Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kompartıman 14

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Prudencia Léac




Mesaj Sayısı : 460
Kayıt tarihi : 23/05/09

Kompartıman 14 Empty
MesajKonu: Kompartıman 14   Kompartıman 14 Icon_minitimePerş. Mayıs 28, 2009 2:38 pm

Hayatta unutulan ve beklenilen o kadar çok şey vardır ki. Belki saymaya bile kalkışamayız, meşgulüz, yahutta lüzum yok. Bizler tembel yaratıklardan başka bir şey değiliz aslında. Düşüncelerin içinde kaybolmuş, hapsolmuş, beklemekten yosun tutmuş canlılarız. Bir ayrıcalığımız, farkındalığımız yok, olmayacak. Tanrı biri yaratırken bu şekilde yaratmış, bu şekilde devam edecek. Terk edilmiş kapılar ardından yosun tutmuş birer yaratığız bizler. Bir daha hiç bir zaman canlanamayacak, yanlızlığına terk edilmiş, artık ölmeye yüz tutmuş yosunlar. Renklerimiz canlı yeşilden, soluk bir hakiye dönüşmüş farkında olmadan. Yıllardır beklemek böyle bir şey. Hele de bir tek bile sevdiğin olmayınca. Bekliyordu. Açık renkli taş duvarların arasında, benliğini yitirmiş bir biçimde, dünyaya ilk kez gelmiş bir bebek misali suskunluğuyla izliyordu çevreyi. Keskin bakışlarını çevresinde gezdirirken, elinde tuttuğu has kahve rengi sandığını yere bırakamak için bir hamlede bulundu. Yerler nemli lakin kuru bir görüntüdeydi. Sandık içine su almadığı sürece, bir şey olmazdı. Giselle, babasını arayan zümrüt yeşili gözlerini bir o yana bir bu yana çeviriyordu. Gelmemişti. Alaska yolculuğuna kısa bir mola verememişti. Ya da kendine hakim olamamaktan korkmuştu. Bu kadar çok fani çevrede gezinirken, ölümsüzlerin burada yeri yoktu. Ya Giselle? Yarı fani diye dışlanmayacak mıydı bu gözü dönmüş dünyadan? Babası olmadan bir yere adım atmak istemiyordu. Burada geçirdiği koskaca 4 yıl boyunca dışlanmaktan bıkmış usanmıştı. Haklıydı. Kim bilir kaç yüz tane yeni sümsük beyinli gelmişti oraya. Kendine hakim olamaya da bilirdi değil mi? Sonuçta o da sıradışıydı, ölümsüz olandı. Yarı da olsa ölümsüzlerdendi. Daima korkulanlardan.

Kompartımana bu yıl geç kalmıştı. İlk seferi kaçırmış, kendisi gibi kaçıran bir kaç öğrenci için ise yeni bir ek sefer düzenlenmişti. Alaska'da işlerin yoğun olması da bunun bir sebebi denilebilirdi. Av sezonu gelmişti. Buraya gelmeden önce elbette avlanmalıydı. Yoksa nasıl dayanabilirdi ki koskaca bir yıl? Belki Giselle geçen seneden edindiği gözlemlerle buradan bir kaç tane kurban seçmişti bile. Ama bunu gizliden yapabilir miydi? Sonsuza kadar bir sır olarak kalması sağlanabilir miydi? " Saçmalık. " . Ellerini göğsünde kavuşturmuş bir biçimde sağı solu gözlerken, Lle'yi gördüğü anda bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne. Bu okulda oynamadığı tek kişi denilebilirdi aslında. Ortak yanları o kadar çok iken, dost olmamaları imkansız gibiydi. Lezbiyen olabilirdi hatta ara sıra ona özeniyor olabilirdi Giselle ancak o da bir canlıydı. Tercihleri farklı olan bir canlı. Giselle kimi zaman ona özeniyor olsa da, bu düşüncenin aksine, erkeklerden ölesiye hoşlanıyordu. Özellikle tanıdığı bir kaçından. Tüm bunları düşünürken, ek sefer düzenlenmiş Hogwarts treninden bir ses duyuldu. Tüm kulaklar tıkandı ve tiksinç bir ifade yerleşti yüzlere. İşte tren kalkıyordu. Giselle hariç herkes için heyecanlı Hogwarts'a giden tren... Lle'yi arkasında bırakarak ve kompartımanda görüşmek dileğiyle kahverengi sandığını trene doğru sürükledi ve boş bulduğu ilk kompartımana oturdu. Kalabalık olmaya gerek yoktu. Hele de sümsüklerle oturmak tam bir felaketti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




Kompartıman 14 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 14   Kompartıman 14 Icon_minitimePerş. Mayıs 28, 2009 3:31 pm

Kendini kaybolmuş ya da en azından unutulmuş gibi hissediyordu. Kalabalığın içindeki gereksiz insanlar olmasa belki rahatlayacaktı Lleweyn fakat o anda gerçekten kötü durumdaydı. Bavulunu çekmeye çalıştı, ama bir türlü başaramadı. Geç kalanların telaşı görülmeye değerdi doğrusu. Acınası olduklarını düşünüyordu, gerçekten de öyleydiler. Tanıdık bir sima gözüne çarptığında onun peşinden ilerlemeye çalıştı. Adımları beklediğinden daha yavaş olsa da sonunda birkaç santim ileri gidebilmişti. Giselle van Nepes, eğer biraz daha olgun görünseydi oynayacağı kızlardan biri olabilirdi. Ne yazık ki bebeksi hatları ve ufak tefek oluşu nedeniyle zevkinin sınırlarına giremiyordu. Etrafındaki asalaklarla aynı ortamda bulunmaktansa onun sohbetini tercih ederdi. Kendini zorlamadı, kızın girdiği kompartımana kadar savaş verdi kalabalıkla. Boş bir yer bulmak için çırpınmasına gerek yoktu. Ne de olsa ek sefer geç kalanların okula gidenlerden daha az oluşu nedeniyle hızlı bir trenle yapılıyordu. Sıkılacak vakit bulamadan okula ulaşırdı.

'Veniero, buraya gel!' Kardeşinin sesini duyduğundan bile emin değildi. Yeniden bağırmaya hazırlanırken suiletini yakınlarda görür gibi oldu, dudaklarını sıkıca kenetleyerek kapıdan içeri daldı bu yüzden. Siyah saçları kompartımanın kapısına çarparak Giselle'i ürkütmüştü ama umrunda bile değildi. Etkileyici tebessümlerinden birini yüzüne yerleştirdikten sonra bavulunu üst bölmeye yerleştirip izin bile almadan koltuğa oturdu. Kapanmaya başlayan hava kompartımanın içerisinde etkili bir loşluk oluşturmuştu. Az ışıkta kitap okuyup gözlerini yormayacaktı elbet. 'Meraba Giselle.' Ses tonu yeterince sıcak değildi, fark etmişti. Gülümsemesindeki mesafeyi azalttı bu eksiğini gidermek için. Aslında konuşmaya devam edip birşeyler sorması gerektiğini biliyordu ama Lleweyn gereksiz yere konuşmaktan nefret ederdi. Huyu biraz daha büyüdükçe çok konuşmamak şeklinde kalıplaşmıştı karakterinde. Çevresindekiler onun etrafına ördüğü duvarı gizemli bir sis olarak görselerde hoşnuttu tutumlarından. Delici bakışlarını kızın gözlerine dikerek arkasına yaslandı. Trenin hareket ettiğini hissetmişti belli belirsiz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Prudencia Léac




Mesaj Sayısı : 460
Kayıt tarihi : 23/05/09

Kompartıman 14 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 14   Kompartıman 14 Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 4:25 pm

Parlayan, gümüş-i siyah küt kesilmiş saçlarını geriye ittirmesiyle beraber yüzündeki tiksinmiş ifade açığa çıkmıştı. Fanilerden tiksinmiyordu ancak sebepsiz bir şekilde burnuna aşırı derecede kötü bir koku gelmişti. Türünden olsa gerek, burnu çeşitli kokuları özellikle kan kokusunu almaya özel olarak yaratılmıştı. Bu koku kan kokusunun çok daha dışında, mide bulandırıcı bir kokuydu. Ancak görünüşe göre kendisinden başka kimse almıyordu kokuyu. Kompartımanın kapısından tüm tren koridorunu görebiliyordu. Kendisi gibi geç olan o kadar çok öğrenci vardı ki. Yanlız olacağını zannederken yanılmıştı. Gerçi bir çoğu işe yaramaz cinstendiler. Bu inkâr bile edilemeyecek, acı bir gerçekti. Eşsiz olan Giselle'ydi ve o da kendisi gibi olanları dostu olarak seçiyordu. Lle'nin değişik tavırları bile kimi zaman yadırganmayacak kadar normaline gidiyordu. Zaman herşeyin çaresiydi, çözümüydü. Sırf hemcinsinden hoşlanıyor diye toplumdan soyutlanmak saçmaydı, anlamsızdı.
Bembeyaz bir gömleğin üzerine geçirdiği, üzerine tam oturmayacak, beline değin inecek şekilde tasarlanmış siyah kumaş yeleği, Alaska'daki teyzesinden bir armağandı. Genelde bu çeşit günlerde giydiği kıyafetlerin başında geliyordu, çünkü o kadar çok seyahat ediyorlardı ki, beraberlerinde eşyalarını da taşımak zor olduğundan az eşya ile yetiniyorlardı. Zaten avlandıklarında tüm elbiselerini yeterince mahfediyorlardı. Kimisi bir daha giyilemeyecek şekillere bürünüyor, kimisi ise bir daha giyilmemek üzere - o kadar zedelenmemiş olsalar da- dolaba tıkılıyorlardı. Bir daha uğramayacakları dolaba.

Kompartımanın kapısının açık olmasından faydalanan Lle içeri girmişti bile. Veniero ise arkasında, takipteydi. Silüeti görülebiliyordu en azından. Giselle'nin saçları gibi, etkileyici ve baş döndürücü saçlarıyla içeriye adımını atmıştı. Giselle hemcinslerinden hoşlanmıyor olsa bile Lle'nin baş döndürücülüğünü kabul etmemek haksızlık olurdu büyük ihtimalle. En kaliteli marka bir şişe şarap misali, lezzetli görünüyordu dudakları. Gene aynı renkte kırmızı bir rujla bütünleştirildiğinde ise düşüncelerin kenetlenmesi, sözcüklerin değil, yanlızca bakışların konuşması gerektiği belli oluyordu. Masmavi gözleri ise derinden etkileyici ve flu bir renkteydi. Kesinlikle cazibesinden alıkoyulmak hiç bir canlının cezası olamazdı. Başını kendine gelmek amaçlı iki yana salladıktan sonra Giselle, Lle'nin güneş gibi parlayan gülümseyişine bakmaya başladı. O sırada trenin de hareket ettiğini fark etmişti. Kadifemsi ses tonuyla birlikte gelen sıcak bir selama, Giselle de aynı derecede sıcak bir tavırla cevap verdi. " Meraba, Lle. Nasılsın?" Görüşmedikleri bir yaz tatili boyunca onu özlemişti. İki soğuk karakterin ahenkli uyumu göze çarpacak nitelikteydi çünkü. Birbirlerini tamamlıyorlar bile denilebilirdi aslında. Lle'nin konuşmadığı zamanlarda sohbeti devam ettirmek görevi Giselle'ye düşüyordu. Kimi zaman ise, Giselle susmayı tercih ediyordu. Bu da bir ortak yanları sayılabilirdi. Lâkin bugün Lle, diğer günlerden daha farklı bir biçimde, hatta genele göre daha soğuk bir tavırla oturuyordu karşısında. Bir problem mi vardı, yoksa Lle yeni huylarından bir tane daha mı edinmişti? Problem değildi. Giselle ne kadar soğuksa, o da o kadar soğuktu. Buz gibi soğuk. Omuzları dik bir biçimde, trenin bordo rengindeki kadife koltuklara dayadı sırtını. Trenin hareket etmiş olması ile içerisi biraz daha boğuculuktan sıyrılıp serinlemişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caspian Rovenién

Caspian Rovenién


Mesaj Sayısı : 66
Sihirsel Soy : Muggle Doğumlu
Kayıt tarihi : 29/05/09

Kompartıman 14 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 14   Kompartıman 14 Icon_minitimeCuma Mayıs 29, 2009 8:24 pm

Metalik tıkırtılar eşliğinde boş bir kompartıman arıyordu, doğrusunu söylemek gerekirse, Giselle’in olduğu kompartımanı arıyordu. İlk seferde gitmiş olabilir miydi? Ah, hayır. Eğer ilk seferle gitmişse, kendisini affedemeyeceğini biliyordu. Onu biraz daha göremeyeceği, ona –her ne kadar bu mümkün olmasa bile- biraz daha doyamayacağını bilmek canını acıtıyor, içinden bir yerlerden delirmişçesine fırlayan özlem duygusunu şiddetli bir şekilde tetikliyordu. Bu uyartıdan güç alan özlem duygusu da tüm bedenini sarıyordu. Özlem, her tarafını sarıp sarmaladığında ise durdurulmaz bir şekilde, bir tür Giselle çılgınlığı baş gösteriyordu ki bunun dindirilmesi için Giselle ile birkaç dakikalığına da olsa görüşmesi gerekiyordu.

İç geçirerek bir kompartımanın içine daha bakmış, ancak yine umduğu kişiyi görememişti. Sıkıntılı ve biraz da stresli bir şekilde bavulunu daha hızlı çekiştirdi, adımları da biraz daha hızlanmıştı. Trenin her hareketiyle biraz daha savruluyordu ama o, bunu önemseyecek durumda değildi. İçinde bir yerlerde patlamaya hazır bir volkan gibi duran çılgınlığı hissedebiliyor, bu da kendisini biraz daha sıkıştırıyordu. Vagonun son kompartımanından içeriye uzattığı başı, görmeyi en çok istediği yüzle karşılaşınca, suratında çarpık bir gülümseme belirdi. Peşi sıra gelen bavulunu da ardından çekiştirerek kompartımana giren Julian, direkt olarak kendisini Giselle’in yanına attı. Gözlerinin içi gülerek, kompartımandaki diğer cadıya da baktı.
“Selam Lleweyn.” Sözlerini sarf ettikten sonra, gözleri tekrar özlemini duyduğu kişiye döndü ve onun kulağına fısıldadı: “Seni burada bulamayacağımı sanmaya başlamıştım.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Veniero Chloris

Veniero Chloris


Mesaj Sayısı : 14
Doğum tarihi : 13/11/94
Yaş : 29
Sihirsel Soy : Safkan!
Kayıt tarihi : 25/05/09

Kompartıman 14 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 14   Kompartıman 14 Icon_minitimeC.tesi Mayıs 30, 2009 3:35 pm

Ablasını usulca takip ederek kalabalığın içinde ilerlemeye çalışıyordu. Arada gözüne birkaç tanıdık yüz takılsa bile hiç sesini çıkarmıyordu. Gerçekten selamlamaya değer bulduklarını başıyla selamlıyor fakat onlar isteseler bile durup onlarla muhabbet etmeye uğraşmıyordu. Kalabalık gürültü demekti ve gürültü Veniero’nun en sevmediği şeydi. Biran önce kendini o vagonlardan birine atmayı ve lanet olası trenin kalkmasını daha sessiz bir yerde beklemeyi tercih ederdi. Biryandan ablasını gözünün önünden ayırmamaya çalışıyor bir yandan da bavulunu çekiştiriyordu. Tam trene adımını atmıştı ki arkasından gelen bir sesle duraksadı. Biri onun adını çağırmıştı. Gerçi trene binene kadar birçok kişi arkasından ona bağırmıştı fakat bu ses farklıydı. Oldukça kısık gelmesine rağmen rahatça duymuştu. Hızla arkasını dönüp kafasını dışarıya uzattı. Kalabalığın arasından uzak bir köşede kafasını kaldırıp ona bakan bir çift göz takıldı gözlerine. Beraberinde gelen sanki alev alev yanıyormuş hissi veren o kızıl saçlar tüm tahminlerini doğrular gibiydi. Oleth? Trenden inip onun yanına gitmek istedi fakat bu delilik olurdu. Trene zar zor ulaşmıştı ve o kalabalığa geri dönmek asla tahammül edemeyeceği bir şeydi. Sadece olduğu yerde kalıp gülümsemekle yetindi. Onu trene binince bulacağını anlatmak istercesine birkaç işaret yaptı fakat anladığından emin değildi. Oleth’te sadece olduğu yerden ona gülümsüyordu.

“Veniero, buraya gel!” Lle’nin sesi tüm dikkatini dağıtmıştı. Her zamanki gibi emreder gibi bir ifadeyle konuşuyordu ki aslında zaten emrediyordu. Neyse ki Veniero buna alışmıştı. Kendisiyle böyle konuşulmasına izin verdiği tek kişi ablasıydı. Onun dışında kimse ona emredemezdi. Lle’nin üzerindeki etkisi çok daha farklıydı. Tabi birde Oleth vardı. Bunun nasıl olduğuna hala inanamıyordu ama o kızdan gerçekten etkileniyordu. Bir gün birinden böyle etkileneceğini asla tahmin edemezdi. Tekrar Oleth’e dönüp belli belirsiz bir tebessümle el salladı. Sonra aceleyle bavulunu tutup ablasının girdiği kompartımana daldı. Bavulu bulduğu ilk boşluğa bırakıp koltuğa attı kendini. Nihayet rahat bir nefes almıştı ki kompartımanda yalnız olmadıklarını yeni fark etmişti. Merhaba Giselle.” Tam karşısında oturan kızı süzerken Lle’nin o soğuk ve mesafeli sesini işitmişti. Kızı çok fazla tanıdığı söylenemezdi ancak Lle ile iyi anlaştıklarını biliyordu. Kız kesinlikle göz ardı edilemeyecek kadar güzeldi. Lle’nin de aynı şekilde düşünüp düşünmediğini merak etti. O Veniero’ya göre çok daha zor beğeniyordu. "Merhaba, Lle. Nasılsın?" Kızın sözleri düşüncelerini bölmüştü. Bu sırada Veniero sessiz kalmayı tercih etmişti. Onların sohbetlerine dalmamak için sadece camdan dışarıyı seyretmeye başladı. Tren hareket etmeye başlamıştı bile. Kompartımanın kapısının açıldığını ve içeriye birisinin girdiğini fark etti. Bakışları hızla Giselle’nin yanına oturmuş olan çocuğa döndü. Tanıdık geliyordu ancak tam olarak kim olduğunu hatırlayamamıştı. Lle’ye selam verdiğini ve sonra Giselle’ye dönüp kulağına bir şeyler fısıldadığını duydu. Tam olarak ne dediğini anlamamıştı ancak aralarındaki samimiyeti anlamak için o sözleri anlamasına gerek yoktu. Giselle’nin bir sevgilisi mi vardı ki? Nedense bunu hepten unutmuştu. Belki de pek umursamadığı içindi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kompartıman 14
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kompartıman 1 -
» Kompartıman 23
» Kompartıman 25.
» Kompartıman 7.
» Kompartıman 8#

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: