Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Antonius Manson

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Antonius Manson

Antonius Manson


Mesaj Sayısı : 5
Mücadele Tarafı : *Ölüm Yiyen. Hammm#
Sihirsel Soy : Safkan.
Evcil Hayvanı : Hades.
Kayıt tarihi : 14/02/10

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Antonius Manson Left_bar_bleue0/0Antonius Manson Empty_bar_bleue  (0/0)
Düello Gücü:
Antonius Manson Left_bar_bleue0/0Antonius Manson Empty_bar_bleue  (0/0)

Antonius Manson Empty
MesajKonu: Antonius Manson   Antonius Manson Icon_minitimePtsi Nis. 19, 2010 6:58 pm


´Sessizlik... Yine hakimdi geceye... Adeta geceyi kendi lanetine çekiyordu... Karanlığa... Yine de huzurun hissiydi sessizlik... Yalnızlığın... Soyutluğun... Kuşkusuz nefretin...`

Lucius bu sessizlik hisleriyle boğuluyordu. Lanetler okuyarak geldiği bu derme çatma ev bir anda huzuru bulmasına neden oluyordu. İçindeki nefret ateşi büyürken, bir şey köpük püskürtüyordu buna. İçinde bulunduğu odanın kırık dökük, anonim tablolarla dolu kırmızı duvarları onu kendine çekiyordu. Doyumsuz bir kan isteği... Belki de onu karanlığa yer altının tanrısına götüren his de buydu. Kan isteği...

Kafası allak bullak olmuştu. Bir şekilde bunlardan kurutlmalıydı. Gözlerini kapadı ve haykırdı: "Farklılığım yegane zenginliğim ve bunu kullanmasını bilmeliyim! Nefret ediyorum kendimden hayatımdan ve herkesten. Ne suçum vardı da bir vampir olarak yaşama başladım. Güneşi en büyük düşmanım olarak belledim!Neden ağlamak bana yasak. Neden kan istiyorum. Beni bu kırmızıya bağlayan şey ne?! Nefret edi..." Tam o sırada arkasından bir ses geldi. "Seni bu lanet olası kırmızıya bağlayan şey asil bir vampir olman. Vampir olmak senin en büyük zenginliğin. Merhamete sahipken bir anda amansız bir ölüm makinesine dönüşebilirsin. Tanrı bizi bu yüzden yaratmış. Nankör canlılara haddini bildirmemiz için." Lucius bir anda arkasını döndü. Babası oradaydı. Ona bakıyordu. Beklemediği bir şekilde gülüyordu. Lucius duyduklarını hazmedememiş hayatını sorgulamaya devam ediyordu. "Peki neden güneşten korkuyoruz?! Neden yer altı dünyasının tanrısı bizim ilahımız. Madem merhametliyim neden ucube olarak görülüyorum. Bu rezil hayattan ve senden; hatta herkesten nefret ediyorum. Hepiniz yalancısınız. Yeraltı dünyasının tanrısının köpeklerisiniz! Tanrı kimseye ceza vermemiz için bizi göndermedi. Her şeyin farkındayım. Asıl cezayı bize, bizi yeryüzüne indirerek verdi!!!" Antonius bu sözlere hiç alınmadı. "Nefret bizim gücümüzdür. Bu yüzden yeraltının tanrısına; nefret tanrısına sadığız. Cezalandırmak bizim yeteneğimiz. Kırmızı ana besinimizin asil rengi. Güneş aydınlığın sembolüdür. Biz ise karanlığa yöneldik. Güneşten korkmuyoruz. Güneşin karanşığımızı bastırmasından korkuyoruz. Karanlık bizi nerferete çekiyor. Fakat nefretimiz içimizde kalmalı." Lucius bu sözlere daha da çok sinirlenmişti. Nefret madem onun gücüydü; neden bu içinde kalmalıydı. "Çabuk şu lanet olası odayı terk et! Lanet baba bozuntusu! Senden ve diğerlerinden nefret ediyorum. Bunu anla. Eğer nefret benim gücüm ise ben de bunu kullanacağım!" Antonius oğluna sinirlenmemişti. "Bir gün elbet sen de nefretinin neden içinde kalmasının gerektiğini anlayacaksın." dedi ve Lucius'un yalnız kalmasını düşünerek odayı terk etti. "ÇAT!" Antonius'un odayı terk etmesinden sonra oda tekrar sessizliğe büründü.
...
Sabah
Lucius uyandığında kendini yerde yatarken buldu. Elinde kan izleri vardı. Odadaki eşyalar yok olmuştu. Bu Lucius'da şok etkisi yarattı. Hemen yerinden kalktı. Yerde kesik kesik kan izleri vardı. Kırmızı olan duvarlar taze kan izlerini saklıyordu adeta. Odanın çamları kırılmış ve içeri buruk bir şekilde güneş ışınları gelmeye başlamıştı. Lucius perdeyi kapamak istedi. Perdeyi çekti... "Aaaaaaaa!" Lucius'un perdeyi çekmesiyle, bu acı çığılığı atması bir oldu. Perdede kan izleriyle dolu bıçaklar asılıydı. Lucius bu korkuyla odasından fırladı. Evin kırık dökük koridorlarındaki manazara da farklı değildi. Duvarlardaki tablolar yok olmuş yeri kan izleriyle dolmuştu. Lucius yavaşça ailesinin yatak odasına doğru yürüdü. İçeride görebileceği manzara onu oldukça korkutuyordu. Özellikle babasına en son söylediklerinin vicdan azabı...

Ailesinin odasına yavaşça yürüdü. Kapıda bir tablo vardı. Yatak Odasında Ölmüş Bir Kadın ve Bir Erkek. Lucius adeta yok etmek istercesine tabloyu yere fırlattı. Fakat bu sefer manzara daha kötüydü. Kapı kırıktı ve kapının kırık kısmından yatak odasının bir duvarı gözüküyordu. Duvarda ise "Good-bye mommy!" yazıyordu. Lucius bunu okuduktan sonra dehşete düştü. Kendini hemen odaya attı. Oda bölmeliydi. Fildişi duvarlarda keskin kan izleri vardı. Yatağın tam önündeki yatağı gizleyen duvarda da "Good-bye daddy!" yazıyordu. Lucius bunu da okuduktan sonra adeta kendini kaybetti. Odadaki tüm eşyalar kaybolmuştu. Yerdeki halılar dışında. Lucius sinirle halıları parçalamaya çalıştı. Yatağa bakmaya korkuyordu. Parçalayamadığı halıları bir kenara bıraktı ve yatağa doğru başını uzattı. Yatağın etrafı dikdörtgenler prizması şeklinde evdeki tablolarla kaplanmıştı. İçindeki nefret birden ateşlendi. Sinirle tabloları yumruklamaya başladı. Kırılan tablolar içinden anne ve babasının vücutları gözükmeye başlamıştı. Omuzları, ayakları, dirsekleri... Lucius daha fazla dayanamadı. Tabloları alıp yere fırlatmaya başladı. En son ve en büyük tabloya gelmişti sıra. Anne ve babasının gövde ve başını gizleyen tablo...

Korkuyla tabloyu aldı ve yere fırlattı. Yatağa baktığında nefesi kesildi. Annesi ve babası çıplak ve ölü bir şekilde karşısında duruyordu. İkisinin de kalbinin bulunduğu bölüm bıçakla deşilmiş ve kalbi çıkarılmıştı. Lucius ağlamaya başladı. Daha önce hiç ağlamamıştı. Üzülebileceğni bilmiyordu. İçindeki nefreti hüzün kaplamıştı. Özellikle babasına dün gece söyledikleri aklından çıkmıyordu. İnanılmaz bir vicdan azabıyla kavruluyordu. Bunu düşündükçe ağlaması artıyor, ailesinden nefret ettiğini söylediği anlar bir bıçak gibi onun da kalbini deşiyordu. Ailesini kaybetmişti. Kendinden nefret ediyordu o an. Kendine lanet okuyordu. İçindeki hüzün tekrar nefrete dçnüşüyordu. Ama bu sefer nefreti kendisineydi... Babasının son sözlerini hatırladı. "Bir gün elbet sen de nefretinin neden içinde kalmasının gerektiğini anlayacaksın." Anlamıştı... Ama ailesi geri gelmeyecekti. Kendi kendine söz verdi.
"Nefretim artık dışarı yansımayacak!"
Başka bir site için hazırladığım rol oyunudur. Kanıt isteme durumunuz olursa o siteden pm ile irtibata geçebilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Adelaide Mondierre

Adelaide Mondierre


Mesaj Sayısı : 432
Doğum tarihi : 03/06/96
Yaş : 27
Mücadele Tarafı : Uğraşmıyor.
Sihirsel Soy : Ela - Gökçe melezi.
Evcil Hayvanı : Adel.
Kayıt tarihi : 16/07/09

Antonius Manson Empty
MesajKonu: Geri: Antonius Manson   Antonius Manson Icon_minitimeSalı Nis. 20, 2010 4:33 pm

Anlatım akıcıydı ve hoştu. Ancak görünüm için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Öncelikle size 11 veya size 10 kullanmanızı tavsiye ediyorum yazı boyutu olarak, böylelikle daha hoş bir görünüm elde edebilirsiniz. Diyalogları koyulaştırmışsınız, aslında çok da fena gözükmüyor ancak renklendirseydiniz daha güzel olabilirdi. Bunların dışında yer yer imla hatalarına da rastladım.

Puanınız: 92
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Antonius Manson
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Antonius.
» Lilith Ann Manson

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: