Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaEski ParşömenLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 # Sydney Valencia Morgan

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Sydney V.Morgan

Sydney V.Morgan


Mesaj Sayısı : 122
Mücadele Tarafı : Aradığınız tarafa ulaşılamıyor. Lütfen başka bir taraflarınıza bakınız.
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Sid.
Kayıt tarihi : 07/08/09

# Sydney Valencia Morgan Empty
MesajKonu: # Sydney Valencia Morgan   # Sydney Valencia Morgan Icon_minitimeCuma Ara. 11, 2009 9:35 pm

# Sydney Valencia Morgan Vm3x01-22# Sydney Valencia Morgan Vm3x01-12# Sydney Valencia Morgan Vm3x01-01

  • Do you know who I am?
Adım Sydney Morgan. Bana daha başka türlü hitap edenler de oldu ama annemin karnından çıktıktan hemen sonra bu ada uygun görüldüm. Doğum adım Sydney ama siz ne derseniz deyin...
Annem muggle babam da bir büyücü,bu beni ne yapıyor? Bulanık ya da melez,takacakları lakap önemli değil. Annem,eğer bu iş için uygun bir deyimse, görevini en iyi şekilde yerine getiren bir hayat kadını. Sizin girmeye bile korktuğunuz dar arka sokaklardan birinde yaşamaya mahkum edilmiştim küçükken. Aslında oraya alıştığınızda bu rahatsız edici gelmemeye başlıyor. Sadece kasvetli alanlar ve herşey olabilir, ama dediğim gibi, arkanızı kollamaya alışıyorsunuz.
Babamın kim olduğunu bildiğim için şanslı saymalıyım kendimi. O kadar çok adam görüyorum ki... Bazıları bilmiyor bile. Annemin babam olduğunu gösterdiği adama uzaklaşırken baktığımı hatırlıyorum. Benimkine benzer sarı saçları ve soluk yeşil gözleri vardı. Uzun boyluydu, aslında bu tür bir yerde ne yaptığını sorgulayabileceğiniz denli yakışıklı. Annem onun defalarca yalvardığını söylüyor kendisiyle gelmesi için. Ona daha güzel hayat vaatleri vererek kurtarmak istediğini falan söylemiş. Neden gitmediğini çok net bir şekilde söylemişti; Adam yalan söylüyordu ve evliydi. Yine de beni annem için gelmiş orta yaşlı bir adamın tacizinden kurtarmıştı. O sıralar henüz yedi yaşındaydım ve adam da yaklaşık olarak kırklarında olmalıydı. İşte ben o gün beni kurtaran adamın kızıyım. Kanımı bulandıran o,beni bilinçsizce kurtaran belki de.
Bir zamanlar sadece onun kızı olarak anılabilirdim ama o zamanlar hiçbirşey idim.


# Sydney Valencia Morgan 00087h3q# Sydney Valencia Morgan B27vm9# Sydney Valencia Morgan 00p2erqz

  • What happened?

Sekiz yaşıma basalı dört beş ay oluyordu. Babasız büyümekten başı boş yetişmiş biri olarak kendi ihtiyaçlarımı karşılamak için yankesicilik yapıyordum arada sırada. Pişmanlık içimde büyüyen bir ur gibi olduğundan huzursuzdum. Bir şeyler içmek için "Dilsiz Dilenci" adlı meyhaneye gittim. Amacım alkol falan almak değildi elbette,o yaşta alkolü bildiğimi bile sanmıyorum. Herhangi bir muggle mekanıydı ve ağzım iyi laf yaptığından içeri giriş çıkışlarım zor olmuyordu. İnandırıcıydım,sıkı bir yalancıydım. İçeride beni sevimli bir kadın karşıladı. Mekan saat sebebiyle boştu,karanlık çökeli saatler olmuş, gecenin son açık dakikalarını yaşıyordu. İri yapılı,esmer kadın bana sempatiyle gülümsedi. Hamile gibi görünüyordu çünkü yüzü cüssesine göre inceydi. Sevimli bir tonla gitmeme için beni uyardığında ona ayrılacağımı söyledim. Uzaklaştığında kasayı boşlatmaya giriştim. Pişmanlık sesini daha sonra duyuracaktı.
Sesler duyduğumda donakalmıştım. Yerden geldiğini anlamam uzun sürmedi. Gevşek kapağı farkettim yerdeki,açıp içeri girdiğimi farkettiğimde merakım baskın geldi diğer duyguları geri plana atıp.
Nemli bir bodrum katında,birkaç kişisinin sesi... Sessizce duvar arkasına saklanıp dinlemeye başladım. Bir plan yapıyorlardı, yaşlı adamla,dükkanla,sokak konumlarıyla ilgili şeylerden bahsediyorlardı. Mekanı ve adamı tanıdım,onu öldüreceklerini duyduğumda iç geçirmeden duramadım. Sesimi işitenler sustu, konuşan kalın sesli adamı da susturdular. Farkedildiğimi anladığımda koşmaya başladım. Olabildiğine hızlı,hayatım için.
Merakımın bir gün başımı derde sokacağına emindim zaten. Soluk yüzlü,aşırı ince bir kadın gördüm kapağın altına geldiğimde. Yüzünde iğneleyici bir gülümseme,kapağı arkamdan kapattı. Yakalanmak için çok beklememe gerek kalmamıştı,büyük bir el beni omzumdan tutup çevirdi ve sertçe arkamdaki duvara bastırdı. Koyu yosun yeşili gözler öfkeli görünüyordu. Ne yapacağını kestiremez gibiydi yine de, vurmak için elini kaldırdı genç adam.
"Dur" dedi ardındaki uzun boylu adam. Gözlerinde öfke ve hezeyanın izlerini taşıyordu. Bıyıkları garip bir biçimdeydi. Üzerinde çizgili bir pantolon ve kirlenmiş beyaz bir gömlek vardı.
"Bize farkettirmeden girdiğine göre bu öylesine biri değil."
İçeri girdiğinde kendisine gülümseyen esmer kadın şimdi rahatsız olmuş gibi görünüyordu.
"Yukarıda ona gitmesini söylemiştim, Fare."
Kapak açıldı. Keskin gülümsemeli solgun kadınla beraber tavernanın parlak turuncu gözü de girdi içeri. Kadın çevik bir panter gibi zemine atladı.
"Üstelik tavernanın parasını da çalmış. Ceplerine bakın."
Telaşla beni hala tutmakta olan genç adama baktım. On beş on altı yaşlarında gibiydi,sarı dalgalı saçları alnına düşmüş,terden katılaşmıştı. Tapılası yüz ve vücut hatlarına sahipti. Tabi o durumda düşündüğüm şey bu değildi. Daha çok hayatım için endişelenmekteydim.
Uzun boylu adam içten bir kahkaha atarken kısa boylu,şişman bir adam yaklaştı. Mal inceler gibi beni baştan aşağı süzüp kafasını sallarken gözlerimi uzun adama çevirdim. Ona "Fare" diye seslenmişlerdi. Garip bir isimdi.
"Onu bırakabilirsin Şanslı-Tris." dedi gülümserken. Belki de o pençelerden kurtardığı için o adama sempati beslemeye başlamıştım,bilemiyorum,sonuçta ona minnettardım.
"Eğer kaçabilseydi hem açığa çıkmış hem de parasız kalacaktık belki!" dedi şişman herif öfkeyle. Fare, ifadesiz bir sıfatla baktı tepeden ona.
"Evet,bu da aslında bize uygun olduğunu gösterir,Dazlak."
Esmer kadın Fare'yi iteledi.
"Sen aklını mı kaçırdın? Kız daha yedi yaşında falan olmalı!"
"Sekiz" diye belirttim. "Sekiz yaşındayım."
Fare bana baktı.Gülümsemesi geri gelmişti.
"Elbette öylesin tatlım. Örgüte uygun olduğu kararında kesinim. Kaçsaydı sebep oldukları şeyleri farkettiğimizde yüzümüzdeki ifadeyi düşünebiliyor musunuz?" Gerçekten komik birşey görmüş gibi yeniden kahkaha attı. Ardından aniden kesip ekibe kararlı bir bakış atttı.
"Çok şey öğrendi. Onu ya öldüreceğiz ya da tarafımıza çekeceğiz. Kararınızı vermeden önce belirtmem gerek,gereksiz fazladan ceset istemiyorum! Tris,kızdan alışana kadar sen sorumlusun."
"Ama..."
"En genç sensin ve bir nevi hala çırak sayılırsın. SOrgulama ve denileni yap."
Fare arkasını dönüp uzun adımlarla odadan uzaklaştı. Şanslı Tris. denilen çocuk dışında hepsi bana aşağılayıcı,sinirli ve benzeri duygular içeren bakışlar attılar. Soluk benizli kadın ayağımın dibine tükürüp onları takip etti. Karardan hoşlanmamış gibiydiler ama hayatta kaldığım için ben memnundum.
"Adın ne?" dedi sertçe. Ürkekçe onu takip ettim o ışığa ilerlerken.
"Sydney...Sydney Morgan."
"İyi. Ben Tristan Parkerson. Burada tam adını öğrenebileceğin bir ben varım. Esmer kadın "Çingene", kısa boylu şişman olan "Dazlak", kısa,siyah saçlı kadın "Hortlak" ve tabii ki uzun boylu adam "Fare."" Koridorda,lambanın altında durduğumuzda beni inceledi kabaca.
"Burada adın yok. Biz sana bir lakap verene kadar sen "şey"sin. Mızmızlanmak,itiraz,bebeklik gibi şeyler yok. Eğer zırlayarak buradan kaçarsan seni bulur ve gırtlaklarız. Bu tür işleri Hortlak yapar ama işe ben de dahil olabilirim."
Korkmuştum,garip hissediyordum.Çocuğun bakışında sanki bu öldürme işinde gönülsüz olduğunu belirten bir mimik yakaladım ama yanlış görmüş de olabilirim.
Beni çenemden tutup başımı sağa sola yatırdı. At inceler gibi dişlerime baktı ardından yaklaşarak gözlerime dikti kendininkileri.
"Güzelsin,sessizsin ve o paraları alabildiğine göre cesursunda. Aslında sırf bu özelliklerin için bile yararlanılabilirsin. Fare doğru söylemiş,her zamanki gibi."
Nefes alabildiğimde gururla ekledim.
"Yankesicilik de yapıyorum,yani bazen..."
Maskelenmiş gibi duran yüzünden duygularını anlayamıyordum.
"Bu iyi birşey..." dedi dahasını bekler gibi.
"Aynı zamanda ağzımın iyi laf yaptığını söylerler. Yani... ben de öyle düşünüyorum."
Tristan alay eder gibi "Sekiz yaşındaki birinin ağzı ne kadar laf yapabilir ki?" dedi. Kaşları dalga geçer gibi havayala kalkmıştı.
"Yeterince." diye cevap verdim dürüstçe. Güvenim yerine gelmişti. Bu işin sonunun kendim açısından iyi olduğunu seziyordum.


# Sydney Valencia Morgan B27vm25# Sydney Valencia Morgan AC04-7# Sydney Valencia Morgan 09relaxed

  • Then?

Sonra takımla daha bir haşır neşir olma fırsatım oldu. Artık boş zamanlarımda,ki bende boş zamandan bol bir şey yoktu, loncaya gidiyordum. Çingene sevimli bir kadındı aslında. Onu hamileye benzetmiştim ama öyle olmadığını öğrendim. Bu fiziksel özelliğini dolandırıcılık ve yankesicilikte kullanıyormuş. Fare genelde kocası rolünü en iyi yapan olduğundan çift olarak iyi iş yaptıklarını anlattı. Fare grubun en zeki ve ileri görüşlüsü olduğundan uzun süre ayakta kalmış bir örgüttü,en azından Fare'nin dediğine göre bu bir örgüttü.
DHÖ-Dolandırıcılık & Hırsızlık Örgütü.
Hepsinin isimlerini alma sebepleriı vardı. Fare'nin bıyıkları buna bir örnekti. Çingene çingene olduğundan bu adı kullanıyordu, Dazlak ise porsuk tüyünden peruğuna hakim olamadığı için kelliğine hitap eden bu ada mahkumdu. Tristan'ın şansı ile ilgili çok hikaye olduğundan kesin söyleyemiyorum sebebini. Hortlak ise...şey,öcü gibiydi zaten.
Uzun bir süre bana "şey" olarak hitap etmelerinden hoşlanmadım, Dazlak bana karşı,haftalar geçmiş olmasına rağmen hala katıksız bir öfke besliyordu,bunu hareketlerinden ve bakışlarından görebiliyordum. Hortlak zaten her daim sessizdi. Çok nadir konuşuyor,her zaman bıçağıyla oynuyordu. onda insanı uzak durmaya iten bir şeyler vardı. Soluk teni beyaza çalıyor,göz çevresindeki sürme göz bebeklerini daha koyu gösteriyordu. Üzerinde ninjaları andıran bir kıyafet vardı ve tam anlamıyla filmlere özgü bir karakterdi. Dazlak beni gördüğünde pantolon askılarını çekiştiriyor ve Hortlakla konuşuyordu. İkisinin arası çok iyiydi ve bu bana nedense anormal geliyordu.
Tristan benim eğitimimi üstlenmişti. Örgütle ilgili gereksiz bilgilerle kafamı şişiriyor,beni kaçırmak için elinden geldiğince zorluyordu. Tavernanın ameleliğini ve örgütün ihtiyaçlarını karşılama görevindeydim,bazen bu küçücük cüssemle kafamdan büyük iki kovayı ağzına kadar doldurup taşımak ve yerleri silmek anlamına falan da geliyordu.Azimli olduğumu gördükçe Tristan'ın daha çok morali bozuluyor yine de beni takdir ediyordu. Bunu hiç sözlü yapmadı ama ifadeleri çözmekte iyiyimdir. Çobanım olmaktan rahatsız olduğunu açık açık dile getiriyordu. Çoğu zaman Fare olmasa beni lime lime edebileceğini söylüyordu. Doğrusu o zaman bile onu nasıl,neden bu kadar kızdırdığımı bilmiyordum. Hiçbir zaman öğrenemedim.
Uzun bir süre planlarına dahil olamadım. On yaşına girdiğimde bile yaptıklarını manşetlerden okuyordum. Bu esnada onlardan habersiz yankesiciliğe devam ettim, tek amacım deneyimdi. Kendimi saman kağıtlara basılmış kitap karakterleri gibi hissediyordum. Yanlış ama tamamen heyecan verici bir duyguydu.
On yaşımı yarıladığım sıralarda Fare sabahın tekinde benim olduğum tarafa bakma ve ilgilenme zahmetine girdi.Hala bir "şey" olduğumdan ve Tristan'a emanet olduğumdan beni fazla umursamıyordu.
"Sen." dedi sanki beni yeni görmüşçesine.
"Bu günkü planda sen de varsın."
Çingene onaylarcasına kafa sallarken dazlak ve Şanslı Tris. aynı anda itiraz etti.
"O daha hiç birşey Fare,görevi tehlikeye atamazsın!" dedi dazla porsuk tüyünden peruğunu kafasında tutmaya çalışırken. Tristan gözlerinden alev saçıyordu.
"Benim bile ilk katılımım on iki yaşındayken olmuştu!" Dudaklarını büktüğünde şekeri elinden alınmış bir çocuk gibiydi. Fare işaret parmaklarını birbirine yapıştırmış çenesi altına koymuş beni süzüyordu. onun bakışları karşısında elim ayağım birbirine dolandı ama olabildiğince soğukkanlı grünmeye çalıştım.
"Sen on iki yaşında bile itaatsiz bir yumurcak olmuştun,Tris. Onun yapacağına inanıyorum."
Bana özgüvenimi yeniden yerine getiren bir ifadeyle baktı. Sanırım "gurur" uygun bir sözcük olurdu.
"Yıllardır yaptığı eziyetlere sesini çıkarmadı,ki bunları sana yaptırsak kim bilir o zaman neler yapardın?"
Gülümsemesini esirgemedi örgütten. O gülümseyince herşey yolunda gibi hissettiriyordu.
"Erkek çocuğu olmaya ne dersin?"


# Sydney Valencia Morgan E53d89ok# Sydney Valencia Morgan Erl3fcou# Sydney Valencia Morgan Zo3p59fw

  • What was the duty?

Küçük bir işti. Oliver Twist gibi giydirilip uzun altın sarısı saçlarımı şapkanın altına tıkmıştım. Yüzüm,erkek bir sokak çocuğu olduğumu tam oalrak versin diye kille sıvanmıştı. Muzur bir küçük kızın imajına sahip olsam da erkek olmak konusunda da inandırıcıydım. Kırık,kirli aynada şapkamı düzeltip imaj çalışırken çingene yanımdan geçti.
"Şey olmamak için kendini göstermelisin." dedi aynadaki yansımama bakıp. Sanki kafamda bir ampul yanmıştı. Gözlerimi kocaman açıp fikri özümsedim. Silik biri olmaktansa cesaretimi toplayıp kendimi göstermeliydim.
Meydanda gazete satan çocuktum,kimse benden şüphelenmiyordu. İnsanların paçasına yapışıp sevimliliğimle yüzlerine gülümsüyor,ellerimi çalıştırıyordum. Aslında orada yapmam gerekene tek şey dahil olmaktı. Para toplamak ek iş gibiydi ve bunu yaparken tek umudum biraz takdir almaktı. Meydanın ortasında yüksek bir heykel vardı. Dazlak pantolon askısını çekiştirip bana işaret etti. Tristan yapıştırılmış saçlarıyla centilmen gibi görünmeye çalışıyordu,yine de gözlerindeki bilge tavrı ve aç gözlülüğü saklayamazdı. Fare halka karışıp çepleri boşaltmakla görevliydi ve çingene de polis ihbarı yapıyordu. Hortlak o gün izinliydi,tavernadan sorumlu olduğu anlamına geliyordu bu.
Dazlak her zamanki gür sesiyle heykelin önündeki yükseltiye çıktı.
"Vatandaşlar! Meydanda önlerine bakan insanlar! İki dakikanızı rica edebilir miyim?"
Amaç onları durdurup ilgilerini başka yöne çekmekti ki Fare işini yapabilsin. Ama kimse ilgilenmedi. Dazlak bu gün kötü günündeydi. Ben şapkamı burnuma çekip izlemeye devam ettim, içimde birşeylerin ters olduğuyla ilgili rahatsız edici bir duygu vardı.
"Efendiler,hanımefendiler! Lütfen,buraya bakın!"
Kimse ilgilenmedi. Sadece birkaç kişi göz attı ama sonra yoluna devam etti. Bir şey yapma ihtiyacı duyuyordum,ne yapmam gerektiğini de biliyordum. Cılız bacaklarımdan destek alıp ayağa kalktım ve uzun etekli bir hanımefendinin önünde durdum. Tirstan hareketlendiğimi gördüğünde Fare'ye manalı bir bakış attı.
"Bayan,adınız nedir?" diye sordum önüne geçip durdurduğum kadına. Kadın ürkekçe bana baktı ardından toparlanım "Marie" cevabını verdi.
"Bayan Marie,lütfen burada bekler misiniz?"
Kadın neyseki sevimliliğime dayanamayıp denileni yaptı. Meydanda hızlı adımlarla birkaç kişiyi daha durdurabildim. Çoğu beni tersleyip işine baktı,kalanıysa merakına yenik düştü... benim mahzene inmeden önce hissettiğim gibi.
Dazlak'ın yanına çıktım. Boyumun kısalığından biraz zaman aldı. Kısa,keten kahverengi şortümün altında biten dizimde ince bir çizik oluşmuştu.
"Bayanlar baylar. Ben Syd...Sid!"
Şatafatlı bir selam verdim şapkamı çıkarmadan.
"Gazeteci çocuğum. Hepinizi durdurdum çünkü ilgili dinleyicilere ihtiyacım var. İlgili ve alçak gönüllü,benzillliğe yenik düşmemiş beyinlere!"
Mermer çıkıntının üzerinde ellerimi arkamda birleştirip bir adım attım. Tüm bu konuşma sanatını Tristan'a ve okuduğum kitaplara borçluydum.
"Günlerdir burada gazete satıyorum. Almaları için yalvarıyorum,yakarıyorum. Çalışıyorum,dedikleri gibi! Dilenmektense çalışmam söylenmişti, ama ben çalışırken dileniyorum! Elimde ne var, bir ekmek için çeyreklik ve merhametsiz insanların simaları. Evde sekiz kardeşimi doyurmak için sahip olduğum tek şey."
Konuşmaya devam ettim, yalandan aç kardeşlerimi,sirozdan ölen babamın inandırıcı ama yalan hikayelerini anlığına kafamdan atarken insanlar bana bakıp acıyor,konuşma ve hitap tarzıma hayran kalıyorlardı. Fare işini bitirdiğinde bana göz kırptı. içimi dolduran heyecandan daha da gaza geldim. Sonunda öyle uzun ve anlamlı konuşmuştum ki insanlar bağış yaptı. Elimizde hem önceden gevşettiğim paralar,hem bağış paraları hem de az önce tabir ettiğim merhametli insanların kirli paraları vardı.
Ama ben hala gururluydum.


# Sydney Valencia Morgan CTGRY-BTLS04# Sydney Valencia Morgan AC03-7# Sydney Valencia Morgan Kristen1# Sydney Valencia Morgan Verdean# Sydney Valencia Morgan 0005p587

  • Sid is my name.

Böylece adım "Sid"oldu. Fare artık beni görmezden gelmektense dinliyor,yargılıyor ya da onaylıyordu. Dazlakın hareketleri yumuşamıştı ama hala benden hoşlanmıyordu. Hortlak en azından bir cümle kurmuştu yüzüme bakıp. Çingene durumdan memnundu,nasihatlarına devam etti. Tristansa dazlak gibi,biraz daha imtiyazlı ama yine de bir hocanın sertliğinde eziyetlerine devam etti.
Ben on iki yaşıma geldiğimde Hogwartstan bir mektup aldım. Tristan o yıllarda artık yasal olarak içebilecek bir yaşa geldiğinden sokakalrda göstere göstere deli gibi sarhoş olmaya başlamış,düşüncesizce davranıyordu. Yine de onun sarhoş hallerini seviyordum çünkü çok daha sıcak davranıyordu,ertesi gün yaptıklarını hatırlamasa bile.
Benim gibi olan sadece Fare ve Tristan vardı,Tris mektubu getirdiğinde Fare ve onunla bu konu hakkında konuşma fırsatı bulmuştum. Tristan isteksizce benimle alışveriş yapmayı kabul etti ve Fare de büyücülükle ilgili bilgilerimi yeniledi. Onları o şekilde bırakmak istemiyordum ama çağırıldığım yere gitmeliydim.
Hogwarts hayalime bile sığdıramayacağım derece şatafatlı,mükemmel bir yerdi. O garip şapka kafama ourup Rawenclaw dediğinde bile ne olduğunu izah edemiyordum. Bir binadaşım bana zeki olduğum için buraya seçildiğimi söyledi.Adı Genevieve idi.
Arada okuldan kaçıyordum ama tam anlamıyla kaçışım on beş yaşındayken oldu. Dersler zor değil ama gereksiz bulduğum şeyler olduğundan ilgilenmiyordum. İlk dönemi bitirdiğim gibi kaçtım. Aklım hala Londra'da,bodrum katındaydı,bu yüzden dördüncü sınıfa kadar zor dayanmıştım. İkinci dönem geri dönmeyi ve eksiklerimi tamamlamayı kafaya koyup Hogwarts'ı arkada bıraktım.
Geri döndüğümde ekibi olduğu gibi buldum, Tristan birkaç kez halkın huzurunu bozmaktan göz altına alınmıştı ama onun dışında herhangi birşey yoktu. Ben dönmeden birkaç gün evel peşlerine takılan polis işini halletmişlerdi,yani problem yoktu.
Geldiğimde çok farklıydım. Bunu ilk farkeden Tristan oldu. Son zamanalrında o da yeni yetme kızları tavlamayı bırakmış,yetişkin kadınlara geçmişti. Bu onun için bir nevi terfi sayılsa da işi daha da zorlaşmıştı. Karşısındaki yarım akıllı kızlar değil,daha deneyimli kadınlardı. Yine de konu Tis iken karşı koymak güçtü. O da gördüğümden beri değişmişti, çocuksu yüzü,bakışları ve saçları değişmemişti ama geri kalan herşey farklıydı. Ve daha olgun davranıyordu. Ne de olsa yirmi iki yaşında bir adamdı artık.
Fare okuldan kaçışımı onaylamasa da memnundu. Artık küçük erkek çocuklarını oynayamayacaktım,çünkü öncelikle boyum daha uzundu ve düz odunumsu göğüslerim yerine daha belirgin kavisler vardı. Bunu da ilk farkeden Tris oldu.
Dazla düzenin bozulmasından şikayet edip duruyordu,ona kendimi s evdirmem imkansızdı. Hortlak beni sallamıyordu zaten,Fare ve çingene beni bağrına basmıştı. Tris ise eskisi kadar nefret dolu değildi.


# Sydney Valencia Morgan 4091790626_f390991142_t# Sydney Valencia Morgan 4091789962_90a8ca689c_t# Sydney Valencia Morgan 4091789992_5f6e195969_t


  • Back to the family means new duties.


Fare on altı yaşıma geldiğimde bana artık daha yüksek kademeli,daha tehlikeli bir görev seçti. Tris'in işini yapacaktım. Erkekleri tavlamam gerekiyordu.
İtiraz etmeye çalıştım annemi düşünüp ama Fare için itirazlar değersizdi. Tris bu konuda da bana koçluk yapmakla görevlendirildi. Nedense artık daha hevesli görünüyordu.
Yapabildiğimi yapıyor, sadece konuşarak bile paralarını vermeye ikna ediyordum onları. Eğlenceli bir işti,yine de Tris ile çalışmalara devam ediyordum.
Bir gün tahta masa başında Tris ile karşılıklı oturuyordum.
"Sana anlattıklarım aklında. Ben gemi ticareti yapan bir adamım ve çok zenginim. AMa onun dışında beş para etmezim. Şimdi bana marifetlerini göster" dedi buruk,manalı gülümsemesiyle. Sırtımı dikleştirip derin bir nefes aldım.
"Tamam."
Kendimi toparlayıp gözlerimi kıstım.
"Söylesene... gemiyle yolculuk yapmak nasıl birşey? Korkunç gibi görünüyor."
Sert eli üzerinde parmak ucumla kavisler çiziyordum dudaklarımı büzüp. Söylediklerine uyduğumu görünce onaylar bir ifade bekliyordum ama o rolüne kaptırmış gibi görünüyordu kendini.Sesini kalınlaştırmak için öksürdü.
"Gerçekten zor,bebeğim. Dalgalar kızgın bir kadının öfkesi gibi. Her an ölümle mücadele ediyoruz."
Korkmuş ve etkilenmiş gibi iç çektim.
"Gerçekten cesur olmalısın."
Gözleri iki mücevher gibi parıldadı.
"Öyleyimdir. Aynı zamanda zenginimdir de."
Sırtımı arkadaki sandalyeye yasladığımda ilgi hemen önüme toplandı. Bu kendi kendime keşfettiğim en iyi numaraydı.
"Para hakkında konuşmayalım lütfen." dedim bana öğrettiği gibi. Hep bir hanımefendi gibi olmanın daha cezbedici olduğunu söyleyip durmuştu. Ateşli bir rahibe olmak gibiydi bu.Konuyu değiştirmesini beklerken Tris masaya daha da eğildi.
"Ne hakkında konuşmak istersin?" diye sordu bıçak ucu gibi keskin bir tonda. Bir adam soru sormaz,konuşurdu. Ve kadın onu dinledikçe makbul olurdu,konuştukça değil. Şaşkınlığımı belli eden bir şekilde gözlerimi fal taşı gibi açtım ama hareketlerimden ödün vermedim.
"Umm...sizin hakkınızda olabilir efendim." Toparlamaya çalışıyordum,Tris bana alternatif cevapları göstermeye çalışıyor olmalıydı.
Tris ellerini o harika dalgalar arasından geçirip iç gıdıklayıcı bir tonda fısıldadı.
"Seni ne kadar istediğim hakkında konuşabiliriz..."
Dizimin üstünde sıcak bir temas hissettim. Parmakları tenime değiyor ve adeta beni kendine çekiyordu.
Ayağa fırladım ve geri çekildim. Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım,anladığım şeyse bile emin olmalıydım.
"Hala çalıştığımıza emin misin Tris?"
Tris umursamazca kafa sallayıp arkasındaki tozlu tezgahın çekmecesine döndü.
"Sen kaçtığına göre,hayır."
Yutkunup dudaklarımı ısırdım. Soğuk sesinde belirgin bir hayal kırıklığı sezinlemiştim. Dilimin ucuna gelen kelimeleri söylemek için kendimi cesaretlendirmeye çalışıyordum. Ne olabilirdi ki? En fazla yine ters davranmaya devam ederdi.
"Benimle beraber olmak istiyorsan bunu söylemen gerek."dedim sesime şaka yaptığımı düşündüren bir alaycılık eklerken.
"Ama bunu söylemen gerek."
Yüzü bana dönük olsaydı gülümsediğimi görürdü. Onun şaka yaptığına emindim,yani öyle olmalıydı. Tristan ellerini tezgahın iki yanına dayayıp sırtını dönmeden başını eğdi.
"Pekala,seninle beraber olmak istiyorum Sid."
Yüzünü bana döndüğünde ciddi olduğunu farkettim. Gülümsemem sonbaharda solan bir çiçek gibi kayboldu ve yerini şaşkınlığa bıraktı. Mantık aramaya çalışıyordum. Tristan gerçekten etkileyici biriydi ve onca zengin ve cezbedici kadınla beraberken durmadan aşağıladığı Sid ile ilgilenmesi bana inanadırıcı gelmiyordu. Ama kaskatı yüzündeki yalvaran bakışlar o kadar inandırıcıydı ki. Bir düzenbazın bile oscar alabileceği kadar inandırıcıydı.
Ona sorma fırsatı bile bulamadan aradaki mesafeyi kısaltıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Gözlerimi kapadığımda kendimi onun güven verici kolları arasına salmıştım.


# Sydney Valencia Morgan 4d6icwzv# Sydney Valencia Morgan 7jkf43t5# Sydney Valencia Morgan Iohqx8n9

  • Assasination Plans of Mice.

Ondan sonrası karışık. Dördüncü sınıfı geçebildim ama beşinci sınıfta okulda fazla kalamadım. Derslerim konusunda binamın yüz karası oldum ve beşinci sınıfı iki kere okuyan tek Rawenclawlı olduğum şüphesiz. Ama ben de Fare gibi olmak istiyordum,aile saydığım bu örgüte sonuna kadar bağlı kalmak. Tristan ile beraber kalmak... Tristan boynumun altındaki bölgede parmağıyla daireler çizerken bana neden bunu yaptığını anlattı. O birlikte olduğu kadınlardan birinin onu kurtarmasını bekliyordu. Sonra para ve rafah içinde aşk ile yaşamayı. Ama kadınlar bile onu kullanma peşindeydi.
"Karşılıklı bu işler" diye mırıldandı.
"Sanki onları dolandıracağımı biliyorlar. Sadece güzel zaman geçirme peşindeler..."
Yattığı yerden yüzüme bakarken duraksadı bir anlığına.
"Onlarla ilişkiyi batırmaktan korkmuyorum. Ama seninle batırırsam...kaçacak yerim kalmıyor."
Sonra bana hogwartstan firar edip buraya geldikten sonra baktığında hissettiklerini anlattı. Aklımı allak bullak etmeye yetmişti. Hogwarts ne kadar ihtişamlı olursa olsun bana uzak kalması gereken bir yer gibi geliyordu.
Bir gün erzak almak için bodrumdaki küçük odaya gidiyordum. Dazlak'ın kalın sesi çalındı kulağıma.
"Fare canıma tak etti. İşini bitirmeliyiz artık."
Sessizlik. Kimse cevap vermedi. Dazlak devam etti.
"Ne yapman gerektiğini biliyorsun. Sana güveniyorum Dora".
Dora? Dora da kimin nesiydi?
Duvara sinmiş nefes bile almıyordum. Gölgeye çekildim ayak seslerini duyunca. Hortlağı kulaklarının altına gelen saç kesiminden tanımıştım. Demek adı Dora idi.
Dazlak içeri girdiğimde beni farketti. Kızgındım ve cevap istiyordum.
"Fare'yi öldürmek istiyorsunuz." dedim yumruklarım sıkılı bir vaziyette. Dazlak pis pis sırıttı. Çatık kaşlarımın altındaki gözlerime umursamaz bir edayla baktı.
"Demek bizi duydun."
Kafa salladım. Konuşamayacak kadar deliye dönmüştüm.
"Eh o halde,seni susturmanın bir yolunu bulmalıyım."
Ceket yeninden bir bıçak beliriverdi elinde. Gülümsemesi daha aşağılıklaşmıştı. Herşey çok hızlı gelişti,Dazlak üzerime atladı,kısa ve yavaş olduğundan kaçmak zor olmadı. iyi bir dövüşçüydü ama küçüklükten bununla ilgili küçük bir ders almıştım annemden. Bileğini tutup eklemlerden kıvırdım ve parmaklarından gevşeyen bıçağı alıp istemsizce boğazının kenarına sapladım. Ani bir karardı ama tek düşünebildiğim Fare'nin ve o anda tehlikede olan kendi hayatımı kurtarmaktı. Boynundan akan sıvı kan yüzüme sıçrayıp ellerime bulaştı ve cansız bedeni bir iki titremeden sonra yerde hareketsizce yattı. Fare ve diğerleri bağırma sesinden ötürü odaya geldiklerinde kızıla boyanmış elimde kanlı bıçağı tutarken Dazlak'ın cesedinin yanında dikiliyordum. Fare'nin koyu kıvamlı kanı zemini yalarken dudaklarım onun kanıyla ıslanmıştı.


# Sydney Valencia Morgan Kb10# Sydney Valencia Morgan Kb5# Sydney Valencia Morgan Kb19

  • Judgment Time.
Dolunay döngüsünün karanlık gecelerinden birinde bir toplantı oldu. İlk defa örgütteki birinin kanı bir "kardeşi"tarafından dökülmüştü. O gece Fare daha acımasız, çingene daha umutsuz, hortlak daha öfkeli ve Tristan daha kararsız görünüyordu. Gözlerinin onu yanılttığına inanmak ister gibiydi ama buğulu gözlerle parmaklarımdan kan süzülürken ona baktığımı unutacağını sanmıyordum.Uzun,tozlu bir masanın en uç köşesine oturtulmuştum. Yalnız hissediyordum,oldukça yalnız...
Fare kenetlediği parmaklarını kıpırdattı gergince. Sözlerine örgütü cesaretlendiren bir nutuk ile başladı ardından karar tartışıldı. Hortlak her an üzerime çullanacak gibi görünüyordu,bu da onu görüntüsüyle çok daha korkutucu kılıyordu. Çingene benim böyle birşey yapmamadan ötürü hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Tristan cevap vermeyi reddeddiğim andan itibaren çocukluğumdaki haline dönmüştü sanki. Kalbini kırdığımdan böyle olduğunu düşünüyordum. Hatta bundan emindim. Sırf onun yüzündeki bu ifadeden dolayı duyduklarımı söylemek istedim ama yapamazdım. Bu infaz kağıdımı imzalamak olurdu,celladım da Dora. Bıçağıyla oynarken buna gönüllü gibi gözüküyordu.
Son söz Fare'nindi.
"Sid,sanırım bu konuşulanların sonucunda sürgününe karar verildi. Bir daha örgüte katılamayacaksın ve yaklaştığın ya da gammazladığın halde hayatından sorumlu olacaksın."
Hortlak sonuçtan hoşlanmamış gibi Fare'ye baktı. Tepe aydınlatmasıyla hepsi yabancı gibi geliyorlardı gözüme. Sinirlerime hakim olmaya çalışarak dudaklarımı kemirdim ve gözlerimin nemlenmemesi için tavana diktim bakışlarımı.
Az önce ailemi kaybetmiştim.


# Sydney Valencia Morgan Liugdd100# Sydney Valencia Morgan Frdsss100# Sydney Valencia Morgan Fdgrdee100

  • Whacca gonna do when she come for you?
[size=11]Hogwarts'a geri dönme planları yapmaya başlamıştım. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Muhtemelen geçmişim eski,inatçı bir leke gibi kalıcaktı hafızamda. Ve Fare öelcekti,bunu durdurmaya gücüm yetmiyordu. Dazlak'ın kanı boşuna ellerime bulaşmıştı ve sebep olduğu tek şey sürgünümdü. Aynı zamanda Tristan'ı kaybetmiştim ve içimde bıraktığı o koca boşluğu doldurmanın bir yolu yoktu. İlk defa birini öldürmüştüm,bunun pişmanlığını bile duyamıyordum olanlardan sonra. Sırt çantamı sırtladığım gibi annemin yanına gitmek için karanlık,gecenin yuttuğu rutubetli sokaklara attım adımımı.
Bir kaç blok sessizlik eşlik etti bana. Ama ardımdan gelen seri ayak seslerini duyunca durdum. Biri koşuyor olmalıydı çünkü ayakları hafifçe yere temas ediyor olmasına karşın bastığı su birikintilerinin sesini yankılatıyordu boş sokakta. Arkamı dönmemle siyah silüetin üstüme atılması bir oldu. Bir kedi gibiydi,pençeleri omzuma saplanmıştı. Sırt üstü yattığım yerde bacaklarımı birleştirip karnına bir tekme attığımda ters takla atarak dört ayak üstüne düştü. Yüzünde saf bir öfke vardı. Hortlak ay ışığının altında bana bakıyordu.
Yeniden üzerime atıldığında sırtım yeniden yere yapıştı. Yüzüme tırmık attığında sıcak hayati sıvının boynumdan aşağı aktığını hissettim. Hareketlenince bileklerimden tutup bacakalrını belime doladı. Kerpeten gibi sıkmaya başladığında kanımın beynimde toplandığını hisettim. Ellerimi nu üzerimden atmak için kurtarmaya çalışıyordum ama nafile gibiydi. Nefesim ciğerlerimden sökülerek alınıyordu sanki. Ardından belimde yakıcı bir acı hissettim. Hortlak'ın sivri tırnakalrı etime batıyordu.
O an bir gölge belirdi üzerimde. Kim olduğunu bilmiyorum,etraf fuluğlaştığından gözlerimi kapamıştım. Kaslarım gevşemiş,bilincimi yitirmiştim. Baskı zamanla azaldı,yükseldiğimi hissettim. Yerden yükselmiştim,acaba Dazlak da onu öldürdüğümde böyle mi hissetmişti?
Uyandığımda kurtarıcım baş ucumda dikiliyordu.
Tristan.

# Sydney Valencia Morgan 00r0fz5z# Sydney Valencia Morgan Vm3x01-45# Sydney Valencia Morgan Vm3x01-16

  • Saving a man.
Yüzü beklediğim gibi değildi. İlk gün onu gördüğüm gibiydi,toplantıda gördüğüm gibi. Kanımı dondurdu ve beni endişelendi. Yattığım yerde doğrulup ona yaklaşmak istedim ama üzerimde sadece çarşaf olduğunu farkettiğimde kalakmak yerine çarşafa daha da sarıldım. Yanaklarımın pembeleştiğini hissediyordum.
"Yaralarına bakmam gerekti." diye belirtti Tristan soğukça. Oturduğu yerde öne eğilmiş,ellerini bacakları üzerine serbestçe bırakmıştı.
"Büyüyü de deneyebilirdim ama yasak olduğunu biliyor olmalısın."
Kafa salladım ve yutkundum. Bu duruşu beni tamamen çaresiz bırakmıştı. Boşluğa diktiği gözlerini kaldırıp bana baktı. Mum ışığının yaladığı yüzü meleklerin işi gibi duruyordu. Gözleri bilmediğim bir parıltıyla parlıyordu. Nefret belki,onun yüzünde bu duygu en uzak olduğumdu.
En azından ben öyle sanıyordum.
"Bana olanları anlatmayacak mısın? Dazlak'a durduk yere saldırmayacağını biliyorum."
Ben sessizliğimi koruyunca baş ucuma oturdu ve beni karşısına aldı.
"Seni..."rahatsız" mı etti? Çünkü öyleyse yemin ederim onu öldüren ben olmak isterdim."
Yumruklarını sıktığını gördüğümde aklıma Dazlak'ı son görüşüm geldi. Gözlerimi ellerinden koparıp başka yere çevirdim. Yüzüne bakamıyordum.
"O zaman neden!" diye patlayıverdi. Beni bir titreme alıvermişti. Çaresizlikten göz yaşı kanallarıma sel basacaktı.
"Neden söylemiyorsun! Neden? Senden nefret etmemi mi istiyorsun? Benden ayrılmak için yaptığın bir şey mi bu?"
"Saçmalama!" Ben de sinirlenmiştim o an.
"Neden böyle bir şey..ah!" Ayağa kalkmamak daha iyiydi.
Tristan canımın yandığını farkedince biraz yumuşadı. Gözleri yavru yalvaran bir köpeğinkilere benziyordu. Gözlerimin yaşardığını,yanaklarımdan süzülen damlaları hissettiğimde anladım.
"Söylersem başın derde girebilir... Senin de sürgün edilmeni istemiyorum."
Tristan'ın sıcak avcunu elimin üstünde hissedince birkaç damla daha düştü gözlerimden.
"Sonra...sonra kaçacak neresi olur ki senin için?"
Ona anlattım. Bildiğim,hatırladığım her detayı. İhanetin acısını hissettiğini görebiliyordum.
"Dazlak hep böyleydi,o ve onun iktidar sorunları!" dedi sertçe.
"Hortlakla arası hep iyi olmuştu,anlamam gerekirdi. Hortlak'ın ihanetine inanamıyorum,hele onun için yaptıklarımızdan sonra."
Tristan toparlanmaya başladı.
"Nereye gidiyorsun?" diye sordum cevabı bildiğim halde.
"Fare'yi kontrole. Hortlak iş üstünde olabilir."
Aceleyle fırladı ve beni o bilmediğim yerde yapayalnız bıraktı. EN kötüsü de endişleydi,Tristan için çok endişleniyordum.


# Sydney Valencia Morgan Kb1# Sydney Valencia Morgan Bloody_-vm1# Sydney Valencia Morgan Bloody_-vm0

  • End of the story
Sonunda ne mi oldu dersek. Tristan fare'ye Hortlaktan evel ulaşıp onu uyardı.Fare uyurken kendisini öldürmeye gelen Hortlak'ı Tristan ile o gece yakalayıp bayılttı. Hortlak uyandığında kendini şehir merkezinde polislerle çevrili buldu. Gasp ettiği onca insan ekipten sadece onun yüzünü hatırladığından anında suçlu kabul edildi. Örgütün tüm suçları aklandı ve yenileini eklemek için yeni bir sayfa açılmış gibi oldu.
Dediğim gibi, hiçbir şey eskisi gibi değildi. Ben Hogwarts'a gidip okulu bitirmeye karar verdim. Beşinci sınıfı iki kez okumak gerçekten onur kırıcıydı. Çingene Fare ile kalıp işlere devam etti. Duyduğuma göre ekibe yeni elemanlar almışlar.
Tristan Beaux'a gitmeye akrar verdi. Fransa'nın havasının ona iyi geleceği düşüncesindeydi. Ona Hogwartsa gelmesi konusunda baskı yaptım ama kararını vermişti. Ülke dışına çıkıp herşeyi unutmak istiyordu,daha doğrusu geri plana atmak.
Benim gibi.
Dostça ayrıldık,gerçekteken dostça. Onu sevmediğimi söyleyemem tutkuyu tanımalyamam ama ona tutkuyla bağlı olduğumu biliyorum.Unutmayacağım şeylerden biri de o.

# Sydney Valencia Morgan B27vm30
Beni neler bekliyor? Bilmiyorum...
Ama daha önce yaşadıklarımdan ne daha iyi ne de daha kötü olabilir...
Yaşayıp göreceğim.


En son Sydney V.Morgan tarafından C.tesi Ara. 12, 2009 11:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/kimlikler-f6/lisa-shadow-t257
Sydney V.Morgan

Sydney V.Morgan


Mesaj Sayısı : 122
Mücadele Tarafı : Aradığınız tarafa ulaşılamıyor. Lütfen başka bir taraflarınıza bakınız.
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Sid.
Kayıt tarihi : 07/08/09

# Sydney Valencia Morgan Empty
MesajKonu: Geri: # Sydney Valencia Morgan   # Sydney Valencia Morgan Icon_minitimeC.tesi Ara. 12, 2009 11:27 pm


~ İlişki Türleri ~



İlişkiler



Olumlu
Vazgeçilmez dostum!
Aynı kafadan
Sohbeti hoş olanlar
Tanıdıklarım
Gözüm bir yerden ısırıyor
Arkadaş


Duygusal:
Platonik
Flört
Gözüme çarpanlar
Tanımak istediklerim
Ayrı kalamayacağım kişi


Nötr
Sıradan
Tanımıyorum
Umrumda değil.
Bir kere görmüşlüğüm var.
İsmen duydum


Olumsuz
Nefret ettiklerim
Uzak durduklarım
Öldürme içgüdüsü
Gereksiz mikroorganizma
Saldırganlar


Aile
Yakın aile
Uzaktan akraba



XXX

Eklenmek için:
Ad/Soyad:
Eklenecek yer:
Icon( iki ya da 3 tane lütfen?):
Basit bir kurgu:
XXX


En son Sydney V.Morgan tarafından Paz Ara. 13, 2009 12:05 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/kimlikler-f6/lisa-shadow-t257
Sydney V.Morgan

Sydney V.Morgan


Mesaj Sayısı : 122
Mücadele Tarafı : Aradığınız tarafa ulaşılamıyor. Lütfen başka bir taraflarınıza bakınız.
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Sid.
Kayıt tarihi : 07/08/09

# Sydney Valencia Morgan Empty
MesajKonu: Geri: # Sydney Valencia Morgan   # Sydney Valencia Morgan Icon_minitimeC.tesi Ara. 12, 2009 11:27 pm

# Sydney Valencia Morgan Ana-foxglove_icons
Soulja Mounër
Sohbeti hoş olanlar
"Soul Slytherin'in gözde hatunlarından. Koyu ırkçı,tam bir safkan aşığı. Zaman zaman kendimi onun tek bulanık arkadaşı olup olmadığımı sorgularken buluyorum. Bulanık olduğumu biliyor ama sever beni. Ben de onun diğer bulanık ve melezleri de sevmesini amaç edindim kendime..."


En son Sydney V.Morgan tarafından Paz Ara. 13, 2009 8:12 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/kimlikler-f6/lisa-shadow-t257
Sydney V.Morgan

Sydney V.Morgan


Mesaj Sayısı : 122
Mücadele Tarafı : Aradığınız tarafa ulaşılamıyor. Lütfen başka bir taraflarınıza bakınız.
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Sid.
Kayıt tarihi : 07/08/09

# Sydney Valencia Morgan Empty
MesajKonu: Geri: # Sydney Valencia Morgan   # Sydney Valencia Morgan Icon_minitimeC.tesi Ara. 12, 2009 11:27 pm

.....................................
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/kimlikler-f6/lisa-shadow-t257
Misafir
Misafir




# Sydney Valencia Morgan Empty
MesajKonu: Geri: # Sydney Valencia Morgan   # Sydney Valencia Morgan Icon_minitimePaz Ara. 13, 2009 1:55 am

Okudum lan helal olsun bana. Very Happy

Ad/Soyad: Soulja Mounër
Eklenecek yer: Güzel yerler.
Icon( iki ya da 3 tane lütfen?): # Sydney Valencia Morgan HuntingGround-foxglove_icons - # Sydney Valencia Morgan Ana-foxglove_icons olmadı 3.yü de veririz.
Basit bir kurgu: Hmm, bulanıksın mulanıksın ama sevsin yine de seni Soulja. Sen onu bu ırkçılıktan kurtarmaya çalış. Razz Bu saatte anca bu kadar çıkıyor aklımdan, olmadı bulursun sen bir şeyler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sydney V.Morgan

Sydney V.Morgan


Mesaj Sayısı : 122
Mücadele Tarafı : Aradığınız tarafa ulaşılamıyor. Lütfen başka bir taraflarınıza bakınız.
Sihirsel Soy : Safkan
Evcil Hayvanı : Sid.
Kayıt tarihi : 07/08/09

# Sydney Valencia Morgan Empty
MesajKonu: Geri: # Sydney Valencia Morgan   # Sydney Valencia Morgan Icon_minitimePaz Ara. 13, 2009 8:14 pm

Harbiden helal lan. # Sydney Valencia Morgan Icon_biggrin
Ekledim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://phoenix-ro.yetkin-forum.com/kimlikler-f6/lisa-shadow-t257
 
# Sydney Valencia Morgan
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Khadija ~ Sydney Morgan
» * Sydney *
» Quixie, Sydney.
» Satellite Morgan.
» London, Sydney, Bridget, Jewelle, Cassidy.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Phoenix ! ~ Harry Potter Rpg ::  ||| Başlangıç :: RPG Dışı-
Buraya geçin: