Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 -Beatrice-

Aşağa gitmek 
5 posters
YazarMesaj
Clarancé LaPiere

Clarancé LaPiere


Mesaj Sayısı : 184
Doğum tarihi : 28/06/93
Yaş : 30
Mücadele Tarafı : Tarafsız
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Clara,Rice
Kayıt tarihi : 16/06/09

-Beatrice- Empty
MesajKonu: -Beatrice-   -Beatrice- Icon_minitimeÇarş. Haz. 17, 2009 12:43 pm

Soğuk ve zifiri karanlık tüm gökyüzünü kaplamıştı.Kara bulutlar,gökyüzünün feneriymiş gibicesine parlayan yıldızların görülmesine bile engel oluyordu.Gökyüzündeki tek ışık sadece her zamankinden de büyük görünen dolunaydı.Sarı saçlarını ıslatırcasına yağan yağmur sürekliğini gösterirken siyah pelerinin şapkasını kafasına geçirdi.Etrafta çıtırdayan çalı seslerinden başka hiçbir ses yoktu.Adeta fırtına öncesi sessizlik gibi…

Onu bekletmek istemezcesine adımlarına hız verdi.Yerinden çıkacakmış gibi atan kalbine rağmen bugün yapacağı görüşme ona güç veriyor ve adeta litrelerce kan içmişcesine kendini farklı hissediyordu.Oldukça karanlık,bu gizli saklı yere bunun için gelmişti.Konu tabi ki Nickti.Artık gizli gizli görüşmeleri zorunlu bir hal almıştı. .Aslında bu durumdan bıkmış sayılırdı.Ne kadar daha sürebilirdi ki böyle?..Bu aksiliklere rağmen onu ne kadar sevdiğini düşünmesi bile onu mutlu ediyor,atmayan kalbinde yine de bir şeyler hissettiyordu.


Karanlıkta yalnız başına yürümeye devam etti.Yüksek,koca gövdeli ağaçların arasında,dolunayda yürümesi birçok korkağa göre delilik sayılsa da bundan büyük zevk alıyordu.Küçüklüğünden beri severdi gizemli olmayı,ölmeden önce yani…Yağmur altında yürümekte hep hoşuna gitmişti.Şiddetlenen yağmurla beraber yüzüne yağmur vurmasını istercesine hava kaldırdı.Ve sonrasında sessiz ve tiz bir kahkaha attı.Sinsiliklerle dolu bir kahkaha…


“Çıtırt…”

Tüm bu yolculuğu boyunca duyduğu ilk sesti.Bir hışımla arkasına dönerek uzunca pelerini savurttu.Karşısına çıkacak tüm tehlikeleri yok etmeye hazırdı.Sanki daha önce yapmadığı şeydi...Uzun,koca gövdeli ağaçların ve yeşil,güçlü çalıların ardına küçük el lambasından çıkan ışığın ötesine bakmaya başladı.Belki de Nick'tir diye düşünmekten de kendisini alamadı...

"Nick...Sen misin?"

Kulaklarını kabartırcasına cevabı bekledi.Fakat tepesinden geçen yarasa ve uçuşan bir kaç karganın sesinden başka hiçbir ses gelmedi.Belki de onlardan biriydi.Belki de iğrenç köpekciklerden biri...Hayır,hayır daha keskin bir kokuydu bu.Burnuna oldukça tanıdık gelen bir insan kokusu…

Az önce duyduğu sesi arkasında bırakarak düşüncelerinden sıyrılıp,yoluna devam etmeye başladı.Tüm bu esrarengiz sesler canını sıkmıştı.Adeta hırsla sarsılıyordu.Yoluna devam ederken karanlık içinde derince bir nefes aldı.Bu sıkça yaptığı birşey sayılmazdı.Gideceği yere az kaşmıştı.En fazla on dakika sonra oradaydı.Saniyeler sonra orada olabilecekken,yavaş hareket etmek onun hoşuna gidiyor, kendini önceki yaşamında hissesiyordu.Birkaç asır önce bıraktığı yaşamında…

"Çıtırt..."

Yine o ses...Beyninde kaynar sular boşanırcasına arkasına döndü.Susuzluktan kapkara olmuş gözlerini,tapılmaya değer eşsiz siluetini, soğuktan beyazlamış bir yüzle ve korkudan kocamanlamış bir çift gözle karşı karşıya geldi.Bu zayıf yüzü tanıdığından emindi.Tabi ki de okuldan tanıdığı gereksiz bir budalanın tekiydi..Bu genç adamı ilk günden gözü tutmamıştı.Belli ki yolculuğun başından beri onu takip ediyordu.Tabi bu onun hatası değildi...Kendisinin hatasıydı.Hızlı bir şekilde istediği yere varmak yerine,bu uzun,zahmetli yürüyüşü tercih etmişti.Sadece biraz kendini insan gibi hissetmek için...Ağzını açıp birkaç şey söylemeye çalışırken genç adam söze atıldı.

“İşte buradasınız Miss Dawson.Söyleyin bakalım niçin buradasınız?Ha,durun tahmin edeyim.Ucubeliğinizden olmasın.O kadar dikkatimi çekti ki bu eşsiz güzelliğin altındaki gizemler,kendimi kontrol edemedim.Ve...İşte sonunda başardım.Seni mahvedeceğim Beatrice!"

Genç adamın sözlerini çıt çıkarmadan dinledi.Genelde bu durumda yapacağı şey bu değildi tabiki...Beli etmemeye çalışsa da kapkara iri gözlerinindeki donuk bakış birdenbire şeytan içine işlemişçesine değişti.Gözleri şimdi onun gözlerinin içindeydi sanki.Öyle kuvvetli bir bakıştı ki bu,genç adam aniden donup kaldı.Artık bir robotton öte bir şey değildi.Genç adamın gözlerindeki hırs dolu bakışlar yerini,boşlukta süzülüyormuşçasına bakan donuk bakışlara bıraktı.Ona acıyarak bakarken hafifçe gülümsemesine rağmen,boğazını yakan güçlü kan kokusu tüm iradesini yıkmak için çabalıyordu.

“Cık,cık,cık…Ne kadar da aptalsın sevgili dostum.Sence gecenin bir vaktinde genç(!) bir bayanın karanlık bir ormanda dolaşması normal mi?Fazla vaktim yok sanırım.Şimdi…"

İnce,zarif parmağındaki büyük,dikkat çekici yüzüğü çıkardı ve hipnotize ettiği genç adama uzattı.Bunu yapmak zorundaydı.Acı çekiyor muydu?Pişmanlık duyuyor muydu?Kafası çok karışmasına rağmen yine de kendinden iğrendi.Genç adam yüzüğü aldı ve yavaşça açtı.İçindeki beyaz tozu,hala boş bakışlarla bakarken aniden ağzına attı.Bir süre sonra şiddetle sarsılmaya başladı genç adam.Boş bakışların yerini yardım dilenircesine bakan iki çift göz almıştı.Acıyla çığlık atıyordu.Ağzından çıkan köpüklerin yarattığı iğrenç görüntü,zehrin onu tüketmek üzere olduğunu açıkça belli ediyordu.Bu görüntüye birçok kez şahit olmasına karşı hiç bu kadar kötü hissetmemişti kendini.Bir melek miydi ya da şeytanın ta kendisi mi?Siyahla beyaz yerine grilerdeydi artık.Bitmesini dileyerek güzel gözlerini kapattı.Bir süre sonra genç adamın çığlıkları yerini derin bir sesizliğe bıraktı.

"Böyle olsun istemezdim..."

Sözlerini bitirdikten sonra acıyan gözlerle genç adamın sıkıca kapanmış avucunu açarak
Yüzüğü geri aldı.Arkasına hiç bakmadan yoluna devam etmeye başladı.Zifiri karanlık olmasına rağmen biraz ileride küçük ışık zerreciklerini görebiliyordu.Nick’in çok yakında olduğunu düşünerekten adımlarına hız verdi.Evet!İri cüssesi görmesi ve boğazını yakan eşsiz kokusunu aldığında Nick olduğundan emin oldu.Hoş beklenmedik bir sürpriz daha yaşamak canını oldukça sıkardı.Adama yaklaştı ve üzerindeki parlak yağmurluğun şapkasını hafifçe kaldırdı.Nick’in yeşil gözleriyle baş başaydı sanki…Yavaşça dudaklarına yaklaştı ve ufak bir öpücük kondurdu.Evet,Nickte bir insandı…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sycorax Eolyn Sreané

Sycorax Eolyn Sreané


Mesaj Sayısı : 260
Mücadele Tarafı : Tarafsız.
Sihirsel Soy : Melez
Evcil Hayvanı : Ell.
Kayıt tarihi : 19/05/09

-Beatrice- Empty
MesajKonu: Geri: -Beatrice-   -Beatrice- Icon_minitimeÇarş. Haz. 17, 2009 12:54 pm

Fazla yazım hatası göremedim ama eklerin yazılışına dikkat etmelisiniz. Ve 'şey' hep ayrı yazılır. Sürekli bir şeye benzetmiş ve 'cesine' ekini kullanmışsınız. Bir yerden sonra sıkıldığımı ve bu ekin sinirimi bozduğunu belirmeliyim. Noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakarak yazmanız görüntüyü güzelleştirecektir. Kurguya ve özellikle betimlemelere oldukça ağırlık vermeniz gerektiğini düşünüyorum.

Puan: 85 derslere katılmanıza gerek yok; fakat söylediklerime dikkat etmenizi tavsiye ederim. İsterseniz derslere katılabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Archill Thomas Caliente
░Emekli Hogwarts Müdürü ░
░Emekli Hogwarts Müdürü ░
Archill Thomas Caliente


Mesaj Sayısı : 2864
Doğum tarihi : 24/12/90
Yaş : 33
Mücadele Tarafı : Aydınlık~
Sihirsel Soy : Safkan~
Kayıt tarihi : 23/04/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
-Beatrice- Left_bar_bleue100/100-Beatrice- Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
-Beatrice- Left_bar_bleue50/60-Beatrice- Empty_bar_bleue  (50/60)

-Beatrice- Empty
MesajKonu: Geri: -Beatrice-   -Beatrice- Icon_minitimePaz Ağus. 16, 2009 1:50 pm

Başlığınız açılmıştır . Tekrar değerlendirilmek üzere RO koyabilirsiniz ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com
Dionysia Moraena

Dionysia Moraena


Mesaj Sayısı : 285
Doğum tarihi : 28/06/93
Yaş : 30
Mücadele Tarafı : Karanlık
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Dion,Dina
Kayıt tarihi : 18/07/09

-Beatrice- Empty
MesajKonu: Geri: -Beatrice-   -Beatrice- Icon_minitimeÇarş. Ağus. 19, 2009 4:18 pm

Güneşin ilk ışıklarının yüzüme vurmasıyla birlikte sıcak yatağımın içinde huzursuzca kımıldadım. Uyanmak istemiyordum , daha çok erkendi. Bir süre yatağın içinde sağa , sola döndüm. Karşı koymanın bir anlamı yoktu artık. İçgüdüsel olarak alnıma götürdüğüm elim , gözlerimin güneşe alışmasına yardımcı oldu. Görüş açımı kapatan sarı , uzun buklelerimi geriye ittikten sonra yatakta oturur vaziyet bir hal aldım. Umutsuzca mırıldandım. Başım öyle ağrıyordu ki bir kurt tarafından kemiriliyor olmalıydı. Başımı sağa çevirdiğimde bana fiziki yönden hiç benzemeyen ikiz kardeşim Agatha’nın uykusunda sinsice sırıtışına sahne oldum. Hiç değişmeyecek… Değişmesi de gerekmezdi. Fiziki yönden benzemiyor olsakta sanırım iki kardeş birbirine ruhsal yönden ancak bu kadar benzeyebilirdi. Agatha’nın anlamlı gülümsemesi birden içimde bir yerde birşeylerin kıpraşmasına neden oldu. Onu uyandırmalı mıydım? Saçmalama Dina… Onu rüyalarıyla başbaşa bıraktıktan sonra yatağımdan kalkıp , uzun perdeleri özensizce yana doğru itilmiş pencereye doğruldum. Gece yağan sağnak yağmurun aksine , içimi ısıtan ve gözlerimi kısmama sebep olan güneş belirmişti gökyüzünde. Islak toprak kokusunu içime çektikten sonra giyinmek için pencereden ayrıldım. Dün akşam çıkardığım pantolonum ve beyaz kazağım hala yatağın başlığında öylece duruyorlardı. Hiçbir zaman düzenli bir kız olamamıştım. Onları durdukları yerden alıp hızlı bir şekilde giyindim ve asamı yanıma aldım. Ben hazırdım , Agatha ise yüz ifadesi değişmiş bir şekilde hala uyukluyordu.

Yatakhaneden ayrıldıkran sonra Hogwarts’ın uzun koridorlarında buldum kendimi. Yetimhanenin uzun koridorlarını hatırlattı birden bu bana. Yalnızca uzun olması değildi tek benzerliği , bunun yanında yalnız oluşum ve ıssız oluşu da dikkatimi çekmişti. Ürperdim. Ben yalnız değildim ki , hiçbir zamanda öyle olmamıştım. Agatha , Agnessa ve Violetta. Biz hep beraberdik ve hep öyle kalacaktık. Yalnızca dördümüz. Başkasına ihtiyacımız yoktu. Başkası anlamazdı beni , anlatamazdım kendimi.


Başımı yere eğmiş , adımlarımı takip ettim. Koridordaki tek ses arkadamda bıraktığım tablodaki horuldayan adamın sesiydi. Bir de ayak seslerim vardı tabii ki. İlerlerken arkamdan birinin argo sözler sarfettiğini duydum. Belli ki tablodakileri rahatsız etmiştim. Başka kim olabilirdi ki haftasonu bu saatte uyanık olan. Aldığım derin nefesi burnumdan ciğerlerime çektim. Şişen ciğerlerimi daha fazla zorlamamak istermiş gibi yavaşça bırakıp koridorun sonuna diktim gözlerimi. Koridorun ardından uzun merdivenler inerdi. Bir daha baktığımda ise daha önce dikkatimi çekmeyen birşeyle karşılaştım. Sadece belinin üst kısmı görünen bir insan sulieti gördüm. Merakla biraz daha yaklaştım ona. Bir erkekti. Saçları… Bu saçları nerede görsem tanırdım. Geniş omuzlarının birkaç santim yukarısında duran , açık kumral saçlar. Bahçede bakıştığım çocuktu bu. Okula geldikten sonra hep onu aramıştı gözlerim. Ve şimdi o buradaydı. Bir el kadar ilerimdeydi. Ona dokunmak gibi hastalıklı bir düşünce geçti bir an beynimden. Tüm duyularım ona odaklanmıştı. Kalbim daha önce hiç atmadığı kadar hızlı atıyordu. Dokunmak istiyordum ona. Ellerimi saçlarında yavaşça dolaştırıp , o eşsiz yüzünü okşamak istiyordum. Sakin ol Dina… Evet , sakin olmak zorundaydım. Kendimi kontrol etmeliydim. Onun bir sevgilisi vardı , hem de çok hoş bir sevgilisi. Ama bu Beatrice’in onu hakketmediği gerçeğini değiştirmezdi. Neydi ismi? Jav… Javi… Javier!

“ Javier?.. “

Niye onun ismini mırıldanmıştım ki? Beni farketmesini istiyordum ama bu şekli doğru muydu? Artık bir önemi yoktu. Merdivende sessizce oturan yakışıklı çocuk arkasına dönüp bana hafifçe gülümsedi. Kırmızıya çalan dudakları yanaklarına doğru geniş bir çizgi oluşturdu. Gözlerimi ondan almak için çok uğraştım. Dudaklarıma birden ateş bastığını hissettim. Toparlamalıydım kendimi. Dikkatimi dağıtmak için saçlarımı yana atıp belime doğru uzanmalarını sağladım.Javier oturmamı işaret edinceye kadar orada öylece dikildim. Beklediğim hareketi alınca gülümseyerek yanına oturdum. Taşlar öyle soğuktu ki… Ama Javier yanımdayken vücudumda ateşten başka bir şey hissetmediğimi farkettim.

“ Şey , merdivelerde yalnız oturmak için erken değil mi? Sen biraz şey görünüyorsun. Tam olarak rahatsız. “

Neler saçmalıyordum ben? İki kelimeyi bile yanyana getirmek güçleşmişti sanki.Ve sonra kadife sesini kulaklarımda duydum. İlk defa sesini duymuştum. Öyle tatlıydı ki…

“ Koridorda yalnız dolanmak içinde çok erken. Rahatsızlık demeyelim , sadece ben uyuyamadım. Aslına bakarsan bundan hoşlanıyorum. Bu arada ismini hala söylemedin. Bana ismimle hitap etmen de dikkatimi çekti. Daha önce tanıştığımızı sanmıyorum.”

“ O zaman yalnız sayılmazsın. İsmim Dionysia ama daha çok Dina diye hitap ederler. Hangisini tercih edersen. Evet , daha önce tanışmamıştık. Sadece ismini biliyorum. Seninle tanışmak çok daha hoşuma gitti. Artık birbirmizi tanıdığımıza göre memnun oldum. Hem de çok…”

Kalbim yeniden hızlandı. Arada tekleyişi duracakmış hissini uyandırıyordu. Bembeyaz yanaklarıma birden ateş bastığını hissettim. Kızarmış olmalıydım. Kimbilir ne kadar rezil görünüyordum. Duygularımı söylememe gerek kalmıyordu bazen. İfadelerim , hareketlerim , bakışlarım öyle açıktı ki… Javier’ın yüzüne çekinerek baktım. Bütün gün yanında suratım yerde oturamazdım. Aslında şu an kafasını yere sokan bir deve kuşu olmayı isterdim. Bana yine o tatlı gülümseyişiyle gülümsedi.

“ Dina , sen kızardın. “

“ Şey biliyorum. Berbat görünüyor olmalıyım. Sence de hava çok sıcak değil mi?”

“ Hayır hayır. Sen bence şu an çok çekici görünüyorsun. “

Bu bir kompliman mıydı? Beni gerçekten çekici mi buluyordu? Kalbimin sesini duyupta ona cevap mı veriyordu? Ama ya Beatrice… Kimin umurunda. Beatrice yoktu burada , ben ve o vardı. Başından beri olması gereken de bu değil miydi? Yüzümü bir kez daha ona çevirdim. Kendime dur diyemiyordum. Son sözleri beni öylesine cesaretlendirmişti ki içimdeki bazı şeyler yeniden harekete geçmişti. Açık mavi gözlerim yine onun dudaklarına kaydı. Dudaklarına , dudaklarının kıvrımlarına. Sanki benimkileri çekiyordu kendine. Öpmek istiyordum onu. Öyle güçlü bir duyguydu , istekti ki bu kendimi durduramıyordum. Ellerimi birden saçlarının içinde kayboldu. Nefes alışım hızlandı. Dudaklarım onun sıcacık dudaklarını buldu. Karşılık beklemeksizin öptüm onu. Onun da bir süre sonra karşı koyamadığını fark ettim. Sonra beni uzaklaştırmak istercesine itti. Birden hayal kırıklığının göz yaşlarıma dönüştüğünü fark ettim. Reddedilmiştim. Javier beni reddetmişti.

“ Ben üzgünüm Dina. Gerçekten çok üzgünüm. Ama benim hayatımda biri var ve bu ona haksızlık olur.”

“ Biliyorum. Özür dilerim… ”

Ağzımdan çıkan son kelimeler bunlar oldu. Ellerimin titrediğini hissedebiliyordum. Başım dönüyordu.Sendeleyerek yanından kalktım. Hızla oradan uzaklaştım. Acı çektiğimi görmesini istemiyordum. Acizliğimi görmemeliydi.

Beni göremeyecek kadar uzaklaştığımda koşmaya başladım. Hızla koştum. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Ağaçların parlak yeşil rengini görebiliyordum sadece. Bulanıktı çok bulanık. Ve sonra büyük bir alanda buldum kendimi. Ortasında durup beyaz kazağımla göz yaşlarımı sildim. Quidditch sahasının tam ortasındaydım. Severdim Quidditch oynamayı ama şu an Quidditch istemiyordum. Yere oturur bir biçimde attım kendimi. Başımı gökyüzüne , mavinin üzerinde salınan beyaz bulutlara çevirdim. Uçmak istiyordum. Yaşadıklarımı unutmak istiyordum. Belki çektiğim tüm acı da benimle birlikte havalanır ve hep orada asılı kalırdı. Süzülmek istedim gökyüzünde. Asamı bulunduğu yerden çıkardım. Titreyen ellerimden düşecek gibi duruyordu. Daha sıkı kavradım ve çatlayan sesimle bağırdım.

“Accio Süpürge!”

Birkaç saniye sonra havada bana doğru uçan nesneyi gördüm. Asamı yerine koyup onu yakaladım. Bir ateşokuydu bu. Ailemden kalan yüklü miktardaki galleonları ilk kez işe yarar bir şeye harcadığımı fark ettim. Üzerine atladım ve havalandım. Yükseldim… Daha çok yükseldim. Havanın burada daha soğuk olduğunu hissettim. Üşümeye başlamıştım. Sahanın çevresinde umutsuzca dolandım. Hata mı yapmıştım? Burada daha çok hissediyordum soğuğu , yalnızlığı ve reddedilmenin verdiği acıyı. Javier beni istememişti. O Beatrice’i seçmişti. Neden beni istemiyordu? Beatrice kadar güzel değil miydim? Bir kez daha gözyaşlarımın yanaklarımdan süzüldüğünü hissettim. Olanları sadece adaletsizlik olarak görüyordum. Sadece adaletsizlikti bu. Kimbilir nasılda büyülemişti , kendine bağlamıştı Javier’ımı. Başımı eğip aşağıya baktığımda başımın yine döndüğünü fark ettim. Az önce içinde bulunduğum berrak gökyüzünde artık sis mi vardı? Görüş açım iyice daraldı , bulanıklaştı. Kendimdeydim hala , çok yüksekte olmalıydım. Aşağıya doğru inmeye başladım. Havadaki ısı değişikliğinden alçaldığımı hissettim. Ellerim yeniden titremeye başladı. Ayaklarımın yere değmesini sessizce bekledim. Kazağın altındaki kollarım şiddetle sarsıldı. Süzüldüğümü fark ettim ve birden her şey karardı.

Gözümü açmaya çalıştım , başaramadım. Ayak topuklarımın artık yere bir yere değdiğinden emin olmakla beraber nereye değdiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Uzanıyordum. Burası sert bir zemine benzemiyordu. Aksine rahattı. Gözlerimi açabildiğimde başımda üç kişinin dikildiğin fark ettim. Henüz onların kim olduğunu çıkarabilmiş değildim. Bulanık yüzleri yavaş yavaş belirginleşti. Tahmin ettiğim kişilerdi onlar. Başka kim olabilirdi ki? Javier’ın başımda olmasını bekleyemezdim zaten. Tedirgin gözleri beni rahatsız etti. Beyazlarla kaplı bu odayı bir süre sonra tanıdım. Hastahane kanadındaydım. Gözlerimi devirdim. Sırtım feci şekilde acıyordu ve sol bacağımı hissedemiyordum. Zorlanarak ağzımdan birkaç kelime çıkarabildim.

“ Ne oldu bana? “

“ Dina , sen düşmüşsün. Daha ilginç olan şey ise Javier’ın ismini sayıklaman. Sanırım iyileştiğinde bunu bize açıklaman gerekecek. “

Konuşan Violetta’ydı. Bacağımın acısıyla birlikte alt dudağımı ısırdım. Tabii ki bunu onlara anlatacaktım. Anlatmak istiyordum. Beatrice’e olan kinimi ve Javier’a karşı koyamayışımı onlara anlatabilirdim sadece. Onlar anlayabilirdi beni bundan emindim. Ve bir şeyden daha emindim , vazgeçmeyecektim. Javier eninde sonunda benim olacaktı. Duygularımı söküp atamazdım. Onu istiyordum. O benim Javier’ımdı. Gözlerim kendiliğinden kapandı ve uykuya daldım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ardelia Lethaeus

Ardelia Lethaeus


Mesaj Sayısı : 288
Doğum tarihi : 26/04/95
Yaş : 29
Mücadele Tarafı : otherside.
Kayıt tarihi : 06/05/09

-Beatrice- Empty
MesajKonu: Geri: -Beatrice-   -Beatrice- Icon_minitimeÇarş. Ağus. 19, 2009 9:10 pm

Önceki RO' ya göre kendinizi oldukça geliştirmişsiniz. Karakter düşüncelerine daha çok yer vermeniz RO' nun güzelliğini ortaya çıkarmış. Betimlemeleriniz de yerinde ve hoş durmuş. Kurgunuzu olağan bir tanışma RO' sunda çıkarmanız daha okusana hale getirmiş. Renkler uyumlu olsada yazı fontu göz yoruyor.

Puan: 92
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
-Beatrice-
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Beatrice De Minuit
» Beatrice.
» Beatrice
» Beatrice.
» Beatrice Widmore

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: