A Piece of Love

İrlanda... Dünya üzerindeki tüm garipliklerin toplandığı yer olmalı. Vampirler, sinir bozucu kurt adamlar, büyücüler, leprikonlar, tek boynuzlular... Güzel bir geceydi. O gece hayatımda gördüğüm en ilginç dişi ile tanıştı Wien. Modern bir bardaydı. Pembe neonlar, sarı ışıklar ve metalik beyaz masalar... İçeriye girdiği andan itibaren kendini içmeye proglamlamıştı. Üzerinde süper mini eteği, kırmızı büstüyeri, düz kızıl saçları ile buram buram afrodizyak yayıyordu etrafa. Bu gece bir değişiklik yapmalıydı, alışılmışın dışına çıkmalıydı. Belki de bu yüzden bu gece girdiği barda bulunanların çoğu dişiydi.

Mavi halıdan içeriye yürürken iri yarı bir koruma onu durdurmuştu. "Kimliği görebilir miyim?" Wien gülümsedi. Tabii anlamında başını sallayarak korumaya yaklaştı. Gözlerine baktı ve dişlerini çıkardı. Adam korkarak sendeledi. "Buyrun..." dedi sadece zorlanarak. Burası İrlandaydı... Kimse garipseyemezdi onu. Topukları tıkırdıyordu. İçeri girdi. Oldukça ateşli hatunlar vardı etrafta ama o değişik birini arıyordu. Oldukça sıradışı biri olmalıydı. Klasik eğlence anlayışından sıkılmıştı artık. Ne zaman bir kadınla birlikte olsa ısırmadan duramıyor ve sonunda da onu bir yeni doğana dönüştürüyordu. Bunlarla uğraşacak vakti yoktu artık. "Yaşlandım" diye düşündü. Yine de 300'ünü aşmış bir kadın olarak afet gibi görünüyordu bu gece. Öldüğünde yirmilerindeydi. Bunu koruyor olması onu mutlu ediyordu. Müzik son derece gürültülüydü. Pardüsesini çıkardı ve bulduğu ilk bar sandalyesine attı. "Lanet olsun!" Yanından geçen kadın eteğine şarap dökmüştü. Beyaz eteği kötü görünüyordu. Kadının elinden tuttu. Biseksüel olduğu her halinden belliydi. O kadar içmişti ki Wien'in içine düşücek gibiydi. Onu bayanlar tuvaletine sürükledi. Yediği tacizler yiyeceklerinin yanında hiç sayılırdı. İçeriye girdiğinde kadını duvara yapıştırdı. "Sert oynamak itiyorsun ha?" diyerek gülümsedi. Çekilmeyecek tek muhabbet içmekten sünger olmuş bir Muggle muhabetidir. "Ya, evet." diyerek gülümsedi Wien. Eli kadının gömleğine gitti. Tek tek düğmeleri açmaya başladı. Kadın kendinden geçmeye başlamıştı. Ama Wien'in gözü etekteydi. Siyah deri eteği aldığında kirlenmemesi için askılardan birine astı. "O kadar da önemli değil kirlenmesi." dedi sarhoş kadın. "Benim için önemli." diyerek yanıt verdi kadına bakmadan. Tekrar kadının yanına döndüğünde "Senin suçun değil güzelim..." demekle yetindi ve kadının şah damarını parçaladı. Gece eğlencesinden önce karnını doyurmak iyi gelirdi. Tüm kanı emdiğinde kadın bembeyaz bir mermer misali yere yığıldı. Wien ise yüzündeki kanları temizleyerek eteği astığı yerden aldı ve üzerine geçirdi. İstediğini almıştı. Kan kırmızısı rujunu sürerek tekrar barın başına döndü. "Hey barmen. Bana bir viski." dedi. Çantasından bir hap çıkardı ve içti. Dünya şimdi güzelleşmeye başlıyordu...

Grimsi fayansların üzerine çöktü. Attığı zevk kahkahası fayanstan odanın içini doldurmuştu. Alkolün de verdiği etkiyle, sanki henüz bitmesini istemediği bir rüyaya dalmış gibiydi; daha çok uyuşturucu etkisi. Siyah tırnaklı parmaklarını şah damarından sızan koyu kana buladı. Gözlerini kapattı ve kendini bu rüyanın içine hapsetti: kendi gülüşünden başka birşey duymuyordu. 'Ah. hayır. Bağımlın olmak istemiyorum' Bilinçsiz çıkan kıkırdaması onu korkuttu. 'Oraya gidip daha fazlası için yalvaracağım galiba'. Karnını okşadı, istiyordu. Yıllarca içine hapsettiği kuş, göğüs kafesini kırıp uçmak istiyordu. 'Ah. Hayır. Yıllarca susması için yalvardığım şey: ne istediğini bana söyle. Ne istediğini biliyorum. Ne istediğimi biliyorum. Evet istiyorum.' Bağırıyordu, susmaktan sıkılmış arzuları gibi. Uçuyordu, evet uçması gereken kuş uçuyordu. İçindeki boşluğu hissetti, dolması gereken boşluğu. Yıllardır uyuttuğu duygular, arzular uyanmış, hatta çığlık atmaya başlamışlardı. Hakları vardı, çok beklemişlerdi...

Gözlerinden süzülen iki kırmızı gözyaşı, şakaklarında durdu. 'Ha..Hayır. Ben ağlamam' Histerik bir kahkaha attı, gözlerini kapattığında süzülen gözyaşını tattı. Gülüyordu, ağlıyordu. Evet açtı, durdurulamaz bir iştahtı bu, istediği şeyin kokusunu aldıkça da artıyordu. 'İnkar etmek istemiyorum. Bedenime engel olmak istemiyorum. Bugün beni yönetmesine izin vereceğim. Konuşmasına, bağırmasına, haykırmasına...'
Fayansı okşadı. 'Özlediğim şeyi istiyorum. Onu özledim. İşte bunu söylemek istiyordum değil mi? İnkar etmeden söylüyorum. Haykırıyorum; Özlüyorum. Çok, çok, çok...' Fayansları okşayan ellerini çekmeden yüzükoyun yatmıştı.
Kahkahasına engel olmak istemiyordu. 'Çok bekledim. Çok, çok, çok...'
Sırt üstü yattığında, kızıl saçları kana boyanmış, burnuna dolan koku onu transa daha çok kaptırmıştı. Bütün dişlerini döstererek gülüyordu ve yanakları ağrımıyordu.
'Buna ihtiyacım var. Yaşamaya ihtiyacım var anlamıyor musun? Her gün susuluktan, açlıktan geberiyorum.
Susadığım, acıktığım şey kan değil..
Dokunulmak istiyorum.
Ben ölü müyüm?
Gözlerini kapattı. 5 dakika önceye gitti, Kasları gevşedi, dudaklarını büzdü.
'Yaşamıyormuşum ki ölü olayım?'


Ayağa kalktı. Aynaya baktığında, karşısında kırmızı saçları dağılmış,suratına bütün dişlerini gösteren bir gülümseme yerleşmiş, kana bulanmış birkaç parça kumaş giyinmiş, şah damarından siyah bir sıvı sızan 18 yaşında bir genç kızdan fazlasını gördü. İçgüdüsel bir reflekse tuvaletten çıktı, ve onu aradı. Barın başında onu, kırmızı dudaklarını viski bardağına değdirirken gördü.
'O bardak ne kadar şanslı olduğunu bilmiyor.' Vücudunun her yeri iştahla ona doğru gidiyordu. Yanına yaklaştı, her zamanki erkek sesini, biraz daha incelterek ve nerdeyse sevimli bir ifadeye bürünerek, yanağına sulu bir öpücük kondurdu. 'Eteğin için üzgünüm.'

Eteği olmadan etrafta dolanan bir kız... Onu öldürdüğünü sanıyordu ama gördüğü kişinin bir lanetli olması onu güldürmüştü. "Hadi yaa sen ölmedin mi" dedi kahkaha atarak. Anlaşılan o gün şanlı günündeydi Wien. Keyfi yerine geldi iyice. Son viski damlasını alarak bardağı barın üzerine bıraktı. Karşısındaki kızda onu çeken bişey vardı. Vampir olmasının dışında bişey. Kızıl saçları hariç... Belki de uzun zamandan beri geçirdiği en güzel geceyi yaşamalıydı bu gece. Yanağına konan öpücüğe gülümseyerek karşılık verdi. O kızın tek gecelik takıldıklarından olmayacağını bilemezdi o an için. O yüzden bu işi biran önce hızlandırmak istiyordu. "Burda bekle." dedi kararlı bir ses tonuyla. Gözü barın içinde gezindi. Mini sayılamayacak bir etek giyen esmer bir hatun gördü. Tek başına sessiz sedasız oturuyordu. Kızın yanına giderek kulağına birşeyler fısıldadı. Kızın keyfi yerine gelmiş gibi görünüyordu. Wien burnunu kızın boynunda gezdirdi. Koklayarak onu belinden kavradı ve barın arka tarafına sürükledi. Kimsenin olmadığını görünce rahatladı. Kıza yaklaştıkça zavallının kalbinin ne kadar hızlandığını fark etti. Ona zarar vermek istemiyordu. Fazla masum bir kızdı. Bu yüzden sadece diş göstermekle yetindi. Kız korkudan bayılmıştı. "Ne oluyor?" Kafasını kaldırdığında kızıl hatunun yanında olduğunu gördü. "Kıskanma güzelim..." dedi gülümseyerek. Bayılan kızın eteğini çıkardı ve giymesi için kızıl hatuna uzattı. Kızın içi rahatlamış gibiydi ama hala garip bir kıskançlıkla bakıyordu yerde yatana. Wien gülümsedi. Kızı elinden tutarak barın arka kapısından çıkardı. Gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı ve ardından kızıl hatuna döndü. "Sakin ol... Bu gecemin yıldızı sensin." dedi. Kız bunu duyduğuna mutlu olmuş gibiydi. Güzel bir kızdı. En azından Wien'i etkilemeyi başarmıştı. Hap etkisini kaybetmeye başlıyordu. Ve bu gece Wien, kesinlikle başının yerine gelmesini istemiyor gibiydi. Elini gömleğinin yakasından içeri soktu. Uzun kırmızı tırnakları arasında şeffaf bir torba çıktı dışarı. İçinden iki tane hap alıp torbayı yere attı. Hapların ikisini birden ağzına koyarak gülümsedi. Yavaşça kızıl hatuna yaklaştı. Kırmızı dudakları, ölüm kadar soğuk olan kızın dudaklarında birleşmişti. Haplardan birini onun ağzına bıraktı. Başı dönüyordu... "Uyuşturucum kadar güzel misin?" dedi saçmaladığının farkında olarak. Kız evet der gibiydi. "Ne dersin bardan kaçıp daha güzel yerlere gidelim mi?"

Lilith, ağzındaki hapı dilinde döndürdürdükten sonra, hapı yere tükürdü. 'Şu anda senden başka birşeye bağlanırsam, seni aldatmış olurum' dedi erkeksi gülümsemesiyle. Ellerini soğuk parmaklara değdirdi; sıcaktı. Saçlarının rengi gibi sıcaktı. Lilith soğuğu özlemişti, dudaklarında o soğukluğu aradı. 'Ağzım da başka birşeyle meşgul olmak istemiyormuş' Kızın dudaklarına yapıştı ve, soğukluğu içinde hissetti.
Eteğin içinde garip hissediyordu. Tercihi bol pantolonlardı ve paçavralarıyla bütünleşmişti. 300 Yıldır etek giymeyen biri için, eteğin içinde oldukça rahat ve garip hissediyordu. Aynada kendisine baksa, ilginç ve herzamankinden farklı bir Lilith göreceğine emindi, gülüşü nerdeyse sevimli, Wien'in soğuk dudaklarına bağımlı olmuş, tavşan façalı mor dudakları ve boynuna salınmasına izin verdiği kızıl saçlarıyla, nerdeyse bir kıza benziyordu. Yanında duran afet ise, başını döndürüyor ve ne olduğunu ona unutturmaya yetiyordu, düz kızıl saçları, mini eteği ve öpülmek için diğer dudakları hipnotize eden kan kırmızısı dudakları... Yıllarca beklediği şeyin karşısında oluşu, hatta ona dokunuşu, uyanmak istemediği bir rüya gibiydi. Ya da, rüyasında hayal ettiği şeyi görüyordu. Şuanda en çok korktuğu şey buydu. Ona dokununca hissettiği soğuk kıvılcım, bu süprizin hayalden ibaret olmayan bir süpriz olduğunu doğruladı. Onu yemek istiyordu, dudakları ağzını sulandırıyordu, yemeğe doyamayacağı bir tatlı gibi, bitmesini istmediği, yedikçe bitmesin diye pişman olduğu tatlı gibi. Sanki sulu bir ağızla o dudaklara baktıkça kaybolacakmış gibi...
Duyguları Lilith'i korkutmuştu, ama garip bir haz vermişti. Ağzının sulanmasını durdurmak istercesine, dudaklarını yaladı ve bütün dişlerini gösterek o yaramaz gülümseme geldiğinde ağız suyunun akmamış olduğunu umdu; 'mmm... Oraya hemn gitmeliyiz.'