Küçük kız, anlam veremiyordu artık neden sevilmediğine. Neden herkes eskiden ona bakınca gülümseyip tatlı davranırken, şimdi bakıp, sanki korkunç bir şeymiş gibi ağlamaya başlıyordu? Alınıyordu küçük kız, üzülüyordu bu tavırlara. Eudor, arkadaşları ve diğerlerini sadece üzüyordu. Ancak bırakamıyordu sevgilisinin peşini. Bir türlü kopamıyordu ondan. Bu bir bağdı, kendini onun yanından bir an bile ayıramıyordu küçük kız. Gene de onun kendisiyle konuşmaması yüzünden uzak bir köşede duruyordu çekinerek. Bir köşeye oturuyor, yüzünü kapatıyor, daha da ağlamasın diye Eudor'a gözyaşlarını göstermeden sessizce ağlıyordu. İlk başlarda uluduğunu fark ettiğinden, artık ses çıkarmamaya alışmak zorunda kalmıştı. Bu acıtıyordu, hatta acıtan tek şeydi. En ufak şey canını yakıyordu, sanki parmağı kesilmiş gibi, sanki yanmış gibi. Anlamıyordu gene de, ölmüştü, bir yere gitmesi ya da cennette olması gerekmiyor muydu? Neden hala buradaydı? Belki de can acısından ve korkudan kaçmak istemişti. Eudor, tek düşündüğü oydu ölürken. Aslında, belki de bu yüzden, öldüğünün bile farkına varmamıştı. Ve şimdi Eudor, okulun kalabalık salonunda eğlenmek ve birinci sınıfların seçimini izlemek yerine ücra yerlere saklanıyordu. Mecburen Armina da geliyordu onunla beraber. Aslında onun gözüne gözükmemek, hepten saklanmak istiyordu ama korkuyordu. Ya Eudr onu görmezken yok olursa? Yokluktan iyiydi en azından acı çekmek ve çektirmek. Yok oluşa hazır değildi henüz. Eudor'dan kopmaya hazır değildi. Bir bedeni bile yokken, yabancı şeylerle karşılaşmaya tahammül edemezdi bir de. Kütüphanede, masanın üstüne uçarak kondu Armina. Maddeler belki onun için fazla dağılıyordu, ya da fazla yoğundu, bilmiyordu. Ancak dinlenmeye ihtiyacı yoktu ölünün. İçinden dilek diledi, keşke eski günler gelse, keşke Eudor'un o gülümseyen yüzünü görebilseydi yeniden. Bunun için neler yapmazdı ki. Ansızın bir hıçkırık geldi, yüzünü kapattı saydam, beyaz elleriyle. Onun kendisini görmemesini, görünmez olabilmeyi isterdi ama yapamıyordu. Sonra ağlamayı kesti en başından, kendini zorlayarak. Bir kaleme dokunmak için elini uzattı. Biraz dokununca, kalem hafifçe hareket etti. Belki de Eudor'a da dokunabilirdi bu kaleme dokunduğu gibi.