Yıllarca Dünya’ya hükmetmiş görkemli Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünü izliyordu herkes. Ard arda kaybedilen savaşlardan sonra son darbeyi 1. Dünya Savaşıyla alan devlet yok olmanın uçurumunda zoraki durabilmişti. Meydanlarda alınan askeri yenilgileri masa başındaki yenilgilerde izleyince Tarih sahnesinde gizliden gizliye bir milletin sonu yazılmaya başlandı. Türklerin egemenliğinden tamamen kurtulmak isteyenler, tüm insani kuralları çiğneyip işgal ettiler Anadolu’yu. Devletten ümidi kesen millet kendi olanaklarıyla savaştı düşmanla. İşte tam bu ortamda Bağımsızlığın yitirildiği, umutların tükendiği ve karanlıklara bürünmüş yüreklerin limanlarına varan bir gemidir Bandırma Vapuru. İçindekiler ise; bağımsızlık için her şeyini verebilecek olan milletle birleşerek yeni bir devlet kuracak olan adamlardı. Ve böylece Samsun’da başladı Türkiye Cumhuriyeti’nin öyküsü.
Uzun zamandır planlarını yaptığı yolculuğuna başlamıştı artık Mustafa Kemal. İlk önce Amasya vardı rotada; halkın bilinçlenmesi ve işgallere karşı gelmesi için önemli bir adım. Amasya’yı kongreler izliyordu. Acilen düşmana karşı belirli kararların alınması ve gerekirse savaşılması gerekiyordu. Teker teker hepsi gerçekleşti. Bu süre zarfında Türk milleti de ******’ün yanına geçmişti. Artık eli silah tutan herkes En yaşlısından en gencine, kadından çocuğa ve erkeğe bağımsız bir vatan için bir araya gelmişti. Batının gelişmiş silahları birleşen bu yürekler karşısında başarılı olamadı. Düşman denize döküldü ve Türkiye Cumhuriyeti kuruldu…
19 Mayıs hiçbir ümit yokken inanılan bir şeyin başarılabileceğinin en güzel kanıtıdır bizlere. Ve belki de bu nedenle ****** tarafından gençlere hitap edilmiştir. Çünkü bu devleti kuran nasıl Atalarımızsa devam ettirip geliştirecek olan biz gençleriz. Geçmişte namlunun ucundayken kazanıldıysa bağımsızlık, şimdiki zorluklara göğüs germek Türk Gençliği adına kolay olmalıdır. Unutmayalım ki; gerektiğinde kurşunsuz süngüyle, bazen çarıksız yalın ayak dikenli arazilerde, bazen günlerce hiçbir şey yiyemeden aç ve susuz, bazen on yedisinde bir genç bazen otuzunda bir baba belki de ellisinde bir dede, bazen kırık koluyla ya da kurşun sıyıran bacağına rağmen bizler için savaşan; bebekleri sırtlarında, cephelere silah taşıyan, barut ıslanmasın diye karda kendi battaniyesiyle mermiyi saran Ataların torunlarıyız. Ve onlar bunları yapmışken okuyup çalışarak bu ülkeyi en tepeye çıkartmak zor gelmemeli bu yiğit insanların torunlarına. Merak etmeyin Atam; Türk Gençliği eskiden olduğu gibi bu vatanın en güçlü silahı ve yılmaz bekçisidir, sizin bizlere bahşettiğiniz hediyeyi koruyup geliştirmeye hiç usanmadan devam edecektir.
Berke