bastırmaya çalışarak derin nefes alıyorum. “Lütfen, rica ediyorum indir o tabloları. Lütfen”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dan McCarthy
Kurtadam & Kaliteli Quidditch Malzemeleri Dükkanı Sahibi
Kurtadam & Kaliteli Quidditch Malzemeleri Dükkanı Sahibi
Dan McCarthy


Mesaj Sayısı : 86
Doğum tarihi : 23/12/94
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : Karanlık Taraf!
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Pati Yavru Köpeğim =)
Kayıt tarihi : 22/07/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî: Vurucu
Rpg Puanı:
~Baskın Left_bar_bleue85/100~Baskın Empty_bar_bleue  (85/100)
Düello Gücü:
~Baskın Left_bar_bleue0/0~Baskın Empty_bar_bleue  (0/0)

~Baskın Empty
MesajKonu: Geri: ~Baskın   ~Baskın Icon_minitimeC.tesi Tem. 30, 2011 12:00 am

Gecenin karanlıkları üstüne çöktüğünde her şey biter. Hayat durur. Etrafına bakarsın. Hiç kimse yoktur. Nagatif bir enerji dolmuştur için. İşte böyle bir gece senin için çekilmez bir gecedir. Hayata isyan edersin. Bu sonucu değiştirmez. Bilgisayarda en çok fareyi kullanıyorsan yalnızsındır. Yalnız olmak için bir sürü sebep vardır. Yada yalnız olmamak için. Ne yaparsan yap bu karamsarlık içinde kalacaktır. Yalnızsan bunu kabullenmenin zor olduğunu bilirsin. Kendini bir boşlukta gibi hissedersin. Etrafına bir daha bakarsın. Sonuç aynıdır. Kötü yola girersin. Yalnızlığını geçireceğini sandığın her şeyi denersin. Pişmanlık duyarsın. Kendini ta ki hastanede bulduğunda pes edersin. Elinden tutacak hiç kimse yokken senin gibi hastaneye düşmüş birisi karşına çıkar. Birlikte her şeyi aşarsınız. Sonu tüm masallardaki gibi mutlu biter.

Siz bunları boşverin en iyisi biz geriye dönelim. Yani en başa karanlık üstüne çöktüğü zamana etrafına bakarsın. Bir düşünelim burada iki veya üç kişi mi olmasını istersiniz? Yoksa beş altı kişiyle mi dolaşmak istersiniz. Ben iki kişi bana yeter diyorum. Dediğim gibi yapalım o zaman. Etrafına bakarsın. İki kişi vardır yanında. Gülüp eğlenirsiniz. Geceniz güzel geçer. Bir bara gidersiniz ve birlikte bir şeyler içersiniz. İddiaya girersiniz. Arkadaşınız size bir kız gösterir ve süre verir. Bu süre içinde o kızı tavlamanızı ister. Karizmanız söz konusudur. Kızın yanına gidersiniz. Her zaman öyle olur ya! Şansınıza kızın yanında tek bir boş yer vardır. Oraya gidersiniz ve oturursunuz. Kız sizden erken davranır. " Sana bir bira ısmarlayabilir miyim genç adam? " Garibinize gitmiştir. Diliniz tutulur. Kafanızı sallarsınız. Ne büyük bir rezalet! Barmen önünüze biranızı koyar gülümseyerek. Kıza bakarsınız kız size gülümser. Kıza ismini sormaya mı kalkışacaksınız? Bence sormayın kalkın ve gidin oradan iddia bitmiştir. Kız sizden önce davranmıştır. Dürüst olun. Arkadaşlarınızı kandırmadan gidin ve olanları anlatın. Güleceklerdir. Gülerlerse onlar gerçek arkadaşlarınız değildir. Evinize gidin ve yatın. En iyisidir. İnanın bana!

Yorgunluk! Ağırlık her şey vardı uyandığımda üzerimde. Yalnızdım. Rüyamda bundan ibaretti zaten. Barbara'yı son günlerde hiç görmemiştim. Saate baktım. Baya bir geç olduğunu fark ettim. Kaktım. Ebeveyn banyosuna gittim. Elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktım. Kendimden nefret ediyor gibiydim. Başım feci ağrıyordu. Kurt olmayalı baya bir olmuştu. İhtiyaç duymuyordum. İçimden bir his bugünün her zamankinden farklı olacağını söylüyordu. İyimiydim? Bilmiyordum. Kurt içgüdülerim bugün her şeye hazırlıklı olmamı söylüyordu. Aklıma sergi geldi. Sergiyi tamamen unutmuştum. Barbara! Barbara o sergiye davetli. Bugün onu görebilirdim. Buna gerek varmıydı? Aklım çok karışıktı. Gittim ve yatağıma kendimi bıraktım. Tek gördüğüm tavan ve aklımdaki şeylerdi. Barbara bugün Barbara'ya iyi bakmalıydım. Evet! Başına bir şey gelecekti. Kıyafet dolabımı açtım. Gri tişörtün üstüne birde siyah ceket çıkardım. Altıma kot bir pantolon giydikten sonra dolabın kapattım. Aşağıya indim ve babamın hizmetkarı olan yani benim yeni hizmetkarıma bugün bir sergim olacağını ve eve göz kulak olmasını söyledim. Ayakkabılarımı giydikten sonra bagajdaki arabamı çıkartmak için garajın düğmesine bastım. Garajın kapısı açıldı emin ve hızlı adımlarla arabama doğru yürüdüm. Düğmesine bastığımda çıkan sese gıcık oluyordum. Bütün her yerde yankı yapıyordu. Anahtarı taktım geriye doğru hızlı bir şekilde arabayı çektim ve kaydırarak arabayı yola hazır konuma getirdim. Hız yapma meraklısı değildim. Bu hareket her zaman hoşuma gidiyordu. Arabamı serginin altındaki otoparka park ettim. Yukarıya çıktım ve sergiye girdim. Dışarısı sıcaktı. Sergiye girdğimde klimanın etkisiyle bir "Oh!" çektim. Gözlerim Barbara'yı arıyordu. Sanırım daha gelmemişti. Yavaşça yürüdüm ve duvarlardaki ünlü ressamların yaptığı mühteşem eserlere baktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Daevon Vlastáu
Gezgin
Gezgin
Daevon Vlastáu


Mesaj Sayısı : 97
Doğum tarihi : 11/10/88
Yaş : 35
Mücadele Tarafı : Kazık.
Sihirsel Soy : Melez
Kayıt tarihi : 30/10/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
~Baskın Left_bar_bleue96/100~Baskın Empty_bar_bleue  (96/100)
Düello Gücü:
~Baskın Left_bar_bleue0/0~Baskın Empty_bar_bleue  (0/0)

~Baskın Empty
MesajKonu: Geri: ~Baskın   ~Baskın Icon_minitimeC.tesi Tem. 30, 2011 2:07 am

Bugün her açıdan farklı bir gündü benim için. Oldukça yorucu bir günün ardında zinde uyanmış, ardından soğuk bir duşla kendime gelmiştim. Kendime geldiğimi ağzımda ıslanmış bir sigarayla duştan çıktığımda fark etsem de silkinip derin bir nefes almam iki saniyeden fazla sürmemişti. Her zaman ki gibi viski bardağım yatağımın baş ucunda duruyordu. Her gece aynı acıyla uykuya dalıp, uyumadan bir kaç saniye önce oraya koymayı başarıyordum. Küçük oyunlar oynuyordum bu anlamsız yalnızlığı bir an için bile olsa unutmak için.
'Çoğu zaman kendime baktığımda acıyorum. Sessiz bir şarkı gibi, hayatımın arka fonundaki yalnızlık. Tüm her şey mükemmelken, tüm gün ben dışarıda hayatlara son verip başka hayatlara yaşama imkanı veriyorken aynı günün akşamında bu odada, yalnızlığımla baş başa kalıp ona sövüyorum. Asla eşit değil hayat. Hak etmek bile yetmiyor bazen. Ne yaparsam yapayım, adı üzerinde yalnızlık. Başkasına uyamıyorum, benim yaptığım fedakarlıkları onun yapmasını bekliyorum bir aptal gibi. Ne kadar acınası...'

Tüm bu düşünceler aklımdan geçip giderken adımlarım yavaşladı. Sessizce ilerlettim vücudumu. Genelde beni tanıyanlar ya da tanımayanlar -bunun bir önemi yok- her zaman sessiz yürümemin sırrını merak etmiştir. Alışkanlık dedim her seferinde 'Henüz ailemle kalırken ve ben daha küçükken evde sigara içmek için sessiz olmam gerekiyordu, ben de sessizce yürür küçük odamın penceresinde sigaramı yakardım.'
Sanat galerisi, kulağıma çalınan tatlı melodinin kaynağı. İçeri göz atmaktan ziyade kapıda asılı olan 'Resim Sergisi' yazısının ilgimi çekmesi kendimi zorla içeri itmeme sebep oldu. Okuldan bir kaç arkadaşa denk gelmek bu yalnızlık denen zırvalığa iyi gelebilir diye düşündürdü, sonra o düşünce de yok oldu gitti zihnimde. Zaten çoktan sergiye adımımı atmıştım, hiç bir şey yokmuş ve en önemlisi de resimlerle ilgileniyormuş gibi bir kaçına göz atmaya başladım. Bir yandan da gözüm tanıdık birilerini arıyordu tatlı piyano ezgisinin en ücra köşelerinde.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jacques Seth L'Ombre
Vampir & La Famine Plaza Sahibi
Vampir & La Famine Plaza Sahibi
Jacques Seth L'Ombre


Mesaj Sayısı : 58
Mücadele Tarafı : Ben Oje'nin beyiyim, başlı başına bir tarafım zaten.
Sihirsel Soy : Haydari demek de mi yasak artık o_O
Evcil Hayvanı : Ciel adını koyduğu bir hipogrifin yanısıra, kanını içmek için beynini yıkayıp evinde zincirlediği ve adını Terre koyduğu dişi bir Muggle'a sahiptir.
Kayıt tarihi : 24/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
~Baskın Left_bar_bleue90/100~Baskın Empty_bar_bleue  (90/100)
Düello Gücü:
~Baskın Left_bar_bleue0/0~Baskın Empty_bar_bleue  (0/0)

~Baskın Empty
MesajKonu: Geri: ~Baskın   ~Baskın Icon_minitimeC.tesi Tem. 30, 2011 2:42 pm

Bekleyişler... Endişe ve heyecanı, aynı zamanda sıkıntıyı taşırlar varlıklarında. Kabuslarınızı süsleyecek anılardır bekleyişler. Belki de gelmeyecektir, boşuna zaman kaybedersin. Sen orada aç, susuz, ıssız, belki de başka şeylerden de mahrum; o ise bunları sana yaşattığından bihaber bütün ihtiyaçlarını tamamlar bitirir. Bu yüzden bekleyen kişi ve beklenen kişi arasında güç farkı olur. Biri yeni istediklerini halletmiş, diğeri de yeniden açlığına tutulmuş olur genelde. Bahane aranmaz bu bekleyişlerde, bahane olamaz. Eğer istiyorsan bekleneni, başka çaren yoktur. Düşlerin gelişi için, kabuslara katlanmak gerekir. Bekleyen ve beklenen arasında güç farkı vardır. Bekleyen emindir varlığından ve istenen olduğundan. Bekleyen de hüsranı da hesaba katmak zorundadır. Ve bu da adaletsizdir.

Zaten adil olan ne vardır ki? Hoş, adil olsa hayat, ben şu anda hayatta olmazdım ya. Sevgili Terre elimi yalarken, ben onu günün birinde Ciel'e yem etmeyi düşünüyor olmazdım, eğer bir adalet olsaydı. Öyle bir şey yok aslında. Tamamen zorlama bir şey adalet, aslında olmayan, varlığı gereksiz, insan mamülü. Gerçekte ise, orman kanunları vardır. Hayvanlar, insanlar, vampirler ve diğerleri adil olanı sadece dillerine dolar. Sadece kendilerine isterler iyi olanı, zevkli olanı. Başkasının gözyaşlarını umursamazlar, hatta sevinirler de. Güzel, kara tenli Terre'mi gönderiyorum sonra kafesine, kilitliyorum onu. Canı kanını içmek istemedi bugün. Gerçekten de sonu gelmiş olmalı zavallının. Ah, Ojufemi! Onun lezziz kanından, enfes bedeninden, delilik gibi tatlı kişiliği bir an aklımdan çıkmıyor. Aşık olduğumu sanmıyorum, bundan yüzde yüz eminim. O benim, her şeyiyle, etiyle, kemiğiyle, ruhuyla... Ona elini uzatacak her zavallının kemiklerini un ufak edeceğime eminim. Gerçekten.

Sergiye Fabien ile geliyorum. Eh, pek bir yakınlığımız yok ama sergi konusundaki ilgisi bizi bu noktada buluşturdu. Her vampir gibi tekinsiz bir görünüme sahip biri, nasıl biri olduğu konusunda tam bir fikir edinemiyorsun. Bir gün onu iyice tanıyacağım, belki de bu sergide bir parça fikir edinebilirim. Zira sanatla ilgilenen bir vampir boş olamaz. ''Sen resimleri incelerken, ben Ojufemi'nin yanına geçiyorum.'' diyorum, onun parlak, uzun saçlarına bakarak, hikaye anlatır gibi. Sonra kaşlarımı hafifçe çatarak burnuma gelen kokuya reaksiyon gösteriyorum. Tek kelimeyle, iğrenç, it kokusu bu. Sonra onun yüzünü inceliyorum bir kaç salise, ama bana yarım saatten uzun gibi gelen sürede. Evet, bu yüzü aklıma kazımalıyım, umarım Ojufemi ile alakası yoktur bu herifin. Ve biraz daha ilerlediğimde başka birini daha görüyorum. Genç, güzel yüzlü, ancak karanlık bakışlı. Sanki buradaki kalabalıktan çok, uzaklara aitmiş gibi görünüyordu, giysileriyle, tavırlarıyla. Anladığım kadarıyla diğerlerinden onu ayıran şey, gördükleriydi. Pek üzerinde durmadım bu seferkinin de. Peki, Ojufemi nerdeydi? Neredeydi bu güzel melek? Oh, kara meleğim, ölüm meleğim, siyah kanatları tüm ihtişamıyla yürekleri donduran, tehlikeli aşkım? Şaka... Deminden beri bulunduğu yeri biliyordum elbette, ancak kendisine bağırıp duran şu şuursuz yüzünden pek yaklaşmak istememiştim yanına. Kulaklarımı acıtıyor sinir bozucu şekilde. Normalde acıtmaz ama, beklenmedik olunca işte...

''Sonunda.'' diyorum sinirli çocuğun yanında bittiğimde. Malesef Ojufemi'yi bir köşeye çekmiş olduğundan, onu biraz omzundan bastırarak yana çekmek zorunda kalmıştım, sevgilime ulaşabilmek için. ''Pardon.'' diyerek özür diliyorum tabi bunun için. Sonra Ojufemi'yi kollarımın arasına alıyorum ve uzun uzun öpüyorum. Resmen arsızca, kimseyi umursamadan. Oh, o kadar nefis ki, resmen burnuma dolan kokusuyle beynimi uyuşturuyor. Geri çekildiğinde gözlerim kısık halde ona bakıyorum, bir süre. ''Seninle çepeçevre kuşatılmış olmak, her yerde kocaman kocaman Ojufemi'lerin asılı olması, cennet ne gereksiz bir kavrammış meğer.'' diyorum gözlerimi onun gözlerine dikerek. Sonra sevgilime kızan adama bakıyorum. Yüzü tanıdık, az önce gördüğüm resimlerin sahibi olmalı. Yüzümde alaycı bir gülümseme beliriyor. Bu zavallı o resimlerde yüzü çizili diye, bedeninin ayrıntıları var diye sahiplenmeye mi kalkıyor? Yeniden Ojufemi'ye dönüyorum. ''Beni de çiz derdim de, ben o tabloda sadece, görüntüsü bana benzeyen sen olacağım ya, imkânsız bir şey istemiş olurum senden.'' diyorum gülümsemem kadar alaycı bir sesle. Sonra geriye adım atıyorum, Ojufemi'ye hareket alanı sağlamak için. Sonuçta başbaşa değiliz, onu sadece kendime ayıramam. Ne yazık ki sergiyi idare etmek zorunda. Bu durum beni kıskançlıktan kudurtsa da mümkün değil bu. Ve tabloların arasındaki diğer bağlantı, onlar sevgilim değillerdi sadece, sevgilimin gördükleriydi, ya da tahminleri. Emin olamıyorum, kehanet olasılığı da aklıma gelmiyor şimdilik.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t7561-yedisibirarada#171933
 
~Baskın
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: