Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İşte, kehanet dediğin budur.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Gabrielle Rewean

Gabrielle Rewean


Mesaj Sayısı : 115
Mücadele Tarafı : İnsanların hayatları farklı değildir ki, herkes aynı yaşar. *Albert Camus*
Sihirsel Soy : Melez.
Evcil Hayvanı : Gab.
Kayıt tarihi : 19/06/10

İşte, kehanet dediğin budur. Empty
MesajKonu: İşte, kehanet dediğin budur.   İşte, kehanet dediğin budur. Icon_minitimeSalı Tem. 20, 2010 12:45 am

* Kristal Kürelerde Kehanet
Gabrielle Rewean
Meredith Arceneau

Sabahın bu erken saatlerine, sanki dışarıda bunca karanlık ve aydınlık çatışması olurken, zamanımızı burada böylece oturarak boşa harcadığımızı göstermek istercesine koydukları saçma sapan derslerden bıkmıştım doğrusu. Zamanımızı, bunaltıcı ve içimde klostrofobi oluşturan sınıflarda geçirerek boşa harcadığımızı gösterecek tek etken sadece bu insanlar arasındaki gereksiz çatışma değildi, hayır. Bunun birçok sebebi vardı aslında; ilk olarak, yarı uykulu bir beden ve uykusuzlukla hiçbir şeyi doğru düzgün kavrayamayan bir beyin, derse girsem bile bir şeyleri doğru düzgün algılayamayacağımı açıklıyordu. Binlerce sebep arasından bir diğeri ise, güne huzursuz bir şekilde başladığımda huzursuz bir şekilde sonlandırmamdı. Bu huzursuz sonlarında berbat sonuçlara bir kapı olduğu ortadaydı; cezalar, küslükler vs. İşte! Sabahın bu erken saatlerine inatla yerleştirilmiş kehanet dersi de güne huzursuz bir biçimde başlamamı sağlamıştı. Öncelikle, asayı kullanmadığım çoğu derste fazlasıyla başarısız olduğumu sonunda çözmüştüm. Kehanette, bu inatla daha da beceriksizleştiğim asa kullanılmayan derslerden biri haline gelmişti artık. Aslında gelmemişti, hep öyleydi ama bir Ravenclaw’lı olarak başarısızlığı sindirmem o kadarda kolay değildi yani. Özellikle zamanımızı kuş organlarıyla oynayarak (şey…ıyk), kartları değişik biçimlerde düzerek, bomboş kürelerin içerisinden herhangi bir şey görmeyi umarak, saçma sapan rüyaları dinleyerek ve her çizgisi aynı olan çay yapraklarını okuyarak boşa harcadığımız kehanet dersinden nefret ediyordum. Tamam, binamdaki diğer kızların aksine o kadarda başarı gösteren biri değildim ama kesinlikle bu ders, dersler arasında en saçma bulduğum dersti doğrusu. Babam, derslerde ki orta başarımı gördüğünde her zaman bende anneminki gibi parlak ve yaratıcı bir zekânın olduğunu ancak bunu umursamadığım şeylerde göstermediğimi söyler ama ben bundan pekte emin değilim aslında. O ilk sene kafama geçirdiğim seçmen şapka, Gryffindor ile Ravenclaw arasında kalmıştı ancak zilyon kişinin kafasına geçmekten midir nedir yanlış binaya yollamıştı beni demek ki. Çoğu arkadaşımda maceraya olan tutkumu ve her kötü anda bile cesaretimi kullanabilmemi görerek bunda benimle hemfikir olmuşlardı. Yine de, binama ait olduğumu hissettirecek özelliklerim bolca vardı; kavga patlak verdiğinde yumruklarımdan arta kalan zamanda verdiğim mantıksal ve ukalaca cevaplar, sıkıldığımda mantık oyunlarına yönelmem, bir şey olduğunda sıkı sıkıya kafa patlatmam gibi basit şeyler. Belki de, babamın dediği gibi tuhaf ama farklı – ki bu ona göre iyi bir şeymiş – biriydim sadece. Diğer kızlar gibi davranmıyormuş-muşum. Her neyse, benim için asıl önemli olan hayatı dolu dolu yaşamak aslında, gerisini çoğu zaman umursamamayı seçiyorum – ki bu yönümü sevdiğimi söyleyebilirim.

Kehanet dersliği, içeriği gibi diğer derslerden çok ama çok farklı olduğunu gösteriyordu resmen. Oturacak yastıklarıyla gerçek bir dersteymişim gibi hissettirmeyen ve çeşitli tütsülerle bunaltılmış havalı bu sınıftan o kadar nefret ediyordum ki, daha kapıdan girer girmez yüzümü açık bir şekilde buruşturmadan edemedim doğrusu. Geniş dersliklerden biri olmasına rağmen, etraftaki ıvır zıvırlar sayesinde ortama küçük bir çadır havası verilmişti sanki. Bu kadar eşyalarla karmakarışık olan dersliğe, öğrencilerde doluşunca soluduğumuzu hava gitgide daha da bunaltıcı bir duruma geliyordu. Diğer dersliklerdeki tahta sıralardan bıkmış öğrencilerin kendilerini yumuşak yastıklara gömmesi her ne kadar iyi gibi gözükse de, eteğim açılmadan rahat oturmak beni zorluyordu açıkçası. Güya rahat bir ortam yaratılarak öğrencilerin profesörü daha iyi dinlemesi sağlanacaktı ama bunun, öğrencilerin birbirleri arasındaki saçma sapan şakalara girişmesiyle uğultunun daha fazla yükselmesine neden olduğu ortadaydı aslında. Profesör içeri girmiş olmasına rağmen, hiç kimse konuşmayı kesmemişti halen. Sonunda profesör ortada durup bugün neler yapacağımızı anlattığında, herkes sonradan ne yapacağını bilemez halde kalmamak için konuşmayı kesip dinlemeye başlamışlardı. Kafamı, profesörün ağzından çıkan her kelimeyi kapması için açık tutmaya uğraşsam da, kocaman bir boşluk elde ettiğimi anlamam uzun sürmemişti. Söylediği her şeyi dinlememe rağmen, duyduğum tek şey hiçbir şeydi. Arada birkaç sözü yakalar gibi olmuştum. “İkili… Çalışma… Kehanet…Küreler” Anladığım kadarıyla bugün, baktığımız kürelerdeki göremediğimiz gelecek hakkında zırvalarla uğraşacaktık. Profesör neden kimsede böyle bir yeteneğin olmadığını görmemekte ısrar ediyordu, halen anlayabilmiş değilim doğrusu. Görücülük, ender bir yetenekti ve etrafıma baktığımda on beş on altı yaşlarında bir avuç dolusu umutsuz vaka görüyordum. Bunlardan birinin, böyle bir yeteneğe sahip olması beklenecek en komik şeydi açıkçası. Hatta profesörün şimdiye kadar anlayamadığını düşünmüş olsak bile, profesör herkesi ikili gruplar oluşturmaya davet ettiğinde birbirini iten bu ileri zekâlılardan bir şey olmayacağını sonunda anlaması gerekirdi. Herkes arkadaşlarıyla grup olmaya ve rahatça sohbet etmek için arkalarda bir yer kapmaya uğraşırken, elbette ki bayağı karmaşık ve gürültülü uğultular kaplamıştı her yeri çoktan. Doğrusu bende o arkada bir yer kapmayı isteyen kişiler arasındaydım çünkü saçma sapan kehanetler arasında uyukladığımı profesörden ancak arkada bir yerde olursam saklayabilirdim. Sonunda profesör herkese bir eş verirken, bana da bir eş görünmüş oldu. Aynı binada olduğumuz Meredith Arceneau yanımda duruyordu artık. Meredith… Aynı binada olmamıza rağmen, okulda en çok konuşmadığım insan oydu sanırım. Birkaç kez göz göze gelmemize, hatta benim o arkadaş canlısı bakışlarıma rağmen fazla uzak durmuştu. Bende üstelemek istemediğimden, hiçbir şekilde doğru düzgün konuştuğumuzu söyleyemem. Fazla gülümsemesem de, gözlerimdeki samimi bakışları hep orada tutarak, boşta olan bir masaya doğru ilerledim. Sonunda bütün masalar dolup, profesör öğrencilerin neler yaptıklarına bakmaya sıradan başlayınca harekete geçme vaktinin geldiğini anlamıştım. Karşımda oturan kıza bakmadan “Ihım… Başlayalım o zaman” demiş ve önümde duran küreye suratımı buruşturarak gözlerimi dikmiştim. Ne bekliyordum ki? Her hangi bir şeyi görmeyi mi? Her zamanki gibi kürenin camından yansıyan komik yansımamdan başka bir şey göremiyordum. Bu halimle komik görünüyor olmalıydım doğrusu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Winter Jovia
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Winter Jovia


Mesaj Sayısı : 489
Doğum tarihi : 24/04/97
Yaş : 27
Kayıt tarihi : 03/05/10

Bilgiler
Quidditch Mevkiî: Kovalayıcı
Rpg Puanı:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue100/100İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue0/0İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (0/0)

İşte, kehanet dediğin budur. Empty
MesajKonu: Geri: İşte, kehanet dediğin budur.   İşte, kehanet dediğin budur. Icon_minitimeSalı Tem. 20, 2010 10:20 pm

Gözlerimi kapatarak derslikten içeriye girdiğimde o garip tütsü kokusu her yanımı sarmaladı. Sessizlik pamuktan yapılma bir örtü gibi çökmüştü üzerime. Sevmediğim tek derse giriyordum işte. Kehanet dersi... Diğer öğrencilerin korkulu dersleri aritmansiyken benimki kehanetti. Geleceği öğrenmek bazen iç karartıcı olabilir. Düşünsenize bir kere bu saçma sapan kürelere bir kere olsun bakıyorsunuz, gördüğünüz tek şey ise ölüm. Sizce bu bir felaket olmaz mıydı? Geçmişimde yaşadığım şeyler aslında geleceğin pek de parlak olmadığının bir göstergesi benim için. O yüzden yaşayacağım şeyleri, sürdüreceğim hayatı az çok tahmin edebiliyorum. Bu yaşam tarzı bana ait bir şey, peki neden bunu dersin ortasında herkesle paylaşmak isteyeyim ki? Zaten bunu ben kendime bile doğru düzgün itiraf etmekten kaçınırken neden yüzüme vurulmasını isteyeyim. İşte sırf bu yüzden bu dersten kalabileceğim bir gerçekti. En saçma derslerden birinden hemde. Dedikoducuların arkamdan konuştuklarını şimdiden işitir olmuştum sanki. Kafamı sallayarak önüne küre konmuş sıralardan birisine geçiverdim. Harika her ders yaptığımız gibi birbirimiz hakkında kehanetlerde bulunacaktık. Geçen ders sıra bana geldiğinde uyuyakaldığım için zindanlarda ceza almıştım. O günü asla unutmayacağım. Adını doğru düzgün hatırlayamadığım belki de beş yıldır ilk defa rastlaştığım bir kız oturdu yanıma. Etrafıma dikkat etmeden geçirdiğim günlerin bir cezasıydı sanırım. Yarım saniye boyunca ona baktıktan sonra profesörün kelimelerini zar zor seçebildim fakat yapacağımız şeyi az çok tahmin edebiliyordum. Eşli çalışacaktık.
“Ihım… Başlayalım o zaman”
Kafamı hafifçe sallayarak uzun parmaklarımı uzattım. Kürenin kaygan yüzeyini hafifçe okşayarak gülümsedim ardından aklıma gelen çılgınca fikirle irkildim. Genelde öyle şeyler yapmazdım ama her seferinde aynı şeyi yaşıyorduk. Kısık sesle konuşmaya başladım.
''Sen ileride şişman bir adamla evleneceksin. Görüyorum, görüyorum. Yarı maymun yarı insan çocuklarınız olacak.''
Sözcüklerimin sonuna ufak bir tebessüm yerleştirmeyi unutmamıştım. İnsanlara karşı hep nefretle ve soğukça davranmış olsamda içimde birikmiş olan bu duygunun yollanması gerekiyordu. Yalnızca bir ders saati boyunca eğlenecektik. Sonrasında yine eski halimize dönüp belki de birbirimizi hiç tanımayacaktık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabrielle Rewean

Gabrielle Rewean


Mesaj Sayısı : 115
Mücadele Tarafı : İnsanların hayatları farklı değildir ki, herkes aynı yaşar. *Albert Camus*
Sihirsel Soy : Melez.
Evcil Hayvanı : Gab.
Kayıt tarihi : 19/06/10

İşte, kehanet dediğin budur. Empty
MesajKonu: Geri: İşte, kehanet dediğin budur.   İşte, kehanet dediğin budur. Icon_minitimeSalı Tem. 20, 2010 11:29 pm

Düz bir şekilde kendi haline bıraktığım saçlarımın altında kalan boynumda biriken ter tanelerine bakacak olursak, odanın içerisindeki tütsü, soluduğumuz havayı bunaltma konusunda üst seviyelere varmış olmalıydı. Bu bunaltıcı durumu birazcık da olsun azaltmak için saçlarımı toplamayı düşündüğümde, yanımda toka getirmediğimi hatırlayarak pişman oldum. Hafif terle ıslanıp kayganlaşmış saçlarımı sadece ellerimle şöylece iteleyip kendime ufak bir esinti yaratsam da, bu beni tam olarak tatmin etmiyordu doğrusu. Bir yandan bunu yaparken, bir yandan da yüzümün bu havada solduğunu hissettiğimde ağzımdan küçük bir of sesi çıkıverdi. Şu an bu lanet olası sınıftan kendimi dışarı atmak ve bahçedeki bir ağacın gölgesine ulaşmak o kadar çok istiyordum ki! Her ne kadar şuan bu dersin sonsuza kadar süreceğini düşünsem de, sonunda bu derste sonlanacak, sıkıcı olan günün sonuna ulaşmış olacaktım. Ne güzel günlerdi ama! Uzun zamandır başına buyruk bir şeylere bulaşmamış, umursamazlık kozunu oynayacak bir şeyler bulamamıştım açıkçası. Fazla bir şey değildi aslında istediğim, sadece birazcık bu sıkıcılıktan kurtulmak ve en azından bir gülümsemeyle günü sonlandıracak kadar eğlenmek istiyordum. Kızların popülerlik ve yakışıklı erkeklerle flört için, erkeklerin ise içki ve kızlar için gittiği partilerden ara sıra oluyordu ama bunlarda pek bana göre şeyler değildi işte. Gündüzün ve gecenin aldatmacı rekabetiyle birlikte, tek amacım derslerime odaklanmak gibiydi bu günlerde. Bu yüzden tekrar kristal kürede görünen yansımamı es geçerek, içine doğru odaklanmaya çalıştım. Bütün her şeyi boş verip ufacık bir noktayı dahi gözlemleyecek kadar derine girdiğimi fark ediyordum ama zaten fazla yapacak bir şeyler seçeneğimde yoktu. O boşluğun arasından özellikle bir şeyleri görmek için çabalamıyordum, hayır. Sadece bu gereksiz dersi, birazcık olsun anlamlı kılacak ufacık bir hareket bekliyordum şu küçük kürenin içerisinde. Sonunda sıkılmış ama bir o kadarda samimi görünmeye zorladığım gözlerimi, karşımda oturan kıza çevirdim. Bir gördüğümü bir daha unutmama gibi yoğun bir şekilde çalışan hafızam bu kızı elbette ki tanıyordu. Tanımak sadece adını bilmekten ibaretse bu doğruydu gerçi. Beş yıl boyunca hiç konuşmadığımız, sadece arada bir Ravenclaw ortak salonunda gördüğüm bu kızla aramızda pek bir bağın olduğunu söyleyemem. Sonunda adı Meredith olan kız, harekete geçmiş, ince ellerini öylece kürenin üstünde dolaştırmıştı. Bunu yapmayı dahi düşünmeden, aptal aptal küreye baktığımı fark ettiğimde, kendimi oldukça düşük zeka hissetmiştim. En azından, bir şey olmayacaksa bile, o şeyin olması için verilen bir uğraş olduğunu gösterir gibiydi sanki ve bunu beğenmiştim. Tam dersin böyle saçma sapan bir şekilde kürelere bakmamızla geçeceğini düşünürken, karşımdaki kız kısık sesle konuşmaya başlamıştı. Ne diyecek olabilirdi ki? Ödünç bir kalem isteyecek herhangi bir derste bile değildik ki. “Sen ileride şişman bir adamla evleneceksin. Görüyorum, görüyorum. Yarı maymun yarı insan çocuklarınız olacak.” Gözlerimdeki samimi ifadenin yerine, eğlenceye aç bir çılgın kız ifadesi ne zaman yerleşmişti doğrusu hiç hatırlamıyordum. Aynı anda bu bunaltıcı havayla çatılmış kaşlarım ve bükülmüş dudaklarım gevşeyivermişti. Dudaklarım eş zamanda açıldı ve küçük bir kıkırdama koy vermeden tutamadım kendimi.

Bu söze komik olduğundan gülmüştüm ama asıl aklıma gelen şey, daha ufacık bir çocukken yaşadığım o komik anıydı. Sonbahar rüzgârlarının daha çok vurduğu, şehrin ucundaki bir Muggle kentinde otururduk babamla o zamanlar. En sevdiğim muggle arkadaşlarımdan biri olan Rose ile oynarken, bana her zaman falcılığın süper olduğunu söyler, arada birde elime bakarak geleceğim hakkında yorumlarda bulunurdu. Bu durum bazen öyle komikleşirdi ki, Rose’un bilerek o tür yorumlarda bulunduğunu düşünmeden edemezdim. Bana sürekli şişman ve kel bir adamla evleneceğimi, bütün çocuklarımın da çirkin olacağını söyleyip dururdu. Şuan aynı şeyleri duymak hem biraz ironik, hem de biraz komikti doğrusu. Fizik bakımından müthiş olup akıl bakımından noksan olan erkekleri gördükçe, fiziksellikle bir şeylere yaklaşmayacağıma yemin etmiştim ama yine de böyle bir eşi kimsenin istemeyeceği de ortadaydı. Üstelik ne zaman bunun hakkında düşünsem, aklıma sürekli şu eski komedi dizilerindeki evin babası karakterleri geliyordu. Aslında aşk veya evlilik pek bana göre değildi ama böyle önceden konuşmanın da boş olduğunu öğreneli çok olmuştu açıkçası. Bir yanım bunu her ne kadar istemediğini söylese de, bir yanım halen sonunda birini seveceğimi ve onunla yuva kurmak isteyeceğimi fısıldıyordu. Bu tür konuları düşünmek için henüz çok ama çok erkendi. Üstelik ben evlenip gidersem, babamın tek başına başının çaresine bakabileceğini hiç ama hiç zannetmiyordum. Bu komik kehanetin ardından gülmeyi bitirdiğimde, Meredith’in bu munzur fikrine katılmadan edemedim. Tamamen sıkıcı geçeceğinden emin olduğum bu dersi, böylesine bir eğlence kaynağına dönüştürmek süper olacaktı. “Bende görüyorum. Ve inanamıyorum! Pazarda bir artiz göreceksin!” Bu saçmalığım üzerine küçük bir kahkaha patlatmadan edememiştim doğrusu. Sadece profesörün duymadığını umut ediyordum.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Winter Jovia
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Winter Jovia


Mesaj Sayısı : 489
Doğum tarihi : 24/04/97
Yaş : 27
Kayıt tarihi : 03/05/10

Bilgiler
Quidditch Mevkiî: Kovalayıcı
Rpg Puanı:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue100/100İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue0/0İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (0/0)

İşte, kehanet dediğin budur. Empty
MesajKonu: Geri: İşte, kehanet dediğin budur.   İşte, kehanet dediğin budur. Icon_minitimeÇarş. Tem. 21, 2010 8:12 pm

Kısık sesli bir kahkahanın ardından küreme geri döndüm. Gri gözlerimi sanki gerçekten de bir şeyler görüyormuş gibi kıstım ve onların ışıl ışıl parladığını hissedebiliyordum. Daha adını bile bilmediğim bu kızla aramda garip bir arkadaşlık oluşmuştu ki ben bu dersten çıktıktan sonra bir daha onu görebilecek miydim ya da konuşacak mıydım emin değilim? Profesör birkaç metre ötemizde kalan bir masaya oturmuş, gözleri iri iri şaşkınlıkla açılmış iki ikiz erkek öğrenciyi korkutmakla meşguldu. Gerçekten de bunlara inanabiliyorlar mıydı? Bana göre gelecek biz doğduğumuz an belki de daha önceden belirlenilen ve değiştirilemeyecek bir şey değildi. Kader diye bir şey asla var olmamıştı. Her zaman kişiler kendi yollarını çizerler ve tercihleri sonuçları doğurur. Bu sonuçlarsa önceden belirlenmiş felan değildirler. Parmaklarımı kürenin üzerinden dikkatle çekerek sanki korkmuşcasına yanımdaki sevimli yüze sahip kıza döndüm.
Ölümünü gördüm. Sen baltalı bir katil tarafından gece uyurkan öleceksin. Üstelik o domuz kocan olanları görmesine rağmen koca kıçını dönecek ve korkuyla olaya müdahale bile etmeyecek.''
Ardından dehşetle bezenmiş yüz ifademi gergim bir gülümseme sardığı sırada onun cevabını beklemeye koyuldum. Bu iş gerçekten de ilginçleşiyordu ve ben ilk defa bu kadar eğlendiğimi hissediyordum. Keyif kemiklerime kadar işlemiş görünüyordu. Profesörün bir tütsü daha yaktığını anlamam uzun sürmedi. O baskın koku benliğimi yavaş yavaş sarmalarken yüzümü ekşitmeden edemedim. Bana endişeyle bakan sıra arkadaşımaysa parmaklarımla masamızda yer edinmiş tütsüyü işaret ettim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabrielle Rewean

Gabrielle Rewean


Mesaj Sayısı : 115
Mücadele Tarafı : İnsanların hayatları farklı değildir ki, herkes aynı yaşar. *Albert Camus*
Sihirsel Soy : Melez.
Evcil Hayvanı : Gab.
Kayıt tarihi : 19/06/10

İşte, kehanet dediğin budur. Empty
MesajKonu: Geri: İşte, kehanet dediğin budur.   İşte, kehanet dediğin budur. Icon_minitimePerş. Tem. 22, 2010 2:31 pm

Benim aşırı derecedeki sesli ve tuhaf kahkahama oranla, Meredith’in kısık sesli kahkahası daha bir normal görünüyordu doğrusu. En azından profesörün, sınıfın bu karmaşık uğultusunda bizi duymasını imkânsız bir hale getiriyordu. Diğer profesörlere oranla bu profesörün cezası daha kolaydı aslında; sadece sizi tuhaf bir krize girip kehanette bulunuyormuş gibi korkuturdu, o kadar. Yine de, bu tür saçmalıkları sınıfın ortasında yaşamak, herkesin önünde herhangi bir ebeveynimin öleceğini duymak istemiyordum açıkçası. Önümde ki bu kızın, pencereden içeri süzülen Güneş ışığıyla parlayan gözlerini sanki bir şey görüyormuş gibi küreye odakladığını görünce tekrar bir kıkırdama koyuverdim. Bu dersin bu kadar eğlenceli bir hale geleceğini, sınıfa girmeden önce biri söyleseydi, inanmazdım herhalde. Ayrıca bu kızla yaşadığımız bu garip deneyimin bize ne yararı olacaktı bilmiyorum. Ara sıra birbirimizi gördüğümüzde gülümsemek mi? Belki. Ama bu komik olaya katılmadan önce etrafı süzdüğü buz gibi gözlerine bakacak olursam, bunun biraz zor olacağını tahmin ediyordum. Birileriyle arkadaşlık kurma konusunda üstün bir yeteneğim olsa da, karşı tarafın nasıl davranacağına göre bunu şekillendirebilirdik ancak. Eğer o bu dersten sonra her şeyi unutup beni tanımadığı o eski zamanlara dönmek istiyorsa, bu oyunu zevkle onun için oynayabilirdim, sorun değildi benim için. Aklıma profesör gelince dönüp olduğu yere bakmış, yine kehanette bulunurken ki o tuhaf suratına bürünmüş halini görüp gülmüştüm. Bu kadın ne tuhaftı yahu! Daha düzgün, en azından biraz daha profesöre benzer bir kadını bulamamışlar mıydı acaba? Belki de, kehanetle uğraşan herkes bu kadar tuhaftı. Bir kez daha gelecekle işimin olmadığını düşündüm. Geleceği tahmin etmek, birçok büyücü tarafından müthiş gibi görünse de, bence dünyadaki en berbat şeylerden biriydi. Neler olacağını bilmenin bir şeyleri düzeltebileceğimiz anlamına geldiğini sananlar, sadece geleceği görmek isterlerdi. Oysa ben ne yaparsak yapalım sonunda olacak berbat şeyleri görmek konusunda tamamen isteksizdim. Bir anda görücü yeteneğim bile çıksa bundan nefret edeceğimden eminim, hatta yaşayamayacağımdan. Neyse ki, babam bir muggle, annemin ise ailesinde öyle özel yeteneklere sahip kimse yok. İnsanlar zamanı tek düze şeklinde bir çizgi olarak düşünürler, bence aksine zaman karışık çizgilerden oluşan soyutlanmış bir dünyadır. Bugün verdiğimiz bir karar bile gelecekteki büyük şeyleri değiştirebilir mesela. Keskin ve güzel hatlara sahip kız, sonunda parlayan gözlerine korkmuş bir ifade yerleştirerek bana dönüp konuştu. “Ölümünü gördüm. Sen baltalı bir katil tarafından gece uyurken öleceksin. Üstelik o domuz kocan olanları görmesine rağmen koca kıçını dönecek ve korkuyla olaya müdahale bile etmeyecek.” Koca kıç lafından sonra artık kendimi tutamaz halde garip sesler çıkararak ufak bir kahkaha patlattım. Neyse ki, son anda kendimi dizginleyerek bunu profesörün duyamayacağı kadar kısık bir sesle yapabilmeyi başarmıştım. Baltalı bir katil… Ne kadar korkunç bir ölüm şekliydi. Üstelik domuz kocam buna müdahale bile etmiyordu! Tekrar sadece adının Meredith olduğunu bildiğim, güzel kıza döndüm ve gülümsedim. Kısa bir an kürenin yüzeyine odaklanıp düşündükten sonra, tekrar karşımdaki kıza döndüm ve aklıma gelen fikri söylerken yüzümü kıskanıyormuş tarzı bir ifadeye bürüdüm. “Ah, sende pazardaki artizle evlenip çok güzel bir yuva kuracaksın. Üstelik artiz çocuklarınız olacak. Ah, ah. Ne güzel bir gelecek ama!”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Winter Jovia
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Winter Jovia


Mesaj Sayısı : 489
Doğum tarihi : 24/04/97
Yaş : 27
Kayıt tarihi : 03/05/10

Bilgiler
Quidditch Mevkiî: Kovalayıcı
Rpg Puanı:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue100/100İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue0/0İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (0/0)

İşte, kehanet dediğin budur. Empty
MesajKonu: Geri: İşte, kehanet dediğin budur.   İşte, kehanet dediğin budur. Icon_minitimePerş. Tem. 22, 2010 9:53 pm

Yanımdaki bu sevimli yüze sahip kızın dudaklarından çıkan garip seslerle kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Profesörün eğildiği defterden kafasını yukarıya doğru çevirmesiyle yüzüme çok ciddi bir ifade takındım. Her ne kadar başarılı olamadığımı bilsem de. Sessizce önümdeki küreye eğilirken sanki çok önemli bir şey görmüş gibi gri gözlerimi görünmeyecek derecede kıstım. Bu saydam ve saçmasapan kürenin içinde beliren yansımama daha da yaklaşarak burnumu pürüzsüz yüzeye değdirdim. Eminim ki böyle gerçekten de komik görünüyordum. Ardından çoğalan tütsü kokusuyla pekişmiş sesimi biraz daha endişeli bir biçime sokarak konuşmaya başladım.
'' Burada maskeler altında saklanmış bir yüz var. Gözleri bir yılanınki kadar kısılmış. Kahverengi gözleri karanlığın içinden çıkmışçasına gölgelere mahkum bir biçimde beni izliyor. Ardından maskesini bir çırpıda başından atıyor. Aman Tanrım! Bu 'Örümcek Adam'.''
Kendimi öylesine kaptırmıştım ki sesimin yükselerek içeriye sızan rüzgarla beraber sınıfı baştan aşağıya dolanıp duvarlarda yankılandığını ancak profesör yanımıza geldiğinde anlayabildim.
'' Demek bütün ders boyunca kristal kürelerin gücüyle dalga geçenler sizlerdiniz. Yaptığınız hata affedilemez ve bu ölümünüzün diğerlerinden daha korkunç bir biçimde gerçekleşmesine neden olacak.''
Profesörün korkutucu gözleri ve alçalmış sesiyle kendimi kapkaranlık bir ormanın içinde kanatları kırık ve kirlenmiş bir melek gibi hissediyordum. Sanki Tanrı'ya karşı gelmiş ve o ilahi bir ışıkla yaratılmış olan cennetten atılmıştım. Kafamı hafifçe sallayarak bunların doğru olmadığını hatırlattım kendi kendime. Ben ne bir melek olabilirdim, ne de cennetten atılabilirdim. Ölümden sonrasına inanmazdım. Elbetteki bizleri yaratan bir güç vardı fakat bizleri yarattıysa neden yardımcı da olmuyor? Ölüm bir başlangıç değil yaşlılıkla sona eren bir sona verilen addır. İşte bu yüzden ölümden sonrası koca bir karanlık. Tıpkı cehennem gibi. Tabii ben yaşarken bile kendimi cehennemde bulduğum için ölümden sonrasına kolayca alışabilirim. Sonunda adını hatırlayabildiğim genç kıza doğru döndüğümde profesörün ürkütücü bakışlarına karşılık yüksek sesle kahkaha attığını duyabiliyordum. Ardından genç kadın parmaklarını esneterek masamızın üzerinde doğruldu ve yüzünde oluşan sırıtışla gözlerini teker teker öğrencilerin üzerinde gezdirmeye başladı.
'' Dersimizin sonuna geldik, sınıftan çıkabilirsiniz. Unutmadan Gabrielle ve Meredith siz ikiniz gerçekten de eğlenceli bir çiftsiniz.''
Kehanet dersi kitaplarını kollarımız altına aldığımızda dersin sonunda Gabrielle ile bir daha konuşmayacağıma dair aldığım karar düşüncelerimden uçup gitmişti sanki. Gülerek koridora ulaştığımızda puslu bakışların üzerimde gezindiğini görebiliyordum.


En son Meredith Arceneau tarafından Perş. Tem. 22, 2010 9:58 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 6 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Winter Jovia
Ravenclaw V. Sınıf
Ravenclaw V. Sınıf
Winter Jovia


Mesaj Sayısı : 489
Doğum tarihi : 24/04/97
Yaş : 27
Kayıt tarihi : 03/05/10

Bilgiler
Quidditch Mevkiî: Kovalayıcı
Rpg Puanı:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue100/100İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
İşte, kehanet dediğin budur. Left_bar_bleue0/0İşte, kehanet dediğin budur. Empty_bar_bleue  (0/0)

İşte, kehanet dediğin budur. Empty
MesajKonu: Geri: İşte, kehanet dediğin budur.   İşte, kehanet dediğin budur. Icon_minitimePerş. Tem. 22, 2010 9:53 pm

&RPG bitmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İşte, kehanet dediğin budur.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Aşk Dediğin Üç Günlük Eğlence
» ~ Kehanet Profesörü
» Kehanet dersi.
» Kehanet Ders Rpsi 2
» Kehanet Ders Rpsi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: