Şu Robert denen adamı bulmak zorundaydı. İşlettiği otelde olabilir miydi? Bazen ona ulaşmak gerçekten zor oluyordu. İstediği zaman kolayca gizleyebiliyordu kendini. Margaux, bunun pek de işine geldiğini söyleyemezdi. Ama yardım etmeyi kabul ettiği için minnettardı. Olayları başkasının ağzından dinlemek yardımcı olabilirdi. Hazır okul da kapalıyken bu konuyu halletmek istiyordu. Üvey ablası hakkında daha fazla şey öğrenebilmek. En ufak bir ayrıntıya bile ihtiyacı olabilirdi. En ufak bir ayrıntı onu sonuca ulaştırabilirdi. Gerçi şu anda yürümek bile ona zor gelirken bunu nasıl yapacaktı bilmiyordu ya. Tamam, son zamanlarda bu konuyu kafasına çok fazla takmış olabilirdi. Ne olmuştu yani? Kimse için bir sorun teşkil etmediğine göre buna engel olan bir şey de yoktu. En azından konu çözülünceye dek. Ve bu pek de yakın bir zamanmış gibi görünmüyordu.
Bakışları dalgın, düşünceleri bulanıktı. Olmasını istediğinin tersine Hogsmeade, kalabalıktı. Gerçi hava onun için fazla sıcaktı ama bu halini soğuğa tercih ederdi doğrusu. Salık bıraktığı saçları şimdi gerçekten rahatsızlık veriyorlardı. Yol ısınmış, kızın tabanlarına sıcaklığını salıyordu. Sıcaklık gittikçe artıyor gibiydi. Bir an için orada daha fazla kalamayacağını düşündü, yolunu değiştirdi.-Sanki bir faydası olacakmış gibi- Ve rüzgâr esti. Saçları, boynunun kıvrımlarına sinmiş bir haldeyken rüzgâr onları alarak arka tarafa savurdu. Havada kontrolsüzce uçuştular. İşte buna rahatlama denirdi.
Yolun sol tarafında ilgisini çeken bir tabela görünce adımlarını yavaşlattı. Hog's Head. Bazı geceler Hogwarts'tan gizlice çıkıp buraya gelirlerdi. Kalabalık oldukları zaman gerçekten eğlenirlerdi üstelik. Hatta bazen geri dönmek çok zor gelirdi ama yine de dönmek zorunda kalırlardı. Düşüncelerinin etkisiyle gülümsedi. Güneşin altında yürümekten daha akıllıca olacağını düşünerek barın büyük tahta kapısını araladı. Robert'ı daha sonra da bulabilirdi.
Tam da tahmin ettiği gibi değişen bir şey yoktu. Ne içerisinin kendine özgü havası, ne her zaman oturdukları masa ne de duvarlarda asılı olan tablolar farklıydı. Derinden çalan müzik kıza eşlik ederken, arka tarafta aşina olduğu masayı kestirdi gözüne. Büyük olduğu söylenebilirdi. Boş denebilecek kadar az kişi olan barda, hızlı adımlarla ulaştı masaya. Eğer şaşkınlığa uğramasaydı oturacaktı da. Ama oturamadı. Tam çaprazındaki masada oturan kişi çekmişti dikkatini. Stanislov. Fakat daha da ilginci yanındaki kızdı. Bir muggle doğumlu mu? Yanlış hatırlamıyorsa evet, o kız bir muggle doğumluydu ve Stanislov onlardan nefret etmez miydi? Şimdi burada, kızla gayet samimi bir şekilde oturan da onlardan nefret eden bir safkan değil miydi? Kendisiyle de bu yüzden defalarca dalga geçmemiş miydi? Aralarında ne olursa olsun, bu bir daha yakalanmayacak bir fırsattı. Bazı fırsatlar sadece bir kere yakalanırdı ve bu da onlardan biriydi. Değerlendirmemek olmazdı. Orada, tam karşılarında durmuş dik dik onlara bakarken gülmeye başladığını fark etmesi uzun sürmedi. Ve başarmıştı. Dikkatleri yine üzerine çekmişti. Çıkmaz bir sokağa girmiş gibiydi, yapabileceği bir şey yoktu artık. Sinir bozucu gülüşünü çocuğa bakarak sürdürmeye devam ederken masalarına daha fazla yaklaştı. Meydan okuyormuş gibi kararlı, ben kazandım dermiş gibi cesurdu. "İçinde bizden bir parça olduğunu biliyordum. Yoksa sadece kendine engel mi olamadın? Eminim arkadaşların bunu duyduğunda onlarda benim gibi düşünecekler. Açıkça söylemeliyim ki senin için şimdiden üzülüyorum."
Konu: Tehdit. 
Ptsi Ağus. 15, 2011 4:26 pm