Gece iyi uyuyamamış olmanın verdiği yorgunlukla gözlerimi ovaladım oturduğum sandalyeden kalkmadan önce. Ve benden beklenmeyecek kadar yavaş bir hareketle önümdeki eşyalarımı toparladım. Bütün gece Ravenclaw binasından kızların, ortak salondaki kıkırdamalarını dinlemiştim. Tanrım, birde onları çalışkan sanarsınız. Onlara ne oldu bilmiyordum. Hoş, onlardan pek bir farkım da yoktu. Herhalde şapka artık sadece zekileri Ravenclaw'a koyuyordu, çalışkanları değil. Bana kalırsa o da bunağın tekiydi zaten.
Sınıfın boğucu havasından sonra geniş koridor oldukça hoş gelmişti açıkçası. Hatta bir süre, bir sonraki derse kadar, burada öylece durmayı bile düşünmüştüm. Karanlık sayılabilecek bir koridordu. Az önceki dersten çıkan bütün öğrenciler dağılmıştı. Hatta ilk defa bu kadar boş görüyordum, diğer dersin başlamış olabileceğini düşünerek irkildim. Bu yüzden koridorun diğer ucuna doğru yürümeye başladım hızlı sayılabilecek adımlarla.
Kapalı bir kapının arkasından geçerken, o ağır, ahşap kapının arkasındaki aynanın gizemiyle attığım adımları durdurdum. Ağabeyimden sık sık dinlerdim onu. Ben daha dokuz yaşındayken, büyüyle ya da Hogwarts ile hiç bir ilgim olmadan önce. Gördüğü şeyleri nasıl anlattığını hatırlıyorum, beni nasıl kıskandırdığını da. Küçüklüğümden kalan bir hevesle olacak, elimi kapının üzerinde buldum. Ve daha yapacağım şeyi iyice düşünemeden, ağır kapıyı hafifçe gıcırdatarak araladım. Aralıktan sıyrılarak içeri girdim, ve kapıyı yine yavaşça kapattım. Çıkmak için hala geç olmadığını düşünüyordum, başımın belaya girip girmeyeceğini. Ancak içeride duran kızı görünce, çok geç olduğuna karar verdim. Yüzünü göremiyordum, kim olduğunu size söyleyemem. Ancak kızın etrafından dolaşıp, aynanın yanına geçtiğimde onun yüzünü görebildim. Bu karanlıkta bile ışıl ışıldı yüzü.
"Rhodél?" Sesim nedense fazla endişeli çıkmıştı. Hatta o an boşta bulunup dudaklarımı araladım, neredeyse burada ne yaptığını bile soracaktım haddime düşermiş gibi. Neyse ki kendimi zamanında durdurabildim, ve sadece kendimi tanıtmakla yetindim. "Şey, ben Andrew. Ya da Jasper, istediğini kullan." *Aptalca* diye geçirdim içimden. Tabii ki istediğini kullanacaktı, izin alacak hali yoktu ya? Tanrım, uykusuzluk beni gerçekten mahvediyordu. Belki uykusuzluk, belki de karşımda duran bu kız.