Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jamie Lea d'Estaign
Cadı
Cadı
Jamie Lea d'Estaign


Mesaj Sayısı : 532
Doğum tarihi : 13/08/92
Yaş : 31
Evcil Hayvanı : Faruk K
Kayıt tarihi : 02/06/11

O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty
MesajKonu: O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum   O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 11:52 pm

Şimdi neresindeyim yaşamın kim bilir? Aslında kimse bilmez. Resmi bir tarihin, resimsiz satırlarında solar giderken fotoğraflarım, gideceğim yolu kendi ruhuma bakarak çizdiğim bir haritada tüketiyorum. Başka bir hayat olmadı hiç. Haritamın başucunda, geçtiğim her yolu deliliğime çoğaltan bilinçle kübik bir macera peşinde koştum hep. Kafama göre yaşamak, hayatımın hep tam bir kafiyesi oldu. Yüceltecek değilim bunu. Ancak pişman da olmadım hiç. Geldiğim bir yer varsa eğer, bunu, bir sobanın içinde yanıp kül olmuş, resmi olmayan resimli bir tarihe borçluyum. Varolmayışın bilincine varmakla beraber, bir suyun akışını izler gibi izledim ben de tarihi. Kanla yazılmış tarihe dahil olmaktansa, izleyicisi olmayı yeğ tuttum yaşamın. Sorumsuzluk etiketini bana yükleyenler, ellerindeki kanı bile benim denizlerimde yıkamak istedi. Verebilecek bir şeyim yoktu onlara. Hiçbir yere, hiç kimseye ait olmadığımı biliyordum. Işık sandıkları karanlıktan çıkardıkları kılıçlarıyla iğdiş etmeye çalıştılar ruhumu. Bulamadılar. Çoktan şeytana satmıştım bir rüzgar olmak karşılığında.

Ah, beni tırmıklayan kediyi elimde sopa ile kovalamamalıydım! Onu kovalarken nereye gittiğime, hangi sokağa daldığıma hiç dikkat etmemişim. Ama o kedi de salak mıdır, nedir? İnsan hiç kendini seven birini tırmıklar mı? Bir dakika? İnsan mı? Ahaha! Gene saçmaladım, hayvan diyecektim yahu! Neyse, şu içten kendi kendime konuşmayı bırakmalıyım sanırım. Sadece sevmek istemiştim halbuki. Fakat o nankör ne yaptı? Tüylerini kabartıp tuhah bir şekilde kükreme taklidi yaptı. Salak, aslan mı sanıyor kendisini? Sonra da elimi tırmıkladı. Ah, ah! Nasıl acıdı anlatamam. Gözlerim dolu dolu oldu başta. Şu Japon çizgi filmlerinde olur ya, gözler dolu dolu, ama akmak, hah, işte öyle. Neyse işte, ben de bulduğum ilk sopa ile onu kovalamaya başladım. Yüzümde gerçekten şeytani bir ifade olmalı. Ama tam olarak nerede olduğumdan emin olmadığım an koşmayı yavaşlattım ve böylece kediyi de kaçırdım. Şimdi etrafıma şaşkın şaşkın bakıyorum. Başımı hızlı hızlı bir o yana bir bu yana çeviriyorum. Neresi burası? Bu sokak ismini bilmiyorum. Knockturn Yolu değil burası, Diagon'da da olmadığıma eminim. O kedi, o lanet kedi lanetli falan olmalı. "Mart ayında çocuklarının ondan fazla kedi babası olasıca." diye söyleniyorum onun arkasından. Yolumu bulabilirim ama, yani sonuçta on yedimi yeni bitirdim ve bir yetişkin oldum. Yetişkinler böyle durumlarda ne yaparlar? Eminim yollarını bulabilirler ve panik yapmazlar.

"HİİYYYAAAAAAAAAAAA! BURADA ÖLECEĞİM VE CESEDİMİ KİMSE BULAMAYACAK!" diye bağrıyorum uzun saatler sonra yürümekten yorularak yanımdan elinde poşetlerle geçen yaşlı kadın bana şaşkın şaşkın bakarken. Saatlerdir yürüyorum, saatlerdir etrafımda tanıdık bir şeyler görmeye çabalıyorum. Ama yok, yok! Aslında o yaşlı kadına burasının neresi olduğunu sormak ve en azından Diagon'a nasıl gideceğimi sormak istiyorum ama sanırım gururuma yediremediğimden, soramıyorum. Yüzümdeki ifade korku dolu bir şekle dönüşüyor. Asamı kullanıp kullanmamakta da tereddütteyim, eğer muggleların arasındaysam cisimlenemem, büyü yapamam. Derin derin nefes alıyorum, etrafımdan bir kaç serseri tipli çocuk geçiyor. Höe?! Bu saçlar ne böyle? "Acı çeken fasülyeler aşkına!" diye bağrıyorum ama sonra kendime gelip bana dik dik bakan çocuklara sertçe bakıyorum. Saçları tuhaf. Kaskatı, ortaları dikilmiş, önleri alınlarına yapıştırılmış. Bir tür çim adama benziyorlar. "Ne biçim yaratıklar bunlar?!" diye kendi kendime söylenmeden de edemiyorum doğrusu. Sonra bana daha dikkatle bakan ortadaki çocuğa kaşlarımı çatarak bakıyorum ve geri geri yürüyerek bağrıyorum. "BENDEN UZAK DUR SENİ ÇİM ADAM KILIKLI BİTKİ!" gözlerimi de sıkıca kapatıyorum bağrırken. Gözlerim kapalı olduğu için tam olarak gökyüzünü göremesem bile ansızın ayağımın yerden kesildiğini, geriye doğru ağırlığımın gittiğini ve tepetaklak olduğumu anlayabiliyorum. Kıçım sert bir şekilde hafif ıslak bir yere değdiğinde gözlerimi acıyorum. "Sanırım çanak patladı." diyorum acı ile suratımı ekşiterek. Nasıl kayıp düştüğümü anlamaya çalışırken az ileride, az önceki çocukların bana resmen kıçlarıyla güldüklerini görüyorum. Uçan Spagetti Canavarı aşkına! Bu çok gücüme gidiyor. Ama bir boka basıp ıslak çimenlere düşmem daha da gücüme gidiyor. Dudaklarım aşağıya büzülüyor ve titiriyorlar. Oturduğum yerde doğrulup bacaklarımı kıvırıyorum ve ansızın ağlamaya başlıyorum. "Hepsi o kedinin suçu! Beni o getirdi buraya! Elimi de turmıkladı, elim de acıdı. Şimdi de en değerli varlığım, oturma organım acıyor. Annecim!" diye ağlıyorum. Neden sonra birinin bana garip garip baktığını fark edip gözyaşlarımı diliyor ve akmış sümüğümü içime çekip boğazıma kadar gelenini yutuyorum. Aslında sümük yutmak çokta tiksinç değil. Burnumu çekerken bu adama bakıyorum. "Ne var? Ne istiyorsun? Dilenci falan değili..." Sonra duruyorum, hiç param yok benim. "Umm... Evet, sandığını düşündüğüm gibi dilenci de olabilirim." diyorum tuhaf bir mavi olan gözlerimi ona dikerek.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Henrich Iloulian
Blood Quill Muhabiri
Blood Quill Muhabiri
Henrich Iloulian


Mesaj Sayısı : 64
Mücadele Tarafı : Paranoyak olduğu için, şüphelendiği herkes ile mücadele etmektedir. özellkle de expelliarmus kullanarak.
Sihirsel Soy : Leylim ley
Evcil Hayvanı : Animagus bir evsiz büyücü ile evinde beslemesi karşılığında kedisi olması için anlaşma yapmıştır(Hansel Poe)
Kayıt tarihi : 09/07/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Left_bar_bleue90/100O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty_bar_bleue  (90/100)
Düello Gücü:
O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Left_bar_bleue0/0O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty_bar_bleue  (0/0)

O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty
MesajKonu: Geri: O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum   O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Icon_minitimeC.tesi Tem. 16, 2011 6:42 pm

Kesinlikle, kesinlikle herkes bana karşı! Herkes benden nefret ediyor ve kuyumu kazmaya çalışıyor arkamdan. Annem babamdan benim yüzünden ayrıldı. Beni hiç sevmediler. Benden nefret eden ve başarımı hazmedemeyen pislikler annemin ölümüne neden oldular. Babam yeni evlendiği karısıyla bir çocuk yaptı beni sevmediğinden. O çocuğu da kıskandılar. Benim kardeşim diye ve beni incitmek için onu da incitmek istediler. Onun annesi ve babamız da bu yüzden öldü. Ah, nedir bu çektiğim benim! Zavallı çocuğu himayeme alırken bile bir sürü sorun çıkardılar. Neymiş efendim, tuhaf bakıyormuşum ve bende biraz gariplik varmış. Onlara gelecek postası muhabiri olduğumu söyleyemedim elbette, zira nedense büyü güçleri olmadığını iddia edip tuhaf icatlar çıkarak şu Muggle'lardandı. Resmen bin dereden su getirdim onu yanıma aldırırken. Meh, neyse ki şu anda Hogwarts ikinci sınıfta ve gayet de iyi durumda sevgili kardeşim Eudor. Onu koruyacağım, şu kötü niyetli büyücülerin, karanlık sırlarını ortaya çıkarırken ben ona zarar vermelerine engel olacağım. Her türlü şeyi yaptım bunun için. İzleyici verdim, hatırlatıcı verdim, hatta minyatür bir düşman aynası da hediye ettim. Ayrıca benimle direk iletişime geçmesi için bir kaç şey daha verecektim de onları okula almadılar. Of, dedim ya, herkes bana karşı.

Ve ben Almanya'ya, gene bana karşı kurdukları komplo yüzünden gönderildim. Böylece evimi yakacaklar, kardeşime bir şey yaparlarken yanında olamayacağım, beni tanımadığım bu yerde rezil edip, dolandırıp, dilenciye döndürecekler. Bunun telaşıyla adım atıyorum Münih sokaklarında. Üzerimde kocaman, bana büyük gelen bir palto var. Altına da cart mavi renkli bir gömlek ve sarı renkli bir pantolon geçirdim. Pantolon da bana büyük olduğundan mor renkli kravatıma uyan mor pantolon askısıyla tutturdum. Ayaklarıma da kırmızı renkli ayakkabılar giydim. Bir arkadaşımdan ödünç almıştım Muggle'lar arasında dikkat çekmemek için. Onlar gibi davranıp, onlar gibi giyinmeliyim. Sonuçta ben muhabirim. Yürüyüşüm aceleci ve endişeli, kesinlikle insanları dikkatle süzüyorum. Bana zarar vermeye kalkan olursa diye cebimde mavi renkli, saydam bir su tabancası aldım. Ucu biraz görünüyor cebimden. ''Ney, ne var, neden öyle bakıyorsun, bir şey mi yapacaksın bana? Eğer öyle bir şey... Hey, soruma yanıt ver.'' diyorum işaret parmağımı bana bakan adama doğru sallayarak. Ne yapayım, bana öyle tip tip bakmasın, korkuyor ve endişe ediyorum.

Sonra bazı tipler görüyorum. Gözlerim irileşiyor ve yüzümde dehşetli bir tiksinti ifadesi oluşuyor. Bunlar, bunlar, bunlar UZAYLI! Onlar yanımdan geçerken donakalıyorum. Öylece bakıyorum, kaskatı olarak yerimde durarak. Onlar gittiğinde gözüme bir kız çarpıyor. Şirin, kızıl saçlı, çekici bir hatun. Sanırım ağlıyor. Evet, o da onların uzaylı olduğunu anlamış olmalı. Onun karşısında duruyorum ve haline acıyarak bakıyorum. Yazık, çok korkmuş olmalı. Ama endişe etmesin, ben varım ona yardım edecek. Ve dilenci olduğunu önce kabullenmeyip, sonra kabullenmesi. Aah, bu çok kötü. Onu da sisteme aykırı bulup dilenci yapmış olmalılar. Eğer ona yardım etmeyip bütün bu olanlara engel olmazsam aynısını bana da yapacaklar. Bu yüzden kıza yanıt vermek yerine onun kolunu tutarak kaldırıyorum. Sonra kolunu bırakıp ona yaklaşıyorum ve gözlerimi onun ıslak mavi gözlerine dikiyorum. ''Sen de gördün değil mi? Saçlarını nasıl dik dik yapıp yandan da yapıştırdıklarını. Onlar saç değil aslında bir kamufle, antenlerini saklamak istiyorlar. Onlar uzaylı.'' diyorum. Bana komplo kuran uzaylılarla aynı kişiler olmalılar. Kesinlikle. Kız tam bir şey söyleyecekken ağzını kapatıyorum. ''Şiişşt, sus, bir şey söyleme bu konuyla ilgili.'' diyorum fısıldayarak. ''O antenleri sayesinde anında iletişim kurabiliyorlar. Bizi duyarlarsa ayvayı yeriz.'' diyorum heyecanla, uzaylılara tedirgin bir ifadeyle bakarak. Sonra onlar gözden kaybolunca, kızın ağzından elimi çekiyorum. Ona döndürüyorum başımı ve gülümsüyorum. ''Ben Henrich Iloulian. Sen de benim gibi komploya kurban gitmiş olmalısın o uzaylıların yaptığı. Sevmedikleri herkesi dilenci yapar onlar. Belki de aslında kim olduğunu bilirsin sen ölmedi de bunları organize ediyor. Evet, öyle olmalı. Neyse şanslısın, ben sana yardım edeceğim ve ikimizi bu kötü olaylardan kurtaracağım.'' Evet, tatlı, gamzelerimi ortaya çıkaran gülümsemem, işte burada devreye giriyor. Bu tatlı kız yıllardır aradığım müttefik, dost olmalı. Bu kötü olaylar neticesinde karşı karşıya geldik bir zindanda zincirli iki mahkum gibi. ''Senin adın ne peki?'' diyorum ona sonra. Yardım etmek için önce adını bilmem gerek. Yoksa isimsizlerden olduğunu düşünmeye başlayacağım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t7561-yedisibirarada#171933
Jamie Lea d'Estaign
Cadı
Cadı
Jamie Lea d'Estaign


Mesaj Sayısı : 532
Doğum tarihi : 13/08/92
Yaş : 31
Evcil Hayvanı : Faruk K
Kayıt tarihi : 02/06/11

O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty
MesajKonu: Geri: O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum   O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 10:24 pm

Hayat, vasat insanı pek sık takdir etmez; çocuğunun başarısına aç bir ebeveyn gibi davranır ona, yetmediğini, bir türlü yetemediğini hatırlatmaktan çekinmez hiç; çevredeki başarılı kişiler aracılığıyla her yenilgiyi, örnek bir akrabanın yaptıklarını başa kakarcasına, koyuverir insanın önüne. En kötüsü, vasat insanın, zeka konusunda belli bir ortalamanın üstünde olduğu durumdur belki de. Böyle biri kişisel yetersizliklerinin, çekingenliklerinin ya da cesaretsizliğinin kendisine neler kaybettirdiğini, hayatın ona hatırlamasına fırsat bırakmayacak kadar net görmekle lanetlenmiştir çünkü; işinde daha iyi bir konumda olabileceğini ama olamadığını bilir o, daha sadık, daha tatmin edici ya da güvenilir bir sevgili gibi davranabileceğini ama davranamadığını da...

Ve böylece hayatın vasat insana verdiği tepki giderek şiddetlenmiş de olur aynı zamanda, zihninin içinde dönüp duran ya da aynaya baktığında aklına gelen cümleler çok kısıtlıdır ve hepsi de birbirine benzerler: "Daha iyi, daha popüler biri olabilirdim.", "Daha başarılı olabilirdim.", "Konumum çok daha farklı olabilirdi.", "Sevgilisi tarafından terk edilmiş biri durumuna düşmeyebilirdim."... Tüm bu farkındalığın getirebileceği iki durum, birbirinden ayrı ya da birlikte varolur genellikle; vasatlığının bilincinde olan kişi, çeşit çeşit komplekslerle zaten zor olan hayatını daha da çekilmez kılacak ve/veya tüm başarısızlıkları için suçlayacak birini bulmak gibi bir başka hastalığın pençesine düşecektir. Kendisi hakkında aydınlandığı kısa anlarda, eksikliklerini abarttığını da fark edecektir üstelik ya da olanlar için başkalarını suçlamanın yersizliğini belki; ama kalan zamanlar onundur nasılsa ki bunlar da kendini aşağılamakla ya da başkalarının omuzlarına farkına bile varamadıkları ağır suçluluk küfelerini yüklemekle geçecektir.

Bir 'kaybedenin', 'kaybedenlerden biri' olduğunu bilmesi... Yaşarken sürekli bir can çekişme haline geçmesi; artık heyecan duyamaması ve yaşamış bulunduğu tüm heyecanları küçümsemeye başlaması anlamına gelir.

İşte ben, Jamie'nin yaratıcısı olan ben, böyle biri olmamak için sürekli büyük uğraşlar sarfeden Jamie'nin hikayesini anlatıyorum size. "Burada, bu aptal dairede, tek başıma oturuşum ve mezun olmama rağmen işsiz oluşum ve dostlarımın aslında dost değil de önemli günlerde baykuş göndermek için adreslerini kaybetmediğim kişiler oluşu..." diyerek sıralamak istemiyordu Jamie hiçbir şeyi. O, hiçbir cümleye böyle başlamak istemiyordu; tek istediği 'yaşamaktı.' Sadece biraz yaşamak; dilediği gibi; özgürce ve rengarenk. Aslında belki de, sadece ufak bir ihtimal de olsa, az önce gördüğü o garip görünümlü, garip kıyafetli ve saçlarını tuhaf tuhaf yapan çocuklar da sadece hayatlarını 'yaşıyorlardı'; diledikleri gibi; kimseye aldırış etmeden. Evet, insanların sorunu sadece buydu; başkalarını yargılamakla o kadar çok meşgullerdi ki; nasıl yaşamak istediklerini unutmuşlardı. Yanına yaklaşan mavi gözlü adama baktı bir an. Sonra oturduğu yerde gene uzaklaşan çocuklara baktı. "Merlin'in yırtık donu aşkına!" diye mırıldandı bir an. "Neler düşünüyorum. Onlar birer yaratık, insan görünümlü yaratıklar." diye tamamladı bu defa daha yüksek bir sesle. Ardından yanına gelen adama yeniden baktı. Yüz ifadesi en az, az önceki kadar dehşet doluydu. Adamı baştan aşağı süzdü ve derin bir nefes aldı. Bu adamın kıyafetleri... Bu renkler... "Ya terzini değiştirmelisin ya da sen de onlardan biri olmalısın." dedi suratını ekşiterek. Sonra az önceden beri oturduğunu fark etti, ayağa kalktı yerden destek alarak. Özellikle popo bölgesini eli ile silkeleyerek temizledi kıyafetlerinin. Neden sonra, adamın biraz nce 'kim olduğunu bilirsin sen' dediğinin ayrımına vardı, açıkçası adamı pek dinlemiyordu, ve yüzünü onun yüzüne iyice yaklaştırıp şaşkın şaşkın gözlerini kırpıştırdı. "Sen... Sen az önce 'Kim Olduğunu Bilirsin Sen' mi dedin? Sen? Sen yoksa?" dedi başta fakat sonra gözlerini kısıp sağına ve soluna baktı birileri var mı diye. Etrafın temiz olduğuna emin olunca da adama geri döndü ve kısık bir sesle sordu. "Yoksa sen de mi büyücüsün?" Geri çekildi bunu söyledikten sonra ve adamı baştan aşağı tekrar süzdü, hatta etrafında bir tür bile attı. "Evet, sen büyücüsün. Ama etrafta böyle gezmemen gerek. Çok dikkat çekiyorsun!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Henrich Iloulian
Blood Quill Muhabiri
Blood Quill Muhabiri
Henrich Iloulian


Mesaj Sayısı : 64
Mücadele Tarafı : Paranoyak olduğu için, şüphelendiği herkes ile mücadele etmektedir. özellkle de expelliarmus kullanarak.
Sihirsel Soy : Leylim ley
Evcil Hayvanı : Animagus bir evsiz büyücü ile evinde beslemesi karşılığında kedisi olması için anlaşma yapmıştır(Hansel Poe)
Kayıt tarihi : 09/07/11

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Left_bar_bleue90/100O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty_bar_bleue  (90/100)
Düello Gücü:
O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Left_bar_bleue0/0O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty_bar_bleue  (0/0)

O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Empty
MesajKonu: Geri: O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum   O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum Icon_minitimePtsi Ağus. 15, 2011 10:06 pm

Bir anı, kimsenin göremeyeceği güzellikte olsun. Yunan kadınlar tüm güzellikleri ile khitonlarını da üzerine alarak gelsin ve sunsun sana gereken kurbanı. Bu kurban bir çiçek olsun yeter, zaten bir Tanrı değil, sadece ormanın sihirli bir yaratığısın. Bir Tanrı olmak için çok erken, ölümsüz olmak için fazla insansın. Yaşın gelince, o da sana bahşedilecek. Düşlerin gerçek olacak o gün, kurbanların daha da büyüyecek. Fakat şimdi gençliğini feda etmen gerek, ancak o zaman bu hakka sahip olabilirsin. Büyüyebilir, uzaklara varabilirsin böylece. Dünya'yı dolaşabilir, onu boynuzlarında tutan öküzün gerçek olup olmadığını anlayailirsin. Belki de adı Atlas'tır, omzu ağrımıştır ve biraz da sen tut diyecektir. Ona bir oyunun var mı, sana vereceği görevi kaldıracak gücün var mı? Ya bırakıp giderse seni öyle, ya dünyanın yükü hep omuzlarında kalırsa? Altın elmayı almak için değer mi sence? Altın elma nedir, ün müdür yoksa para mı, belki de çevreni saran dolu güzel kızı kastediyorlardır. Isırdın mı elmayı, nasıldı tadı, çürüktü değil mi? Eh normal, sonuçta milyonlarca yıldır o ağacın dalında asılı, dışındaki altın kaplama bile koruyamadı içindeki canlılığı. Oh hayır, tükürme sakın onu. Onu yutman gerek, o senin başlangıcındır, senin için en zehirlisidir, aynı zamanda en yararlısıdır. Değersiz ölümlü bedenden kurtulurken özgür bırakacağın kocaman bir ruhun var. Ruh kavramına inanır mısın Henrich? Sen bir hristiyan, bir müslüman ya da yahudi değilsin değil mi, Ermeni bile olsan? Hiçliğe inanıyorsun, ölüm senin için mutlak yok oluş demek. Oh ne yazık, ölümsüzlük de bir dahaki sefere artık.

Paranoyanın tadını çıkarırken, düşler ülkesine asla gitmeyeceğini biliyordu Henrich. O hoş bakışlı, mavi gözlerinden bir bulut geçti. Ancak bir andı. O ışıltı geri döndü bir kaç saniye sonra. Onun sorusuna aldırış dahi etmedi, çok konuşuyordu, alakasız konuşuyordu, güzeldi ama çenesi düşüktü. Kaldı ki dinlemesini de bilmiyordu. ''Hey, adın ne dedim, ben Henrich dedim, uzaylılarla ilgili bir kaç şey daha söyledim, sen beni dinliyor musun?'' Sonra paltomun cebine atıyorum elimi. Daima ıslak kalan mendilimi değil de, kuru olanı buluyorum ve ona uzatıyorum, ellerini silmesi için. Cadıyı baştan aşağı süzüyorum daha sonra. ''Sen tam muggle usülü giyinmişsin, ben bir türlü beceremiyorum.'' diyorum dudaklarımın kenarlarını abartılı şekilde aşağıya bükerek. Sonra, birden gülümsüyorum. ''E madem tanıştık ve arkadaş falan olduk, o zaman sen bana yardım edersin bu konuda ha? Yanılıyor muyum yoksa?'' dedi ona. Amerika çok karışık bir yer ve tuhaf yaratıklarla dolu. Evet, yaratıklar, zira muggle olamayacak kadar tuhaf ve sinir bozucular. Kesinlikle ya büyücü, ya da başka bir halt olmalılar. ''Burada dikkat çektiğimi sanmıyorum gene de, benden de beceriksizler var ve çok normal karşılanıyorlar. Bu arada bir araya geldiğimize göre cadı ve büyücü olarak, birer bir şey ısmarlamama izin verirsin sana.'' Sonra gözlerimi hafifçe süzüyorum. ''Güzel bir cadıya bir şeyler ısmarlamak hayalim, e sizi bulduğuma... Öhm, sen diyebilirim değil mi? Ne de olsa ortak kaderi paylaşıyor sayılırız. Ah, nerede kalmıştım, e seni bulduğuma göre bunu gerçekleştirebilirim.'' Kızın kendisini reddedip bozma ihtimalini aklına bile getirmiyordu. Enderdi bir yabancıya kanının ısınması, genelde epey bir zaman isterdi. Ancak bu sefer iş farklıydı. Gülümseme yayıldı yüzüne. ''Şurada güzel bir bar olacak.'' Az ileriyi işaret etti. Fakat orada bir hela olduğunu nereden bilebilirdi ki, Amerika'yı tanımıyordu pek. Tabi saha sonra Los Angeles'i pek bilmediğinden saçmaladığını, hatta şu anda neredeyse kaybolduğunu itiraf etmek zorunda kalacaktı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/t7561-yedisibirarada#171933
 
O Kediyi Öldürmeye And İçiyorum
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg :: ||| Muggle Dünyası :: U.S.A-
Buraya geçin: