Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Şöminenin Çevresindeki Koltuklar

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Barty Jack Widmore
Karanlık Büyücü
Karanlık Büyücü
Barty Jack Widmore


Mesaj Sayısı : 443
Mücadele Tarafı : Widmore
Kayıt tarihi : 28/04/09

Bilgiler
Quidditch Mevkiî:
Rpg Puanı:
Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Left_bar_bleue95/100Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Empty_bar_bleue  (95/100)
Düello Gücü:
Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Left_bar_bleue0/0Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Empty_bar_bleue  (0/0)

Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Empty
MesajKonu: Şöminenin Çevresindeki Koltuklar   Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Icon_minitimePaz Haz. 21, 2009 5:51 pm

Gryffindor ortak salonundaki orta boyda olmasına rağmen görkemlice odayı aydınlatan şöminenin çevresindeki kırmızı koltuklardır. Koltuklar odanının dekoruna ve Gryffindor'un renklerine uymaktadır..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edward Richard Cullen

Edward Richard Cullen


Mesaj Sayısı : 60
Mücadele Tarafı : Yok
Sihirsel Soy : Safkan
Kayıt tarihi : 17/06/09

Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Empty
MesajKonu: Geri: Şöminenin Çevresindeki Koltuklar   Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Icon_minitimePtsi Haz. 22, 2009 12:07 pm

Yorucu bir günün ardından şöminenin köşesine kıvrılmak gibisi yoktur.Dışarıdaki soğuk havaya inat içerisi ılık ve insanın içine huzur veren bir havayla kaplanır.Şöminenin cızırtıları ortama renk ve ses katar.Bu yüzden şömine kenarları hep sevilmiştir.Hem dinlendirir.Hem de içinize huzur doldurur.

Soğuk bir gün dışarıda ders işlemek kadar kötüsü yoktu.Genede katlanmak zorundaydı.Akşam ortal salonda koltuklara kıvrılacaktı.Dinlenebilmek için önce çalışmalıydı.Soğuk havanın üstüne bir de yağmur eklenince iyice olanlar oldu.Herkesin cübbeleri sırılsıklamdı.

Akşama doğru hava iyice soğumuştu ve yağmur devam ediyordu.Ders ise hâlâ devam ediyordu.Rüzgar da eklenince tam oldu.Dersin bu kadar uzun süre olması sinir bozucu olmaya başlamıştı derken ders bitti.

Hogwarts'ın koridorlarından koşarak çıkarken akşam yemeğinin başladığını fark etti.Çaresizce ıslak ıslak büyük salona indi.Yemeğini yedikten sonra ortak salona gidecekti.Boş boş oturacağını düşünüyordu ama bu büyük bir yanıldı idi çünkü ödevler vardı.Ödevler demek çok garip kaçıyordu.Ödev ordusu denilirse daha iyi olurdu.Ödevleri biraz daha öteye atabileceğini düşündü.Yarına götürmesi gereken ödev yoktu.Bu düşüncelerini kafasından sildi ve çok çabuk yemeğini yedi.

Yemeğini kısa sürede bitiren Richard kendini kısa sürede ortak salonun sessiz-ılıman ortamında buldu.Şömine hâlâ yanıyordu.Isınmak için iyi bir fikirdi.Tam olarak kuruduğu söylenemezdi zaten. Şöminenin kenarındaki koltuklardan birine büzüştü.Yavaş yavaş kuruyordu.Bu sırada Richard bir uykuya kendini kaptırmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Summer Calypso Black

Summer Calypso Black


Mesaj Sayısı : 111
Doğum tarihi : 28/08/89
Yaş : 34
Mücadele Tarafı : Henüz belirlemedi...
Sihirsel Soy : Muggle doğumlu ama nedense annesinin bir cadı olduğunu düşünüyor xD
Kayıt tarihi : 17/06/09

Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Empty
MesajKonu: Geri: Şöminenin Çevresindeki Koltuklar   Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Icon_minitimeÇarş. Tem. 22, 2009 2:38 am

Vakit bir hayli ilerlemiş, gece yarısını çoktan geçmişti. Artık uyumam gerektiğini biliyordum, böyle giderse ertesi gün bir uyurgezerden farkım kalmayacaktı ve daha ilk günlerden dersleri boşlamak istemiyordum. Nasıl başlarsan öyle giderdi ve Hogwarts'ta boşa geçmiş bir yıl yaşamayı asla istemiyordum. Ne yazık ki bu düşünceler uyku konusunda yardımcı olmuyordu. Yatakhanede kızlar çoktan güzel rüyalar görmeye başlamışlardı bile, buranın fazla huzur veren havası nedense canımın daha da sıkılmasına neden oluyordu.
Ay ışığının aydınlattığı yıldızsız gökyüzüne bakınmayı bırakıp sessizce perdeyi kapattım; aslında bu şekilde daha saatlerce durabilirdim ama artık yatakhanede kalmak istemiyordum. Neler yapabileceğimi düşündüm; pek fazla alternatifim yoktu, gecenin bir yarısı bahçeye çıkmak cazip gelmiyordu. Bu Hogwarts'ın neşeli ve romantik genç çiftleri veya maceraperest ruhlu öğrencileri içindi. Aslında ilk grupla uzaktan yakından alakam olmamakla birlikte ikinci gruba dahil olabilirdim ama ne yazık ki henüz bildiğim büyüler kendimi her türlü tehlikeye karşı koruyabilecek düzeyde değildi. Bu düşünmek biraz sinirlerimi bozuyordu; bir an önce sihir konusunda gereken her şeyi öğrenmek, uygulamak istiyordum. Belki de sürekli kitaplar okuyup kendi köşeme çekilişimin nedeni buydu; sürekli yeni bir şeyler öğrenmek, uygulamasamda bilmek istiyordum. Etrafımdaki insanlar muhtemelen beni biraz acayip buluyorlardı; henüz ikinci sınıfa giden bir cadı için fazla okuyor ve fazla çalışıyordum.
Bunları düşünmek zaten sıkıntılı olan ruhumu tuhaf bir melankoliye sürüklemişti. Gidebileceğim tek yer olan Ortak Salon'a gitmeden önce bakmadan aldığım bir kitabı ve yarısını bitirmiş olduğum çikolatamı da yanıma aldım.

Ortak Salon'a girer girmez, o alışılmışlık hissini tüm hücrelerime kadar hissedebiliyordum, burada olmak bana başka bir yerde bulamayacağım türden bir rahatlık veriyordu. Gecenin sessizliğini bozmamak istercesine hafif çıtırtılar çıkaran şöminenin etrafındaki koltuklara doğru yöneldim; etrafta kimse görünmüyordu ve anlaşılan Ortak Salon'da sabahlamak için güzel bir geceye tesadüf etmiştim.
Kırmızı kumaştan koltukların birine uzandım; bir süre hiçbir şey yapmadan öylece bekleyecektim. Kafamdaki son derece gereksiz olduğunu bildiğim gündelik soruları bir kenara bırakıp, bedenimi şöminenin yaydığı, bunaltmayan ama güzel bir sıcaklık veren havaya bıraktım. Dersler, öğrenciler, öğretmenler, ödevler... Hepsi birer birer beynimden çıkıp gidiyorlardı adeta; buradaki sessizlik yatakhanedekinin aksine insanı dinginleştiriyor ve tüm negatifliğini alıyordu.

Ne kadar sürdüğünü bilmediğim bir zamandan sonra uzandığım yerden kalkıp, odanın içinde gezinmeye başladım. Bir süre sonra buradaki sessizlik de sıkıcı gelmeye başlamıştı. Salona gelirken getirdiğim bir kitap olduğunu hatırlayınca günlük işlerden gerçekten arınmış olduğumu düşünüp gülümsedim. Kitabı alıp kapağına baktığımda gecenin bu vakti için hiç uygun bir kitap almamış olduğumu düşündüm ama belki biraz okursam istediğim uykuya nihayet kavuşabilirdim. Bu düşünceyle Sihir Tarihi ders kitabının rastgele bir sayfasını açtım; şansıma hiyerogliflerin tarihini anlatan uzunca bir makale denk gelmişti; bunu okursam uyuyacağım kesindi ama yine de büyük bir hızla sayfayı değiştirdim. Bu sefer konu Hogwarts'tı; belki yüz kez okuduğum bir kısımdı ama kuruluş öyküsünü ve bugüne dek geçirdiği aşamaları okumaktan nedensizce bir zevk alıyordum. Çikolatamdan büyük bir parça koparıp afiyetle yerken artık neredeyse ezberlemiş olduğum satırlara birer birer göz gezdiriyordum. Eğer annem ve babam birer muggle olmasalardı muhtemelen burada yazanları zaten bilmiş olarak gelecektim ve bu kadar ilgimi çekmeyecekti. Ama kendimi birden bire içinde bulduğum bu dünyayı tanıma, her ayrıntıyı merak etme, öğrenme istediğim belki de buradan geliyordu.
Hogwarts'ın tarihini okuyup, dört büyük kurucuyu her zaman yatığım gibi gözümde canlandırdığımda duvarda asılı, Gryffindor armasını büyük bir ihtişamla taşıyan saat de üç buçuğu gösteriyordu. Nihayet uykum gelmişti ve gözlerim kapanmadan önce yatağımda olmak istiyordum.

Kitabımı da alıp Ortak Salon'dan ayrılırken şöminenin parlak alevi, odada kimsenin kalmayışına aldırmaz bir halde etrafını aydınlatmaya devam ediyordu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Summer Calypso Black

Summer Calypso Black


Mesaj Sayısı : 111
Doğum tarihi : 28/08/89
Yaş : 34
Mücadele Tarafı : Henüz belirlemedi...
Sihirsel Soy : Muggle doğumlu ama nedense annesinin bir cadı olduğunu düşünüyor xD
Kayıt tarihi : 17/06/09

Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Empty
MesajKonu: Geri: Şöminenin Çevresindeki Koltuklar   Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Icon_minitimePtsi Ağus. 03, 2009 3:33 am

Gecenin karanlığından daha siyah gelen ve ruhumu daraltan düşünceler yine davetsizce gelip beynime yerleşmişti. Bu sıkıntıyı atmanın bir yolu varsa da ben bilmiyordum. Çoğu gece yaptığım gibi yine yatakhaneden sessizce ayrılıp Ortak Salon’a geldim. Hogwarts’ta okulun kapanış tarihi yaklaştığı için belli ki öğrencileri tatil havası çoktan sarmış, erkenden uyumaya veya geç vakte kadar bahçede vakit geçirmeye başlamışlardı. Ortak Salon, sıkıcı bir bekleme odası kadar sessizdi ama neyse ki o salonların aksine huzurlu, rahatlatıcı bir havaya sahipti.
Hogwarts’ta bir seneyi daha kazasız belasız ve planladığım çoğu şeyi başarmış olarak kapatıyordum. Zaten iç sıkıntımın nedeni okulla ilgili değil; tatilde yaşayacaklarım içindi. Eskiden olsa Robert’la geçirecek saatlerce boş vaktim olacağı için heyecanlanır, tatilin gelmesini sonsuz bir heyecanla beklerdim. Şimdiyse Robert beni beklemiyordu, hala benimle konuşmuyordu. Ona neden gittiğimi anlatabilmeyi, haklı nedenlerim olduğunu gösterebilmeyi çok istememe rağmen, kendimi eli kolu bağlı hissediyordum; bu konuda tam anlamıyla çaresizdim…
Birkaç ev ötede olmasına rağmen bana belki yüzünü bile göstermeyecek veya sahte bir samimiyetle , hiçbir şey olmamış gibi davranarak beni çok daha fazla üzecek bir Robert fikri, içimde bitmek bilmeyen bir hüzne neden oluyordu. Yine de onu anlayabiliyordum. Büyük bir sevgiyle büyük bir nefretin arasındaki o incecik çizgiyi geçmemiş olması için dua etmekten başka yapacak birkaç şey daha olmalıydı. Yakında Manhattan’a geri dönecektim ve her ne kadar bundan önceki hiçbir mektubuma cevap alamamış da olsam ona son bir kez yazmalıydım.
Kafamda neler söyleyeceğimin planını yaparken, bir parça parşömen ve bir tüy kalem alarak ay ışığının aydınlattığı masalardan birine geçtim. Asamla bir ışık oluşturabilir veya daha basitçe bir lambayı yakabilirdim ama aklımı dağıtacak hiçbir şey istemiyordum. Mektubu her zamanki gibi annemlere yazdığım bir mektubun içinde yollayacaktım; böylece Robert, tuhaf bir baykuş anısı yaşamayacaktı. Bu yolla mektup almaktan hoşlanmayacağını biliyordum ama daha önce kendisine okulumun sadece aile üyelerimle mektuplaşmama izin verdiğini belirtmiştim.
Aileme hiçbir şey yazmadan direk mektubumu Robert’a vermelerini söylemek pek uygun olmayabilirdi. Canım onlara bir şey yazmak istemiyordu ama yine de kısacık bir şeyler karalamaya karar verdim. Zaten yakında yanlarında olacaktım; şimdilik birkaç cümleyle yetinseler de olurdu.
Kalemi elime alarak özenli bir şekilde yazmaya başladım :

Sevgili annecim ve babacık,
Hogwarts bir hafta içerisinde kapanıyor ve nihayet yanınıza gelebileceğim. Bu hafta notlarımız ve sınıfı geçip geçmeyeceğimiz belirlenecekmiş; o yüzden bana şans dileyin… Sizleri ve hatta Charlie’yi çok özledim. Benim yerime burnunu sıkıp bir süre havasız kalmasını sağlayın… (Şaka tabi kii…) Yani benim yerime öpün, sarılın; zaten yokluğumda alışmışsınızdır bunlara; artık gelince ben de isterim.
Ayrıca Robert’a bir mektup daha yolluyorum anne; mektubumu ulaştır ve lütfen bu kez bir cevap yazmasını sağla…
İkinizi de öpüyorum, yakında görüşmek üzere…

Kısa ve duygularımı ifade eden notu yazdıktan sonra, sıra Robert’a yazacağım satırlardaydı. Ne söylesem az gelecek, ne yazsam boş olacak gibi hissediyordum. Beraber yürümeye başladığım, beraber ilk cümlelerimi kurduğum, o saçma muggle okuluna sırf o var diye katlandığım Robert… Onunla ne yapacaktım ben? Saçma sapan bir şekilde her şeyin bitişine şahit olamazdım. Ondan bu kadar ayrı kalmak, onu bu kadar özlüyor olmak; Robert’a karşı dostluktan başka şeyler de hissetmeme yol açıyordu. Benimle bir konuşmaya başlasa, beraber futbol oynadığımız, bisiklet sürdüğümüz günlere dönsek bu hislerden eser kalmayacağını biliyordum; şimdi kaybetme korkusu aklımı ve kalbimi karıştırıyor, normalde hiç düşünmeyeceğim şeyler söyletiyordu. Robert, bu mektubuma cevap yazmalıydı; iyi veya kötü…
Kesin bir karalılıkla kalemi tekrar elime aldığımda, elimin titrediğini görmek beni hiç şaşırtmamıştı ama peşinden gelen birkaç damla gözyaşı durumumun pek iç açıcı olmadığını gösteriyordu. Duygularım sanki göz yaşlarımla birlikte etrafa saçılıyordu. Yazmaya başladım :

Robert, dostum, sırdaşım, her şeyim…

Evet, biliyorum benimle konuşmak istemiyorsun. Evet, biliyorum bana çok kırgınsın. Ama ben senin hakkında hep yukarıdaki satırlarda yazdığım şeyleri düşünmeye devam edeceğim…
Okulum yakında bitiyor ve bir hafta sonra tekrar orada olacağım. Seninle vakit geçirmeyeceğim bir yazı düşündükçe; buradaki bir yığın derse ve ödeve razıyım; okul hep devam etsin diyorum. Lütfen bu kez böyle olmasın; biz yıllardır birlikte yürüdük Robert; kardeşlerimizden çok daha önce başladı bizim aramızdaki bağ.
Biliyorum; benimle tekrar yan yana gelsen her kötü şeyin sona ereceğini biliyorsun ama inatçısın işte, seni bilmez miyim ben…
Lütfen ama lütfen bu kez bana çok kötü şeyler bile söyleyecek olsan bir cevap yaz. Senden gelecek bir cümle bile benim için şu an her şeyden daha önemli.
Seni çok özlediğimi belki yüz kez söyledim sana; bu da yüz birinci olsun… Seni çok özledim Robert, biliyorum sen de öyle.
Cevabını bekliyorum Robert, lütfen bize bir şans daha vermeye karar verdiğini söyle…

Mektubumu sonunda bitirmiştim. Tekrar gözden geçirdiğimde yazmak istediklerimi tam olarak anlatamasam da onun beni anlayacağını düşündüm. Birbirimizi öyle iyi biliyorduk ki ne söylerken ne demek istediğimizi anlamak bizim için çocuk oyuncağıydı.
Parşömenleri özenle katlayıp yanıma aldım, vakit artık neredeyse sabahtı. Biraz uyumalı ve yeni bir ders günü için güç toplamalıydım yani en azından denemeliydim.
Yatakhaneye giderken mektubu yarın baykuşhaneye vermek üzere bir kitabın arasına yerleştirmeye karar verdim…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Everard Arkarian Blaise




Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 08/12/09

Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Empty
MesajKonu: Geri: Şöminenin Çevresindeki Koltuklar   Şöminenin Çevresindeki Koltuklar Icon_minitimePerş. Ocak 28, 2010 3:04 pm

Fırtınalı ve soğuk bir gecede ortak salonun pencere kenarındaki favori koltuğuna kurulmuştum. Şöminedeki oynak alevlerden yayılan ısı zihnimi bulandırmış,uykumu getirmişti. Elimden düştü düşecek durumdaki Biçim Değiştirme kitabım şömineden gelen kızıllığı yansıtıyordu. Kendimi uykunun o huzur verici kollarına bırakmak üzereyken top patlaması gibi bir ses ve ardından yükselen kahkahalarla yerimden sıçradım. Kafamı çevirip sesin geldiği yöne baktığımda küçük bir ikinci sınıf öğrencisinin asa tutan eliyle kafasını koruduğu boştaki eliylede onu gafil avlayıp kafasına vurmaya çalışan çantasını yakalamaya çalıştığını gördüm. Bu manzara karşısında ağzım istemsizce kulaklarıma doğru hareket etti ve ağzımdan etraftaki kahkahalara eşlik edecek tonda bir kahkaha çıktı. Büyük sınıflardan bir kız çantanın üzerindeki büyüyü kaldırdığında herkes işine döndü ve bende gözlerimi kapatıp uykuma geri döndüm. Şey... Yani öyle yapmayı umuyordum ama pencerden gelen tıkırtı üzerine kafamı kaldırıp pencereye baktım. Başlarda bir şey göremedim ama bana bakan bir çift parlak gözü gördüğümde renginden dolayı geceye karışmış baykuşum paver'i tanıdım. Hemen pencereyi açıp baykuşumu içeriye aldım. Bu fırtınada neden gelmişti ki? Acil bir durum mu vardı? Heyecanla baykuşun bacağındaki parşömen tomarını ve paketi çözdüm. Hemen oturup mektubu açtım. Annemin ve babamın sesinden bir mutlu yıllar şarkısı dinledikten sonra sırıtıp büyük kutuyu açtım. Paketi açtım ve içinden çıkan üç ayrı hediyeyi açmaya başladım ilk hediye ablamdandı ve Slytherin'in renkleriyle süslenmişti. Muhtemelen Gryffındor'a seçildiğim için hala kızgındı. Içinden bir hatırlatıcı ve bir not çıktı: "Bir dahaki sefere Slytherin'e gitmen gerektiğini unutma..." ne bekliyordu ki? Seneye şölen başlarken seçmen şapkayı tekrar takmamı mı? Tam bir budalaydı. Ikinci paket annemdendi ve beyaz bir paketle süslenmişti. Muhtemelen hangi-binaya-seçilirsen-seçil-benim-oğlumsun anlamına geliyordu. Paketi açtım ve içinden çıkan karşısında şok oldum: küçük bir kafes ve minyatür bir ehderha! Neyse ki uyuyordu. Hemen kafese tıktım ve babamın paketini açtım. Nefesim kesilmişti. Noel tatili için Miami beach'e bilet hemde 2 kişilik! Sevincimden yerimde duramıyordum ama notun devamını görünce hayalkırıklığı ile dolu bir inilti çıkardım "...Ablan seni okuldan alacak. Doğum gününün tadını çıkar seni seviyoruz." lanet olsun! Kazara(!) bileti kaybedebilirdim. Paver'in başını okşadım ve ateşin önünde kurumasını sağladım. Pencereden uçup gecenin karanlığına karışmadan önce "iyiki doğdun" dercesine öttü ve muhabbetle elimi gagaladı. Hediyelerimi toplayıp yatakhaneye çıktım ve sıcacık yatağıma mutlu bir şekilde uzandım…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Şöminenin Çevresindeki Koltuklar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG İçi-
Buraya geçin: