Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ivan Vasili Czajkowski

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Thomas Wilson
♪ Fotoğrafçı ♪
♪ Fotoğrafçı ♪
Thomas Wilson


Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 22/06/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Ivan Vasili Czajkowski Left_bar_bleue100/100Ivan Vasili Czajkowski Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Ivan Vasili Czajkowski Left_bar_bleue0/0Ivan Vasili Czajkowski Empty_bar_bleue  (0/0)

Ivan Vasili Czajkowski Empty
MesajKonu: Ivan Vasili Czajkowski   Ivan Vasili Czajkowski Icon_minitimeSalı Haz. 23, 2009 12:33 am

29 Kasım -Londra - Yaratılış ve Ölüm Hikayesi Valentius

Yer ve gök kırmızıya bürünse ve tüm ölümlüler birer lanetliden başka bir şey olmasa.. Bu benim bana yapılanlar karşısında gerçeklikle yalan arasında sıkışıp kaldığım tek bedduam ve yeryüzündeki tüm canlıyı lanetlediğim histeri krizleri ile bütünleşmiş tek duygumdu. Yirmi dokuz Kasım benim aynı zamanda hem doğum günüm hemde ölüm günüm olmuştu.Bu rakamın ve doğduğum ayın bende bir uğursuzluk hissi uyandırmasına şaşmıyordum , bu rakamı hiçbir zaman sevmezdim ve her ayın yirmidokuzunda başıma bir iş gelmesi bu güdülerimi daha fazla tetiklemişti. Bir büyücü ailesine sahiptim evet , fakat bir muggle gibi düşünüp bir muggle gibi yaşamayı seviyordum. Onların büyüye olan bu inançsızlıkları beni her zaman güldürürdü. Özellikle kalbim ve ruhumun tüm gerçekliği ile o genc muggle çocuğuna bağlanmış olmasıda bunun cabasıydı. Onun yüz hatlarındaki ciddiyete ve sadece benimle yalnız kaldığında asamla ona ne tarz büyüler yapacağımı bilmeyen meraklı bakışlarına her zaman bayılmıştım.Bakışlarına ve duruşuna kattığı ciddiyet ile o kadar sevimli oluyorduki ,benim gülmeyi fazla sevmeyen yüz çizgilerimde her zamankinden daha belirgin ve mutlu bir ifade oluşmasına sebep oluyordu. Benim ve ailemin büyücü olduğunu bilen tek kişiydi o, böylece Londra'da annem ve babam haricinde, bu özelliğimi, büyücü olmayan birisinin bilmesi beni rahatlatıyordu. Belkide bu rahatlığın sebebi ona gereğinden fazla ilgi duymaya başlamamdı , yanındayken sınırları aşacak derece sevinç belirtileri gösteriyordum . Benimle ilgilenmesini ve başka kimseye dönüp bakmamasını istiyordum , bir nevi tipik kıskançlık belirtileri gösteriyor ve başka bir kız ile muhabbet ettiğinde , bir kazaya ve anlamsız olaylara sebep oluyordum.Bütün bunları benim yaptığımı bilen tek kişi Silas'dı. Geçmişte ve şu an sevdiğim ve asla unutamadığım adam. Ama ne yazıkki o benim ona hissettiklerimi o bana hissetmiyordu. Bunu anladığım gün , o sevimli Silas'ın yaptığı herşeye gülen ve onu bir ilah gibi gören kız gitmiş yerine okul yıllarındaki o içine kapanık mutsuz Ariadne gelmişti.Kendimi bir aptal gibi hissetmiştim. Onunda aynı duyguları hissettiğini sanmıştım meğer kocaman bir aptaldan başka bir şey değilmişim. "Beni seviyormusun Silas?" demiştim doğum günümün olduğu o gece ve onun verdiği cevap "Tabiki seviyorum, biz seninle kardeş gibi büyüdük ,nasıl sevmem." olmuştu. Bakışlarımı ve yerin dibine geçtiğimi farketmemişti elbette. Utançtan ve hayal kırıklığından yanaklarım alev alev yanmıştı ve o tüm bunları farketmemişti. Evet beni seviyordu ama benimki gibi asla olmamıştı ve olmayacaktı.


Herhangi bir şey söylemeden çıkmıştım evlerinden , nereye veya ne şekilde gittiğimi bilmeden amaçsız bir şekilde. Onun yanımda yürüdüğünü ayak seslerinden ve o yoğun varlığından hissedebiliyordum ama yokmuş gibi davranıyordum.Onu sevdiğimi nasıl anlamazdı.Kör olmalıydı. İçimde kızgınlık dalgası oluşmaya başlasada bunu dizginlemiştim. Ona kızamazdımki, kırılsam ve incinsem bile bunu belli edemezdim.Hayat zaten gereğinden fazla saçma ve anlamsız olmuştu ve bu hayatıma renk katan tek kişide benim ondan bir ağabey kardeş gibi değilde bir sevgili gibi hoşlandığımı anlamıyordu.Neyseki beni sevip sevmediğini sorduğumda , ona gerçek hislerimi açıklayıp bir parça kalan gururumu ayaklar altına sermemiştim.Çokmu fazla abartıyordum bilmiyordum ama söz konusu Silas olunca benim gözümde herşey gereğinden fazla abartılı bir şekle bürünüyordu zaten.. Ne kadar bu şekilde yürüdüğümüzü veya devam ettiğimizi bilmiyordum sanki zaman kavramını yitirmiş gibiydim.Havada üstelik iyice kararmıştı. Böylesine bir çıt dahi çıkartmadan amaçsızca yürüyor olmaktan sıkılmış ve olduğum yerde bir an için durmuştum, fakat durmam ile boş sokaklardaki ara binaların arasından çıkan ayak seslerine kulak kesilmem bir olmuştu. Valentius senelerden sonra ilk defa karşımda duruyordu. Bembeyaz teni ve daha öncekine benzemeyen parlak gözlerindeki sert bakışlarla. Ne kadarda değişmişti.Sani daha kusursuz ve daha sert bir duruşa sahip olmuştu. Bilmeden büyülenmişçesine ona amaçsızca çekildiğimi hissettiğimde içimde beliren korkuyu dizginleyememiştim. Ve daha sonraları. O an Silas'a ne olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim lanetlenmiş ruhumun ve artık atmayan kalbimin aşk ile dolu kısmının onun bedeninde can bulduğuydu. Yirmi dokuz kasım günü benim hem doğum hemde beklenmeyen bir lanetle üstelik kendi soyumdan olan bir insan tarafından sona erdirilmiş ve ölüm günüm olmuştu. Artık lanetli bir bedenden başka bir şey değildim.

29 Eylül 1952 Nex Furvus - İngiltere - Yeniden Doğuş Silas

Gök yüzü lacivert'in tüm renklerini ortaya dökmüştü sanki.Koyu maviden biraz daha koyusuna sonra daha açık maviye ve yine lacivert gri karışımı bulutlar...Büyüleyici bir kompozisyon uygulamışlardı sanki gök yüzünde. Hafif hafif belirmeye başlamış yıldızların o bilindik parıltısı ve yarım ay şekline çoktan dönmeye başlamış ay'ın büyüleyici efsaneleri pekiştiren görüntüsü ruh halini her zamankinden dahada fazla yansıtıyordu.Balkonun kenarlığına dayadığı ellerini iyice gerip demiri sıktı yüzüne esen rüzgarın soğutan serinliği vücudundaki hissizliği daha fazla yayıyordu. Soğuk buz gibi. O eski sıcaklığına artık hiçbir zaman kavuşamayacaktı. Lanetlenmiş bendenden başka bir şey değildi. Beyaz soğuk ellerini demirlikten geri çekip aşşağıya baktı.Yemyeşil çimler ay'ın ışığında bile nasılda parıldıyordu öyle. Herşeye olduğundan daha güzel yönü ile bakmaya çalışıyor olsada her geçen gün biraz daha melankoli olmaya başlamıştı.
Adımlarını geri çekip gök yüzüne baktı. Gök yüzünün balkonuna yansıttığı gizemli havaya. Son zamanlarda biraz daha fazla duyar olmuştu o sesi. Kulaklarında oluşan çınlamalar gibiydi. Kafasının içine yayılıp işkence etmeye çalışır gibiydi. Her yerde duyar olmuştu bu sesi. Ariadne nerede ? diye sormuştu o aşina olduğu ses kafasının içerisinde. Bir türlü kurtulamıyordutüm bunlardan . Nereye giderse gitsin ne kadar uzağa kaçarsa kaçsın Silas'ın sesi hep kafasının içerisindeydi O hakkında ne düşünürse adını ne zaman anarsa duyuyordu bu sesi. Bir altıncı duyu belkide lanetlenmiş bedeninden kalan son kalıntı ile bütünleşmiş hislerinden kaynaklanıyordu tüm bunlar. Hâlâ ona gereğinden fazla bağlıydı ve hâlâ kopamamıştı ondan. Yine aynı ses Vampirsiniz siz. demişti. Bir anda ne olduğunu anlamadan garip bir şekilde acı çekiyormuş gibi mermer zemin üzerine kıvrıldı.Acınası bir şekilde elini boynuna götürdü . Bir anda beyninde şimşek çakmış gibi acısını umursamadan yerinde doğruldu ve beklenildiğinden daha hızlı bir şekilde Nex Furvus'a cisimlendi . Okuldan öğrendiği tüm o yetenekleri hiç unutmadan kullanarak.
"Sana onun bana ait olduğunu defalarca söylemiştim Constantin" dedi hızla genç adamın arkasında belirerek. "Sana gelince sürtük eğer büyücü dünyası bir muggle'ı öldürmeye kalkıştığınızı öğrenirse sonunuzun çokta iyi olacağını sanmıyorum şimdi gidin buradan Valentius ve diğerleri bu yaptığınızı öğrenecek " Constantin'in bu çıkışlara sinirlenmesini umursamadı. Böyle yaparak çokta iyi etmemişti belki ,şu an değil ama bir gün başka bir yerde sonunu hazırlayacaktı.
Silas'ın yanına diz çöktü. Onu kaybedemezdi, bir kere kaybetmişti zaten bu bir daha asla tekrarlanmayacaktı. Üzerine doğru hafifçe eğildi. Soğuk sert dudaklarını önce hafifçe onun buz tutmaya başlayan dudaklarına kondurdu ardından geri çekilip boynundaki lanetlenmiş yere dokunup onu bir kez daha hayata döndürdü , lanetlenmiş ve hiçbitmeyecek bir hayata
...


En son Ivan Vasili Czajkowski tarafından Salı Haz. 23, 2009 12:42 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Thomas Wilson
♪ Fotoğrafçı ♪
♪ Fotoğrafçı ♪
Thomas Wilson


Mesaj Sayısı : 12
Kayıt tarihi : 22/06/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Ivan Vasili Czajkowski Left_bar_bleue100/100Ivan Vasili Czajkowski Empty_bar_bleue  (100/100)
Düello Gücü:
Ivan Vasili Czajkowski Left_bar_bleue0/0Ivan Vasili Czajkowski Empty_bar_bleue  (0/0)

Ivan Vasili Czajkowski Empty
MesajKonu: Geri: Ivan Vasili Czajkowski   Ivan Vasili Czajkowski Icon_minitimeSalı Haz. 23, 2009 12:35 am


Koluna dokunan elin sıcaklığını beyaza yakın pürüzsüz teninde hissetti,bu dokunuşu bu sıcaklığı biliyordu hemde çok iyi,dokunmaktanda öte hafifçe gıdıklıyormuş gibi bir hisse kapıldı ve kolundan boynuna doğru ilerleyen ürpertiye engel olamadan yerinde tedirgin bir şekilde geriye doğru hafifçe çekildi. Inesa...! gözlerindeki muhteşem maviliği alnından kaşlarına doğru dökülen kapkara kahkülleri bile saklayamamıştı yanaklarındaki pembeliğe takıldı bir an bakışları sonra dolgun dudaklarının arasından çıkan sözlere dikkat kesildi. "Ahh! Aurora ?" dedi bu kadar yakınına sokulmak zorundamıydı? soru dolu bakışlarını Inesa'ya odakladı Blaise'nin korkacağı en son kişiydi o, kaldıki birşeylerden korkuyor olsaydı şimdiye kadar çoktan hayattan vazgeçmişti ondan korkması ve uzak durması imkansızdı. Anlaşılmayan bakışlarına herhangi bir cevap gelmeden Inesa Aurora'a hitaben konuşmaya başlamıştı. Aurora'nın verdiği cevaba karşılık "ahh! evet arkadaşım ,benim için bir kardeş gibidir ve çok iyi biridir." dedi kız arkadaş kısmının bir sevgili anlamına kayacağından ve Aurora'nın daha fazla mesafe koyacapından korktuğu için Inesa'nın anlam içeren sözlerini düzeltti "Tanrım ne saçmalıyorum ben yine?" içinden yükselen sesi yutkunarak kendini tuttu.Inesa'nın davranışlarını bir türlü anlayamıyordu.Nereden çıkmıştı şimdi amcasıyla aynı evde kaldıkları. Etrafta farketmedikleri birileri bunu duyarsa yanlış anlayabilirlerdi .Aurora ile iyi anlaşmaya çalışırken iki kızın birbirlerine laf sokuşturur gibi bakışları gözlerinden kaçmamıştı kolunu hafifçe çekti ve Inesa'ya ne yapmaya çalıştığını anlamak istercesine baktı,yine birinin gücünü taklit etmişti bu kadar sık yaparsa zarar görmeye başlayacaktı.Henüz eğitimini tamamlamamıştı ve güçlerini nasıl kontrol edeceğini bilemeden bu şekilde devam edemezdi.Hırslı bir kız olduğunu biliyordu ama bu şekilde dört saatlik zaman dilimi dolmadan yeni bir güç enjekte ederse kendisine, beyninin bir kısmının zarar görmesi olasıydı. "Tanrı aşkına Inesa sana kaç defa şu yeteneğine bir sınır getirmeni söyledim." Aurora'ya döndü söyledikleri çok ilginçti Inesa'yı küçük bir çocuk gibi azarlarcasına bakarken teklif ettiği şeye dikkat kesilmişti. "Çantanı taşımamı istermisin Aurora? içine çok fazla eşya doldurmuşsun gibi geliyor yorulabilirsin" dedi elini ona doğru uzattı cevap vermeden önce üzerindeki yükü hafifletmeliydi.Çantayı sırtından yavaşça aldı "merak etme bende emniyette" dedi yüzündeki tebessüm hiçbir zaman alaycı bir sırıtmaya dönüşmüyordu tam tersine anlayışlı ve güven doluydu.Üzerine yük yapan bu şeyi daha önce almadığı için bir an kabalık ettiğini düşündü ama kendine bakan bu delici bakışların etkisiyle mantıklı düşünemiyordu bir çeşit büyü altına alınmış bir esir gibi zamanı donduran koyu renk gözlere ve bu gözleri çevreleyen uzun kıvırcık kirpiklere bakmayı kesememişti. Inesa'ya saygısızlık ettiğini hissetti onun varlığını unutmuş gibi davranmaya devam edemezdi karşısındaki kız her an yanında olmasını istediği Aurora'da olsa Inesa'yı bir hiç gibi kenara atamazdı.Konuşmaya başladığında sesindeki ilginç tınıyı saklayamadı.

"Ailem? onlar bana bunu hiçbir zaman hissettirmediler Aurora ,aile ne demek ve nasıl birşeydir bilmem ben ama istersen benim yerime onlara bir kaç soru sorabilirsin eğer sana bir zararı dokunmayacaksa? onlara ölmelerine rağmen onlardan nefret etmeme rağmen neden beni rahat bırakmadıklarını ve her seferinde yanımdalarmış gibi bir hisse kapıldığımı sorabilirsin" dedi ve susup dikkatlice kızın yüz hatlarını inceledi '''Ne kadar masum ve sevimliydi. ''' Neyseki aklından geçenleri okuyamıyordu.Bir an genç kızı ilgiyle süzen bakışları kararıp birer gölgeye dönüştü ,kendi yüzünden Aurora'ya veya Inesa'ya herhangi bir zarar gelmesinden korkmuştu.Eğer bunu yaparsa Inesa yeni bir yetenek edinecekti ve bu ikinci yetenek ona çokta iyi gelecek gibi değildi şu an elde ettiğiyle Aurora'nınkini birbirine karıştırabilirdi,ve Aurora'nında bu yeteneğini sınarken çokta kolay aşamalardan geçtiğini sanmıyordu. "Bak eğer bunu yaparsan Inesa yeni bir güç elde edecek o bir taklitçi ve demin anladığım kadarıyla zaten başka bir güç edinmişti onun elinde olup olmadığından emin değilim ama bana istem dışı bu güçleri taklit ediyormuş gibi geliyor bu ona zarar verebilir ve kişiliğinde bölünmelere yol açabilir " dedi Anlatmaya çalıştığı şeyi Aurora'nın anlayışla karşılamasını istiyordu. " ve eğer ekstaz sana bir zarar vermeyecekse bunu yap Aurora" dedi bakışlarına anlayışlı olgun bir ifade gelmişti dudaklarının uç kısımları hafif bir gülücükle yukarı doğru kıvrıldı bunu yapınca gözleride küçülmüş tepelerinde parıldayan güneşin altınsı parıltılarıyla gözlerindeki bal rengi parlaklık küçük kıvılcımlarla iyice belirginleşmişti. "Aurora'yı izlememelisin başka bir yere bak Inesa!!! yada bir kaç adım uzaklaş" dedi sesi emir dolu değildi tam aksine anlayışlı bir ağabeyin ne yapması gerektiğini söylerkenki ses tonuna bürünmüştü. Tamda o sırada başında garip bir dönme ve gözlerinde garip bir karartı hissetmişti etrafındaki herşey iç içe geçiyormuş ve birisi bir resim parçasını elinde kıvırıp büküyormuş gibi göl ve manzarada kıvrılıp iç içe bükülüyordu.Birisi bir kuvvet sanki kendisini geriye doğru hızla çekiyormuş gibi hissetti.Sırtına geçirdiği çanta yere düşmüş ve gördüğü iki insan profilide karanlık bir gölgeye bürünmüş gibi gittikçe küçülüp kararmaya başlamışlardı.Yine ne olmuştu böyle? Yanlış bir şeyler yapmış olmalıydı.

Kaybolmuşluğun ve bir hiçliğin içerisinde süzülürken sana doğru uzatılan ele ne kadar uzak durabilirdin? Hiçbir zaman hayır demesini bilememişti bu onun kişiliğini zayıf yapmaktanda öte sevmeyi bildiği ve bunun gücüyle ayakta durabildiği için şanslıydı ve hayat karşısına bazen mucizeler çıkarsada bunlar ender zamanlarda geri tepebiliyordu.Yine o hislerden birinin içerisinde kıvrılırken bir hiçlikte kaybolmuştu ,bu hiçlikten kurtarabilecek ,yardım edebilecek tek varlık yavaşça uzaklaşmaya başlamıştı. Ve işte karanlık bir kentte kaybolmuştu , az uzağında gözüne ilişen ışıltılar yayarak uzaklaşan varlığın peşinden koşturmaya başladı her adım atışında biraz daha küçülüyor ve ne kadar yakınlaşmaya çalışırsa çalışsın biraz daha , biraz daha uzaklaşıyordu . Dokunmalı ve o karbeyazı tüylerle kaplı derisine okşamalıydı ama yaklaşamıyordu işte her seferinde biraz daha kopuyordu bu varlıktan . Sanki dokunsa ondan vücuduna doğru bir enerjinin yayılacağını ve rahatlayacağını hissediyordu belkide beynini kemiren o karanlık düşüncelerdende bu varlık sayesinde kurtulabilir ve hayata daha sıkı tutunabilirdi. Çevresine yaydığı enerjiden o kadar fazla etkilenmiştiki gözlerini bir saniye bile ayıramamıştı,neredeyse etrafından yeşil ışık huzmeleri yayılacak derecede bir hale gelmişti.Belkide kendisini bu yıkık harebelere dönüşmüş yerden kurtarabilecek tek varlık şu an peşinde koşturduğuydu.Koşmaktan ve biraz daha yaklaşmak için çabalamaktan yorulmuştu.Nefes nefese kalmıştı buraya neden geldiğinin farkında bile değildi her yer savaş alanına dönmüştü yıkılmış damların etrafında isler oluşmuştu .Yine bir hata yapmış olabilirmiydi? Yoksa burası kendisi için bir anlammı teşkil ediyordu? Kendini zorladı nerede olduğunu veya ne yaptığını anlamamıştı buraya gelme sebebinide bir türlü çözememişti.Bir an önden hızla giden varlığı kovalamaktan vazgeçti ve ayağındaki ayakkabılara rağmen tenini yakan sıcak zemine baktı gök yüzünde yıldızların sıra sıra dizilmiş ve dolunayın bu şehri aydınlattığı tek yer olmasına rağmen vücudunda serinliği hissetsede ayağını yakan zeminin sıcaklığın anlamını çözemedi ve etrafında dizilmiş küçük ev misali yerlere baktı.Yine yanlış bir şey yapmıştı bunu hemen çözmenin rahatlığıyla elini kızıl ışıltılar yayan saçlarına götürüp iyice dağıttı düşünceliyken yaptığı ender haraketlerden biriydi. Tarihte geriye gelmişti üstelik şu an içerisinde bulunduğu geçmiş o kadar eski bir tarihtiki bunu yıkılmış ve kimsesiz kalmış ev yığıntılarından ve az ilerisinde duran koca dev gibi etrafı alçıyla sıvanmış savaş heykelinden anlayabilmişti.

Kovalamaktan vazgeçtiği için yeşil ışık huzmeleri yayan o varlıkta durmuş ve Blaise'ye yanaşmaya başlamıştı.İçine doğru çektiği havayı serbest bırakıp soluklansa korkup kaçacakmış gibi hissetti birden ve bir anlığına nefesini tutup gözlerini iyice kısarak yaklaşan varlığa odaklandı dikkati heykelden uzaklaşmış ve gittikçe yaklaşan görüntüye odaklanmıştı.Biraz daha yaklaştığında bunun kanatlara sahip pegasus olduğunu farketti.Artık kovaladığı için kendisinden korkmuyor ve biraz daha yaklaşıyordu .Blaise bir adım daha atarak ata yaklaştı elini karbeyazı tüğlerine dokundurdu yumuşacık ve hayat doluydu.Elini baş kısmından boynuna doğru yayılan yeleye ardından güçlü kanatlarla çevrilmiş yere sürüp okşadı okşadığı yerin altında bir damarın hızla attığını hihissedebiliyordu.Korkuyormuydu yoksa ?Boynunda daha önce bağlandığını belli eden bir ip takılıydı.Elini bu ipe götürüp sıkıca kavradı.Pegasus esir alınamazdı böyle bir varlık eşi bulunamaz bir özellikteydi.Kaçmamasını istermiş gibi ipi tuttu ama onu peşinden sürüklemeyecekti."Athena'nın güzelliğini kıskandığı Medusa'yı öldürmüştü ve sen Medusa'nın kanlarından doğmuş kanatlı güzel varlık olmalısın? Ama burada ne işim var benim?" dedi elini bu ipten çekip atı sebest bıraktı ,etrafına bakındı az uzağındaki savaş heykelinin yanına gitti .Heykelin hemen alt kısmında yüce Atlantis yazıyordu. Aklı karışmıştı,tek istediği bir an önce buradan kurtulmak ve geride bıraktığı iki insanın yanına gidebilmekti.Atlantis??? felakete uğrayıp su altında kalan şehir tekrar su yüzeyinemi çıkmıştı? Burasının ne ima ettiğini çözememişti sadece geri gitmek istiyordu çevresine son bir kez daha bakındı Pegasus'da peşinden gelmiş ve iyice yanına sokulmuştu .Yelelerle kaplı beyaz başını okşaması için uzatmıştı.Anlaşılan korkmuyordu Blaise'den uzaklaşmak yerine peşine takılmıştı. Başını ve karbeyazı tüğlerle kaplı sırtını okşadı. Her dokunuşunda biraz daha huzur dolu ve biraz daha enerji dolu hissediyordu kendisini .Yine aynı şeyler olmaya başlamıştı demin kapıldığı hisse tekrar kapılıyordu çevresindeki görüntü yine iç içe geçiyordu fakat bu sefer geri çekiliyormuş gibi hissetmiyordu kendisini.Küçük bir göz kararması ve yeniden etrafında oluşmaua başlayan görüntüler... Birden kendisini dizlerinin üzerinde yere kapanmış bir vaziyette gördü.Elleriyle topraktan destek almasaydı iyice yapışacaktı. "Lanet olsun! yine yanlış bir şey yaptım." dedi başını kaldırdı önce Inesa'ya sonrada Aurora'ya baktı ."Athena'nın kıskançlığı yüzünden Perseus tarafından öldürülen Medusa'nın kanlarından doğan Pegasus'u gördüm." dedi konuşmasında herhangi bir heyecan yoktu sadece soluk soluğa kalmış ve derin derin nefes almaya başlamıştı ayağa kalktı toprak olmuş pantolonunun diz kısımlarını silkeledi yana kaymış gömleğinin yakasını çekip düzellti ve ellerini silkeledi. Sonra ilginç bir şekilde iki kıza baktı. "Tamam saçmalıyor olabilirim ama tarihte geriye gitmemin bir sebebi olmalı ve ben bunları isteyerek yapmıyorum beni deliymişim gibi görmenizi istemem"dedi sonra bir an durdu ve az önce düşürdüğü çantayı yere eğilip aldı. Çok fazla zaman geçtiğini sanmıyordu belki bir iki saniye anca geçmiş olmalıydı. Aurora'ya baktı "Ben hazırım benim için ailemle konuşabilirsin"dedi sanki hiçbir şey olmamış ve bir yanlış yaparak zamanda geçmişe gitmemiş gibi davranıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Josselyn Oasis

Josselyn Oasis


Mesaj Sayısı : 313
Kayıt tarihi : 02/05/09

Ivan Vasili Czajkowski Empty
MesajKonu: Geri: Ivan Vasili Czajkowski   Ivan Vasili Czajkowski Icon_minitimeSalı Haz. 23, 2009 1:21 am

Merhaba Tatlım ;


Sanırım 2 RO koydun. Ben 1.'sini okudum ve hayran kaldım. Gerçekten çok güzel. Kurguya, betimlemelerine, benzetmelerine ve anlatımına diyecek sözüm yok ^^ Ancak bazı hataların dikkatimi çektiç Bunlarında aceleden olduğunu düşünüyorum. ''mi'' edatı her zaman ama her zaman ayrı yazılır. Gökyüzü kelimesi de bitişik yazılır. Ayrıca Size 11 kullansan daha iyi olur.

RO Puanın :97
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ivan Vasili Czajkowski
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: