Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Sıradan Bir Gün

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Evelyn Widmore
Büyüceşura Hâkimi
Büyüceşura Hâkimi
Evelyn Widmore


Mesaj Sayısı : 16
Mücadele Tarafı : Widmore
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 10/06/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Sıradan Bir Gün Left_bar_bleue100/100Sıradan Bir Gün Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Sıradan Bir Gün Left_bar_bleue0/0Sıradan Bir Gün Empty_bar_bleue  (0/0)

Sıradan Bir Gün Empty
MesajKonu: Sıradan Bir Gün   Sıradan Bir Gün Icon_minitimeSalı Ağus. 16, 2011 12:23 pm

Sıradan Bir Gün F9sw7ui2 x Sıradan Bir Gün Yn97a77z x Sıradan Bir Gün Ab3c6hi6

Thomas Widmore & Evelyn Widmore & Mordred Widmore

    Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Thomas Widmore
Sihirli Oyunlar Ve Sporlar Dairesi Başkanı
Sihirli Oyunlar Ve Sporlar Dairesi Başkanı
Thomas Widmore


Mesaj Sayısı : 6
Doğum tarihi : 24/12/90
Yaş : 33
Mücadele Tarafı : Widmore!
Sihirsel Soy : Safkan tabii ki, bu nasıl soru.
Evcil Hayvanı : Hepsi öldü.
Kayıt tarihi : 26/05/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Sıradan Bir Gün Left_bar_bleue100/100Sıradan Bir Gün Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Sıradan Bir Gün Left_bar_bleue0/0Sıradan Bir Gün Empty_bar_bleue  (0/0)

Sıradan Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Sıradan Bir Gün   Sıradan Bir Gün Icon_minitimeSalı Ağus. 16, 2011 1:09 pm


Sihir Bakanlığı…

Otuzlu yaşlara demir atmış dik duruşlu büyücü, masasının uzak köşesinde duran dosyaları isteksizce alıp önüne getirdi. Aslında günlerdir beklediği dosyalardı bunlar ama şimdi hiç dosya inceleyecek durumda değildi. Yine de parmaklarını saçlarının arasında gezdirip üzerinde kocaman harflerle ‘İRLANDA’ yazan ilk dosyanın kapağını açtı. İlk sayfada her açıdan çekilmiş fotoğraflar karşıladı onu. Hızlıca hareketsiz fotoğrafları inceleyip ikinci sayfaya geçti. Tam da beklediği gibi yazı kalabalığı başlamıştı. Ama o sadece üzeri renkli kalemle çizilmiş yerleri okumakla yetindi. Neyse ki asistanından önemli yerleri renklendirmesini istemişti, aksini düşünemiyordu bile. Gereksiz şeyleri okuyup zamanını boşa harcamaktan nefret ederdi. ‘100.000 kişilik’ Renklendirilmiş yazılardan biriydi bu. Aslında Thomas için işin bittiği noktaydı. Dosya devam edip gidiyordu, renklendirilmiş yerler de vardı ama o, incelediği dosyayı tekrardan masasının uzak köşesine yollayıp sıradaki dosyaya geçti. ‘BULGARİSTAN’ Ülkenin isminin üzerinde düşünmeye tenezzül bile etmeden kapağı çevirdi. Yine resimler karşıladı onu. Birçok resim… Thomas, bu sefer resimler üzerinde fazla zaman harcaman diğer sayfaya geçti. Hemen aradığını buldu. ’80.000 kişilik’ Bu dosyayla da işi bitmişti. Bir önceki gibi dosyayı iteleyip diğerinin yanına yolladı. ‘İNGİLTERE’ Gözleri bir süre kocaman yazılmış ülke isminin üzerinde donuklaştı. Sonra bir kez daha parmaklarını saçlarının arasında gezdirip ilk sayfaya geçti. Yine fotoğraflar vardı ilk sayfada, ama bu sefer diğerlerinden farklı olarak fotoğraflar hareketlendirilmişti. Thomas ilk sayfa üzerinde haddinden fazla zaman harcadı. Bütün fotoğrafları iyice inceleyip kafasında tarttı. Sonra da o malum rakamı görebilmek için sayfayı çevirdi. ‘150.000 kişilik’ Şampiyon kesinlikle belliydi, üzerinde fazla düşünmeye de gerek yoktu. Üzerinde ‘FRANSA’ yazan bir dosya daha onu bekliyordu ama o dosyaya bakamadan odasının kapısı çalındı. Oturduğu yerde daha da dikleşip “Girin!” dedi sertçe. Misafir beklemiyordu ve habersiz gelen kişileri de hiç sevmezdi. O yüzden en huysuz ifadesini takındı yüzüne… Gelen kişi hiç beklemediği biriydi. Baş Seherbaz! Koltuğunda gerinip, saçları kırlaşmaya başlamış adam ona doğru yaklaşırken bir süre bekledi. Adam masasının önüne geldiğinde elini uzatmadı, o da adamı oturması için davet etmedi. Onun yerine tek kaşını kaldırıp adama kuşkuyla baktı. Orta boylu, gözlerinden ateşler saçan Baş Seherbaz, lafı uzatmadan direkt konuya girdi. Bir hayli sinirli görünüyordu. “ Merak ediyorum Bay Widmore, bir hafta önce Hogwarts’a saldırıp şimdi hiçbir şey olmamış gibi burada oturmak nasıl bir duygu? ” Thomas Widmore istifini bozmadı. Önünde duran son dosyayı da diğerlerinin yanına gönderip yavaşça ayağı kalktı. Ellerini hemen önünde duran masanın üzerine koyup üzerinden adama biraz daha yaklaştı. Şimdi yüzlerinin arasında çok az bir mesafe vardı. “ Fazla merak adamın başını belaya sokar Bay Dowling, benden size küçük bir tavsiye! ” Ellerini masadan çekip tekrar doğruldu. Şimdi yüzü ifadesizleşmişti, karşısındakinin yüzüne de bakmıyordu. “ Odama gelip beni asılsız şeylerle suçluyorsunuz. Size kim böyle bir yetki verdi! Kanıtınız var mı? Ayrıca siz kimsiniz ki gelip bana hesap sorma cesaretini gösteriyorsunuz? ” Sesi artık sinirli çıkıyordu. Biraz bekleyip yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle adama baktı. “ Ayağınızı denk almanızı öneririm Bay Dowling, yoksa olacaklardan ben sorumlu olmam. ”

Kemik Torbası…

Üzerine geçirdiği pelerini her adımıyla rüzgâr alıp havalanırken, kararlı adımlarla gideceği yere doğru yürümeye devam etti. Yüzünü pelerininin kukuletasıyla iyice örtmüştü; burada görünmek istemiyordu çünkü, tanıdık biri onu görüp tanırsa hakkında gereksiz söylentiler çıkabilir, başı belaya girebilirdi. Bu da -hele ki şu zamanda- istediği son şeydi… Sonunda aile mekânlarının girişine geldiğinde gerginliği azaldı. Kapıyı iteleyip bara inen merdivenlere ulaştığındaysa iyice rahatlayıp başını kukuletasından kurtardı. Birkaç adımda merdivenleri inip kemikten yapılmış kapı kolunu çevirdi. Tanıdık mekân her zamanki gibiydi. Loş ışıkla aydınlatılmış ortama, hafifte duman eklenince görüş mesafesi iyice daralmıştı. Tam önünde duran bara doğru ilerlemeye başladığındaysa şaşırtıcı şekilde dolu olan masalardan yükselen sesler kulağına gelmeye başladı. Masalardaki kişilere bakmaya tenezzül dahi etmedi, etmezdi de. Hepsinin sıradan, gereksiz insanlar olduğu bakmadan bile anlayabiliyordu. Buraya başka türlü neden gelirlerdi ki? Hızlı adımlarla bara yönelip yine ana hatları kemikten olan sandalyelerden birine kuruldu. Oturduğu an orta yaşlı, bakımsız barmen başında bitti. Anlaşılan o ki girdiğinden beri onu izliyordu. “ İyi akşamlar Bay Widmore. Ne içersiniz? ” Thomas Widmore adamı şöyle bir inceledi. Daha önce görmüştü tabii ki ama adını çıkaramıyordu. O yüzden gözlerini devirip umursamazca “ Ateş Viskisi. ” diye fısıldadı. Barmen boyun eğip arka raflardan kaliteli ateş viskisini çıkarırken, Thomas da biraz etrafını inceledi. Aleida’yı görmeyi umuyordu ama anlaşılan o ki yoktu. Barmen önüne ateş viskisini koyarken yine kendi iç dünyasına daldı gitti. Lanet bir günü daha bitiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mordred Widmore
Esrar Dairesi Çalışanı
Esrar Dairesi Çalışanı
Mordred Widmore


Mesaj Sayısı : 29
Kayıt tarihi : 05/08/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Sıradan Bir Gün Left_bar_bleue100/100Sıradan Bir Gün Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Sıradan Bir Gün Left_bar_bleue0/0Sıradan Bir Gün Empty_bar_bleue  (0/0)

Sıradan Bir Gün Empty
MesajKonu: Geri: Sıradan Bir Gün   Sıradan Bir Gün Icon_minitimeSalı Ağus. 16, 2011 2:11 pm

Yorucu bir gündü. Hogwarts fiyaskosunun dedikoduları hala bakanlıkta, sokakta, gazetelerde konuşulmaya devam ediyordu ve kaybeden tarafa adı karışmış ailesinin arkasından bitmek bilmez fısıltıların uğultusu onun kulaklarına kadar ulaşıyordu. Bu şaşırtıcı bir gelişmeydi; çünkü zaten bakanlıktakilerle mümkün olduğunca az görüşüyor, üstüne üstlük diğerlerinden soyutlanmış bir bölümde gizem içinde çalışıyordu. Ne üzerine çalıştığını hiç kimse bilmiyordu, neredeyse kendisi bile. Tesadüfi keşiflerden ve varsayımlardan ibaret çalışmalarının nereye varacağını hiç kimse tahmin edemezdi ama büyünün temeline inmek, bu güce sahip olduğunu bilmek büyük bir haz veriyordu Mordred’a. Üstelik son günlerde ulaştığı birkaç yeni bulgu baş döndürücüydü. Yine de ağzını sıkı tutması gerekiyordu. Kolaydı bu; zaten konuşmayı pek sevmemişti kendisini bildi bileli. Konuşacağı zamanda gerçekten değmesine önem verirdi. Haksız çıkmak ya da başarısız olmak tahammül edebileceği şeyler değildi çünkü.

Fakat son olaylar dengelerin sarsılmasına neden olmuştu ve bu konuda konuşması gerekiyordu. Yaşı kendisine yakın olan, üstelik bakanlıkta çalıştığı için Mordred’ın gördüklerini görebilecek açıya sahip olan tek kişiye ulaşmak istiyordu: Thomas. Bakanlıkta ondan uzak durmayı tercih ediyordu, çünkü dikkat çekmek istemiyordu. Normalde çok özen göstermezdi buna, fakat Thomas hassastı. Bakanlıktaki yerini çok önemsiyor, etrafında makamını tehlikeye atabilecek herhangi bir şey istemiyordu. Mordred’sa farklı düşünüyordu. Widmore olmak bir gurur kaynağıydı onun için. Böylesine köklü ve saygı duyulan bir ailenin üyesi olmak varlığına pek de inanmadığı tanrının bir lütfuydu. Saygının temelinde korku olduğunu bilse bile ne fark ederdi ki? Onu gördüğünde insanlar temkinli yaklaşıyorlarsa kökeninin ne olduğu umurunda bile değildi.

Saatine baktı sakince. Thomas’ın bu saatte bakanlıktan ayrılmış olduğuna emindi ve nerede olabileceğini de tahmin ediyordu. Kemik Torbası: ailelerinin nihai sığınağı… Yıllardır el değiştirerek bu güne gelen ve ‘mükemmelleşen’ bu barı seviyordu. Aslına bakılırsa bütün aile burayı seviyordu ve iş çıkışı yapılacak küçük bir toplantı için Kemik Torbası’ndan daha ideal bir yer düşünemiyordu. Yüksek ses konuşmalarının duyulmasını önlüyor, öbür barlardaki can sıkıcı kurallar burada beş para etmiyordu. Thomas’ı orada bulursa aklındakileri söyleyebilecekti nihayet, bulamazsa da birkaç bardak ateşviskisi içerek günün yorgunluğunu atardı. Sakince gözlerini kapattı ve bir an sonra açtığında karanlık Knocturn Yolu’nun girişinde duruyordu.

Yol her zamanki gibi karanlık ve tekinsiz görünüyordu. Pis vitrinler, karanlık sanatlara yönelik onlarca malzeme ve daha bir sürü şey. Mordred buranın Diagon Yolu’nun kötü bir taklidi gibi olduğunu düşünürdü hep. Ya da kötü düşünceli ikiz kardeşi… Diagondaki her dükkanın bir kopyası burada da vardı, sadece daha kötücül görünüyordu. Diagonun beyaz insanları buradan korkardı, oysa Mordred için iki sokağın kapıları da ardına kadar açıktı.

Emin adımlarla çocukluğundan beri ezbere bildiği yollardan geçti. Barın kemikten yapılmış kapı kolunun önüne geldiğinde duraksadı ancak ve cübbesini yansımasına bakarak düzeltip açtı ağır kapıyı. İlk defa yüksek sesli müzik kulaklarında çınladığında buruşturdu yüzünü. Tüm günün sessizliğinden sonra bu fazla gelmişti. Ama aradığı adamı yalnız başına otururken görünce tereddütsüz yöneldi masasına doğru. “Ben de seni burada bulmayı umuyordum. Şu Hogwarts fiyaskosu hakkında” Teklifsiz ve selamsız oturdu kemik sandalyelerden birisine. Böyle gereksiz ayrıntıları önemsemezdi. Devam edecekken masaya yanaşan garsonun sormasına fırsat vermedi.”Ateş viskisi” Adamın gitmesi için eliyle sinek kovarmış gibi bir hareket yaptı ve kuzenine dönü. “Yanlış bir adım attık ve bunu düzeltmemiz gerek. İsmimiz ayaktakımının dedikodu malzemesi olamaz.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sıradan Bir Gün
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Sıradan bir gün.
» Sıradan Bir Gün *
» Aranıyor (sıradan bir başlık işte neyse içeri gir de bi bak)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg :: ||| Büyücü Dünyası :: Knocturn Yolu :: Kemik Torbası-
Buraya geçin: