Havanın baygın esmerlikleri içine dökülen beyaz kar taneleri Melyssa’nın pembe panjurlu pencerelerine yapışıyor, bahçedeki çam ağaçları hızla bir o yana bir bu yana savruluyordu. Genç kadın halsiz, yorgun ifadesi çehresine yansımış bir şekilde geniş holde dengesizce ilerliyor, bir yandan da ona doğru gelen genç adamı dikkatle süzüyordu. Bakışları anlamsız, çehresi endişe taşıyor, hareketleri bakışlarıyla tamamen çelişiyordu. Küçük bir “Öhöm” sesi çıkartmakla yetinen Melyssa, çıkarttığı sesin içinde yatan soruyu gayet iyi yansıttığını düşünüyor, mantıklı bir cevap bekliyordu. Üç ay boyunca onunla yaşayan genç adamın onu biraz olsun tanıyor olması gerekirdi, sonuçta Melyssa’yla yaşamak kolay değildi. “Gitmem gerek Melyssa, bunu tekrar konuşmayacağız herhalde…” dedi sürekli gözlerini ondan kaçıran genç adam. Matthew’in ağzından çıkan her kelime aynı zamanda Melyssa’nın kalbine ok gibi saplanmış, kanaması belkide durdurulamayacak bir yara oluşturmuştu. Ne yapmalıydı ? Hayatının merkezi haline gelmiş olan genç adamdan böylesine kolayca vazgeçmeli miydi, yoksa sonuna kadar mücadele ederek onun gitmesine mani mi olmalıydı ? Hayır hayır, ters giden bir şeyler vardı ve Melyssa onu kaybetmeyi seçeni kazanmaya çalışmaması gerektiğini düşünmeye başlıyordu. Yanından hızla geçip giden adam genç kadının kalbinin ne kadar çok yandığını belki de hiç öğrenemeyecekti; hayat oyununu çiftin üzerinde acımasızca oynamayı bir kez daha başarırken, kapanan kapı sesini işittiğinde bitkince yere yığılıverdi genç kadın. Etraf gitgide daha çok kararıyordu…
…
* Terk etmek… Bunu herkes yaşabilir, önemli olan kalıp mücadele etmektir. Sen bunu yapamayacak kadar cesaretsiz ve korkaktın ! *
Karnına doğru çekip elleriyle sardığı bacaklarına gözyaşları damlıyor ve yine damlıyordu. Birbirine karışmış sarı saçlarını geriye doğru çektirdikten sonra havada süzülen kar tanelerinin camdan görünen iç rahatlatıcı görüntüsüne baktı. Rüzgârın onları savurduğu yöne gitmeye mahkûmdular, hiçbir şekilde özgürce uçma gibi bir şans verilmemişti onlara. Kanayan yaraları iyileştikçe birileri onu yeniden kanatmak, yeniden mahvetmek istercesine deşiyorlardı yarasını. Mutlu olmak artık sahip olamayacağını düşündüğü, bir anlık kandırmacadan başka bir şey olamazdı onun için. Gözlerini odasında gezdirdiğinde bir çöplükten farksız olduğunu fark etti. Kâğıt kalemler yerlere saçılmış, kitaplıktaki kitapların kimisi yerde kimisiyse düzensiz bir şekilde rafta duruyor, odayı daha da pasaklı kılıyordu. Zaten dünya çöplüğünde sürünmekteydi, tek sığınağı olan odasını da mı kaybedecekti ? Kaybetmeyecekti ! Olamazdı ! Hışımla yerinden kalkarak delirmişçesine kağıtları ve kalemleri yerden topladı. Camı açtığında bir buz kalıbına düşmüş kadar sert çarpmıştı bedenine sert rüzgâr, yine de buna aldırış etmeyerek her şeyi fırlattı aşağı ve bir süre havada dalgalanarak yere düşüşlerini, ardından yerde sürüklenip daireler çizişlerini izledi kâğıtların; kalemler ise hafif kayıyor, kimisiyse duraksıyordu. Acaba onlar gibi yapabilir miydi ? Kendini bir hamlede hayatın acımasız ellerinden kurtarabilir miydi ? Elleriyle ağzını sımsıkı kapatarak hemen camı kapattı. Neler düşünüyordu ? Kendine inanamazken yerde yatan kitaplarına doğru yavaşça ilerledi. Uzun süredir yapmadığı okuma eylemini gerçekleştirmenin belki de tam sırasıydı.
“İnsan Hayatında Engeller mi ?” kaşları çatılmış çehresi şaşkınlıkla parlayan gözlerini ön plana çıkarıyor, elleri hızla kitaba doğru gidiyordu. Çaresi bu kitap olabilirdi, belki de içinde gereksiz cümlelerle doldurulmuş bir yığın gerçekten uzak hikâyeler yazılmıştı. Melyssa bunu gerçekten çok merak ederken rasgele bir sayfayı tembelce çevirdi. “Aşk Hayatında Kaybetmek…” dikkatini çeken başlığın üzerinde yoğunlaştığında içindekilerin hiç de gereksiz şeyler olmadığını görerek gülümsedi. Dünden beri çehresine ilk defa yerleşen gülümseme çabuk silinmişti; çünkü Melyssa yazarın tavsiyelerinden dakikalar geçtikçe hoşnutsuzluk hissi kazanıyordu. “… eğer ağlarsanız bu sizin ne kadar sevmiş olduğunuzu değil, ne kadar zayıf olduğunuzu gösterir. Onu kadınlığınızı kullanarak kazanabilmek varken, ağlayarak kabuğunuza çekilmek gibi bir düşüncesizlik yapmayınız. Aksi takdirde kaybeden siz olursunuz- Ah, aptal kitap !” kitabı bir köşeye bilinçsizce fırlatırken aslında yazanların pek de yalan yanlış şeyler olmadığını düşündü. Yaptıklarının Matthew açısından hiçbir değeri yoktu, tek yaptığı hayatı kendine zindan etmekti. Birkaç günde gelişen ve sindiremediği olayların ceremesini neden o çekiyordu ? Artık adımlarını dikkatli atması gerekiyordu. Belki de ilk defa sıkıntısız bir güne merhaba diyebileceği için gülümseyerek girdi yatağına, hem de gözlerinin nasıl kapandığını anlayamadan.