Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kompartıman 2

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Summer Calypso Black

Summer Calypso Black


Mesaj Sayısı : 111
Doğum tarihi : 28/08/89
Yaş : 34
Mücadele Tarafı : Henüz belirlemedi...
Sihirsel Soy : Muggle doğumlu ama nedense annesinin bir cadı olduğunu düşünüyor xD
Kayıt tarihi : 17/06/09

Kompartıman 2 Empty
MesajKonu: Kompartıman 2   Kompartıman 2 Icon_minitimeSalı Ağus. 11, 2009 4:16 am

Hogwarts’ın adeta öğrencileri gitmemeye ikna eder havası, iki ağır bavulu sürüklemeye çalışan bedenimi gevşetiyor; kalabalık bir grubun arka saflarına düşmeme neden oluyordu. Yolculukta bana eşlik edecek biri olmadığından geride kalmış olmayı önemsemiyordum; küçük olduğu için tercih edilmeyen kompartımanlardan herhangi birine geçebilirdim ve muhtemelen bunun için bir mücadele vermem gerekmeyecekti. “Yalnızlığın faydaları” diye düşündüm kendi kendime; bu içinde daha çok hüzün barındıran iki kelimeydi. Hogwarts’ta bir yıl yine güzel ve bir o kadar tek başına geçmişti. Kendi seçimim olan bir durum yüzünden neden bu kadar duygulandığıma anlam veremiyordum; belki de ayrılık sendromuna yakalanmıştım ve bunu belli etmek istemiyordum.
Bir dahaki yılın bu anlamda çok daha farklı geçmesi gerektiğini düşünerek bavullarımı sürüklemeye devam ederken; kendime neden bu kadar çok eşya getirmiş olduğumu sorarak kızdım. Bir bavul dolusu kitapla eve döndüğümde babam muhtemelen anlayamayacak ve benimle epey dalga geçecekti. Onun büyüye bakış açısı benim bir cadı olduğumu öğrenmesiyle biraz değişse de bir muggle ne kadar şey biliyorsa o da o kadarını bilebiliyordu. Büyü dünyasında da derslerin önemli olduğunu, tek işin asa sallamak ve birkaç büyülü sözden ibaret olmadığını ve gerçekten çok çalışmam gerektiğini ona anlatmam için daha birkaç yıla ihtiyacım vardı. Yine de muggle okulundan çıkardığı olaylar yüzünden kovulan bir kıza göre çok ilerleme kaydetmiştim; pek anlamıyor da olsa bunun farkında olduğuna emindim. Hogwarts bana hayallerimin ötesinde bir dünya sunmakla kalmamış; beni derslerine ve sorumluluklarına önem veren biri haline getirmeyi de başarmıştı. Buradan ayrılırken duyduğum iç burukluğunun nedeni belki de aslında buydu; kendimi tam anlamıyla Hogwarts’a ait hissediyordum; sanki eve döndüğümde büyü bozulacak ve her şey yine eskisine dönecekti.
Beni tedirgin eden bu fikirden uzaklaşmak için bavullarımı yere bırakıp etrafa bakınmaya başladım; kimi benim gibi bir parça dinlenmek üzere durmuştu kimileriyse ellerinde ağır bavulları yokmuşçasına enerjik ve hareketliydi. Bu enerjinin kaynağı, Hogwarts’ta geçirdikleri dolu dolu bir yıl sonunda kendilerini her yönden tamamlanmış hissediyor olmaları diye düşündüm. Bir öğrencinin tek sorumluluğunun dersler olduğunu düşünen yetişkinlere her zaman sinir olurdum; çünkü hiçbir zaman bu böyle olmazdı. Bir yıl bittiğinde öğrenciler, derslerle birlikte o yıl daha pek çok şeyle ilgilenmiş olurlardı. Ben derslerde başarılı olsam bile diğer her konuda sınıfta kalmıştım; bunu biliyor olmaksa bugün belki de ilk defa bu kadar çok üzülmeme neden oluyordu. Dinlenmek, sinirlerime pek iyi gelmemişti ve bir an önce bu neşeli kalabalıktan kurtulmam gerekiyordu. Bavullarımı alarak trenin kalkacağı alana kadar hız kesmeksizin yürüdüm; kalkış vaktine çok az kalmıştı ve öğrencilerin çoğu çoktan kompartımanlarına geçip muhabbete başlamışlardı. Trene binmeden önce yaptığım birkaçiyi tatiller” konuşmasından sonra nihayet kendime boş bir kompartıman bulup bavullarımı yerleştirdim. Hogwarts’tan ayrılık vakti yavaş yavaş yaklaşıyordu. Hiçbir şey düşünmeden sadece dışarıya bakarak geçirdiğim bir müddet sonra trenin kalkıyor olduğunu haber veren ve o an bana garip bir biçimde ağlayan bir ejderhayı düşündürten ses duyuldu…

Eve gidiş yolculuğumda tek başına oluşumun tadını çıkarmak istercesine uzandığım anda, bunu mümkün kılmayacak düşüncelerin beynime hücum edişini hissediyor gibiydim. Zaten düşüncelerden arınık halde geçirdiğim anlar her zaman dakikalarla sınırlı kalıyordu; artık buna alışmıştım. Gözlerimi biraz kapatmaya çalıştığım anda aklıma Charlie’nin hasta, minik bedeni ve başında bekliyor olan annemin yorgun bakışları geliyordu. Aslında durumunun nasıl olduğu hakkında bir fikrim yoktu ama kendimi en kötüsüne hazırlamaya çalışıyordum. Okulun son haftasında annem bu fikre alışmam için söyleyivermişti ama ne yazık ki bu konuda da başarısızlığa uğramıştım. Ne Charlie’nin hasta oluşuna ne de tatilin yarısını amcamlarla geçireceğime hala inanamıyordum; bu kadar kötü şeyi hak etmek için ne yapmış olabileceğimi düşünüp duruyordum. Yine de itiraz edecek halde değildim; annemin ve babamın bir de benimle uğraşmalarına yol açamazdım ve bu yaz kesinlikle iyi bir Summer olacaktım. Zaten artık Robert vardı hayatımda; o varken kendimde her şeyle baş edebilecek gücü bulacağımı biliyordum; öylesi bir dost bu hayatın bana verdiği bir armağandı; belki de sürekli kötüye giden hayatımın nadir iyiye gittiği durumlardan biriydi onunla tekrar barışmamız.
Elimdekilerle yetinmeyi bilmem bazen bir şart haline geliyordu ve bu yaz çoğu kez öyle yapmam gerekeceğini biliyordum. Bir de Robert’a karşı değişen hislerimin kaynağını bilebilseydim en azından o konuda içim tamamen rahat edecekti ama ne yazik ki hayatın her alanında karmaşa peşimi bırakmıyordu.
Hogwarts treni yemyeşil ovaların arasında kıvrılarak ilerlerken tüm bunları bir kenara bırakıp, büyü dünyasının bir yaz uzakta kalacağım havasını solumaya ve sadece güzel şeylerin hayalini kurmaya karar verdim. Kendi hayatımı hep dış faktörler şekillendirirken zaten düşünmemin bir faydası yoktu. Deniz kıyısında sabaha dek süren gece pikniklerini gözümde canlandırmaya karar vererek göz kapaklarımı indirdim; bir süre sonra duyduğum tek ses Robert’ın 70’lerden şarkılar söyleyen güzel sesi ve benim ona eşlik ederken çıkardığım gürültülerdi. Nihayet uzun yolculuğumu güzelleştirmenin yolunu bulmuştum; tam tahmin ettiğim gibi Robert içinde bir şekilde var olabildiği her şeyi güzelleştirebiliyor ve yaşanılır hale getirebiliyordu.

Hogwarts’ı bütün bir yaz özleyeceğimi bilmeme rağmen; içimde aileme ve Robert’a kavuşacağımı bilmenin tuhaf kıpırtıları vardı; keyfim sonunda tam olarak yerine gelebilmişti…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aaron Bradley




Mesaj Sayısı : 139
Doğum tarihi : 31/07/93
Yaş : 30
Mücadele Tarafı : Aydınlık
Sihirsel Soy : Muggle
Evcil Hayvanı : Brad
Kayıt tarihi : 02/05/09

Kompartıman 2 Empty
MesajKonu: Geri: Kompartıman 2   Kompartıman 2 Icon_minitimePaz Ağus. 23, 2009 3:38 pm

"Hayır. Olamaz boş kompartıman yok! İnanamıyorum her yer dolu! Böyle birşey olamaz. Kocaman trende yer yok iyi mi?" diye homurdandı Dustin. Gözden uzak olmayı seviyordu. Sessizce bir yerde oturup olanları izlemeyi. Zaten hep öyle olmamış mıydı onun sıkıcı hayatında. Dİğer arkadaşları meşe oynarken, o oturup onları izlemekle yetinirdi hep. Bu düşüncelerdne kurtulup "Boş kompartıman yok, bari en az sayılı kompartımana gireyim." dedi ve ikinci kompartımanda sadece bir kişi olduğunu gördü. Umarım başkası gelmez dedi ve içeriye daldı. Kompartımanda hafif gevşemiş ama bir o kadar da keyifli bir kız vardı. İlk sene birkaç kez bu kızı görmüştü. Aynı yaşta ve sınıftaydılar. İki karşılıklı koltukları olan, diğerlerine göre biraz dar kalan kompartımanın diğer ucundaki koltuğa kıvrılıvermişti. "Lanet olsun." dedi ve tekrar ayağa fırladı. Bavulunu koymayı unutmuştu. Bir elinde tuttuğu köpeği Venus huysuzlandığı için yere bırakmak zorunda kalmıştı. Köpeğini çok seviyordu. Fakat onu yanında getirmek iyi bir fikir gelmiyordu. Öyle kös kös duran küçük bir köpek..

Bavulunu kompartımanın tozlu ve bir o kadar da sağlam olmayan üst rafını düzgünce yerleştirdi. Büyük bir oh çekerek yerine oturdu. Köpeği Venus cam tarafını kaptığı için onun yanına oturuvermişti. Tek hamleyle sırt çantasını çıkarıverdi. İçini karıştırmaya başladı büyük bir arayış içinde. Birkaç saniye sonra yüzü gülmüştü. En sevdiği elektronik aleti laptopını çıkarmayı başarmıştı. Hemen kulaklığı da çıkarıp müzük dinlemeye başladı. Bir yandan da e-mail lerini kontrol ediyordu. Annesinden birkaç saçma e-mail gelmişti. "Nerdesin Dustin? Cevap versen! Bak sinirleniyorum ama! Dustiiinn!" gibi şeyler. Hemen bir e-mail çekmek için boş bir sayfa açtı -her nekadar trende mail atmak zor gelse de sayfanın başından itibaren birşeyler karaladı "Sevgili Anne. Beni merak etme trendeyim. Yolculuk iyi gidiyor. Her sene beni böyle sıkacak mısın? Lütfen biraz daha esnek ol. Görüşmek üzere. Seni seviyorum. Oğlun Dustin." diye. Annesinin böyle davranmasından nefret ediyordu. Biraz daha sakinleşmesi için bir piano solo açmayı istiyordu. Liste arasından güzel bir solo buldu ve kendini müziğe kaptırdı. Yoksa bu uzun yemyeşil yol hayatta bitmezdi. Upuzun yolu izleyerek bu yolculuğun bir an önce bitmesi gerektiğini düşündü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kompartıman 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG Dışı :: İlan Panosu Geçmişi-
Buraya geçin: